Ana SayfaGüncelTaştekin: Türkiye ikili oynuyor ancak tehlikeli oynuyor

Taştekin: Türkiye ikili oynuyor ancak tehlikeli oynuyor

HABER MERKEZİ – Türkiye’nin Suriye politikası ve Bab’da yaşananlara ilişkin değerlendirmelerde bulunan gazeteci yazar Fehim Taştekin, ‘Bitti’ açıklamalarının aksine Bab’ın yalnızca yüzde 30’unun TSK’nın denetiminde olduğunu söyledi. Taştekin, Türkiye’nin bölgedeki aktörlerle ilişkisine de dikkat çekerek “Türkiye ikili oynuyor ancak tehlikeli oynuyor” dedi ve ekledi: “Erdoğan, Amerika’yı Kürtlerden uzaklaştırayım diye bir oyun oynarken Rusya’yı kızdıracak bir yola girmiş oldu.”

Gazeteci yazar Fehim Taştekin, Türkiye’nin “Fırat Kalkanı” adı ile Suriye’deki operasyonuna ve son günlerde yetkililerce ‘Bitti’ denilen ancak henüz netleşmeyen Bab harekatına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Artı Gerçek’ten Fehim Işık’a konuşan Taştekin, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve hükümetin çizdiği tablonun gerçeği yansıtmadığını söyledi, “Bab’ın yaklaşık yüzde 30’u TSK ve onun desteklediği grupların denetiminde” dedi.

Türkiye’nin bölgedeki aktörlerle ilişkisine de değinen Taştekin, “Türkiye ikili oynuyor ancak tehlikeli oynuyor” diye konuştu.

Fehim Taştekin’in değerlendirmesi şu şekilde:

‘Dost güçler’ kim?

Bab’ı güneydoğudan ÖSO’cu gruplarla birlikte çevirdiler. Bu bölgenin güneybatısında da Suriye ordusu var. Bu nedenle dost güçlerden Suriye ordusunun kastedildiğini düşünmüyorum. Biliyoruz ki günün sonunda Türkiye bu bölgeyi Suriye ordusuna bırakacak. Rusya’nın Türkiye’nin sahaya girmesine izin verirken bu bölgede kendi başına oyun çevirmesine göz yumacağını sanmıyorum. Rusya’nın şartı açık ki ‘Sen burada bir takım şeyler yapabilirsin ama sonuç itibariyle El Bab’a girsen de bölgeyi günün sonunda Suriye ordusuna bırakacaksın’ yönündedir. Bunun bir anlaşma olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak sahadaki stratejik durum bunu dayatıyor, açıkçası.

Orada Türkiye ile birlikte hareket eden, yani Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yedeğine aldığı grupların kendi başlarına o bölgeleri tutmaları, kontrol etmeleri mümkün değil. Daha önce defalarca bunu test ettiler. TSK’nin olmadığı zamanlarda tarumar oldular ve hızlı bir şekilde geri çekilmek zorunda kaldılar.

Eğer TSK uzun süre orada kalmayacaksa -ki ben kalma senaryosunun taktik olduğunu ve bunu sürdüremeyeceklerini düşünüyorum- o halde günün sonunda Rusya’nın dediği noktaya gelecekler ve bölgeyi Suriye ordusuna bırakacaklar, onlara teslim edecekler.

‘Bab bitti’ açıklamaları

Şu anda ne Genelkurmay’ın ne de hükümetin çizdiği tablo doğru değil. El Bab tamamen kurtarılmış falan değil. Benim izlediğim kadarıyla Bab’ın yaklaşık yüzde 30’u TSK ve onun desteklediği grupların denetiminde. Geriye kalan büyük bir bölge var. Bu bölge önemli ölçüde çembere alınmış. Ancak güneyden Rakka yolu hala açık. ÖSO’nun paradoksal bir beklentisi var. Güneyde Suriye ordusunun Tadif ile Rakka arasındaki yolu almasını istiyor. Eğer Suriye ordusu bu yolları kapatmaz ise IŞİD’in yenilgiye uğratılmasının kolay olmayacağını kendileri söylüyorlar. Türk medyasına yansıtılan ise tamamen farklı. Sanki operasyon bitmiş, geriye sokak temizliği kalmış, mayın temizliği kalmış, bubi temizliği kalmış gibi bir hava estiriliyor.

Bölgedeki aktörlerle ‘tehlikeli’ ilişkiler

Türkiye ikili oynuyor ancak tehlikeli oynuyor. Bir taraftan Astana süreci var. Rusya ve İran bu sürecin aktörleri. Türkiye onlarla işbirliği içerisinde. Buradaki perspektif neydi? Günün sonunda Suriye ile anlaşmak ve bu işi bir terörle mücadele konseptine oturtmak, ayrıca bu dört ülkenin birlikte hareket etmesini sağlamak. Astana konsepti bu. Ancak Trump’la birlikte Türkiye farklı bir umut içerisine girdi. Özellikle Kürtlere karşı YPG’nin bypass edildiği bir operasyon seçeneğinde kendi alternatifini öne sürerek, yeni bir dalga boyuna girdi. Bu Astana sürecinin ruhuna da, orada kabul gören temel çerçeveye de aykırı bir gelişme.

Dikkat edersiniz CIA başkanı Türkiyeye geldi, Erdoğan Körfez’e gitti. Bu arada sürekli olarak Rakka operayonunu, uçuş yasağının garanti edildiği bir güvenli bölgenin oluşturulacağını, yani 2012’den beri dillendirilen o eski seçeneği yeniden öne sürmeye başladı. Rusya’nın buna izin vermesi mümkün değil. Erdoğan, bu yaklaşımla Amerika’yı Kürtlerden uzaklaştırayım diye bir oyun oynarken Rusya’yı kızdıracak bir yola girmiş oldu. Sahanın hakim gücü Rusya. Rusya hava sahasını kapattığı ya da kilitlediği anda Türkiye’nin uçuş yapması, hatta Amerika’nın dahi uçuş yapması mümkün değil.

Rusya ile Amerika arasındaki dengeler sayesinde Türkiye ancak orada operasyonel bir pozisyon alabildi. Bu dengeler önemli ölçüde Rusya’nın elinde. Bunu görmeden Erdoğan’ın manevralarının başarısını tam olarak değerlendiremeyiz.

Erdoğan’ın Körfez ziyareti

Sıcak paradır, şudur budur; nihayetinde Erdoğan Körfez’deki o kanalı açık tutmak istiyor. Bunu açık tutmak isterken tekrar Esad yönetimine ve İran’a karşı düşmanca bir siyasi bir çizgiyi yeniden benimsiyor. Bunları yapıp günün sonunda ankara’ya döndüğünde ise Putin ve Rusya karşısına çıkıyor.

Rusya’nın rolü ve tutumu

Rusya’nın yol haritası bir yerden sonra tekrar başa dönecek. Erdoğan burada Amerika’yı ikna edebildi mi? Değil. Rusya’yı kızdıracak manevraları yapıyor ama Amerika şu aşamada Kürtleri gözden çıkaracak durumda değil. Nitekim Türkiye’den önemli bir heyet, Genelkurmay, MİT ve Dışişleri’nden oluşan bir heyet Washington’da iki gün boyunca temaslarda bulundu. Bu temaslar sonucunda istenilen şey elde edilemeden geri dönüldü. Demek ki Amerikan yönetimi sahadaki durumu iyi biliyor, iyi analiz ediyor. Türkiye’nin sunduğu yeni seçeneğin teste muhtaç olduğunu görüyor.




Önceki Haber
AKP Gençlik Kolları Başkanı cinsel istismardan tutuklandı
Sonraki Haber
Mardin'de bir köy: Bir haftada '3 kişi öldü, 39 kişi gözaltına alındı, 2 kişi kayıp'