Ana Sayfa1915'TEN BUGÜNE1915’ten BUGÜNE | Maraş’tan Buenos Aires’e: ‘Sözcüklere dökülemeyen acılar’

1915’ten BUGÜNE | Maraş’tan Buenos Aires’e: ‘Sözcüklere dökülemeyen acılar’

HABER MERKEZİ – 1915’ten bugüne uzanan Ermeni portrelerinde bu hafta Zapazian ailesi var. Ailenin soykırımla birlikte Maraş’tan Buenos Aires’e uzanan hikayesini katliamdan kurtulmayı başaran Hagop’un torunu Diana Buyukkurt anlatıyor.


Görüşmeyi yapan: EUGENİA AKOPİAN

Çeviri: LOKMAN SAZAN


Zapazian ailesi diğer Ermeni aileler gibi ayin için kiliseye gittiklerinde Maraş’ta bir sonbahar günüydü. Ancak, bazıları yapacak işleri olduğundan evde kaldı.

Barış, aile ve bütün hayaller bir anda parçalandı. Türk ordusu merhamet göstermemişti. Zapazian ailesi geri döndüğünde ölümle yüz yüze gelmişti; geride kalanların boynu beyaz bir urganla sarılmıştı.

Zapazianlar, Ermenileri toptan yok etmek için hazırlanan sistematik plan çoktan seyir halinde olduğundan gözyaşı, korku, dehşet içerisinde orada artık kalamayacaklarını biliyordu. Mahallenin sokaklarında görünmemek için çaba sarf ederek Beytel’de Alman Protestan misyonerlerin kurduğu yetimhaneye sığındılar. Hagop 11, ağabeyi ise 12 yaşındaydı.

Zapazianlar ve çocukluğu çalınan diğer çocukları koruyan o bina, onlar için kurtuluş demekti. Orada yıllarca kaldılar.

“Bu anlatı üzerimde bir etki bıraktı: Çocukluğunda kimlikle, yerinden edilmişlikle ve böylesi yakın ve şiddetli ölümün üstesinden gelmek… Ailesi gözü önünde asılmış küçük bir erkek çocuğunu hayal etmek çok zor” diyor Hagop’un torunu Diana Buyukkurt.

Maraş – 1915

Hagop, 1927’de yetimhanede kalma yaşını doldurduğundan sürgün ve vatanından kopma süreci başlamıştı. Hagop, yeni bir kader arayışı için Arjantin’e giden bir gemiye binerken, kardeşi Fransa’ya gitti.

Üzerinde giydiği elbiseyle taşıdığı umut ve hayallerden başka bir şey yoktu.

Hagop Arjantin’e vardığında kimliği yoktu; Ermeni olduğunun kanıtı büyük ve etkileyici gözleriydi. Fakat bu, devlet görevlileri için yeterli olmayacaktı. Bu yüzden Arjantin topraklarına varmadan önce,  yolculukta hayatta kalmayı başaramayan hemşerisi genç Demirgian’ın kimliğini ödünç alarak devlet görevlilerine sundu.

Buenos Aires’e daha önceden kaçmış ve yerleşmiş Ermeniler Hagop’a yardım ederek misafirperverliklerini sundu. Birkaç yıl sonra Santa Fe bölgesinde bulunan Rosario kentine taşındı. Fotoğrafçılık mesleğini öğrenip parklarda çocukların, çiftlerin ve ailelerin fotoğrafını çekerek geçimini sağlamaya başladı. Millerce uzakta olmasına rağmen abisiyle sürekli olarak mektup yoluyla iletişim halindeydi.

Trajediden kurtulan birçok Ermeni için yaşananları aktarmak zordu. Diana ise bunu şöyle anlatıyor:

Bir gün halama bununla nasıl yaşadığını sorduğumda ‘Evde böyle şeyleri hiç konuşmuyoruz’ diye yanıtladığını hatırlıyorum. Acılarını sözcüklere dökmeden omuzlarında taşıyıp yaşamaya devam ettiler. Sözcüklerle dile getirilemeyen şey bulaşıcı olmaya başlar ve bir başkasına geçer. Ve çözülemeyen şey tekrar tekrar kendini gösterir. Toplum olarak bu yüzden Türkiye’nin Soykırım’ı kabul etmesine, tanımasına ihtiyacımız var.

Hagop İspanyolca konuşamadığından okuma ve yazmayı kendi kendine öğrendi. Yıllar boyunca bir ayakkabı atölyesinde çalıştıktan sonra Santa Fe bölgesinde kendi dükkanını açtı. Arjantin onun için ölümün her köşede gizlenmediği ve aile kurabileceği yeni bir başlangıç demekti. Bir süre sonra Hagop Azniv Vaneskehian’la tanışıp evlendi ve Lucia ile Susana Demirgian adında iki kız çocukları oldu.

1978’de de Lucia, Serkis Buyukkurt’la Buenos Aires’te evlendi ve Cynthia ile Diana adında iki kız çocukları oldu.

Diana şöyle noktalıyor sözlerini:

Bugün, dedemin böylesi bir trajediyi yaşadıktan sonra ilerlemeye devam etmesi, yeni bir aile kurması ve dünyaya iz bırakmasına minnettarım. Maraş’ta, gemide, Rosairo ya da Buenos Aires’te  dedemin yaşadığı bunca acıdan sonra, uyum sağlamasına ve kendisini yeniden var etmesine yardım eden  herkese minnettarım. Onlar bu hikayede bilinmeyen karakterlerdir ve onlara en derin şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Benim için bu hikayede miras, kimlik demektir: Ermeni kimliği, diaspora kimliği ve kültürel kimlik. Ermeni olmama rağmen hayat şartları benim Arjantin’de doğmama neden oldu, fakat kim olduğuma dair beni ben yapan tüm Ermeni unsurlara sahibim.


Kaynak: Aurora Prize