Ana SayfaYazarlarAbdulmelik Ş. BekirReferanduma giderken Kandil’e operasyon ne getirir? – ANALİZ

Referanduma giderken Kandil’e operasyon ne getirir? – ANALİZ

HABER MERKEZİ – Kandil’e referandum öncesi yapılacak olası bir operasyonun, daha önce gerçekleştirilen 27 operasyondan farklı bir sonuç yaratma ihtimali var mı? Türkiye’nin son iki yıldır içinde bulunduğu çatışma ortamı, dış politikada yaşadığı tecrit, içerde gelişen darbe girişimi ve sonrasında orduda gerçekleştirilen ayıklama, toplumsal kutuplaşma ile birlikte giderek derinleşen ekonomik darboğaz ve referandum süreci gibi faktörler olası bir sınır ötesi operasyonu AKP-MHP ittifakı için adeta bir kumar haline getirmektedir. Referandum sürecinde propaganda açısından bir getirisi olsa da, Kürt sorunu açısından yaratacağı sonuçlar düşünülenden daha tahripkar olabilir.


ABDULMELİK Ş. BEKİR


Türkiye 16 Nisan’da yapılacak Başkanlık referandumu sürecine girdi. Tarafların referandum stratejileri ve kullanacakları argümanlar netleşmeye başladı. AKP-MHP ittifakının düzenlemeyi halka anlatmakta zorlanacağı anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere MHP lideri Devlet Bahçeli ve hükümet yetkililerinin “Hayır” oyu verecek olanları şimdiden ‘terörist’ ilan etmesi bunun ilk işareti. İktidarın medya kalemi Abdulkadir Selvi’nin geçtiğimiz haftalarda referanduma kadar HDP’nin baskı altında tutulacağı söylemi ve birkaç gün içinde binin üzerinde HDP ve DBP’li üye ve yöneticinin gözaltına alınması bu stratejinin ilk adımlarıdır.  AKP-MHP ittifakı toplumda bilinçli olarak yaratılan Kürt karşıtlığını referandumdan ‘evet’e tahvil etmeye çalışacaktır.

Operasyon referanduma nasıl yansır?

Bu stratejinin diğer bir ayağı ise Kandil’e yapılacağı dillendirilen sınır dışı operasyondur. Referandum günü yaklaştıkça ve ‘evet’ oranı yüzde 40-45 bandında seyrettikçe Kandil operasyonu daha fazla tartışılmaya açılacaktır. “Terörün kökü kazılacak” ajitasyonu ile milliyetçi duygular kışkırtılarak ‘evet’ yönünde oy devşirme yoluna gidilecektir.  Bu stratejinin AKP-MHP ittifakına ne kadar kazandıracağı bilinmez, ancak AKP’ye daha önce destek veren muhafazakar Kürtlerin de önemli bir bölümünün bu ittifaktan ciddi rahatsızlık duyduğu ve ‘hayır’ yönünde oy kullanacağı biliniyor. Kürt oylarında iyice umudunu kesen Erdoğan ve AKP’nin yüzde 9 oranında olduğu belirtilen kendi kararsız seçmenini konsolide etmek ve MHP seçmenini yanına çekmek için referanduma yakın bir dönemde böylesi bir operasyona kalkışması olasıdır.

Burada önem kazanan husus operasyonun nasıl bir sonuç yaratacağıdır.  İlk defa yapılacak bir harekat söz konusu olsaydı, klasik söylemle somut koşulların somut tahliline dayanarak bazı ihtimaller yorumlanırdı. Ancak Kandil’e ya da sınır dışına ilk defa yapılacak bir olayla karşı karşıya değiliz.  Dolayısıyla olası bir sınır ötesi harekatın doğuracağı sonuçlar ve yansımalarının ne olacağını somut verilere dayanarak öngörmek mümkün.

Kandil’e operasyonun uzun tarihi ve bugün

İlk sınır dışı operasyonun yapıldığı 25 Mayıs 1982’den son operasyonun yapıldığı 21 Şubat 2008 tarihine kadar “terörün kökünü kazımak” söylemiyle irili ufaklı 27 kara operasyonu ile onlarca hava harekatı yapıldı. Hava harekatları son iki yaldır da aralıksız sürüyor. Her operasyon “kökünü kazıdık” söylemiyle başladı, “çökerttik” açıklamasıyla son buldu. Gelinen nokta ise 27 defa kazınan kökün yeniden kazınması için operasyon yapmak.

Peki, referandum öncesi yapılacak olası bir operasyonun daha önce gerçekleştirilen 27 operasyondan farklı bir sonuç yaratma ihtimali var mı? Bu soruya Albert Einstein’in “aynı işlemi yapıp farklı sonuç beklemek deliliktir” sözünü hatırlayarak cevap arayalım;

Dün-Bugün

Daha önce yapılan operasyonların tamamında NATO’nun yanı sıra İran, Irak, Suriye ve KDP gibi güçlerin doğrudan veya dolaylı desteği alındı. 25 Mayıs 1983 yılında yapılan ilk operasyonun Irak’ın devrik diktatörü Saddam Hüseyin ile sağlanan anlaşma sonucu düzenlendiğini hatırlatmakta fayda var. Takip eden operasyonlarda dönemin iktidarlarıyla istişare ve anlaşma halinde gerçekleşmiştir.

Bugün ise NATO’nun kendi iç sorunlarının yanı sıra Türkiye’nin Rusya faktörü nedeniyle NATO ile olan sorunlu ilişkileri biliniyor. Hakeza Irak ve Suriye gibi iki devletten bahsetmek neredeyse imkansız. İran ise tarihi rekabetinin yanı sıra Türkiye’nin son 6 yıldır Ortadoğu’da izlediği mezhepçi politikası, Suriye ve Irak’taki gelişmelerdeki rolü nedeniyle oldukça mesafeli.

Nitekim Başbakan Binali Yıldırım’ın son Bağdat ziyaretinin öncelikli gündemi Kandil’e yönelik olası bir operasyon için izin ve destek almaktı. Ancak Yıldırım daha Türkiye’ye dönmeden Irak Başbakanı Haydar İbadi’den, PKK’yi ‘terörist’ örgüt olarak görmedikleri, ne Şengal ne de Kandil’de PKK’ye karşı herhangi bir harekatın parçası olmayacağına dair açıklama geldi.

ABD’nin tutumu ne olur?

ABD’nin son yıllarda Kürtlerin merkezinde bulunduğu Erdoğan ve AKP iktidarıyla yaşadığı sorunlar biliniyor. Irak ve Suriye’de Kürtlerle ilişki ve dirsek temasında bulunan ABD’ye yönelik “Ya ben ya Kürtler” dayatmasının yarattığı sancılar devam etmektedir. Türkiye, ABD’yi tercih yapmaya zorlarken, ABD ise Türkiye’nin bir an önce kendi politikalarına gelmesini beklemekte ve sabretmektedir. Sınır dışı bir operasyona söylemsel düzeyde bir destek olsa da geçmişe oranla oldukça zayıf olduğunu aşikardır.

KDP ve ötesi

Türkiye’nin olası bir sınır ötesi operasyonda geçmişte olduğu gibi destek alacağı tek güç KDP kalmıştır. Burada da KDP’nin dışında ve KDP’ye rağmen oldukça engelleyici faktörler vardır. Federal Kürdistan Hükümeti Başbakanı Neçirvan Barzani’nin Ankara’ya sık sık gelişi ve Binali Yıldırım’ın son Irak ziyareti sırasında görüştüğü KDP’lilerle Kendil operasyonunu tartıştığı basına yansıdı. Hatta Neçirvan Barzani’nin Şengal üzerinden PKK’ye karşı savaş çağrısı yapması bu görüşmelerin bir sonucu olarak zuhur etti. Ancak KDP’nin kalesi sayılan Erbil başta olmak üzere Federal Kürdistan’ın birçok kentinde binlerce eski peşmerge, kadın ve gençlik örgütleri, parlementer, aydın ve yazar adeta Kandil’e akın ederek sert bir tepki gösterdi. Bu tepkiler nedeniyle KDP yönetiminin operasyonun içinde fiili olarak yer almayacağını Türkiye’ye ilettiği belirtilmektedir.

PKK’nin konumu

Yukarıda sıralanan hususların yanı sıra PKK’nin pozisyonu da 5-6 yıl önceki gibi değil. Bugün PKK dünyada, Irak ve Suriye’de sınırları ortadan kaldırarak vahşet uygulayan IŞİD’e karşı direnen ve gerileten güçlerden biri olarak görülmektedir. PKK, Federal Kürdistan Bölgesi’nin korunmasında Xaneqin’den tutalım da Mahmur ve Şengal’e kadar uzanan bir hatta konumlanan ve nüfuz eden bir güç durumunda. Suriye’deki Kürtler üzerinde önemli bir ideolojik ve manevi güce de sahip. Bu yönüyle Ortadoğu denkleminde gözetilen bir güç konumuna doğru gitmektedir.

Olası bir harekatın aynı zamanda PKK’nin de gündeminde olduğu ve PKK’nin buna karşı ciddi bir hazırlık yaptığını, resmi yayın organlarında takip etmek mümkün. Uzmanlarca yapılan değerlendirmelerde Ortadoğu’da yaşanan kaos ve gelişmelerle birlikte askeri ve teknik olarak eskisiyle kıyaslanmayacak düzeyde bir kapasiteye ulaştığını de eklemek gerekir. Dolayısıyla olası bir operasyonun daha öncekilerden çok farklı bir dirençle sonuçlanması mümkündür.

AKP-MHP ittifakı için bir kumar

Tüm bunlarla birlikte, Türkiye’nin son iki yıldır içinde bulunduğu çatışma ortamı, dış politikada yaşadığı tecrit, içerde gelişen darbe girişimi ve sonrasında orduda gerçekleştirilen ayıklama, toplumsal kutuplaşma ile birlikte giderek derinleşen ekonomik darboğaz ve referandum süreci gibi faktörler olası bir sınır ötesi operasyonu AKP-MHP ittifakı için adeta bir kumar haline getirmektedir. Referandum sürecinde propaganda açısından bir getirisi olsa da, Kürt sorunu açısından yaratacağı sonuçlar düşünülenden daha tahripkar olabilir.

Son söz olarak şimdiye kadar sınır ötesine birçok harekat düzenlendi. Önümüzdeki aylarda da yeni bir harekatın düzenlenmesi olası. Bu, referandumda başkanlık anayasasını geçirmek için toplumun milliyetçi duygularını okşamak amacıyla tutunacak bir dal olarak görülebilir. Ancak bu dalın çok sağlam olmadığı, istenilenin dışında sonuçlar üretme ihtimalinin çok daha güçlü olduğunu belirtmekte fayda vardır. Özellikle AKP-MHP ittifakının, genelde Kürtlerde özelde AKP’yi desteklemiş muhafazakar Kürtlerde yarattığı hayal kırıklığı ve tepkinin var olan toplumsal kutuplaşma ve ayrışmayı daha da derinleştirmenin, telafisi zor sonuçlar yaratma ihtimali var. Böylesi bir durumun kimseye faydasının olmayacağı umarım değerlendiriliyor ve görülüyordur.

Previous post
Kılıçdaroğlu: ‘AYM’ye gitmeme’ kararı belli çevrelere hayal kırıklığı yaşattı
Next post
Tanıl Bora Mülkiye'de 15 yıldır verdiği dersi bıraktı: 'İçime sindiremedim'