Ana SayfaGüncel“Nazi YÖK’ü”nde bir akademisyen: Hitler karşıtı Prof. Huber’in hikayesi

“Nazi YÖK’ü”nde bir akademisyen: Hitler karşıtı Prof. Huber’in hikayesi

HABER MERKEZİ – Felsefe ve müzikoloji uzmanı Prof. Kurt Huber, Nazi karşıtı gençler tarafından oluşturulan ‘Beyaz Gül’ hareketinin en yaşlı üyesiydi. 13 Temmuz 1943’te giyotinle idam edildi. Prof. Huber ve öğrencilerinin hikayesi bugün Türkiye’de akademi üzerindeki baskıları hatırlatır nitelikte. Özgürlükçü Demokrasi gazetesinden Arif Mostarlı “Güçlenmiş, arınmış, tüm nefrete karşı…” başlıklı derlemesiyle Prof. Huber ve öğrencilerinin hikayesini derledi.


Derleyen: ARİF MOSTARLI / Özgürlükçü Demokrasi


Söyle cesur oğlumuza, sorduğunda,
yurdumuz için şehit olduğumu.
Gururlu bir resmini taşısın yüreğinde
babasının. Söyle ona herkese söyle bunu.
(…)
Söyle oğlumuza ama, büyüdüğünde,
sizi sevgiyle kutsayarak öldüğümü.
Güçlenmiş, arınmış; tüm nefrete karşı koyarak
ve yeniden görüşme gününü umarak…

İdam edilmeden önce sevgili küçük oğlu için bu dizeleri yazan adam, Profesör Kurt Huber’dir… 1943’te, faşizmin en azgın yıllarında, Münih Üniversitesi’nde Nazi karşıtı gençler tarafından oluşturulan ‘Beyaz Gül’ hareketinin en yaşlı üyesi olan Prof. Huber, 13 Temmuz 1943’te giyotinle idam edilmişti.

Beş öğrenci (Sophie Scholl, Hans Scholl, Alex Schrommel, Cristoph Probst ve Willi Graf) ile profesörleri Kurt Huber’den oluşan, Münih çevresinde bildiri dağıtma ve duvarlara yazı yazma cesaretini gösteren Beyaz Gül grubu üyeleri, sonunda bildiri dağıtırken yakalanmış ve tümü de idam edilmiştir.

Gencecik yaşlarında böylesi bir cüreti gösterebilen bu öğrencilerin yaşamları kuşkusuz ilginçtir. Ancak grup içerisinde yer alan ve hiç de genç olmayan bir müzik profesörünün öyküsü de mutlaka anlatılmaya değer.

Nazi YÖK’ünde bir akademisyen

24 Ekim 1893’te doğan Kurt, 4 kardeşin en küçüğüdür. Çok farklı 4 kardeş! En büyükleri Paula, Hitler karşıtı ve feminist. İkinci kardeş, fanatik bir Nazi… Kardeşinin ‘hain’ olmasına öyle kızmış ki, cenazeye bile gelmemiş! Üçüncü kardeş Dora da, SA üyesi… ‘Hain’ kardeşinin ailesiyle son yıllara kadar görüşmemiş bile.

Kurt Huber ise felsefe ve müzikoloji uzmanı… Nazi karşıtı ve rejimin sevmediği biri… Avrupa Halk Müziği Tipolojisi gibi eşsiz bir çalışmayı yaptığında örneğin, Ari Alman Halk müziğinin aslında başka Avrupa halkları müzikleriyle akraba olduğunu göstermesi bile yetiyor rejimin düşmanlığı için.

Döneminin üniversiteleri de zaten üniversite filan değil. Resmi olarak “Üniversite Führeri’ unvanını taşıyan Münih Üniversitesi Rektörü Walther Wüst, bildiğin Nazi şefidir örneğin. Beyaz Gül üyesi öğrencilerini bizzat yakalatan ve Gestapo’ya teslim eden ta kendisidir.

‘Hain’in ailesi olmak…

Toplam 6 adet Beyaz Gül bildirisinin bazılarını bizzat yazan Prof. Huber, 27 Şubat 1943’te tutuklanır, 19 Nisan’da Nazi mahkemesinde ölüm cezasına çarptırılarak, giyotin ile idam edilir. Bu arada korku bütün akademiyi felç etmiştir. Örneğin en yakın dostu, Carmina Burana’nın bestecisi Carl Orff, Huber’in eşinin yardım isteğini korkuyla reddedecektir.

Ama hepsi bu kadar değil. Bir de ‘aile hapsi’ vardır. Tüm aile uzun süre evde hapsedilir. Profesörlük, maaş, hepsi bitmiş, açlık günleri başlamıştır; Clara Huber, dikiş işleri ve hizmetçilik yapmaktadır. Bazen posta kutusundaki isimsiz zarflarda küçük paralar, bazen kapının önüne bırakılan birkaç ekmek parçası; utangaç, küçük yardımlar… Artık onlar ‘Hain’in ailesi’dir… Hatta savaştan sonra bile! Okulda Wolfgang, ‘Kafası kesilen hainin oğlu’ diye anılmaktadır. Oysa daha sonra bu komşuların çoğu, ‘Nazi olmadıklarını kanıtlayan temiz belgesi’ almak için Huber’lerin kapılarını çok aşındıracaktır…

Öyle davranmalısın ki…

Sevgilim, benimle birlikte sevinin. Ben, vatanım için, savaştan sonra muhakkak oluşacak daha adil ve daha güzel bir anavatan için ölüyorum. Her an seninle ve sevgili çocuklarımızla birlikte olacağım, ta ki sizler arkamdan, bir daha ayrılığı olmadığı o yere gelinceye kadar…

Böyle yazmıştı Prof. Huber, idamından birkaç saat önce eşine.

Ve bir de mahkeme savunmasında okuduğu şu şiir var:

Öyle davranmalısın ki sanki
Sana ve senin eylemine 
Bağlıymış gibi Almanya’nın kaderi
Ve tüm sorumluluk seninmiş gibi.

Belki de şimdi, Akademi’nin biata zorlandığı bugünlerin Türkiye’sinde bütün bunlarla birlikte şu iki ismi hatırlamanın ve kimden yana olduğumuzu belirlemenin zamanıdır: Kurt Huber ve Walther Wüst… Akademisyen ve kasap!

Ne dersiniz?


Derleyenin notu: Bu derlemenin hazırlanması sırasında internette tesadüfen rastladığım bir metin çok yararlı oldu. Prof. Huber’in oğlu Wolfgang ile evli bulunan Türk dilbilimci Prof Dr. Emel Huber’in, aile bireylerinin birebir tanıklıklarına dayanarak yazdığı bu çok değerli metinden çok yararlandım. Çalışmanın tamamına buradan bakabilirsiniz.