Ana SayfaGüncelCezaevlerinde OHAL: ‘İnce arama’ işkencesi, askeri nizamda tekmil, kamerayla 24 saat takip

Cezaevlerinde OHAL: ‘İnce arama’ işkencesi, askeri nizamda tekmil, kamerayla 24 saat takip

HABER MERKEZİ – Zindanlarla Dayanışma İnisiyatifi Cezaevi İzleme Komisyonu’nun raporuna göre cezaevlerindeki hak ihlalleri OHAL sürecinde zirveye ulaşarak işkence boyutuna dönüştü. Raporda Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde hasta tutukluların tedavi hakkına erişemediği, hem tutuklular hem de ziyaretçilerin ‘ince arama’ adı altında ‘insanlık dışı’ muameleyle karşılaştığı, tutukluların havalandırma ve yatma yerlerinde 24 saat kameralarla izlendiği, tutuklulardan aileleriyle telefon görüşmesi hakkı kullanmaları için askeri düzende tekmil vermeleri istendiği ve sosyal ve kültürel faaliyetlerin rafa kaldırıldığı belirtiliyor.

Zindanlarla Dayanışma İnisiyatifi Cezaevi İzleme Komisyonu, Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde 2016 Ocak-2017 Ocak tarihleri arasında tutuklu ve hükümlülerle yaptıkları ziyaretler üzerinden yaşanan hak ihlallerini raporlaştırdı.

Hasta tutuklu ve hükümlülerin yaşadıkları sorunlara dair mektupların da yer aldığı raporda, cezaevlerinde hak ihlalleri ve işkence boyutuna ulaşan uygulamaların OHAL sürecinde zirveye çıktığı belirtildi.

Edirne, Gebze, Kandıra, Tekirdağ, Bakırköy, Maltepe ve Silivri cezaevlerinde yapılan ziyaretler sonrası hazırlanan raporda, OHAL’le birlikte avukat ve aile görüşü, telefon ve mektup yasağı ve benzeri tüm iletişimlere yasaklama getirildiği, kimi cezaevlerinde Kanun Hükmünde Kararnamelerde (KHK) bile yer almayan uygulamaların devreye sokulduğu kaydedildi.

OHAL ilanı ile birlikte artan sevk ve sürgünlerin de hak ihlallerine sebep olduğunun belirtildiği raporda, “Sürgün edilen cezaevlerinde tutsaklar çıplak arama dayatmasına maruz bırakılmış ve bu uygulamayı kabul etmeyen tutsakların darp, cebir ve şiddet ile kendilerine çıplak arama yapıldığı bilgisine ulaşılmıştır” ifadelerine yer verildi.

Raporda mektupları yer alan hasta tutuklu ve hükümlüler ise sağlık sorunları ve tedavi şartlarına ilişkin yaşadıkları hak ihlallerini anlattı.

Raporda tutukluların mektuplarının da yer aldığı bazı bölümler şöyle:

‘Kaburga kırığım var ama beni psikoloğa sevk ettiler’

7 yıldır cezaevinde olan 66 yaşındaki böbrek hastası Hüseyin Güloğlu durumunu ve yaşadığı sorunları şöyle anlatıyor:

Böbreklerimden ameliyatlı olanı %37 diğeri %35 çalışıyor. Hem böbrek hem prostatla ilgili sağlık sorunlarım devam ediyor. Yanı sıra romatizma, damar tıkanıklığı ve göğüsteki kırık kireçlenmesi gibi hastalıklarım var. İfade ettiğim sağlık sorunlarımın tamamı için hastanenin ilgili bölümlerine sevklerim yapıldı fakat tedavi edilmesi bir yana doğru bir teşhis bile konulmadı. Ekseriyet kas gevşetici, ağrı kesici ilaçlarla ağrılar dindirilmeye çalışıldı. Dolayısıyla hastalıkların kalıcı hasarlar oluşturmasına engel olunamadı. Sevk ve sürgünler de uzun süreli tedaviye engel oldu. Söz konusu hastalıklar her günümün ağrılı sızılı geçmesine neden oluyor. Günlük olarak revirden ağrı kesici iğneler yapmak durumunda kalıyorum. Bulunduğum cezaevinde hastaneye sevk edilmede bir sorun yoksa da bu tedavi olduğum anlamına gelmiyor. Yani sağlık hizmeti alınabiliyor denemez daha ziyade ilaçla yanıt olunmaya çalışıyor. Örneğin kaburga kırığı ağrısıyla hastaneye sevkim yapılıyor. Sevk edildiğim bölüm beni psikiyatriye sevk ediyor. Buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. Böylesi hastalıkları taşıyan birinin yaşamının nasıl olacağını tahmin edebileceğinizi düşündüğümden bunların yaşamıma olumsuz etkilerinden ayrıca bahsetmek istemiyorum. Tekrardan emeği geçenleri selamlıyor, teşekkürlerimi sunuyorum.

‘Hastalığının tedavisi yok deyip geri gönderdiler’

Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde tutulan Motor Nöron ALS denilen kas erimesi hastalığıyla mücadele eden Lokman Akbaba ise durumunu şöyle aktarıyor:

Sol bacak ve sol kol başta olmak üzere vücudumda belirgin bir şekilde bir kas erimesi oluşmuştur. Zayıflama incelme, güçsüzlük ve his kaybı yaşanmıştır. Sol bacağımda 4 cm’lik bir kısalma olmuştur. Yürümekte zorlanma, merdiven inip çıkmalarda zorlanıyorum. düz zeminde sık sık tökezleme ve yürürken aksama oluyor. çabuk yorulma, uyuşma, ağrı ve kasılmalar yaşanıyor. Günlük bir çok aktiviteyi yapmakta zorluk çekiyorum. Tüm doktorlar bu hastalığımın tedavisinin olmadığını tıbben yapılacak bir şey olmadığını defalarca iletmelerine rağmen iş rapora işlemeye gelince adeta söylediklerini unutuyor gibi oluyorlar. Herhalde bu tavırları etnik ve siyasi görüşlerindendir. Buna örnek olarak doktorlarla aramızda geçen diyaloglar; Beni İlk gören doktorlar hastalığım ne ve niçin geldiğimi sorarak başlarlar. Motor Nöron ALS hastası olduğumu be yaşadıklarımı anlatmaya başladığımda bu hastalığın tedavisi olmadığını, artık bize gelmenize gerek olmadığını  beyan ederek beni cezaevine geri göndermişlerdir

‘Sizi geberteceğiz dediler’

Raporda OHAL’le kapatılan Özgür Gündem Gazetesi’nin Yazı İşleri Müdürü İnan  Kızılkaya’nın gözaltına alındığı sırada yaşadığı işkenceyi anlattığı mektubu da yer alıyor. Kızılkaya mektubunda şunları anlatıyor:

Özgür Gündem Gazetesinin bulunduğu binaya 16 Ağustos günü ağır silahlarla donatılmış aralarında yüzlerinde maskelilerin de bulunduğu polislerce baskın yapıldı. “Size devletin gücünü göstereceğiz” sloganları ile editör ekibinin bulunduğu kata gelen polisler arkadaşlarımla beni darp etmeye başladı. Küfür ve hakaretlerle merdivenlerden sürüklenip, adeta linç edilerek bindirildiğimiz çevik otobüsünde de darp olayı gözaltına alınan tüm arkadaşlarımıza karşı uygulanmıştır. Sonra ben ve gazetenin genel yayın yönetmeni Bilir KAYA otobüsten alınarak başka bir minibüse bindirildik. Minibüsün içinde ters kelepçeli şekilde yere yatıran polisler 6-7 saat boyunca periyodik dayak seansları uygularken diğer yandan da “sizi Musa Anter” gibi geberteceğiz asit kuyularına atacağız tehditleri savurdular. Gece saatlerinde götürüldüğümüz Esenler Karakolu’nda 6 gün boyunca hayvan barınağını andıran bir yerde gözaltında tutulduk. Daha sonra çıkarıldığımız hakimlik tarafından Bilir Kaya ile birlikte 26 Ağustos’da tutuklandık ve Silivri 9 Nolu cezaevine götürüldük. Mahkum kabul bölümünde zorla çıplak aramaya maruz kaldım. Karşı çıktığım çıplak aramada taciz edildim ve bu durum işkenceye çevrilerek devam etti.

Şu ana dek toplam 12 kitap idarenin kütüphanesinden alabildim. Dışardan adıma gönderilen kitaplar engelleniyor ve tarafıma verilmiyor. Kasım ayına kadar Evrensel, Cumhuriyet, Azadiye Welat, Aydınlık, Sözcü Gazeteleri tarafıma gerekçe gösterilmeden verilmedi. Bir gazete ve TRT ayarlı radyo dışında bir gazeteci olarak dünya ile sınırlı iletişim imkanı yoktu. Televizyon hakkımız 3 ay sonra karşılandı.

Hak ihlalleri

Raporda farklı cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinden bazıları ise şöyle sıralanıyor:

Ailelerinin üst aramasında; elle arama dışında özellikle iç çamaşırlarının çıkartılarak ince arama yapılmak istenmesi, bebeklerin çırılçıplak soyularak aranması, ailelerin ve yakınlarının sözlü ve fiziki tacize uğrayarak, görüşmeye girmelerine izin verilmemesi. Özellikle eş görüşmeleri için gelenleri yıldırmaya çalışmak amacıyla cezaevi personeli tarafından rencide edici arama yapılmakta, eziyet edilip psikolojileri bozulmaya çalışılmaktadır.

Bir gerekçe göstermeden keyfi yere hücreye atma, sosyal hak ve imkânlardan yararlanmasını engelleme ve iletişimden yoksun bırakma gibi disiplin cezaları verilmesi.

Cezaevinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin ilgili kurumlara başvuru yapılması yüzünden disiplin cezası verilmesi.

Tutsakların cezaevi idaresine yaptıkları başvurular kapsamında verdikleri dilekçeler, işleme geç konulmakta, yapılan bu başvurulara 3 hafta gibi uzun bir süre geçtikten sonra cevap verilmekte, acil taleplerin çoğunun bu şekilde sürüncemede bırakılmaktadır.

Özellikle koşullu salıverilme hakkı yaklaşan tutsaklara keyfi ve hukuksuz olarak disiplin cezaları verilerek, bu yolla serbest bırakılmalarının önüne geçilmesi, verilen bu haksız disiplin cezaları nedeniyle tutsakların normalden aylar hatta yıllar sonra serbest kalma hakkına kavuşmaları.

Haftalık 10 saat ortak alanda bulunma hakkının uygulanmaması ya da az uygulanması, sosyal ve kültürel faaliyetlerden yararlandırmama.

Haftalık aile ile telefon görüşmeleri sırasında “askeri tekmil” uygulaması dayatılması, buna uymayanların telefon görüşmelerinin kesilmesi.

Tutsaklara gönderilen mektuplara, kitaplara (Örneğin; yasak olduğu gerekçesiyle Abdullah Öcalan’ın 5 kitaptan oluşan AİHM savunmalarını konu edinen ve Kültür Bakanlığı izni ile basılan “Savunmalarının” 1. 2. ve 3. üncü ciltlerine) eşyalara vs. el konulması, bu eşyaların verilmemesi ya da kullanılmaz hale getirilerek verilmesi.

Defalarca talep ve başvuruda bulunmalarına rağmen tutsakların istedikleri gazete, kitap, dergilerin verilmemesi, televizyon kanallarında kısıtlamalar yapılması. Bazı cezaevlerinde yasak olmayan iletişim araçları vs. nin diğer bazı cezaevi idarelerinin keyfi ve çoğu zaman kötü niyetli tutumlarından ötürü yasaklanması.

Bazı cezaevlerinde özel hayatın gizliliğini ihlal edecek şekilde özellikle havalandırma ve yatma yerlerine, 24 saat izleme yapan kameraların takılması.

Özellikle siyasi tutsakların sevk talepleri olmadıkları halde sürekli olarak keyfi gerekçelerle nakil edilmeleri, sürgüne gönderilmeleri. Genel olarak cezaevlerinin bulundukları yerler şehir merkezine çok uzak olup, ulaşım yetersiz ve zordur. Ayrıca siyasi tutsakların hemen hemen hepsi, 2015 yılında ailelerinin ve sosyal çevrelerinin yaşadıkları şehirlerden binlerce kilometre uzaktaki şehirlere sevk edilmişlerdir. Özellikle yapılan bu sevkler sonucunda, ailelerin ziyaretleri daha da zorlaştırılmış, tutsaklar tecrit içinde tecrit yaşamak zorunda bırakılmıştır.  15 Temmuz’dan sonra sürgünler daha da artarak ve daha kötü şartlarda tutsakların sürgün edildikleri, kimi cezaevlerine götürülen tutsakların işkence ve darp edildikleri görülmüştür.

Sevk ve nakillerde uzun yolculuklar için kullanılan cezaevi araçlarının normal bir insanın içinde yolculuk yapacağı şekilde dizayn edilmemiş olması (küçük, dar ve koltukların sert olması vs.) ve tutsakların konuldukları yerlerin havasız olması. Tutsaklar, düzenli bakımları yapılmayan ve fiziksel yetersizlikleri olan bu araçlarda uzun yolculuklar boyunca küçücük odada, elleri kelepçeli olarak tutulup seyahat ettirilmektedir. Özellikle son zamanlarda hasta tutsakların, kısa süreli aralıklarla ve birden fazla cezaevine bu araçlar içinde nakil edilmeleri sağlık durumları ağırlaştırılmış, olumsuz etkilemiştir.