Ana SayfaÇeviriBelçika’dan Bahreyn’e cinsel istismar hala ‘ahlaki bir suç’ olarak görülüyor

Belçika’dan Bahreyn’e cinsel istismar hala ‘ahlaki bir suç’ olarak görülüyor

HABER MERKEZİ – Belçika ve Yunanistan’ın da arasında bulunduğu ülkeler kadına yönelik cinsel istismar yasalarında başarısız. Konuya dair çalışmalar birçok ülkede tecavüzün şiddet içerikli bir suçtan ziyade hala ‘ahlaki bir suç’ olarak görüldüğünü ortaya koyuyor.


Çeviri: EZGİ GÜL


Cinsel şiddetle ilgili küresel yasaların araştırıldığı rahatsız edici bir analize göre Belçika’dan Bahreyn’e kadar tecavüz şiddet içerikli bir suçtan ziyade hala ahlaki bir suç olarak görülüyor ve hüküm giymiş tecavüzcüler tecavüzde hayatta kalanlarla* evlendirilerek ya da onlarla uzlaşmaya vardırılarak ceza almaktan muaf bırakılabiliyor.

Equality Now’ın bir başka raporu da Yunanistan, Sırbistan, Rusya ve Tayland’da bazı durumlarda, örneğin kız çocuğu “cinsel ilişkiye girmeyi kabul etmek için çok genç addedildiyse” cinsel şiddet faillerinin cezalardan muaf tutulabilmesinin olası olduğunu ortaya koyuyor.

Uluslararası hak örgütüne göre tecavüzün milyonlarca kadın ve kız çocuğu etkileyen küresel bir salgın halini alması görmezden geliniyor ve dünyadaki mevcut yasaların kadınları ve kız çocuklarını korumakta başarısız olduğu çok net gözlemlenebiliyor.

Böylesi yasalarla mağdura adaletin yadsındığı ve tecavüzün ciddi bir suç olarak görülmediği gibi kusurun  failde değil de hayatta kalanlarda arandığına işaret ediliyor.

Yasalar kadını daha az düşünüyor

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünya genelinde yaklaşık olarak kadınların %35’i hayatlarının bir döneminde fiziksel ve cinsel şiddetle karşı karşıya kalmış.

Her 10 kız çocuğundan biri ya da dünyadaki 120 milyon çocuk da denebilir, hayatlarında “cinsel tacize veya cinsel ilişkiye” zorlanıyor.

Bir kız çocuğunun ya da kadının eşi tarafından tecavüze uğraması 73 Birleşmiş Milletler üyesi ülkede, oran olarak 82 davanın 10’unda yasal karşılanıyor.

Equality Now’ın yasal direktörü ve raporun yazarı Antonia Kirkland “Bu rapor bize yasalarda kadınların erkeklerden daha az düşünüldüğünü açık bir şekilde gösteriyor” diyor:

Bizim hükümetlere vermek istediğimiz mesaj, kendi mevzuatlarını ,yasalarını  ayrımcılıkla ve cinsel şiddetle mücadele bağlamında tekrar gözden geçirmeleri. Hükümetler bunu gerçekleştirmek için kadın örgütleriyle ve hayatta kalanların kurduğu örgütlerle çalışmalı. İşte o zaman çocuk ve kadın haklarına saygı duyan bir dünya görebiliriz

Kirkland, “En kötü yasalar ise tecavüzcülerin cezadan kaçmak için tecavüzden hayatta kalanlarla evlenmeyi ‘kabul etmesi’ ve cezadan kaçabilmeleri” diye ekliyor ve “Böylesi bir yasa şiddeti teşvik eder ve şiddete maruz kalan tekrar aynı şiddetle muhatap olmak zorunda kalabilir” diyor.

Amina Filali davası

Kirkland Fas’ta tecavüzcülerin tecavüzden hayatta kalanlarla evlendiği takdirde serbest kalmalarını sağlayan yasayı protesto eden Tangries yakınlarındaki Larache’den Amina Filali’nin trajik davasını referans göstererek, 16 yaşındaki Filali’nin tecavüzcüsüyle evlenmeye zorlanmasının ardından kendini öldürdüğünü belirtiyor.

Equality Now’ın da içinde bulunduğu sivil toplum örgütlerinin organize ettiği kampanyalar sonrasında Filali’nin yaşadıkları 2014’te Fas’ta yasada değişimin kıvılcımı oldu.

173 ülkenin 155’inde yasalar kadınlara ekonomiyi sınırlıyor

Dünya Bankasının yaptığı bir çalışma 173 ülkenin 155’inde yasaların kadınlara ekonomik fırsatları sınırladığını da ortaya koyuyor.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ise en ayrımcılık yanlısı yasalara sahip, özellikle konu kadınların özgür seyahat ve çalışma imkanları olduğunda.

2015 yılında BM tarafından kabul edilen sürdürülebilir kalkınma hedefleri uyarınca hükümetler kadın ve çocuklara yönelik cinsel şiddeti 2030 yılına kadar sona erdirmeyi taahhüt etti.

‘Dünyanın Utancı: Küresel Tecavüz Salgını’ raporu

Equality Now’ın raporu The World’s Shame: the Global Rape Epidemic (Dünyanın Utancı: Küresel Tecavüz Salgını) Uluslararası Barolar Birliği’nin yardımıyla yayınlandı.

Bir diğer önemli bulgu ise ücret karşılığında reşit olmayan kimseyle cinsel ilişkiye girmenin cezasının önemli ölçüde diğer türlü çocuk tecavüzlerinden düşük olması. Örneğin Endonezya’da reşit olmayan bir çocukla cinsel ilişkiye girmenin cezası 15 yıla kadar iken reşit olmayan biriyle ücret karşılığında cinsel ilişkiye girmenin cezası 5 yıla kadar. Böylesi yasalar ‘doğru irade konması tanımının bağımlılık ve zaafiyet konularında işlemediğini’ anlatıyor.

Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Ürdün, Nijerya, Pakistan, Afganistan ve Yemen gibi ülkelerin de bulunduğu 82 ülkeden 15’inin yargı merciileri, tecavüzü bir şiddet sorunundan daha çok ahlaki bir sorun olarak nitelendirmekte.

Rapor İspanya, Lüksemburg ve Fas gibi ülkelerde de hukukun ve diğer pratiklerin cinsel şiddetin araştırılmasını imkansız kıldığının-bir şahidin tanıklığı veya “kesin delil” istendiğinin altını çiziyor.

Rapora göre böyle yasalar yargıçların cezaları eksiltmesinin ya da delilleri yok saymasının yolunu açıyor. Onların tecavüzden hayatta kalanlar hakkındaki basmakalıp inanışlardan etkilenmelerine sebebiyet veriyor.

Sierra Leone’linin davası

Özellikle 16 yaşında Sierra Leone’li bir öğrenci olan Samantha’nın üzücü davası bu çalışmaları özetliyor: Öğretmeni sürekli kendi evine su getirmesi karşılığında Samantha’ya basit okul gereçleri ve iyi ders notları veriyor.

Öğretmen Samantha’ya cinsel tacizde bulunuyor ve tecavüz ediyor, kız çocuğu hamile kalıyor. Kız çocuğunun ailesinin müdahalelerine ve itirazlarına rağmen, çocuk hamileliği dolayısıyla okuldan kovulurken öğretmen işine devam ediyor.

Rapor ‘harekete geçmeye’ çağırıyor

Kirkland raporun sadece üye devletler için de değil, ayrımcı yasalara karşı olan tüm örgütler ve bireyler için “harekete geçmeye çağrı” olduğunu söylüyor.

Raporun bu kısmında Mısır, Lübnan, Hindistan, Malta, Filistin, Paraguay, Sierra Leone, Singapur ve Suriye’den farklı reform kampanyalarına dair linkler var:

Equality Now, Haziran’da Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne bir dilekçe sunacak.

Kirklan, “Meclisteki bir komisyonun yasa önerisini -tecavüzcülerin tecavüzden hayatta kalanlarla evlenmeleri durumundan cezadan muaf olmasını öngören- yürürlükten kaldıran Lübnan’da bir hareketlilik görüyoruz” diyor ve ekliyor: “Ama şimdi onların 15 ve 18 yaş arasındaki kız çocukları için muafiyet istediklerini görüyoruz.”

Rapor cinsel şiddetin oğlan çocukları ve erkeklere de karşı olabildiğini de ortaya koyuyor fakat faillerin büyük oranda erkek olması ve mevcut yasaların kadınlara ayrımcı davranması sebebiyle kadınlara ve kız çocuklarına odaklanıyor.


*Rape Survivor’dan çeviridir; politik olarak durum kötüleştirmesi ve ataması yapmamak adına tercih edilmiştir (ç.n.)


Kaynak: The Guardian

Equality Now’ın raporuna buradan bakabilirsiniz.