Ana SayfaGüncel‘Sonsuza dek uzun bir zaman’: Gaspar Noé’nin ‘Love’ filmi üzerine

‘Sonsuza dek uzun bir zaman’: Gaspar Noé’nin ‘Love’ filmi üzerine

Abdulcebbar Avcı, Arjantinli Fransız yönetmen Gaspar Noé'nin 'Love' filmi üzerine izlenimini Gazete Karınca'ya yazdı: "Çıplak gözle görülen: yamalı yollar, kazılmış caddeler, katledilen tarihi değerler, her an bir sıçrayışla karşı tarafı alt etme derdinde olan topluluklar, ters türs ilişkiler, tecavüzler, savaşlar farkında olmadan yaşam üslubumuzu mu yumuşatıyor da bir sahne ağır geliyor? Gaspar Noé, piponun mevcudiyetine rağmen 'Bu bir pipo değildir' diyen René Magritte benzeri olmadığından ötürü mü ya da daha açık tabirle 'öz'e ait olanı 'öz'e sunduğu için mi korkutucu, psikedelik?"

Gaspar Noé, Love‘da zaman aralığı belli olan bir şeyi, kendine ait olan yöntemle parçalayarak anlatır.

Love, her ne kadar klasik bir akışa sahip olmasa da şöyle başlar, gelişir ve sonuçlanır: Murphy hayalindeki kadın Electra’dan ayrıdır, evlidir ve çocuk sahibidir. Electra’nın annesi 1 Ocak sabahı arar ve Murphy’nin geriye doğru hikâyesi başlar. Murphy ile Electra arasında geçenler kare kare gözler önüne serilir.

Noé, parçalar şeklinde yapacağı sunumu, Murphy’nin ağzından “Keşke yaşamasaydım, kafeste gibiyim” dedirterek ve hemen sağ çaprazında, arkasında, çerçeve içine Love’un maketini yerleştirerek tümler (Enter The Void’de de olduğu gibi). Electra, The Birth of A Nation eşliğinde, Amerikan temsili olan Murphy’e nefretini kusar. Bir yandan da Noé’nin kurgu dehası, D.W.Griffith eşliğinde soluk bulur.[1] (Noé, Denis Bedlow’la Love’un montajında yer alır. Diğer filmlerinde de aynı şekilde etkindir.)

Love eksenli, ezinç dokümanlar

Yığınlar için, “Bir cümle yüzlerce epigrama yeter” şeklinde fikrini dile getirir, Goethe. Farz-ı misal bu cümle gibi, yüzlercesine yettiğinin tartışmasız olması gibi…

Gaspar Noé, bir cümle arayışında mıdır? Zaten film bir cümleyle, bir film cümlesiyle, başlamaz mı? Peki Noé, neden cümlelerini kirli, sert kurar? Bu kombinasyon yüzlercesine yetecek midir? Gerçek ‘hayat’ -ki bu nitelemeye ihtiyaç duyulduysa, evvelden kopukluk olduğu muhtemeldir- ‘öz’ dikkate alındığında kirli ve sert olandan bağlantısız mıdır? Peki ya pek çok görüntü/ler bu durumda eksik cümleyle ya da cümlesiz bir film olamadan kaybolmaz mı? Tam olarak, bir cümle etmeyecek, yüzlerce epigrama dahil olmaz mı? Üretilen filmlerin sayısal çokluğu göz önüne alındığında ayırıcı noktaların gerektiği tartışmasızdır.

Noé, biçimsel olarak genelden ayrılacak yeniliklere sahiptir; başat olarak geriye doğru seyir izlemesinden de bağlantısız bir formalist yaklaşım sergilediğine dikkat çekmek gerekir. Öyle ki mekân ve karakter eksenli bir biçim iyileştirme çalışmasına giriştiği ortadadır.

love

Yüzleş/me, seviş/me, düşün/me, düşle/me

Çıplak gözle görülen: yamalı yollar, kazılmış caddeler, katledilen tarihi değerler, her an bir sıçrayışla karşı tarafı alt etme derdinde olan topluluklar, ters türs ilişkiler, tecavüzler, savaşlar farkında olmadan yaşam üslubumuzu mu yumuşatıyor da bir sahne ağır geliyor? Gaspar Noé, piponun mevcudiyetine rağmen “Bu bir pipo değildir” diyen René Magritte benzeri olmadığından ötürü mü ya da daha açık tabirle ‘öz’e ait olanı ‘öz’e sunduğu için mi korkutucu, psikedelik?

Noé, sözcü tayin ettiği karakteri Murphy’e şu ifadeyle ulaşır: “Kan, sperm ve gözyaşı olan filmler çekmek istiyorum. Bu hayatın niteliği gibi bir şey. Bence filmler, böyle sahneler içermeli; bu sahnelerden oluşmalı.” Murphy, Noé’nin aktaranıdır (Altını çizdiği üzere, hayatı niteleyen, gerçeği temsil eden öğeler). Bu ve benzeri cümleler Love’da çokça sıralanır.

Mekân bezemesi, istikrarlı kompozisyonla çerçeveye yansır; ayrıca mekânlar, Noé’nin aktaranıdır. Tıpkı Murphy gibi. ‘Noé, “mekân da bir karakterdir” algısından mahrum değildir.

Mekân bezemesinde aynı zamanda senaryoyu da yazan Gaspar Noé temsil edilir, onun mekânlarının karakteri vardır. Renkler, çerçeve içinde ritim sağlar. Dağınık görünen, dağınık görünmesini istediği şeyler Sanat Yönetmeni ‘Virginie Verdeaux’ yordamıyla, Görüntü Yönetmeni ‘Benoît Debie’ etkisiyle ortaya çıkar.

Duvarda bulunan, hemen yatağın arkasında yer alan Salo posteri, bezemede karşılaşılan örneklerden biridir. Pier Paolo Pasolini’nin film afişi aslında kilit noktanın çözümünde yardımcı olur. Öyle ki kan, sperm ve gözyaşını D.A.F. Marques De Sade işler: düşünce boyutu ağır işlenmiş cümleler ve sayfalarca süren cinselliğin bitmez şehveti. Şiddet Pasolini’de görüntüye dönüşür.

Oedipus’a karşı

love-1

Murphy en sevdiği filmin ‘2001’ olduğunu ifade eder. Yönetmene hayranlığından, sinemaya başladığını vurgular.[2] Mekân eksenli düşünüldüğünde de filmde Noé’nin aktaranı olan Murphy’nin arkasında yer alan afiş (Salo), Noé’nin kendisine ne yolla ulaştığını gösterir. Murphy, Noé’den izler taşır, peki ya Electra? Dev bir çerçeve önünde, ikili arasında şu şekilde sohbet gelişir:

Murphy: “Büyük bir aile olabiliriz, bu da anneni mutlu eder sanırım.”

Electra: “Onunla gerçekten konuşmuyorum ve seni de babamla tanıştırabileceğimden emin değilim…”

Murphy: “…Electra’nın baba kompleksi varmış.”

Bu basit diyalogdan anlaşıldığı üzere, Noé, Sophokles’in Elektra’sından, günümüze yakın olan Freud’a, Jung’a kadar ulaşır.[3] Noé, sinema eksenli düşünüldüğünde Oedipus’u kendine yöntem seçmemiş, karşıtını ele almıştır.

Parçalanmış

Noé, aileyi anne-baba-çocuk ve büyükler üzerinden değil de parçalanmış halde, aile bağı kurulmasını engelleyecek halde sunar. Enter The Void (2009) iki kardeşin bir zaman sonra yan yana gelişini, Irreversible (2002) mutlu, tutkulu bir çiftin arasına karışan eski kocayı, I Stand Alone (1998) kızından uzak bir babayı, Love (2015) aile kurma, çocuk yapma hayalindeyken dağılan bir çifti çevresine taşır. Temel izlek dağınık hayatların derlemesidir. Noé’de her şey ilk an sonuçlanmıştır. Sinema bu sonuca çeşitli çerçevelerden, hatta çerçeve içi çerçevelerden bakmanın bir yöntemidir.

Murphy: “Sonsuza dek uzun bir zaman.”

Love, aşkı beklentiyi karşılayacak şekilde anlatmıyor. Noé, bunu yine Murpy üzerinden vurguluyor.

Notlar
[1] The Birth of A Nation, David Wark Griffith’in 1915 yapımı filmidir. Yönetmen, bu filmiyle sinema tarihine ‘kurgu anlamında’ başka bir boyut kazandırır.
[2] 1968 yapımı, bilim kurgu, Stanley Kubrick filmi.
[3] Elektra Kompleksi, Sigmund Freud’un Oedipus Kompleksi’nin karşıtı, kız çocukları için geçerli olanıdır. Teori, Carl Gustav Jung’a aittir. Agamemnon’nun hikâyesinden esinlenerek isimlendirir. Yunan Mitolojisi’nde Agamemnon’un kızı olan Elektra, Sophokles’in tragedyasıdır.
Adı geçen filmler
The Birth of A Nation, David Wark Griffith (1915)
Salo, Pier Paolo Pasolini (1975)
2001: A Space Odyssey, Stanley Kubrick (1968)
I Stand Alone, Gaspar Noé (1998)
Irreversible, Gaspar Noé (2002)
Enter The Void, Gaspar Noé (2009)

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Kaya mezarlar müzeyi andırıyor
Sonraki Haber
İstanbul Barosu Genel Kurulu'nda Tahir Elçi protestosu