Ana SayfaÇeviriKöy şölenleri imparatorluk ve ekonomiye giden yolu nasıl döşedi?

Köy şölenleri imparatorluk ve ekonomiye giden yolu nasıl döşedi?

HABER MERKEZİ – Sosyal dinamiklerin rolünü ve kültürel değişimleri inceleyen Brian Hayden, şölenlerin tarihten bugüne nasıl bir ekonomik yapı sağladığı ve bu etkinliklerin sosyal ve kültürel açıdan imparatorluklara neler kazandırdığı üzerine yaptığı araştırmayı kaleme aldı. Hayden yazısında “Şölenler olmasaydı bugün nasıl olurduk?” sorusuna açıklık getiriyor. Hayden’a göre eğer şölenler olmasaydı bugün hala avcı ve toplayıcı olabilirdik.


Yazar: Brian Hayden – aeon.co

Çeviri: Serap Şen – Dünyadan Çeviri


Şölenler, eşitlikçi avcı ve toplayıcıların, erken devletlerin ve hatta endüstriyel imparatorlukların temellerini döşeyen türde toplumlara dönüşmesine yardımcı oldu. Hiyerarşiler ve eşitsizlikler, avantajlılar ve dezavantajlılar yarattılar.

Şölenler yaklaşık 10 bin yıl önce gerçekleşen tarım devriminin de katalizörü olabilirler. Peki, nasıl oldu da şölenler kültürlerde böylesine dramatik dönüşümler yarattı?

Geleneksel kabile ve şefcil toplumlar arasında öğrencilerimle birlikte yürüttüğümüz etnografik araştırmalar, şölenlerin hindi ve yabanmersini ile yapılan ortalama Şükran Günlerinizden çok farklı türde etkinlikler olduğunu gösterdi.

Araştırmam sırasında katıldığım en müsrif geleneksel şölen, Endonezya Sulawesi’deki bir Toraca cenaze şöleni idi. Gerekli malları ve kaynakları toplamak beş yıldan fazla zaman aldı. Bu zaman zarfında, ölen adam gömülmedi, bedeninin sonunda kuruyup kalacağı evinin köşesinde bir kumaş kozasına sarılı vaziyette kaldı ve gömülene dek ailenin parçası olarak görülmeye devam etti. Ölenin evi çevresinde, uyku ve yemek alanları ve hatta mutfaklarla dolu geçici verandalardan oluşan kapalı bir avlu inşa etmek için işçi ve örgütleyicilerden oluşan küçük bir ordu oluşturuldu. Dört bir yana yayılmış akrabalara ve müttefik ailelere davetiyeler gönderildi. Yüzlerce misafir katıldı.

Cenaze merasimlerinin zamanı geldiğinde, müttefik soylardan oluşan gruplar en iyi giysileri içinde, hepsi de desteklerinin göstergesi olarak pirinç sepetleri ve başka hediyeler getirerek resmi bir tören alayında avluya girdiler. Takip eden üç gün boyunca, cenaze alanının ortasında onlarca su bufalosu ve domuz kurban edildi. Kesilen hayvanlar et, pirinç ve palmiye şarabından müteşekkil devasa ziyafetler – haftalarca sürebilen ziyafetler – için hazırlandılar.

Her katkı, özellikle de hayvanlar dikkatlice kaydedildi çünkü bu tür katkılar hayatta kalan ailenin akrabaları veya müttefikleri tarafından geri ödenmesi gereken borçlar olarak görülüyordu. Cenazeye en fazla katkıda bulunan kişi, varlık ve gücün esas kaynağı olan ölmüş kişinin değerli pirinç arazilerini miras aldı. O zaman, siyasal güç kısmen şölenler üzerinden altına girilen borçlara dayanıyordu.

Şölenler rekabete açıktır çünkü şölen yapmanın altında yatan motif borçlar aracılığı ile avantajlı ilişkileri (evlilik, savunma veya ekonomik girişimler için) teminat altına almaktır. Bu rekabet, örgütleyicileri çok yüksek miktarlarda yiyecek, özellikle de et, nişastalar ve alkol üretmeye veya edinmeye zorlar. Aslında, rekabetin yiyecek ve prestijli eşyalardan oluşan hediyelere (yani borca) dayandığı düşünüldüğünde, daima rakiplerini saf dışı bırakmak için daha fazla üretmeye çalışan biri olduğundan, hiçbir zaman yeterli yemek olamazdı. Bu rekabetçi şölen baskılarının, bitki ve hayvanların evcilleştirilmesine yol açtığını öne sürüyorum.

Şölenler çok zaman son derece pahalı etkinliklerdir, bazen 10 yıllık çalışma ve tasarruf gerektirirler. Bunlar için ödeme yapanlar çabaları ve harcamaları için bir tür karşılık beklerler. Ve geleneksel şölenlerin önemli yanı budur: davet edilenler ve çoğu zaman hediye alanlar, daveti ve hediyeleri makul bir zaman zarfında mukabele etmekle mükellef görülürler. Şölen davetiyelerini kabul ederek, bireyler ev sahibi ile ittifak ilişkilerine girerler. Her biri diğerini ekonomik meselelerin yanı sıra siyasi veya sosyal çatışmalarda destekler. Bu destek kritiktir çünkü kabile köylerinde sosyal ve siyasi çatışmalar hüküm sürer. Birçok ihanet, hırsızlık, büyücülük, miras kavgası, ödenmeyen senet, dine karşı gelme ve insanların evcil hayvanları yüzünden zarar gören hasat meselesi olur. İnsanların kendilerini bu gibi suçlamalardan ve cezalandırma tehditlerinden koruması için topluluk içinde güçlü ittifaklara ihtiyacı vardır. Şölenler bunları kurmanın bir yoludur.

Dahası, kıtlık zamanlarında, yiyecek ödünç almak için bir destek ağına sahip olmak önemlidir. Kıtlık birçok sebeple yaşanabilir: hastalık veya kaza yüzünden yetişkinler tarlalarla çalışamaz olabilir, ekinler seller veya susuzluk veya salgın sebebiyle yanabilir. Şölen, insanların güvenilir sosyal destek ağları kurmasının ve sürdürmesinin yoludur ve borç/hediye karşılıklılığına dayandığından bunda başarılıdır. Borç sistemine bir kez girdikten sonra kişinin kendisini kurtarması neredeyse imkansızdır ve şölenlere ve hediyelere mukabele etmemek çoğu zaman cinayet veya savaş sebebidir.

Şölen sistemlerinin oluşturduğu ağlar ve borçlar belirli şahısların eline büyük bir siyasi güç geçmesini sağlarlar. Bu geleneksel şölenlerin ekonomi temelli (artık-ürüne dayalı) ilk hiyerarşileri nasıl yarattığını göstermektedir. Hırslı şahıslar şölen sisteminden başkalarını da karşılıklı borç ilişkilerine dahil ederek çıkar sağladılar. Şölenlerin bu şekilde kullanılması elbette ev sahiplerinin artık ürün üretebilme ve ardından bu artık ürünleri avantaja çevirebilme kabiliyetine bağlıydı. Bu tür bir enerji-dönüşümü adaptasyonu muhtemelen ancak Avrupa’da Yukarı Yontma Taş Devrinde, daha karmaşık avcı/toplayıcılar arasında, yaklaşık 30 bin yıl önce ortaya çıktı. Şölen diğer yerlerde ise ancak 15 bin yıl önce Orta Taş Çağı veya Mezolitik döneminde yaygınlaştı.

Buğday, mercimek, keçi ve büyükbaş hayvanların ilk evcilleştirildiği Yakın Doğu’da şölen ve sosyoekonomik eşitsizlikler Natufian kültüründe (12.500-14.500 yıl önce) Çanak Çömlek Öncesi Neolitik döneminde (12.500-10.000 yıl önce), herhangi bir evcilleştirme ortaya çıkmadan hemen önce belirdi. Pirinç ve domuzla beraber Uzak Doğu’da ve Yeni Dünya’da benzer sonuçlar ortaya çıktı. Bugün bile, kabile köylerinde evcil hayvanların neredeyse hiçbir zaman normal yemekler için kullanılmaması dikkate değerdir: evrensel olarak kurban ve şölen tüketimine saklanırlar. Böylesine güçlü bir etnografik patern, hayvan evcilleştirip beslemenin özgün amacının bu olduğuna işaret ediyor. Güneydoğu Asya’nın dağ kabileleri, evcil hayvan yetiştirmeye bankaya para yatırmakla aynı gözle bakıyor. İnsanlar artık ürünleri gelecekte şölen getirileri üzerinden onlara kazanç sağlayacak hayvanlar yetiştirmek için kullanıyorlar.

Artık ürünleri güce tahvil etmek için şölenlere bel bağlamak bitki ve hayvanların evcilleştirilmesi ardından Neolitik, Bronz Çağı ve Demir Çağında da devam etti. Şölen erken Sümer şehir devletlerinin yanı sıra Klasik Roman elit kültürü ile politikasının da bir parçasıydı. Güney Amerika’nın İnka İmparatorluğu neredeyse bu şekilde yürüyordu. Ağız tadına ve sosyal eğlentiye dayalı modern şölenlerden çok farklı bir şekilde, geleneksel şölenler, bugün dünyanın büyük kısmının yaşamakta olduğu tüm o eşitsizlikleri ile birlikte, artık-değere dayalı endüstriyel toplum türünü üreten, açığa vurulmamış motiflere ve bağlayıcı borçlara dayanan eğlentilerdi. Şölenler olmasaydı bugün nasıl olurduk? Hala avcı ve toplayıcı olacağımızı düşünüyorum.