Ana SayfaYazarlarElend AydınBir kitaptan Kayapınar’daki ‘Kayyum Paşa’ya

Bir kitaptan Kayapınar’daki ‘Kayyum Paşa’ya

Kayyum Paşa da olsan geçici ve fanisin, bizler ise kalıcı… Bu yüzden kendine dikkat etsen iyi olur. Raskolnikov ansızın önünü kesebilir, Lucien seni fena halde sıkıntıya sokabilir, Puslu Kıtalar Atlası yolunu şaşırtabilir, Türkali’nin romanlarındaki halklar özgürlükte buluşarak seni kapı dışarı edebilir… Duyduk ve şaşırmadık. Acıdık ama ders vermek istemedik zira yasakladığın kitapların tek bir hayaleti bile nice dersler verecektir sana. Herhangi bir beklenti ya da temennimiz de yoktur zira adın üzerinde, kayyum’sun, bugün var yarın yoksun.


ELEND AYDIN


Duyduk ki bizleri tehlikeli bulmuş, “dinsiz, milli olmayan, cinsel içerikli, sapkın, komünist, Marksist, terörist” falan diyerek yasaklamış, toplatmışsın. Dahası, yakacakmışsın. Yak, yok et bizi!

Paşasın, kayyumsun, kıyım kıyım kıyabilirsin düşman bellediklerine. Ama nasıl da acınası görünüyorsun ortamında. Bizler ise “suçlu, yok edilmeleri gerekenler” olarak dizdiğin masaların üzerinde öyle “sessizce kimsesizce” beklerken de etrafını arsız çiçekler gibi çevirmiş, hiç utanıp sıkılmadan sana bakıyoruz.

Oysa sen nasıl da kaygılı ve huzursuzsun; birazdan yakılmaya götürülecek olan sensin sanki biz değil. Sere serpe güçleniyor, bir yandan keman çalarken bir yandan da sırtına dünyanın en ağır piyanosunu yığarak beste yapıyoruz özgürlük ve uyanışa, iyilerin atalet ve parçalılığı yenip tüm mücadeleleri kazanmasına dair.

İçimiz acıdı, nasıl da zavallı görünüyorsun bir esas duruşa bile geçmeyen bizlerin karşısında. Dahası, ne fermanını ne de gazabını umursayamadığımız çok belli.

Biz böyle yayılıp, kendine güven ve ışıklı kelimelerle anlamın kayıklarına binip yakamozlarla buluşur; kâh Bremen Mızıkacıları, kâh Şostakoviç’in muhteşem senfonisi, Tehsin Taha’nın ‘Bêrivanê’si, Aram’ın ‘Keko Were’si olurken; sen çaresizce dikilmiş, zapturapt ve gaspın asla mutluluk, huzur ve sevgi getirmediğini bir kez daha görüyor, ayakta debeleniyorsun ey zafersiz, kitaplar karşısında cahil ve çaresiz Paşa!

Yak bizi, yok et! Nice muktedir çaresizlerin yaptığı gibi kuleler dik kellelerimizden. Ama bunu da kitapsız yapma, ardılı olduklarını oku. Engizisyonun, Nazilerin, enva-i çeşit cuntanın kitap yasaklama ve yakma icraatini öğren. Bizi kitaplardan öğren ve öyle yakmaya başla. Nasıl olsa bizler uslanmazlar, yılmazlar, yok edilemezler orkestrasıyız.

Burda Amed’de yakarsın, İskenderiye’nin binlerce yıllık kitap küllerinde dirilir yeniden boy veririz kelime kelime, cümle cümle, sayfa sayfa. Rüzgarda savrulan küllerimiz yeniden kitap olur, daha iyi daha aydınlık. Berlin’de yakarsın, Rojava’da, Madrid’de yakarsın Isfahan’da gül açarız binlerce ve binlerce… Neler olmayız ki!

Kum taneleri ve yıldızlar nasıl sayılamıyorsa sayılamayız biz de, her insanda bir tane, her akıl yürekte binlerceyiz. Ne vaktimiz yeter anlatmaya ne de senin algı kapasiten, ki kelime hazinen yasakladığın bir kitabın yüzde 2’si bile değil.

Ayrıca da bizden söylemesi; Kayyum Paşa da olsan geçici ve fanisin, bizler ise kalıcı. Kelam ve anlam, keşif ve macera, derinlik ve aydınlanma, tutku, bilinç, şiir, mana ve insanca olan her şeyiz, her zaman her yerdeyiz.

Bu yüzden kendine dikkat etsen iyi olur. Raskolnikov ansızın önünü kesebilir, Lucien seni fena halde sıkıntıya sokabilir, Puslu Kıtalar Atlası yolunu şaşırtabilir, Türkali’nin romanlarındaki halklar özgürlükte buluşarak seni kapı dışarı edebilir. Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana’daki kardeşlik seni afallatabilir, “Vurun ulan vurun ben kolay ölmem” diyen solgun şairin perileri yolunu her zaman ve her yerde girdaplara bağlayabilir ve daha neler neler.

Ama acınacak halinin farkındayız ya, sadece dipnotlar düşmek isteriz, dünyanın ve zamanın en ebedi dağlarının kitaplardan oluştuğunu da hatırlatarak.

Duyduk ve şaşırmadık. Acıdık ama ders vermek istemedik zira yasakladığın kitapların tek bir hayaleti bile nice dersler verecektir sana. Herhangi bir beklenti ya da temennimiz de yoktur zira adın üzerinde, kayyum’sun, bugün var yarın yoksun.

Unutmadan, bu ülkenin her hangi bir duvarında, bir roman kahramanı tarafından yazılıp halkça da anlaşılmış olan şöyle bir cümleye denk gelirsen şaşırma: “Kayyum; yani Allah’tan bulmuş olan.”

Eğer böylesi bir bahtsızlık olmasaydı biz kitaplara böylesine yenilgi dolu bir savaş açar mıydın? Şair (onu da yasaklamıştınız zamanında) “Akrep gibisin kardeşim” demiş, izniyle şöyle diyoruz şimdi: “Işığa savaş açtığını sanan akrep misin kardeşim?”


  Kayyum spor kompleksini işlevsiz hale getirdi, gelirine el koydu
  Kayyum 8 Mart’ı ‘kutladı’: Kadın edeptir, aşçıdır
  HDP'den 'Zarokîstan' sorusu: Eğitim dilinin Türkçeleştirilmesinin sebebi nedir?
Previous post
Titanik 20 yıl sonra tamamen yok olacak
Next post
AB Konseyi Başkanı: Rotterdam'da faşizmi gören birinin gerçeklikle bağı kopmuştur