Ana SayfaÇalışma YaşamıKadıköy’de dişi bir Robin Hood: Eskici Lilith bir ‘sığınak’, burada kıyafetler de insanlar da eşit

Kadıköy’de dişi bir Robin Hood: Eskici Lilith bir ‘sığınak’, burada kıyafetler de insanlar da eşit

HABER MERKEZİ – Yeldeğirmeni’nin denize inen sokaklarından birinin yeni bir üyesi var: Eskici Lilith. Bir sığınak yaratma düşüyle yola çıkan Melike Gülenç, açtığı bu eskici için “Burada tüm kıyafetler de insanlar da eşit. En azından burada” diyor. Gülenç, hem eskici hem bir nevi sığınak olan Lilith’in hikayesini Gazete Karınca’ya anlattı.

Melike Gülenç tarafından açılan Eskici Lilith, Kadıköy’de bir aydır varlığını sürdürüyor.

Adını, dünyada kadın – erkek eşitliğini savunan ilk kişi olarak olarak anılan, Adem ile eşit haklara sahip olmak için direnen ancak olmayınca cennetten ayrılan Lilith’den alıyor.

Adıyla müsemma olan bu yer kadın gücünün bir dükkana yansımış hali aslında.

Gülenç, geçirdiği zor zamanların ardından doğrulup, ihtiyacı olan herkesin ‘sığınağı’ olması için açmış Eskici Lilith’i.

Kadınların, erkek egemen mücadeleye karşı giriştiği mücadelede ne kadar güçlü olduğunu dile getiren Gülenç, Lilith’in hikayesini ve bu süreçte neler yaşadığını Gazete Karınca’ya anlattı.

Bir eskici açma fikri nasıl ortaya çıktı?

Ben daha öncesinde de bu tarz (ikinci el kıyafetler satılan) bir yerde çok az paraya çalışıyordum. Her şeyini severek kendim yapıyordum ama bunun bir karşılığı yoktu. Bir süre sonra ayrıldım ardından çok kötü bir süreç geçirdim.

Ve dedim ki ağlamak yok bir dükkan bulacağım. Bir hafta içinde bu dükkanı buldum. Ama kapora dahi verecek param yoktu. Arkadaşlarımla birlikte aramızda para toplamaya çalıştık.

Hedefim şuydu: Öyle bir yer olacak ki kirasını kendi sattığımız üründen çıkaracağız bunun fazlası olmayacak. Fazlası olursa da her şeye kullanabiliriz; birinin hastalığına, doğumuna, birinin denkleştiremediği parasına…

“Düşüm buranın bir sığınak olması”

Bir eskiciden çok daha fazlasını amaçlıyorsun o halde.

Düşlediğim şey; buranın sığınma yeri gibi bir yer olması. Örneğin sokakta bir çatışma veya başka bir şey olduğunda herkes buraya gelip sığınabilsin. Öyle bir kapı olsun ki kimseye kapanmasın. Biri şiddete uğramıştır ve gidecek yeri yoktur o kapı bu kapı olsun. Bir öğrenci yurttan atılmıştır ya da parası yoktur… Yani herkesin gelebileceği bir yer olsun.

Çünkü ben o kadar bunun sıkıntısını çektim ki. 15 yaşından beri çalışıyorum. Çok az bir paraya çalışıyordum, hastalanıyordum, bin bir türlü derdim oluyordu ama işe gitmek zorunda kalıyordum, insanlar asla derdini anlamıyor.

Bunu anlayışla karşılayan hiç kimse olmuyordu. Anlayışla karşılayan taraf olmak istedim aslında. Burada paranın geçmediğini bilsinler istedim. Hani hep düşleriz ya komün bir yaşam olsun -ki bunun inşası için de elimizden geleni yapıyoruz.

Böyle bir ülkede böyle insanların arasında, bu savaş ortamında olması gereken birbirimize daha çok kenetlenmek. Ama bu olmuyor. İnsanlar mutsuz, işine gitmek istemiyor. Ben şunu demek istiyorum, “Bırakın işi gücü gelin hep birlikte çalışırız kazanırız” ama insanlar korkuyor.

Herkeste şu var: Bir düzenimiz olsun, yükselelim, yükselelim. Bunun bir sonu yok ki nereye kadar?

İhtiyacı olan kalabilir diyorsun, bu nasıl mümkün olacak?

Arka tarafta iki tane odamız var bizim. Yurttan çıkmak zorunda kalan öğrenciler görüyorum mesela acil bir yere girmemiz lazım diyorlar. Dönüşümlü olabilecek bir şey bu tabi. Bu dönemlerde herkesin ilk aklına gelen yerin burası olmasını istiyorum. Burada “Ooo gidelim parti yapalım” gibi bir mevzu yok, onu belirteyim.  Nasıl ki kıyafette ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını amaçlıyorsak bu da öyle.

Yalnız olduklarını hissetmesinler yani, değiller. Örneğin banyo yapmaya ihtiyaçları vardır, karınları açtır gelebilirler. En çok da kadınlar bunu bilsin istiyorum. Şiddete maruz bırakılan bir kadın mesela tek başına mücadele edemeyebilir ama birlikte ederiz.

Mutsuzsan, şiddete uğruyorsan, yaşayamıyorsan ve yaşatmıyorlarsa seni bir araya geleceksin. Burası da bunun bir adımı.

Bunca maddi imkansızlığın içinde tüm bu ürünleri nasıl temin ettin? 

Boyasını, kapısını, burada gördüğün her şeyi kendim yaptım. Gece 12’de çöp arabası gelir o saatten önce çöpe çıkıp eşya topladım. Kenarlara dolap falan bırakıyorlar çünkü. Bir sürü dolap topladım oradan buradan.

Kendi dolabımdan. Tüm kitaplığımı buraya döktüm. Evdeki bütün biblolaları topladım. Annemin, erkek kardeşlerimin, arkadaşlarımın giymediklerini aldım. Dolapdere pazarından aldım. Sonra zaten sende gördün az önce insanlar gelip soruyor bunu alır mısın falan diye.

“Kullandığımız her şey ikinci el oluyor”

Sokakta kağıt toplayanlarla çalışıyorum. Her bulduklarını getiriyorlar çayımızı içip sohbetimizi ediyoruz. Buradan ihtiyaçlarını alıyorlar onlar da bana topladıklarını getiriyorlar. Gece bile kapıyı kitli gördükleri zaman getirdiklerini kapıya bağlayıp not yazıyorlar. Dolapdere pazarına çıkıyorum. Zaten bizim giydiğimiz, kullandığımız her şeyde ikinci el oluyor sonuçta. İster çok ünlü marka olsun fark etmez. Armani’sinden tut da yırtık bir kıyafete kadar her şey eşit burada.

“Kadınlar düşlediği güzellikler için her şeyi yapabilir”

Dükkanı açma fikrini söylediğinde nasıl tepkiler aldın?

İnsanlar ‘Paran yok, nasıl altından kalkacaksın? Bu devirde iş mi kurulur?’ dediler. Bir kere ben burayı iş olarak görmüyorum. Her şey geri dönüşüm, kendi içimizde bu döngüyü sağlayabiliriz.

Bir erkeğe kesinlikle ihtiyacım yok. Yok güçmüş bilmem neymiş yok öyle bir şey. Aynı matkabı bende tutuyorum. Matkap benim elimde de matkap onun elinde de. Ne döküm sobayı taşırken zorlandım ne boruyu takarken ne de kömürü taşırken. Burada gücümü bir kez daha gördüm. Her kadın yapabilir bunu. Çok daha güçlü ve farklıyız erkeklerden. Daha güzel görüyoruz daha güzel bakıyoruz. Onların göremediğini görebiliyoruz. Biz güzeli düşlediğimiz için de o güzel için her şeyi yapabiliriz. O güç var bizde. Ben kendi gücümü öyle gördüm. Kimseye de minnet etmedim. Dayanışma başka bir şey tabi ama gelsin de bunu da bir erkek yapsın demedim. “Soba taşınacak erkek gelsin” böyle bir şey olmadı, etrafta arkadaşım yoksa kendim taşıdım.

Gelen kitle nasıl, birbirinden farklı statülerden insanlar geliyor mu mesela?

Buraya çok bakımlı zengin insanlar da geliyor kağıtçılar da. Ben ikisine de aynı ürünü veriyorum. Burada kıyafetler de insanlar da eşit. En azından burada.

Gelenler neler bulacak burada?

Elbise, etek, kıyafet, ayakkabı, takı, kitap, erkek montu, gömleği, objeler, çanta, eski kasetler, dergiler, köstekli saatler, walkmen, pikap, plak, antika ürünler… Çok fazla şey var gelip tek tek bakmaları gerekiyor.

“Düşlediğimiz hayat o kadar da uzak değil”

Takas usulü de alışveriş yapmak mümkün burada.

Evet. Senin üzerinde bir mont vardır yaz geldi artık benim buna ihtiyacım yok dersin ama başkasının ihtiyacı vardır. Ben senin montunu alıp yerine şort veririm. O montu da ihtiyacı olan birine veririm. Bunların hepsi bir dönüşüm aslında ve düşlediğimiz hayat o kadar da uzakta değil. Buranın kar amacı yok.

“Devrim içimizde, yeter ki korkmayalım”

Ülkedeki ekonomik koşullar giderek kötüleşiyor gerçekten. Korkmadın mı hiç?

İlk zamanlarda korktum. Çünkü hiç paramız yoktu. Ama insanlar duymaya, gelmeye başladı ve artık daha da iyi olacak. Her şeyin çok ucuz olduğunu görüyorlar. Evet ekonomi hepimizi fazlasıyla etkiliyor olumsuz anlamda. Ama korkmamak da lazım.

Belki de biz hayatı zorlaştırıp ‘yaşayamıyoruz’ diyoruz. Devrim içimizde aslında bir korkmasak, adım atsak. Çünkü bu ülkede artık daha kötü bir şey olamaz. Sokakta yürürken acaba ölür müyüm diye düşünüyorsun daha kötü ne olabilir?

Esnafın tavrı nasıl oldu sana?

Bir sürü tartışma yaşadım. Dükkanımın önüne sürekli kamyon çekiyorlardı, direk kapatıyor yani önünü. Geneli erkek zaten esnafın. Bir gün uyardım “Gir içeri, buralar bizi, sen kimsin!” gibi tavırlar takındılar. Bilerek yapıyorlar yani göndermek için. Bayağı tartışmamız oldu en sonunda bana, “Camını, çerçeveni kırarım” diye tehditler savurdular. ‘Hiçbir yerde barınamazsın. Belediye buralara girmez” dediler. Mafyatik tiplerdi yani üstüme falan yürüdüler.

Ev sahibim, “Ben halledeceğim” dedi. Benim adıma polis göndermiş. Ki bu benim yapmayacağım bir şey ne olursa olsun ben oturur konuşurum, tartışırım, kavga ederim gerekirse ama polis göndermem.

Kavga ettiğim adamlar “Onlar PKK’li orada bir şeyler yapıyorlar” falan diyerek ihbar etmiş resmen. Bu kadar kötü bir dönemdeyiz OHAL’deyiz üstelik. Daha kötü bir şey yapamazdı bana. ‘Hayır’ diyen esnafın dükkanını kapatıp içeri atıyorlarsa kim bilir böyle bir şey için ne yaparlar?

Bir de onların gözünde kadınsın ve hiçsin. Bir erkek olmuş olsaydı karşılarında bu kadar pervasızca yalan söyleyemezlerdi. Elimde boyayla burayı düzenlerken falan dalga geçiyorlardı. “Boyun mu yetmiyor bayan?” falan diye. Acaba hangisi şu yapılan işi yapardı diye düşündüm. Hiç birinin o cesareti yok. Ben bıkmadan usanmadan çöplere çıktım, onu bunu taşıdım da bir ‘of’ demedim.

‘Ya eşitlik ya eşitlik’ diyen Lilith’in ruhu burada

‘Lilith’ ismi dikkatimi çekti önce. Düşlediklerinle, anlattıklarınla müthiş uyumlu olmuş. Nasıl karar verdin bu isme?

İsim annesi annem. Ben Eskici Yu Yong olsun dedim. Japonya’da Yu Yong, çok zengin ama tüm mal varlığını bırakıp çöpçülüğe başlayan bir kadın. Çocukları çok vefasız onlara falan bırakmıyor mal varlığını. Çöpçülüğe başlama amacı da çocuklarına ‘parayla saadet olmaz’ı göstermek.

Ama hem fazla bilinmediği hem de telaffuzu zor olduğu için bundan vazgeçtim. Annem de çok zor zamanlar geçirdin ve aslında tam bir Lilith’sin dedi. Dükkan da ismi gibi yaşasın dedi. En azından kıyafetlerimiz eşit burada. Onlar kendi aralarında bölünmüyor, bir orada bir burada değiller. O yüzden ismini Lilith koydu annem, bende çok beğendim.

Fiyatlar ne durumda peki Eskici Lilith’de?

Her ürünü 2 liradan alıyorum. 5, 10 tl ile başlayan çok uygun fiyatlara satıyorum.

Bir tür modern zamanın dişi Robin Hood’u gibisin.

Daha herkes tam olarak ne yapmak istediğimi anlayamadı sanırım bu yüzden bunu ilk söyleyen sen oldun. Arkadaşlarım gelip soruyor mesela şu ne kadar diye fiyat söyleyemiyorum. Yaşlı teyzeler, amcalar geliyor onlara da söyleyemiyorum.

Kapıdan girip hikayesini seninle paylaşıp dertleşip çıkan kadınlar oldu mu?

Yeldeğirmeni’nde meczup çok var. Hani mahallede derler ya ‘deli kadın’ diye işte onlar. Sevgi abla var burada 65 yaşlarında falan. Herkes onun hakkında farklı bir hikaye anlatıyor. Sabahın köründe uyanır Kadıköy’deki tüm mekanları gezer, sohbetini eder. Akşam da evine gelir. Kendi anlattığına göre, Necati Erenler diye bir TRT sanatçısıyla evleniyor. Sonra bir oğlu oluyor ve bir gün komşusu ile eşini yatakta yakalıyor.

Sonra annesinin evine taşınıyor. Fahrettin Aslan’la tanışıyor ve dönemin en ünlü dansözlerinden oluyor. Sürekli “İnsanlar özellikle erkekler çok kötü kapınızı kitleyin” der. Kağıtçı bir kadın var o da bir sürü hikayeler anlatıyor.

Arka tarafta Ecevit abi var. Çek çekli bir arabası var. O ihtiyacı olanlara verir ben mesela eşyaları hep onunla taşıdım.

Evinde her yerde kocaman oyuncaklar var panayır yeri gibi ev. Öğrenciler ders çalışamaya gidiyorlar oraya. Herkese kapısını açıyor.

Kadınların ne kadar güçlü olduğunu görmelerini istiyorum. Hangi süreçten geçerse geçsinler güç kadınlarda.

Yaşanan karanlık ortamdan bahsediyorsun hep ama bir yandan umutlusun da. Her şeye rağmen umudunu nasıl koruyorsun?

Her şeye rağmen umudum var çünkü yaşadığım hiçbir şeyde dizlerimin üzerine düşmedim. Bunda da bir umut var diyebiliyorum. Çok kötü süreçlerden geçtim daha o acıyı sindiremeden yeni bir umutla ayağa kalktım. O yüzden kendi gücümü gördükçe umutlanıyorum. Kadınlarda o gücü, umudu görüyorum. Çünkü kadınlar daha yalın ve içselleştirerek yaşıyor.

Hep derler ya ‘kadınlar duygusaldır’ diye. Evet öyleyiz çünkü bir erkeğin görmediği şeyleri de görebiliyoruz. Bu kadar duygusallığı hissedipte yıkılmıyorsa bir insan güçlüdür.


Lilith’e dair

Lilith, Hristiyan ve Musevilik inançlarına göre Havva’dan önce yaratılan ilk kadın. Tıpkı Adem gibi topraktan yaratılan Lilith, Adem’in kendisine hükmetmesine karşı çıkmış, eşit olmaları gerektiğini belirtmiştir. Bir süre sonra bu eşitsizliğe daha fazla tahammül edemeyen Lilith cenneti terk etmiştir.

 

Eskici Lilith adres: Karakolhane Caddesi İskele Sokak No 61 Yeldeğirmeni , Kadıköy

Previous post
Malatya’da KESK’lilere müdahale: 30 gözaltı
Next post
ABD'nin yaptırım kararı sonrası İran'dan tehdit: Kükreyen füzelerimiz kafalarına iner