Ana SayfaGüncelSinema insanın neşesidir: Bachmann-Celan Mektupları’ndan Trainspotting’e bir !f seçkisi

Sinema insanın neşesidir: Bachmann-Celan Mektupları’ndan Trainspotting’e bir !f seçkisi

HABER MERKEZİ – Yılın merakla beklenen filmlerine ev sahipliği yapan !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde Ortadoğu’dan Balkanlar’a, Avrupa’dan Latin Amerika’ya kadar uzanan sinemacıların filmleri yer alıyor. Kenan Tekeş, Gazete Karınca okurları için Festival’den bir seçki hazırladı.


Hazırlayan: KENAN TEKEŞ


Bir filmde mi görüp duymuştum, bir yerde mi okumuştum, yoksa ben mi uyduruyorum bilmiyorum ama sözün mucizesidir: İnsan insanın neşesidir.

Nasıl ki insan insanın neşesiyse sinema da insanın neşesidir.

Düş de olsa kurgu da olsa her film bir şekilde insana dokunuyor, değiyor, hırpalıyor, alıp götürüyor insanı, alıp başını gitmek istiyor insan yaşadığı yerden.

William Saroyan’ın “Pazar Zeplini” hikâyesindeki sinemayı çok seven küçük çocuğun “Sinemaya niçin gitmemeliyiz” diye soran kilise papazının “gönlünü hoş etmek” için verdiği yanıttaki gibi olur insanın bu gitmesi:

Sinemaya gitmemeliyiz; çünkü insan sinemaya gidince yaşadığı kasabayı sevmez oluyor, alıp başını gitmek istiyor buralardan…

Hiç kimse yok ki bir filmden etkilenmesin, o filmin kahramanı olmak istemesin, alıp da başını gitmek istemesin.

Gülmesini ve sevmesini bilen bir ses, “Kieslowski’nin üç renk üçlemesindeki Mavi filminin kahramanı olmak isterdim” der gülümseyerek… Hepimiz biraz çok biraz az o ses gibi izlediğimiz her filmde, filmin kahramanı olmak isteriz öyle veya böyle.

Düş gücünü asla yitirmeyen çocuklar gibi düş gücünüzü yitirmeden 10’nun üzerinde bölümde 70’in üzerinde filmde kahraman olabilme zamanları.

Bir başlangıcı ve bir sonu yokmuşçasına, beklemesi dahi mutluluklar veren, henüz tanımadığınız yeni kahramanlar geliyor.

!f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin on altıncısı başlıyor.

Festivalin programında Cannes, Berlin, Venedik, Toronto, Sundance ve Karlovy Vary gibi festivallerde gösterimleri yapılan filmler önce İstanbul’a (6-16 Şubat) oradan da Ankara (2-5 Mart) ve İzmir’e (2-5 Mart) uğrayacak.

İstanbul’un biletleri satışı sunuldu bile.

Festivalde Ortadoğu’dan Balkanlar’a, Avrupa’dan Latin Amerika’ya kadar uzanan sinemacıların filmlerini izlemenin şansını bulacak görmeye meraklı gözler.

Festivalin programında ‘Keş!f’, ‘Aşk ve Başka Bi’ Dünya’, ‘Galalar’, ‘!f Müzik’, ‘Oyun’, ‘Gökkuşağı’, ‘Karanlık ve Köşeli’, ‘Türkiye’den Kısalar’ gibi bölümlerin yanı sıra atölye ve etkinlikler de yer alıyor.

Festival filmleri arasında, Oscar’ın yabancı dilde en iyi film kategorisine aday gösterilen filmleri de var. Keş!f Yarışması’na damga vuracak kadın sinemacılar da var.

Bu zamanları hiç kaçırmamalı diyerek izleyebildiğiniz kadar film izleyin…

Seyriniz iyi olsun, güzel olsun ve hayır’lı olsun.

Keş!f

Mısırlı yönetmen Tamer El Said’in hem kendi hayat hikâyesinden parçaları içerisinde barındıran hem de Kahire şehrinin düşüşüne tanıklık eden Şehrin Son Günlerinde (Akher Ayam El Madina).

“İsrail’in Frances Ha’sı” olarak anılan ve bir kadının, Joy’un peşine takılarak aşkı ve cinselliği sorgulayan, filmin de başrol oyuncusu olan Hadas Ben Aroya’nın Kimse Benzemez Bana (Anashim Shehem lo Anı).

Kimse Benzemez Sana

Peru’daki Amazon’ların derinliklerinde Ayahuasca ismi verilen kadim bir saykedelik bitkiden ve Şamanların şifa almak için ormanlardan öğrendikleri ikaros adı verilen şarkılardan şifa almak isteyen kanser hastası bir kadın, kekemeliğinden ve uyuşturucu bağımlılığından kurtulmak isteyen iki adamın hikâyesinin anlatıldığı Matteo Norzi ve filmin yapımı sürerken hayatını kaybeden Leonor Carballo’nun İkaros’u

Aşk & Başka Bi’ Dünya

Bir anne ile kızı arasındaki yaşananları bir terapistin terapi seanslarıyla iki kadının deneyimlerinin en derinlerine inen yolculuğu anlatan Pawel Lozinski’nin Seni Ne Kadar Sevdiğimi Bir Bilsen (Nawet Nie Wiesz, Jak Bardzo Cie Kocham).

Seni Ne Kadar Sevdiğimi Bir Bilsen

ABD’nin Baltimore şehrindeki fare sorunundan yola çıkarak şehrin sınıfsal ve ırkçı geçmişine bir bakış atan Theo Anthony’nin Fare Filmi (Rat Film).

Hüsnü Mübarek’in düşüşünden Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler’in yükselişine, oradan da Abdülfettah el-Sisi iktidarına uzanarak devrim sonrası Mısır’ın siyasi atmosferine odaklanarak gerçeğin ve geleceğin ne olabileceğine dair bir arayışı anlatan Mohamed Siam’in Kimin Ülkesi? (Whose Country?).

Kimin Ülkesi

Mersinli trans seks işçisi Deniz’e ve 7 Renk Derneği aktivistlerine odaklanarak Mersinli trans, lezbiyen, gey, biseksüel aktivistlerin mücadelelerinin anlatıldığı Serkan Çiftçi’nin Gacı Gibi.

Galalar

Festivalin de açılış filmi olan, Amerikalı siyah bir gencin kimlik arayışını, on altı yıla yayılan bir hayat kesitini üç bölümde anlatan ve sekiz dalda Oscar adayı olan Barry Jenkins’in Ay Işığı (Moonlight).

Ay Işığı

Dünya prömiyerini Cannes’da yapan yalnız yaşayan, yaşını dert etmeyen, geçmişi hatırlayan ancak geçmişe saplanıp kalmayan, cinselliğini özgürce yaşayan 60’lı yaşlardaki emekli müzik eleştirmeni Clara’nın hikâyesine odaklanarak Brezilya’nın toplumsal meseleleri, geçmişteki hatıraların ağırlığı ve dönüşen sosyal hayatın anlatıldığı Kleber Mendonça Filho’nun Aquarius.

Aquarius

İsveç’in Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar adayı olan ve  Frederick Backman’ın romanından uyarlanan Hannes Holm’un Hayata Röveşata Çeken Adam (En man som heter Ove).

Kaplumbağalar, yengeçler ve kuşlarla dolu bir ıssız adaya düşen bir adamın hayatta kalma mücadelesinin anlatıldığı Michael Dudok de Wit’in En İyi Animasyon dalında Oscar’a aday olan ve Cannes’ın Belirli Bir Bakış bölümünden Jüri Özel Ödülü alan filmi Kırmızı Kaplumbağa (La Tortue Rogue).

Kırmızı Kaplumbağa

Pasifik’teki Vanuatu adasında çekilmiş olan ilk film olma özelliğini taşıyan ve Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar  adayı olan Martin Butler ve Bentley Dean’ın Tanna.

Irak Savaşı’ndan dönen on dokuz yaşındaki bir askerin hikâyesini anlatıldığı Ang Lee’nin Billy Lynn’in Uzun Yürüyüşü (Billy Lynn’s Long Halftime Walk).

Hikayesi 1930’larda geçen hayaletlerle bağlantı kurmak gibi doğaüstü yetenekleri olduğuna inanılan iki kız kardeşin  (Natalie Portman ve Lily-Rose Depp) hikayesinin anlatıldığı ve politik göndermelerin yapıldığı Rebecca Zlotowski’nin Planetarium.

Festivalin kapanış filmi de olan Danny Boyle’un Irvine Welsh’in romanından uyarladığı, sinema tarihinin kült filmlerinden olan Trainspotting’in devam filmi T2 Trainspotting. Ayrıca Trainspotting yenilenmiş kopyasıyla da festivalde seyirciyle buluşacak.

T2 Trainspotting

Müzik

The Rolling Stones grubunun tüm engellere rağmen tarihindeki en önemli anlarından olan Latin Amerika turnesinde Havana’da verdikleri ücretsiz, 1.2 milyon kişinin izlediği anın anlatıldığı Paul Dugdale’nin The Rolling Stones: Latin Amerika’da Bir Yolculuk Hikâyesi (The Rolling Stones Olé Olé Olé!: A Trip Across Latin America).

The Rolling Stones: Latin Amerika’da Bir Yolculuk Hikâyesi

Görme Biçimleri

İkinci Dünya Savaşı sonrası yazar Ingeborg Bachmann ile  Holokost’tan kurtulan şair Paul Celan ile arasındaki mektuplaşmalardan oluşan bir aşk hikâyesini anlatan Ruth Beckermann’ın Kalp Zamanı: Ingeborg Bachmann-Paul Celan Mektuplar (The Dreamed Ones).

Kalp Zamanı: Ingeborg Bachmann-Paul Celan Mektuplar

Cinema Vérite’ye (Gerçek Sinema) yakın duran yönetmen Michael Glawogger’ın ölümünün ardından kurgucusu Monika Willi tarafından Glawogger’ın 4 ay 19 gün boyunca Balkanlar’da, Batı Afrika ve İtalya’da çektiği son görüntülere son hâli verilen İsimsiz (Untitled).

David Lynch

David Lynch: Yaşam Sanatı

‘!f Kült’ bölümünde Teresa Banks cinayetinin soruşturması ve Laura Palmer’ın hayatının son yedi günü etrafında şekillenen ve Nisan’da dizinin yeni versiyonu ekranlara gelecek olan David Lynch’ın İkiz Tepeler: Ateşte Benimle Yürü (Twin Peaks: Fire Walk With Me, 1992) filmi yirmi beşinci yılında yenilenmiş kopyasıyla seyircinin karşısına çıkacak.

‘Sanat Hayat İçindir’ bölümü altında da David Lynch’in kendi çocukluğunu anlattığı, resim yaptığı, kısa filmlerini çektiği Amerika’da küçük bir kasabadaki çocukluk yıllarından, Philadelphia’nın karanlık sokaklarına doğru uzanan yaşam öyküsünün anlatıldığı Jon Nguyen’ın David Lynch: Yaşam Sanatı (David Lynch: The Art Life) adlı filmi gösterilecek.

Diğerleri

Festivalin ‘Özel Gösterimler’ bölümünde Quebec’te (Kanada) devrim sonrası bir dünyayı hayal eden dört radikal aktivist gencin hikayesinin anlatıldığı Mathieu Denis ve Simon Lavoie’nin Devrimi Yarıda Bırakanlar Kendi Mezarlarını Kazarlar (Those Who Make Revolution Halfway Only Dig Their Own Graves),

‘Ev’ bölümünde, Gizli (Veşartî) ile geçtiğimiz yıl !f’te Keş!f ödülünü kazanan Ali Kemal Çınar’ın atipik bir süper kahraman öyküsü anlattığı Gênco,

‘Oyun’ bölümünde feminist yönetmen Anna Biller’ın 1960’lar kötü romanları estetiğini kullanarak cadı ve femme fatale karakterleri kendi üslubuyla yorumladığı Aşk Cadısı (The Love Witch) ile Kanadalı genç bir kadın şairin bir şiir festivali için davet edildiği İran’da kendi geçmişine yaptığı yolculuğun çizimlerle anlatıldığı Ann Marie Fleming’in animasyonu Camdan Atlar (Window Horses) ve bir telefon hattına gönderilen mesajlar üzerinden Zeki Müren’e dair toplumsal bir hafıza oluşturan Zeki Müren Hattı !f Yarın bölümü kapsamında görülebilir.

 

Zeki Müren Hattı

Festivalle ilgili ayrıntılara buradan bakabilirsiniz.