Ana SayfaDünyaKürtler ulusal kongre yolunda: KDP’nin karar anı – ABDULMELİK Ş. BEKİR

Kürtler ulusal kongre yolunda: KDP’nin karar anı – ABDULMELİK Ş. BEKİR

 

Kongrenin yapılmasının teminatı Kürt halkında birliğe ilişkin gelişen hassasiyettir. Halkın bu baskısını artık hiçbir parti görmezden gelemiyor. Böyle kritik bir dönemde Kürtlerin birlik olmaması, büyük bir şansın kaçırılmasına neden olacağında tüm yapılar hemfikir.


ABDULMELİK Ş. BEKİR


Kürt ulusal kongresi tartışılmaya devam ediliyor. Gerçekleşmesi yönünde kimi zaman önemli adımların atıldığı ulusal birlik tartışmalarının önündeki en büyük engel dış faktörlerdir. Dış faktörlerden ne kastedildiğine bakıldığında ise karşımıza Türkiye ve İran ismi ön plana çıkıyor. Son dönemlerde ulusal kongre ve ulusal birlik tartışmaları Kürtlerin temel gündemlerinden biri durumunda. Ulusal kongre gündemi sadece tartışmalarla sınırlı değil. Farklı görüşlerde parti, demokratik kitle örgütü, aydın ve şahsiyetler bir an önce pratiğe geçilmesi yönünde çaba sahibi. Konu bu düzeyde tartışılınca, uzun süredir bu konuda çaba sahibi olan ve Kürt siyasal hareketinde etkin olan bir kaynağıma son gelişmeleri sordum.

Şahsım olarak da konuyla ilgili olduğumdan epey uzun bir sohbet oldu. İlk olarak ulusal kongrenin önemine ilişkin hepimizin bildiği hususları sıraladı. Kısaca, kapitalist sistemin derin bir krizden geçtiğini, krizin en derin hissedilen bölgesinin Ortadoğu olduğunu, bölgenin yeniden dizaynının kaçınılmaz olduğunu, bunun genelde bölge halkları, özelde de Kürt halkı için birçok avantaj ve dezavantajı beraberinde getirdiğini anlattı.

Kaynak, Kürtlerin bölgedeki krizi en iyi okuyan güçlerin başından geldiğini, bu yönüyle Irak ve Suriye’de büyük bedeller ödemek pahasına olsa da konumlarını güçlendirdiğini ifade etti. Mevcut konjonktürün Kürtlerin lehine olduğunu da ekledikten sonra, Kürtlerin en zayıf noktası ve yumuşak karnının ulusal birlik olduğuna getirdi sözü. Ulusal birlikten kastettiği ise Kürt halkından ziyade Kürt siyasal yapılar arasındaki ortaklaşmayı ifade ettiğini özellikle vurguladı. Kaynak, halkın birlik sorunu olmadığını, var olan parçalılığın siyasal yapılardan kaynaklandığına işaret etti. Buna örnek olarak da Kerkük, Mahmur, Şengal ve en önemlisi de Kobani döneminde Kürt toplumunun ortak refleks ve sahiplenmesini gösterdi.

Tam da buradan Türkiye’ye ilişkin çok önemli bir bilgi de verdi. Kaynağın iddiası şöyle:

Türkiye Ocak’ta Federal Kürdistan Bölgesi’nde PKK’ye karşı bir operasyon planlamıştı. Bunun için Başbakan Binali Yıldırım apar topar Irak ve Kürt hükümetini ziyaret etti. Yıldırım’ın ziyaretinin amacı KDP’yi birebir operasyona dahil etmekti. Şengal’daki durum gerekçe yapılarak operasyonun startı verilecekti. Böylece KDP’nin bu operasyonda pratikte yer alması meşrulaştıracaktı. Tam bu esnada sırasıyla emekli peşmerge, gençlik yapıları, kadın kurumları, aydın ve yazarlar başta olmak üzere Kandil dağına adeta bir akın oldu. Hepsinin ortak söylemi de Brakuji’ye (kardeş katli) izin vermeyecekleriydi. Kürtlerin yaşadığı her yerde benzer refleksler yoğunca gösterince ağır bir baskı hisseden KDP, Türkiye’nin bu yöndeki talebini reddetti.

Kaynağa göre, bu durum üzerine Türkiye operasyonu ertelemek zorunda kaldı.

Konuya devam edecek olursa, kaynağa göre Kürtler ulusal kongre yapmayı başarmazsa, bir yüz yılı daha kaybedebilirler. Kaynak, tüm Kürt örgüt ve yapıları da bu konuda hemfikir ve bunun için istenilen düzeyde ortaklaşmasa da hepsinin iç gündemi ulusal kongre. Bu yönlü pratik arayış ve gelişmelerinin de olduğunu ekledi. Özellikle KCK ve başta YNG, Goran, Komala gibi Federal Kürdistan bölgesinde bulunan tüm partiler arasında yoğun bir diyaloğun olduğu ve birçok toplantının yapıldığı bilgisini verdi kaynağım. Bunun yanı sıra İran Kürdistan’ı, Rojava ve diasporada faaliyet gösteren parti ve yapılarla da yoğun bir tartışmanın yürütüldüğü ve önemli sonuçların açığa çıktığını ifade eden kaynak, Kürtlerin ezici çoğunluğunu oluşturan mevcut örgüt, hareket ve yapıların ulusal kongrenin bir an önce yapılması için üzerine düşeni yapma kararlılığında olduğuna dikkat çekti.

KDP denklemin neresinde?

Kaynağıma kendisini bu konuda çok iyimser bulduğumu söyledim. Başta bahsettiği dış faktörlerin emellerini göz önünde bulundurup bulundurmadığını hatırlattım. Ayrıca daha önce akamete uğrayan girişimleri hatırlattım. Bu defa başarıya ulaşması için ne gibi bir değişiklik vardı koşullarda. Bir de Kürtlerde önemli bir karşılığı bulunan KDP’nin denklemin neresinde olduğunu sordum. Hak vererek, denklemin en önemli ve tek bilinmeyeninin KDP olduğunu söyledi. Buradan yola çıkarak dış faktörler meselesine de değindi. Kaynağa göre, KDP Kürt halkında da artık alerji yaratacak düzeyde Türkiye’ye angaje olduğunu, KDP’nin kendisinin de son dönemlerde bunun farkına vardığını, ancak son birkaç yıllık politikalarıyla (Parlamentonun kapatılması, başkanlık krizi, diğer partilerle çatışma politikası benzeri) kendini bir çıkmaza mahkum ettiğini anlattı.

Sonuç itibarıyla KCK başta olmak üzere diğer tüm partilerin yaptığı tartışma ve değerlendirmelerde KDP’nin ulusal kongreye katılmasının öneminin farkında olduğunu, bunun için ilişki ve görüşmelerin sürdüğünü ve bu ısrarın sonuna kadar tüm olanaklar zorlanarak sürdürüleceği bilgisini paylaştı. Kaynak, KDP’nin şu an ortaklaşmaya en uzak ve ulusal kongreye en soğuk duran parti olduğunu, buna karşı diğer güçlerin hepsi, kongrenin gerçekleşmesi için oldukça esnek yaklaştıkları, bunun için KDP’yi de mutlaka ikna edeceklerine inandığını tekrar etti.

“Ya bahsettiğiniz dış faktör ağır basarsa ve KDP ikna olmazsa ne olacak” diye sorduğumda ise, bu defa farklı olanın ne olduğunu açıkladı. Kaynağa göre bu defa farklı olanın şimdiye kadar sürecin içinde olan tüm yapıların, “Tüm çevrelerin katılması için tüm şartlar sonuna kadar zorlanacak. Buna rağmen gelmeyen olursa da Kürt ulusal kongresi katılanlarla gerçekleştirilecektir” şeklinde bir kararlılığının olduğu iddiasında bulundu.

Ayrıca kaynak kısaca şu tespitlerde bulundu:

Kongrenin yapılmasının teminatı Kürt halkında birliğe ilişkin gelişen hassasiyettir. Halkın bu baskısını artık hiçbir parti görmezden gelemiyor. Böyle kritik bir dönemde Kürtlerin birlik olmaması, büyük bir şansın kaçırılmasına neden olacağında tüm yapılar hemfikir. Buna engel olanın halk tarafından affedilmeyeceğini de gayet bilincindeler. Kongrenin zaten kendisi Kürtler arası sorunların tartışılıp, çözüme kavuşacağı ya da kavuşturulacağı bir mekanizmadır. Bu mekanizmaya katılmamak Kürtler arası iç sorunların çözümünü istememek anlamına gelir. Hiçbir parti ‘ulusal kongreyi engelleyen’ pozisyonunda olmak istemez. Belki biraz zahmetli olur, zaman alır ama konjonktür ve tehlikeler Kürtlere ulusal kongreyi dayatıyor. Birkaç yıldan önce farklı olan durumlardan biri de bu tarihsel fırsattır.

Kaynak son olarak Kürt halkının ulusal kongre talebini yükseltmesi ve ulusal kongreye gelmeyen güçleri eleştirmesi, tepki göstermesi, hatta teşhir etmesinin süreci hızlandıracağı kanaatinde. Ona göre bu nedenle, halkın talep ve tepkisinin bu süreçte siyasal yapıların rolünden daha önemlidir.

Kürt ulusal kongresinin olup olmayacağı ya da ne zaman olacağı daha belli değil, ama olması halinde Kürtlerin geleceğinin garanti altına alınması anlamına geldiğini dış faktörlerden sonra da olsa sanırım iç faktörler de fark etti.