Ana SayfaGüncelGözaltından çıkan köylü anlattı: Nusaybin Koruköy’de 13 gündür ne yaşanıyor?

Gözaltından çıkan köylü anlattı: Nusaybin Koruköy’de 13 gündür ne yaşanıyor?

HABER MERKEZİ – 13 gündür ablukanın sürdüğü, işkence ve infaz iddialarıyla gündeme gelen Nusaybin Koruköy’de gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan A.E. yaşadıklarını anlattı. İşkenceye uğradığını ve ölümle tehdit edildiğini söyleyen A.E, işkence edildiğine dair fotoğrafları ortaya çıkan ve hala Mardin Devlet Hastanesi yoğun bakım servisinde tutulan Abdi Aykut’a ilişkin ise “7 yıldır tanıdığım Abdi Aykut’u, yapılan işkenceden dolayı tanıyamadım” dedi.

Nusaybin Koruköy’deki abluka 13 gündür devam ediyor.

Koruköy’den  21 Şubat’ta  üç kişinin cenazesi Mardin’e getirilmişti. Konu ile ilgili Mardin Valiliği’nin son açıklamasında ise 4 PKK’linin ‘ölü olarak ele geçirildiği’ ifade ediliyor.

Köye bugün de zırhlı kepçe, ambulans ve çöp kamyonetlerinin gönderildi.

Köye girmek isteyen Halkların Demokratik Partisi (HDP), Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yöneticilerinden oluşan heyetin bekleyişi ise sürüyor.

Ablukanın başladığı günden bu yana köyde 39 kişinin gözaltına alındığı belirtiliyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) ise gözaltı sayısının 50’nin üzerinde olduğunu söylüyor.

Gözaltına alınan isimlerden biri de A.E. Gözaltından sonra serbest bırakılan A.E.,  köyde yaşananları ve gözaltı sürecini dihaber’den Nedim Oruç’a anlattı.

A.E., ağzına silah dayanarak ölümle tehdit edildiğini söyledi. İşkence edildiğine dair fotoğrafları ortaya çıkan ve hala Mardin Devlet Hastanesi yoğun bakım servisinde tutulan Abdi Aykut’u 7 yıldır tanımasına rağmen zırhlı araca konulduğunda Aykut’u tanıyamadığını belirten A.E., köyde evlerin de yağmalandığını söyledi.

Köyde misafir olarak bulunduğunu ve yasak başladıktan sonra köyden çıkamadığını ve ablukanın 5’inci gününde gözaltına alındığı söyleyen A.E., köyde yaşananları şöyle anlattı:

‘Kalkan olarak kullandılar’

Bulunduğum evde iki çocuk, anne baba, yaşlı bir kadın vardı. Evde arama yaptıktan sonra beni yanlarına aldılar ve köyde beni de kendileriyle birlikte gezdirdiler. Beni kendileriyle gezdirirken, evlerin kapılarını kırıp ilk önce beni içeri atıyorlardı. İçerde birilerinin olup ateş açacağını düşünerek beni kalkan olarak kullanıyorlardı. Bir şey olursa ilk önce bana olması için bunu yapıyorlardı. Daha sonra ben yine misafir olduğum eve geri döndüm. Bu dört gün boyunca bir kere büyük bir patlama sesi duydum.

‘Kadınlara çıplak arama yaptılar’

Daha sonra evleri onlara göstermem için zırhlı araca bindirildim. Zırhlı aracın kamerasından birkaç askerin Abdi Aykut’un bahçesinde bir şey yaktıklarını gördüm. Hepsi başında duruyordu ve tahmin ettiğim kadarıyla yakılan bir insan cenazesiydi. Çarşaflı bir kadının üstünü aramak isterken, kadının karşı çıkmasına karşılık onu da dövdüler ve zorla çarşafını kaldırıp çıplak arama yaptılar.

‘Ahırda işkence’

Kadın yardımcı olmam için askerlere benim ismimi vermiş. Askerler gelip beni evden alarak oraya götürdü. Kadını gözaltına aldıktan sonra beni de gözaltına aldılar. Gözaltına aldıkları yerde beni dövmeye başladılar. Yaklaşık 10 dakika uzaklıkta olan başka bir evin ahır olarak kullanılan mağaraya götürdüler. 10 dakika boyunca bana işkence yaptılar. Ahıra götürdüklerinde 5 asker tekmelerle kafama, karnıma ve ayağıma vurdu. Bunu 20 dakika boyunca sürdürdüler. Tekmelerden sonra ahırda bulunan sopalarla ayaklarıma vurdular.

Ahırın üstünde bulunan evin balkonuna götürdüler. Üstümdeki elbiseleri çıkarıp o şekilde yaklaşık iki saat beklettiler. Daha sonra o evin içinde bulunan bir odaya götürüp yaklaşık 20 askerin içinde buldum kendimi. Bu askerler yarım saatten fazla tekmelerle yumruklarla bana işkence ettiler. Gece geç saatlerde bulunduğum odanın kapısına bir nöbetçi bırakarak gittiler.

Bana ‘Hangi evde UFO ve elektrik sobası var?’ diye sordular. Bilmediğimi söyleyince tekrar beni dövmeye başladılar. 4-5 kişi beni dövdükten sonra 4-5 kişiden oluşan başka bir ekip geliyordu. ‘Ben yoruldum biraz da diğeri dövsün’ diyorlardı.

‘İşkence edenlerin yüzlerini görsem tanırım’

Şu an bile yüzlerini görsem tanırım. Komutanın bulunduğu odaya girdiğimde, odayı kendine göre düzenlemiş, minderlerin üzerinde oturuyordu. Komutan odaya ilk girdiğimde (PKK’lileri kastederek) ‘Yerlerini söyle’ dedi. Bilmiyorum deyince boğazımı tutup boğmak istedi. Daha sonra hakaret ederek sadece tişörtle olduğum halde gecenin soğuğunda yaklaşık iki saat beni dışarda beklettiler. Lavaboya gitmek istediğimde de izin vermediler. İki saat beklettikten sonra yine ahır olarak kullanılan mağaraya götürdüler. Burada da beni sırt üstü yatırarak, yaklaşık 20 asker karnıma tekmeler vurdu

‘Yerlerini söyle, yoksa seni öldürürüz’ diye tehdit ettiler

17 Şubat günü öğlene doğru köyün çevresinde bulunan arazi ve dağlık alanda gezdirildim. Önce mağaraya gönderiyorlardı, sonra da mağarada bulunan taşları kaldırmamı istiyorlardı. Her üç mağarada da hiçbir şey yoktu. Daha sonra köyde bulunan tek ilkokulun yanındaki tahminen 5-6 metre yükseklikte olan kayalıktan beni iterek attılar. Yere düşünce sersemlemiştim. Yanıma gelip silahın namlusunu ağzıma koyarak, ‘Yerlerini söyle, yoksa seni öldürürüz’ diye tehdit ettiler. Bilmiyorum dedikten sonra kendileri yine kayalığın üstüne çıkarak, benden koşup kendilerinden uzaklaşmamı istediler. Yalnız ben sersemleştiğim için koşamadım. Yaklaşık 5 metre gittikten sonra sırtım onlara dönük yere çömeldim. Yine uzaktan bağırarak ‘Yerlerini söyle yoksa seni öldürürüz’ diye tehdit ettiler. Tekrardan bilmiyorum deyince ateş açtılar. Bana yakın mesafe nişan alarak, 4-5 el ateş ettiler. Daha sonra beni köyün bağ ve bahçelerinde gezdirdiler. Akşama doğru tekrar beni iki gece kaldığım ahırın üstündeki odaya götürdüler. Belli bir süre sonra telsizle komutanları olduğu tahmin ettiğim biriyle konuşarak, ‘Bu kadar dövmemize rağmen bir şey bilmediğini söylüyor. Bunu sevk edelim’ dediler.

Sonra bulunduğum evden tahminen 250 metre uzaklıkta bulunan Kobra’nın yanına götürene kadar sırtıma ve enseme vurdular. Kobra’ya ilk aldıklarında Abdi amcayı gördüm (Abdi Aykut). Ancak ilk esnada kendisini tanıyamadım. O kadar işkence etmişlerdi ki 7 senedir tanıdığım Abdi amca tanınmaz haldeydi. Beni içeriye alan asker ‘Bunu tanıdın mı? Bak bu Abdi’ deyince onu tanıdım.

‘Abdi Aykut kendinden geçmiş bir vaziyetteydi’

Kobra’nın kamerasından köydeki bütün insanları oraya topladıklarını gördük. Belli bir süre bizi gezdirdikten sonra üst rütbeli bir komutan olduğunu düşündüğüm biri eldivenlerini takarak, Abdi amcaya o haldeyken yumruk attı. Kobra’nın içinde Abdi amcayı tekrar döveceklerini söylediklerini duydum. Daha sonra Abdi amcayı ve Sabri abiyi çıkararak karargah olarak kullandıkları bir eve götürdüler. Ben tek başıma yaklaşık 10 dakika kaldıktan sonra ikisini de tekrar getirdiler. Sabri geçen 10 içinde dayaktan yüzünün rengi değişmişti. Abdi amcayı ise kendinden geçmiş bir vaziyette getirdiler. Abdi amca ‘Hastaneye gitmeliyim’ diye sayıklıyordu. Yaklaşık bir buçuk saat yine karargah olarak kullandıkları başka bir evde bizi beklettikten sonra Nusaybin İlçe Jandarma Karakolu’na götürdüler.

‘Karakolda cenaze fotoğraflarını gösterdiler’

Karakola getirildiklerinde daha önceden köyde gözaltına alınan 8 kişinin kaldığı bir odaya alındık.5 gün boyunca karakolda kaldım. Karakolda 5 gün boyunca bize verdikleri bir parça ekmek boğazımdan geçmedi. Arada bir bulunduğumuz odanın önüne gelip, bize hakaret eden askerler, köyde çekilen fotoğrafları telefonlarından göstererek, ‘Bakın işte bunlar sizin evden çıktı, bu senin evinin yanındaydı’ gibi söylemlerde bulunuyorlardı. Gördüğüm 3 tane fotoğrafın birinde bir sığınak vardı. Diğer fotoğrafta ise vücudun karın bölgesinin üstü ve yüzünde kan olan bir erkek cenazesi vardı. Üçüncü bir fotoğrafta ise askerlerin reklam yapmak amacıyla köylülere dağıttığı su vardı. 22 Şubat’ta beni bırakacaklarını söylediler. Avukat olmadan ifademi alıp beni bıraktılar.

  Cizre'deki 'maskeli birlikler' Koruköy'de iddiası: 'Köylüler zorla göçe zorlanıyor'