Ana SayfaÇeviriYPG’nin işlemediği savaş suçları üzerine – Gary Brecher

YPG’nin işlemediği savaş suçları üzerine – Gary Brecher

HABER MERKEZİ – Savaş ve militarizm üzerine radyo programı yapan Gary Brecher, bazı hak örgütleri ile Pulitzer ödüllü bir gazeteci olan Roy Gutman’ın Suriye’de YPG’nin ‘savaş suçu işlediği’ iddiaları üzerine eleştirel bir yazı kaleme aldı. Brecher bu yazısında, Gutman ve onun yazısını yayınlayan The Nation’a hem gazetecilik etiği hem de ‘savaş suçu’ kavramına ilişkin hatırlatmalarda bulundu. Gary Brecher’ın makalesini Dünyadan Çeviri’den Serap Şen çevirdi.

Suriye savaşında “YPG/J’nin çocukları askere aldığı,” o da olmadı “çocuk değilse bile zorla askere aldığı,” IŞİD’den aldığı Arap köylerinde “etnik temizlik yaptığı”, o tutmazsa “köyleri boşalttığı, yakıp yıktığı” gibi iddialar HRW gibi politik güdümü tartışmalı uluslararası hak örgütleri tarafından birçok kez ortaya atıldı ve YPG/J bu iddialara şeffaf ve yerinde soruşturma önererek/sözü vererek kesin şekilde karşı çıktı, karşı kanıtlar sundu. Tam bu dalganın sonu gelmiş gibi görünürken bu kez Pulitzer ödüllü bir gazeteci, Roy Gutman, bu iddialara bir de PKK’nin “maşa” olduğu gibi, bırakalım analizi, gazeteciliğin yorum sınırlarını dahi esneten başka iddiaları ekleyerek bir yazı kaleme aldı. Bir kısım nahif (ergen?) anarşistin ve solcunun Rojava’da “para kullanılmasını,” “polis gücü oluşturulmasını” vs. eleştirmesini hatırlatan bir gerçeklerle bağını koparmışlık hali içinde, YPG/J’nin “yapmış olabileceği” ve verili kriterlere göre kendisinin dahi savaş suçu olarak niteleyemediği “kabahatlerini” sıralıyor. Yazının içeriğinde ciddiye alınabilecek bir taraf yok. Ancak başlık tam da sosyal medya çağında yanlı bir fikri yaygınlaştırmanın formülüne uymuş: “YPG/J savaş suçu işledi mi acaba????” Yazı içeriği işlediğini söyleyemiyor ama olsun, nasıl olsa Kürt halkının siyasal kazanımlarına ve haklarına önyargılı veya daha kötüsü düşman olan kesimler bulduğu ucuz propagandayı sırf başlığı okuyarak yaygınlaştıracak. Bu ölçüde derme çatma ve şaibeli bir yazı, tersine epeyce karşı tepki üretti. Aşağıda bunlardan sadece birinin çevirisi var.


Gutman konusunda bir kere daha yazacağım. İsterseniz görmezden gelin. Bunu yapmak zorunda hissediyorum ama okumak zorunda değilsiniz.

Gutman’ın makalesi retorik olarak ilginç ama korkunç bir anlamda; aslında okunmak için yazılmamış. Tüm numara başlıkta ve bıraktığı ahlaki denklik izleniminde: “Bakın, görüyorsunuz ya, SDF/YPG de en az diğerleri kadar kötü!”

Makalenin tembel, şipşak çıkarımı—Gutman ve The Nation’ın yapmanızı istediğiniz çıkarım—şu: “IŞİD, Şam’ın Fethi Cephesi, Suriye Ordusu, Hizbullah ve SDF… hepsi aynı.”

Kadınları köle olarak satıp inançsızları katletmekle kalmayıp bununla açık açık övünen ve zulüm konusunda birbiriyle yarışan Sünni mezhepçi milisler var. Bu dehşet hikayelerinden o kadar çok gördük ki şimdiden eski hikâye olmuş durumdalar. Ve Gutman’ın başlığı sizi SDF’nin de aynı türden olduğuna ikna etme niyetinde.

Ama bu, ipe sapa gelmez biçimde, düpedüz bir yalan—makaleyi okuyup içerdiği iddiaların her birini kabul etseniz bile öyle.

Sosyal medyada görenlerin çoğu okumayacak o makaleyi. Oyunun ne olduğunu siz de benim gibi biliyorsunuz: Kendi taraflı görüşünüzü destekleyen bir başlığa sahip bir makale bulursunuz, bunu Twitter veya Facebook’ta paylaşırsınız ve sizin tarafınızda olmayan herkese “Hadi bakalım, buna ne diyorsun?!” demiş olursunuz. Birçoğu yanıt vermez, siz de kazanmış olursunuz.

Düzensiz savaş konusunda hiçbir şey bilmiyorsanız ve tüm savaşın ya ‘sivillere dokunmak yok’ kuralı ile Gettysburg (“iyi” savaş) ya da hiçbir kuralın olmadığı Mad Max olduğunu sanıyorsanız bu işe yarar.

Kolay bakış. Ama tamamen yanlış ve çok çok tehlikeli. Bir IŞİD gibi kâbus olmak için yarışan düzensiz gruplar vardır; bir de belirli kurallara göre oynamak için birçok “konvansiyonel” ordudan, özellikle de hava kuvvetlerinden çok daha fazla çaba gösteren başka gruplar. Gettysburg ile aynı kurallar değil elbette—düzensiz gruplar bu kurallara göre oynayamazlar—ama birçok “birinci dünya” mensubunun hayal bile edemeyeceği koşullar altında yapabileceklerinin en iyisini yaparlar.

O zaman hadi soralım—SDF hiç mezhep katliamı yapmış mı? Hayır, bu makaleye göre bile yapmamış. Yanlış dili konuştuğu için bütün bir köyü katletmiş mi? Hayır, Gutman’a göre bile değil. Herkesin kendi ideolojisini benimsemesi, aksi halde defolup gitmesi veya ölmesi gerektiğini (birçok Sünni milisin yaptığı gibi) bağıra bağıra ilan etmiş mi? Hayır.

Gutman YPG/J’nin köylüleri evlerinden sürdüğünü ve hatta bu evleri yakıp yıktığını iddia ediyor. Bu mümkündür, YPG/J ile birlikte mücadele eden tanıdıkların bunu kesin şekilde reddetmesine rağmen.

Düzensiz bir güç, düşman grupların hâkim olduğu bir köyü veya kasabayı ele geçirdiğinde elindeki seçenekler sınırlıdır. Yerel sakinlerin arasına karışmış eski hâkim güçlerin pusu veya tuzakları ile karşı karşıya olan düzensiz güçler, kuşkulandıklarını öldürebilirler ve genellikle de öldürürler. SDF bunu yapmıyor, Gutman bile zımnen kabul ediyor bunu.

O zaman, yatıştırılması mümkün olmayan etnik veya mezhepsel düşmanlıklarla (Suriye’nin durumunda olduğu gibi her ikisiyle de) yüz yüze olan SDF, şüphelileri ele geçirdiği köylerden sürmüş olabilir (veya olmayabilir). Bu Cenevre Kurallarına uygun olmayabilir ama bu, bırakalım—YUH ARTIK AMA—son dört yıldaki Suriye standartlarını, düzensiz savaşın standartlarına göre bile olası en hafif tepkidir.

Gutman, ülkenin kimi kesimlerini, özellikle de Haseke’yi bölüşmek üzere YPG/J’nin Esad rejimiyle gizliden iş çevirdiğini iddia ediyor. Çok muhtemel. Tekrarlıyorum, bu da standart bir “çok taraflı savaş” davranışı. Ve son derece de makul çünkü epey yakın bir zamana dek aslında yapılandan çok daha fazla işbirliğini gerektiren İslam Devleti denen küçük bir sorun vardı hatırlarsanız!

Gutman daha sonra bu el altından işbirliğinin SDF’nin Esad rejiminin bir yaratısı olduğunu kanıtladığını ima ediyor. Ne. Boktan. Bir. İddia. Ulan. Bu. Bu savaşların özü olan sonsuz ihanet silsilesi konusunda daha ciddi bir tarihsel araştırma yapamıyorsa, bu adam gitsin Taht Oyunları’nı izlesin. Esad’ın halkı SDF’den nefret ediyor; sosyal medyadaki savunucuları SDF’nin itibarına saldırmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor ve Suriye’nin her santimini yeniden ele geçireceklerini söyleyerek benim gibi insanlara “Rojava-kafalılar” diye lakaplar takıyor. Bu iddianın neyi amaçladığını düşünüyorsunuz? Bu alttan işbirliği kinikti, geçiciydi ve düzensiz savaşın mükemmelen standardıydı.

Gutman’ın iddialarının altında yatan şey, aslında düzensiz savaşlara karşı bir iğrenme. Diyelim ki hepsi doğru; SDF kendi denetimine karşı çıkan köylüleri sürdü, hatta evlerini yaktı. Düşmanlarını (sanırım Gutman bunu kastediyor) mertçe, yüz yüze bir savaşta yenmek yerine “suikastlar” yoluyla ortadan kaldırdı.

SDF’nin taktikleri gayrimeşru ise, tüm düzensiz savaşları gayrimeşru buluyorsunuz demektir. Collins’ten Mandela’ya kadar her düzensiz savaş liderinin uyguladığı taktikleri anlatıyorsunuz çünkü. Meşru düzensiz gruplar tarafından işlenmeleri halinde zulüm olarak değerlendirilen köleleştirme, mezhep cinayeti, zorla din değiştirtme, tutsakların katledilmesi gibi konularda hiçbir kanıt bulmuş DEĞİLSİNİZ.

Bu sonuncusu, “tutsakların katledilmesi” en bariz olanı. Düzensiz savaşı biliyorsanız, grupların güzel rahat kamplarda savaş esirlerini tutabilecek bir durumlarının olmadığını da biliyorsunuzdur. Bu yüzden çoğu zaman bunları takas etmeye çalışır veya doğrudan öldürürler. Tutsakların öldürülmesi Suriye savaşında birçok grup içinde epeyce belgelenmiştir. Ama bunun SDF tarafından yapıldığına dair, Gutman dahi hiçbir kanıt, hiçbir iddia öne süremiyor.

Eğer tüm Gettysburg-olmayan savaşlar gayrimeşruysa, o zaman bari dürüst bir Quaker olun, Gutman gibi bir bombardıman hayranı değil. Düzensiz milislerin taktiklerini yüksek teknoloji bombardıman kampanyalarını savunarak kınamak, cilalı emperyalist boktan başka bir şey değil.

Bu da bizi son mevzuya getiriyor: Gutman’ın PKK’ye karşı tutumu. PKK konusunda söyleyeceği üç şey var:

  1. Bazı ülkeler tarafından bir terör örgütü sayıldığı.
  2. İran tarafından fonlanıyor olabileceği (gerçi bu konuda kanıtları zayıf).
  3. SDF ile bir ve aynı şey olduğu.

Offfff, zaten çok uzun bir yazı oldu, o yüzden kısa kesmek adına üçünü birden halledelim. E yani? Ne zamandan beri ABD’nin bariz şekilde taraflı “terör örgütü” listesini doğru kabul ediyoruz? Ne zamandan beri işin içinde İran’ın olması—Suudilerin, Katar’ın, Türklerin, İsraillilerin, İngilizlerin veya ABD’nin olması sayılmıyorken—kötülüğe kanıt sayılıyor? Ayaklanmacılar alabildikleri her yerden yardım alırlar. PKK/SDF ayrımı da bir kurgudan ibaretse, eeee yani? Ne olmuş?

PKK’nin bu şekilde şeytanlaştırılması—ki Gutman sanıyor ki bunu ben hiç sorgulamadan kanıksayacağım—düzensiz savaş taktiklerine karşı kendi yapmacık dehşetinin bir diğer tuhaf yüzü. Gerilla davranışlarından dehşete kapılıyor ama BİR KERE BİLE OLSUN Türkiye’de Kürtlerin gördüğü muameleden, yahu belki PKK’nin ortaya çıkması ile bir ilgisi vardır, diye söz etmiyor. Güneydoğu’da M113’lerin arkasında Kürt çocuklarının bedenlerinin sürüklenişi izleyerek büyümüş Türklerle konuştum. Diyarbakır’ın belediye eşbaşkanları bir Kürt partisini destekledikleri için şu an hapisteler. Kendinize Kürt demek veya Kürtçe konuşmak bile yakın zamana kadar Türkiye’de yasaktı.

Bunların hiçbiri Gutman’ın umurunda değil. Aslında, bunları bilmiyor bile olabilir. Pek kafası çalışan biri gibi görünmüyor. Ama bu durumlarda çokça olduğu gibi, aptallık nerede bitiyor, müdahalecilik yanlısı pis Clinton’cı propaganda nerede başlıyor pek çözemiyorum.

Kusura bakmayın, çok uzun oldu. İlla ki bir şey yapmak zorunda hissettim kendimi. Offf, sevgili The Nation. Kendinizden feci şekilde utanmanız lazım yahu.


Kaynak: Dünyadan Çeviri

Previous post
‘Tweet suçluları’ Atilla Taş ve Barbaros Şansal’dan mesaj
Next post
Entelektüeller ve iktidar – Michel Foucault