Ana SayfaYazarlarBüşra ŞahinGüneş ve Ay’ın hikâyesi ‘Mem û Zîn’, Selim Temo çevirisiyle Türkçede

Güneş ve Ay’ın hikâyesi ‘Mem û Zîn’, Selim Temo çevirisiyle Türkçede

BÜŞRA ŞAHİN

Kürtçe edebiyatın Türkçeye aktarılması büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Birbirini çok verimli şekilde besleyebilecek bu iki edebî çevrede alışverişin olmaması üzücü bir gerçek. Kürtçe-Türkçe çeviri yok denecek kadar az. Bilinen birkaç önemli Kürt yazar dışında (Mehmed Uzun, Melayê Cızîrî, Ehmedê Xanî gibi) Türkçe bilen okurlara sunulan eserler maalesef yok. İnternette edebî kaygı taşımayan çevirilerine rastlayabileceğimiz Kürtçe şiirler olsa da bunların müstakil ve amatör çeviriler olması durumu daha da ciddi bir noktaya taşıyor. Tam bu noktada Selim Temo’nun önemli çalışması Kürt Şiiri Antolojisi bize bir kapı aralıyor. Agora Kitaplığı’ndan iki cilt halinde basılan antoloji, 293 şairin 520 şiirinin Türkçe çevirisini içeriyor ve bu alanda çalışmak isteyenlere bir kılavuz oluyor. Selim Temo’nun kendisi ne kadar “Ben Kürt edebiyatını (Kurmanca, Zazaca, Soranca) takip ediyorum; bir okur olarak son derece memnunum. Bu edebî pınardan mahrum kalanlar düşünsün!”* dese de Mem ile Zîn’i biz Türkçe bilen okurlara kazandırdığı için büyük teşekkürü hak ediyor.

memuzin1

“Gelin hele bir hikâyenin önüne

Aşktan yüreği yanmış olanlar hele”

İşte meşhur Mem ile Zîn’in destansı hikâyesine böyle çağırıyor bizi Ehmedê Xanî. Herkesin bildiği şekliyle bu bir aşk hikâyesi; ancak satır aralarına indiğimizde bundan çok daha fazlasını görüyor ve ne kadar önemli bir eser olduğunu bir kez daha anlıyoruz.

Henüz kitapçılara taze gelmiş olan Mem ile Zîn, Selim Temo’nun takdir edilecek çevirisiyle Everest Yayınları tarafından okura sunuldu. Herkesin kabul edebileceği gibi edebî çeviri hiç kolay bir iş değildir, özellikle çevirdiğiniz bir mesnevî ise. Bilinen en eski nüshası 1752 tarihine işaretlenen bu mesnevî Kürtçe edebiyatın en bilinen eseri sayılabilir ve şimdiye kadar yapılan çevirileri maceralı bir seyirde ilerlemiştir. Kürtçeden Türkçeye Ahmed Faik (1856), Akif-i Vanî (1860), Aşık Osman Efendi (1869), Abdülaziz Halis (1906), Zülfikar Fethi (1915), Mehmet Emin Bozarslan (sansürlü metin 1968 ve tam metin olarak 1991) tarafından aktarılan eser kimi zaman yarım çevrilmiş kimi zaman ise çeviri ve telif arasında kalmış. Temo’nun özellikle önem verdiği Bozarslan’ın çevirisi ise sansürlenen, üç kez yargılanan bir eser olmuş. Türkçeye aktarılmasının giderek karmaşıklaştığı çevirilere de değiniyor Temo. Kürtçe bilmeyen çevirmenlerin Mem û Zîn’i Fransızcadan, Azericeden, Farsçadan ve hatta Türkçeden Türkçeye çevirmeleri eserin niteliğine zarar vermiştir kuşkusuz. Mem û Zîn’in tiyatroya uyarlanması ve bu uyarlamanın, Şehir Tiyatroları tarafından çok yanlış bir şekilde sahneye aktarılması da bilinen bir gerçek.**

Selim Temo’nun “dünya edebiyatının ilk realist metni” dediği Mem ile Zîn’in 2013 tarihli Kürtçe basımında -Arap alfabesinden Latin alfabesine aktaran- Huseyn Şemrexî, bu eserin sadece edebî değil aynı zamanda tasavvufî ve felsefî özelliklerinden bahsediyor ve içerdiği nasihatlere değiniyor. “Ehmedê Xanî’nin Mem û Zîn’ine yalnızca bir masal veya destan gözüyle bakmamak gerek. Çünkü bu eser Ehmedê Xanî için, gönlümüzün tarlalarını kendi kalbindeki denizle sulamaya bir bahane olmuştur.”*** Gerçekten de Xanî eserine kendini eklemiş bir yazar, Temo’nun deyimiyle “metninin içinde heyecanla dolaşan bir ikinci yazar!”

Doğu edebiyatının en çok ürün verilen türlerinden olan mesnevîler, uzunluğu bir sınıra bağlı olmayan ve genelde destansı aşk hikâyelerinin anlatıldığı eserlerdir. Mem ile Zîn de mesnevîlerin barındırdığı hem tüm bölümleri barındırıyor. Tanrının yarattığı insanı ve doğayı betimleyen tevhit (Allah’ın birliğinin anlatılması), münacaat (Allah’ın sıfatlarının övülmesi), naat (peygamberin övülmesi), miraciye (peygamberin miraca çıkması) bölümlerinden sonra Kürtler hakkında bilgi veren önemli bir bölüm eserde yer alıyor. Bu bölümlerden sonra eserin sunulduğu Botan mîri Mîreza övülüyor ve eseri niçin yazdığını, kusuru varsa affolunmasını söyleyerek agaz-ı destan (asıl konunun anlatılması) kısmına geçiliyor. Hikâye bittikten sonra buradan çıkarılacak derslerle mesnevî sonlanıyor.

selim-temo

 

Bölümlerde en çok ilgimizi çeken kısım 5 numaralı bölüm, yani Kürtler hakkında bazı bilgilerin verildiği ve neden eserin Kürtçe yazıldığının anlatıldığı kısım. Burada Xanî’nin tespitleri günümüze de uyarlanabilir özellikler taşıyor. Bölümün açıklaması bile bu gösterir nitelikte: “Kürt aşiret ve obalarını açıkça ve hevesle övme ve onca millî onur ve cömertliklerine rağmen talihsizliklerini anlatma hakkındadır.” Bu açıklama çok şey anlatsa da bazı beyitlere özellikle dikkat çekilmeli:

Sanatımızın kılıcı konsun yere

Bilinsin kalemimizin kıymeti de

Derdimiz bir kez ilaç bulsun kendine

İlmimiz bir kez revaç bulsun kendine

Dizelerinde, bu eseri Kürtçe yazarken Kürtçenin kıymetinin bilinmesini amaçladığını dile getirir. Hemen bu dizelerin devamında, Kürtlerden de bir hükümdar çıksa durumun çok farklı olacağını söyler ve ekler:

Osmanlı bize karşı galip gelmezdi

Olmazdık baykuşun harabesi gibi

Karşıt ve dilenciye mahkûm olmazdık

Fars ve Türk’e yenilip tâbi olmazdık

Ayıptır bu hükümdar ve emirlere

Hiç suç kalır mı şair ve fikirlere?

İçlerinden bir hükümdar çıkmadığı için kültürleri ve dilleri gibi sanatlarının da kıymet görmediğinden yakınır Xanî. Aynı şey günümüz için de düşünülebilir ve yine değer-bilmezlik/yok sayma sonucuna varılabilir. Xanî’nin de değindiği gibi coğrafî özellikleri de hesaba katarsak dar bir alanda güçlü devletlerce sıkıştırılmış Kürtlerin kültürlerinin ve sanatlarının da göz ardı edilmesi günümüzün de acı bir gerçeği. Ancak Xanî yanlı bir tutum sergilemiyor ve özeleştiri olarak görülebilecek beyitler sunuyor:

Bu yüzden birlik yoktur aralarında

Dikbaşlı ve ihtilaftırlar daima

Eğer bir birlik olsaydı aramızda

Birlikte kabullenseydik esasında

O Türkler ve Araplar ve Acemler ki

Hepsi bize uşaklık ederlerdi

Xanî’nin toplumsal ve siyasal eleştirilerini takip eden bölümler Kürtçe üzerinedir. Kürtlerinde edebî bir dili ve birikimi olduğunu, bu yolda bir eser yazarak kanıtlama arzusunu şu beyitlerle açıklar:

Ki elâlem çıkıp da demesin, ‘Kürtler

Yeteneksiz, hünersiz, temelsizdirler

Türlü türlü milletler kitap sahibi

Yalnızca şu Kürtlerin yoktur nasibi

Kürtler asla yetenekte az değiller

Ve fakat kimsesiz ve mecalsizdirler

Kürtler ve Kürtçe üzerinde bu çarpıcı beyitlerden sonra hikâyenin anlatımına geçen Xanî, Divan ve Fars edebiyatında hep karşılaştığımız bazı mazmunları sıklıkla kullanmış: gül, servi, sümbül, misk, ayva tüyü, pervane, mum, amber gibi. Bunun yanında çoğu beyitte telmih sanatına başvurarak gönderme/çağrışım yaptığı isimler çok çeşitlilik gösteriyor. Gerek Doğu edebiyatından ve efsanelerinden gerekse Batılı filozoflardan pek çok isim karşımıza çıkıyor: Sezar, Süleyman, Hakan, Büyük İskender, Aristoteles, Platon, Hipokrates gibi.

21 Mart Newroz günü, yani gençlerin ovalara yayılıp kendi dengini bulmak amacıyla gezintiye çıktığı gün Mem ile Tacdîn, Sitî ile Zîn’i görerek âşık olur ve aşklarında karşılık alırlar. Hikâyemiz burada başlıyor; ancak destana ismini veren Mem ile Zîn’in aşkı Tacdîn ile Sitî’nin aşkından ayrılıyor. Birincisi tasavvufî bir aşka bürünürken ikincisi dünyevi aşk düzeyinde kalıyor. Mesnevîye adını veren tasavvufî aşk, tüm cinsel birleşmelerden sıyrılarak ruha hitap ediyor.

Mem ile Zîn, mesnevînin orijinal Kürtçe hâline hâkim olamayan, Kürtçe bilmeyen okurlar için mükemmel denecek bir çeviriyle kitapçılarda yerini aldı. Bunun için, 5314 dizenin her birini içinde yankılatan Selim Temo, eserin her sayfasına emeğinin izlerini bırakmış.

Hurdacıyım, altın satıcısı değil

Kendimi yetiştirdim, tahsille değil

Kürdüm ben, dağlıyım ben, hem taşralıyım

Şu birkaç sözü Kürtçeyle söyleyeyim 

* http://www.gazeteduvar.com.tr/kitap/2016/11/20/selim-temo-edebiyatin-kalbi-okurda-atar/

** Detaylı bilgi için; https://porgebol.wordpress.com/2016/09/01/kurdistanda-savas-ozgurluk-kultur-iliskisi/

*** Ehmedê Xanî, Mem û Zîn, Haz. Huseyn Şemrexî, Nûbihar Yayıncılık, 2013

Previous post
AVM'lere karşı Tatavla Dayanışma Pazarı
Next post
BM işkence özel raportörü Türkiye’ye geliyor