Ana SayfaGüncelNil’in isyankar kızları Huda ve Şeyma

Nil’in isyankar kızları Huda ve Şeyma

HABER MERKEZİ – Tarihin en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapan Mısır’da anadan kıza geçen bir gelenektir kadınca ve kadınlar için var olmak. Binlerce yıllık mirası devralan Mısır’ın görün(e)meyen tarihinde iki kadın portresidir Huda Sha’arawi ve  Şeyma El Sabbah. İlklerin imzacısı olan feminist-şair-eylemci Huda, 20’inci yüzyılın başında ‘kader’ diye sunulan haremde başlayan yaşamında kendi ‘kader’ini çizerek, Ortadoğu’nun ilk feminist örgütlenmesi Mısır Feminist Birliği’nin kurucusuydu. Sosyalist-şair-eylemci Şeyma ise 21’inci yüzyılın başında Tahrir’de dalgalanan isyan bayrağının öncülerindendi ve erken yaşta katledildiğinde yeni bir isyanın ateşleyicisi oldu.

Tarihler 2010’ların başını gösterdiğinde Ortadoğu’nun en eski medeniyetlerine beşiklik eden Kuzey Afrika ülkelerinde, Mısır’da Tahrir Meydanı’na toplanan binlerce kişi ‘özgürlük’ talepleriyle aylarca direndi. Bu direnişte yer alanların çoğunluğunu kadınlar oluşturuyordu çünkü ‘Hazineler kaybedildiği yerde aranır’ deniliyordu ya, kadınlar da kadim medeniyet içinde kaybedilmeye çalışılan özgürlük hazinesini aramaya koyulmuşlardı.

‘Arap Baharı’ olarak başlayıp sonrasında iç savaşlar ve darbelerle karşı devrime dönüşen başkaldırının öznesi olan Mısırlı kadınlar zamanla “Bu özgürlük bizim özgürlüğümüz değil” diyerek meydanda çekildi. Oysa Mısırlı bir aktivist kadın Tahrir günlerini, “Hiçbir şey birden başlamadı, köklerimizden geliyor bizim isyanımız” diye özetliyordu. Bu günlerde erkek merkezli karşı devrime karşı farklı mücadele biçimlerini sürdüren Mısırlı kadınların tarihin kökenlerinden gelen ancak eril tarihin görmediği derin bir mirası vardı.

“Tarihi kazananlar yazar” klişesini tersyüz etmek lazım, eril tarih kazansa da kaybetse de hep erkekleri yazar. Nil Deltası’nda Nefertiti’den Kleoptara ve Huda Sha’raawi’ye uzanan bin yıllık kadının varoluş için direniş mücadelesi daha yakın tarihten Tahrir’de Şeyma El Sabbah’ın bıraktığı gelenekle devam ediyor. Diğerlerini unutmadan- haksızlık etmeden-Mısır’ın görün(e)meyen tarihinde iki kadının hikayesidir bu yazıda anlatılacak olan; Huda Sha’raawi ve Şeyma Sabbah.

Önce ‘kader’ini değiştirdi

Mısır’ın ilk feministlerinden olan Huda, ‘kadere razı gel’ telkinleriyle evlendirildiğinde henüz bir çocuktu. O ‘kader’ diye sunulana razı gelmedi ve kadın mücadelesinin aktif bir öznesi olarak, ülkede ilk peçeyi atma eylemine öncülük etti. Mısır’ın bağımsızlık için yürüttüğü savaşta da büyük rol oynadı. Ulusal kurtuluş hareketlerinin hemen hemen hepsinde görüldüğü gibi bağımsızlık sonrasında ‘eve dönmesi’ istendi. Ancak o bunu reddederek, ölene kadar “Asıl yapmam gerekenleri yapmadım” diyerek, kadınların eşitlik için verdiği mücadeleyi sürdürdü. Mısır’da gerçekleştirilen ilk kadın özgürlük hareketi gösterisinin liderlerindendi.

İlk eğitimi haremde aldı

Huda Sha’arawi (Hoda Shaarawi -Hoda Charaaoui), bölge yöneticisi varlıklı bir baba ile Çerkes bir annenin kızı olarak 1879’da Mısır’ın Minye kentinde doğdu ve Kahire’de büyüdü. 13 yaşına geldiğinde 40’lı yaşlarında Huda’dan daha büyük çocukları olan akrabası Ali Sha’arawi ile ikinci eş olarak evlendirildi. Huda’nın rızasının olmadığı bu evlilik annesinin “Kaderine razı gel kızım” avutmalarıyla gerçekleşti. Huda ise çok geçmeden bunun kadınlar için bir kader olmadığını anlayacak ve mücadele edecekti. Zira içinde bulunduğu dönem de Mısır’da değişimin ayak seslerinin yükselmeye başladığı bir dönemdi. 19’uncu yüzyıl Mısır’ın hem bağımsızlık mücadelesini verdiği hem de değişim tartışmalarının sürdüğü dönemdi. Henüz çocuk yaşta harem hayatına giren Huda’nın çocukluğuna ve ilk gençlik yıllarına denk gelen bu dönemde yaşamı diğer kadınlarınki gibi geçti. Haremde eğitim aldı, anılarında söylediğine göre Arapça onun favorisiydi.

İlklerin kadını: Huda

Kendi evliliğini anlatırken ayrıntı vermemekle birlikte ataerkil baskının yoğun geçtiği bu dönemden bahseden Huda bir süre sonra eşinin yanında ayrılarak annesinin yanına döndü. Bu dönemde eğitimine devam etti ve aldığı eğitimle birlikte kadın hakları ve cinsiyet eşitliği konusunda kafasında fikirler netleşmeye başladı. 7 yıl sonra eşinin yanına döndüğünde Huda artık bağımsız ve özgürlük bilinci kafasında şekillenmiş biriydi. Toplumsal baskı ve ailesinin telkinleriyle yeniden eşinin yanına dönmek zorunda kalan Huda anılarında dönüşünde etkili olan bir diğer etkenin ise Ali Sha’arawi’nin de önce Osmanlı ardından ise İngilizlere karşı ülkenin bağımsızlık mücadelesinde yer alması olduğunu anlattı.

20. yüzyıl başları Mısır’da kadınların harem ve peçeye karşı itirazlarını kamusal alanda yüksek sesle dile getirdiği yıllardı. Huda bu kadın hareketlerinin öncüsü ve katılımcısıydı ve kadın hakları konusunda konferanslar düzenleyerek, ateşli konuşmalar yaptı. Çıkarılan kadın dergilerinde makale ve öyküler kaleme aldı. 1910 yılında bir ilke imza atarak, kendi olanaklarıyla kız çocukları için okul açtı. Bu okulda kız çocukları ebe, hemşire ve öğretmenlik gibi meslekler edindi. Kadınların kamusal alanda daha fazla görünür olması için açık hava toplantıları düzenleyerek, kadınların bilinçlenmesi ve eşitlik haklarını anlattı.

Bağımsızlıktan sonra ‘eve’ dönmedi

Aynı zamanda ulusal kurtuluş mücadelesinin de aktif bir militanı olan Huda, 1. Dünya Savaşı yıllarında İngiliz sömürgeciliğine karşı ülkesinin bağımsızlığı için mitingler organize etti. Bu süreç ise Mısır’da, ikiye bölünmüş harem hayatında erkek ve kadınların bir araya gelmesini sağladı. Ortadoğu’da bir ilkti belki de. 1919 yılında İngilizlere karşı sokaklara çıkan yüzlerce kadına öncülük etti ve kadınlar saatlerce sokak sokak gezerek, ‘İngiliz işgaline hayır’ bildirileri dağıttı. Ülkenin bağımsızlığını ilan ettiği 1922’ye kadar aktif çalışma yürüten Huda’ya ardından ailesi ve eşi tarafından “Bağımsızlık elde edildi artık evine dön” çağrısı yapıldı. Ancak ülkesinde mücadeleyi sürdüren binlerce kadın gibi bunu reddetti ve “Asıl yapmam gerekenleri yapmadım” diyerek kadın hakları mücadelesine devam etti. Çünkü ülke bağımsızlığını kazanmıştı ancak Huda’nın söylediği gibi asıl yapılması gerekenlerin yani kadınların hayatlarında “Kız çocuklarının evlendirilmesini yasaklanması, Çok eşliliğin yasaklanması, Seçme seçilme hakkı, peçenin çıkarılması, iş yaşamına katılım, eğitim” gibi konularda hiçbir değişiklik olmamıştı.

Peçe eylemi

Uluslararası toplantılarda Mısırlı kadınların mücadelesini anlattı. Huda’nın en çok ses getiren eylemi ise bir başka feminist Saiza Nabarawi ile birlikte Roma’da Uluslararası Kadın Oy Birliği Kongresi dönüşünde, kendilerini karşılayan kadınların önünde peçesini açmak oldu. Fatmagül Berktay Kadın Olmak Yaşamak Yazmak isimli kitabında Huda’nın dönemine göre oldukça radikal olan bu eylemini şöyle anlattı:

1923 yılının bir bahar günü, Mısır’ın başkenti Kahire istasyonuna, peçeli ve siyah çarşaflı bir grup kadın, Roma’daki uluslararası kadın toplantısından dönen iki arkadaşlarını, Huda Sha’arawi ile Saiza Nabarawi’yi karşılamaya geldiler. İki kadın trenin basamaklarında belirdiğinde birden beklenmedik bir şey oldu. Önce Huda, sonra da Saiza yüzlerini örten peçeyi kaldırdılar, peronda bekleyen kadınlar arasında bir alkış koptu, bazıları aynı eylemi tekrarladı. Başta haremağaları olmak üzere çok kişi bu eylemden rahatsız olmuştu ama ataerkil baskının sorgulanmasının dahi söz konusu olmadığı  bir coğrafyada bu, oldukça cesur bir hareketti.

Kadınlar ilk defa kamusal alanda peçelerini çıkarıyorlardı ve dönemin gazete ve dergileri tarafından yoğunca gündeme gelen bu eylemde çoğu kişi Huda’ya “Bağımsızlığa karşı duran, Mısır kadının temsil  etmeyen provokatör” diye saldırdı.

Mısır Feminist Birliği’ni kurdu

Erkeklerin saldırısına aldırış etmeyen Mısırlı kadınlar kongre dönüşü örgütlenme ve kurumsallaşma çalışmaları üzerine yürütülen yoğun tartışmaların ardından Huda Sha’arawi önderliğinde Mısır Feminist Birliği’ni kurdu.

Ortadoğu’daki ilk feminist örgütlenme olan birliğin önemi ile ilgili Profesör Nadje Sadig Al-Ali şunları söylüyor:

Özellikle Mısır’da feminist hareketin oldukça köklü bir geçmişi var diyebilirim. 20. yüzyılın başlarında Huda Sha’arawi önderliğinde kurulan Mısır Feminist Birliği, Ortadoğu’daki ilk feminist örgütlerdendir. Ortadoğu’daki çoğu ülkede feminizm, sömürgecilerin milliyetçi baskıları sonucu ortaya çıktı. Kadınlar, erkeklerin yanında sokaklarda sömürüye karşı çıkarken, kendileri için de özgürlük ve hak talep ettiler.

Ülkesinde erken yaşta evliliklere karşı kampanya düzenleyen Huda öncülüğünde Mısır Feminist Birliği 1924 yılında parlamento açılışında “Eşit yaşam için” büyük bir yürüyüş düzenledi ve taleplerini parlamentoya iletti. Birliğin aktif mücadelesi sonucu  evlilik yaşı 12’den 16’ya yükseltildi ki bu dönemine göre coğrafyada kadınların kazandığı büyük bir haktı. Örgütlü mücadelenin basıncı ile 1927 yılında kadınlar için ortaöğretim kurumları açılırken, 1933 yılında kadınların kamu sektöründe çalışmasının önü açıldı.

Huda’nın az bilinen yönüydü şairliği

Birliğin liderliğini sürdüren Huda, Mısır’da bir ilke daha imzasını atarak feminist dergi L’Egyptienne (El-Masreyya) yayınladı. Birçok ülkede konferanslar veren ve Arap kadınlarının özgürlük mücadelesinin ülke ülke yayılması gerektiğini anlatan Huda, Arap Kadınlar Birliği’nin kurulmasına öncülük etti. Cenevre Silahsızlanma Konferansı’nda yaptığı konuşmada ayakta alkışlanan Huda özetle şunu söylüyordu:

Herkesin kendi topraklarında özgürce yaşama hakkı var ve siz bu hakka saygı duyacaksınız. Silah ve savaş erkeklerin icadıdır ve bundan vazgeçmezseniz dünya büyük bir cehennemden başka bir şeye dönüşmeyecek…

1947 yılında öldüğünde, ‘kader’ diyen sunulan haremde başlayan ve direniş ve mücadele ile şekillenen yaşamından geriye ülkesinin kadınlarınca takip edilecek onurlu bir yol bıraktı. Aktivist kimliği ile ön plana çıkan ancak aynı zamanda şair olan ve 1943 yılında Arapça ve Fransızca şiir kitabı yayınlanan Huda’nın ‘Harem Yılları: Mısırlı bir Feministin Anıları’ isimli yaşamının kaleme alındığı bir kitabı da bulunuyor.

Tahrir’de devrimci bir kadın: Şeyma El Sabbah 

Huda’nın yaşama gözlerini yummasından 47 yıl sonra dünyaya gelen Şeyma El Sabbah’da ülkesinin köklerinden yeşeren kadın tarihinin bir başka öznesi oldu. Huda gibi şair, feminist ve direnişçi olan Şeyma aynı zamanda sosyalist bir işçi önderiydi. Mısır’da değişim talebiyle başlayan Arap Baharı’nın örgütleyicilerindendi. 25 Ocak 2011’de Tahrir Meydanı’nda oluşturulan kadın işçi komünlerinde aktif yer alan Şeyma, muhafazakar bir ailede büyümüş ancak bağımsızlığını ve özgürlüğünü kendi elleriyle çekip almış bir kadındı. 31 yaşında katledildiğinde, özgürlük şiirleri yazıyordu ve Tahrir’in ardından kadınlar ve sosyalistlerin dışlandığı karşı devrime karşı devrimin yeniden nasıl inşa edileceğine yönelik yeni mücadele yöntemleri üzerinde çalışmalar yürütüyordu.

Hypatia’nın kentinde 1600 yıl sonra doğdu

Şeyma İskenderiye’de dünyaya gelmişti, tıpkı aynı kentte yaşayan felsefe ve bilim alanında önemli çalışmalar yürüten Hypatia gibi. Hıristiyan fanatiklerce ‘kadın bilim insanı olmaz’ denilerek, linç edilerek katledilen Hypatia’nın kentinde dünyaya gelen Şeyma  aynı erk zihniyetinin 1600 yıl sonra tezahürü olan devlet tarafından Tahrir özgürlük anmasında katledildi. Burada bir satırla anlatmaya çalıştığımız Hypatia’nın yaşamı ve portresi ayrı biz yazının konusu Şeyma ise günümüzün kadın kahramanlarından, yazılmayı, anlatılmayı ve tanınmayı bekliyor. Mısır’ın direnin kadınlarının gerçek hikayesiydi Şeyma. Ölen kız çocuklarının üzerinde el işaretleriyle siyasi rant devşiren siyasetçilerin görmek istemediği gerçek kadın portresiydi.

‘İşçi kahramanı’ sosyalist Şeyma

1984 yılında muhafazakar bir ailede dünyaya gelen Şeyma, Kahire’de halkbilim üzerine yüksek lisans yaptı. Mısır devletini değil ama Mısır halkını çok seven Şeyma bu nedenle sosyalist olmuştu ve aylarca Nil deltasında farklı şekillerde ekmek pişirme gelenekleri üzerine araştırma yürütmüştü. Devlet destekli öğrenimi reddeden Şeyma, yine bir eğitim projesi kapsamında geleneksel doğum kutlamaları üzerine yapılacak bir araştırmada kendisine teklif edilen parayı reddederek çalışmıştı.

Devrimci Sosyalist  Hareket üyesi olan Şeyma, 2012 yılında Sosyalist Popüler İttifak Partisine girdi ve partinin İskenderiye  sekreteri oldu. İşçi örgütlenmelerinde yer aldı, özellikle kadın işçilerin ücret adaletsizliğine karşı bilinçlendirme çalışmalarında yer aldı.  Kısa sürede aktif militanlığı ile tanındı ve 25 Ocak özgürlük isyanlarında önceki dönemde o zaman ki Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’ e karşı ve işçi grevlerine öncülük etti. Bu nedenle O’na ‘İşçi Kahramanı’ adı verildi.

O da şairdi

“Devrimin yapanı ve yazanı olmak istiyorum” diyen Şeyma bir yandan fabrikalarda barakalarda örgütlenme çalışmaları yürütürken diğer yandan ise yaşamın ayrıntılarını slogancı bir tarzda değil de siyasi bir tavırla tasvir eden serbest vezin şiirler yazıyordu.

Tahrir’in komün örgütleyicisi

Tahrir’de özgürlük eylemleri başladığında oradaydı Şeyma. Oluşturulan kadın komünlerinde yer alıyordu, bir yandan devletin silahına gazına karşı direnirken diğer yandan ise aynı meydanda özgürlük için toplanan erkeklerin taciz ve cinsel saldırılarına karşı özsavunma hattında yer alıyordu. Yaşamını yitirdikten sonra aynı meydanda birlikte yer aldığı arkadaşlarında biri, “Tahrir’de isyanı sahiplenen on binlerce kadından biriydi, aylarca terk etmedi, ‘Burası sadece erkeklere ait bir yer değil’ diyordu ve kadınların direniş hattını daha sıkı örmesi gerektiğini söylüyordu” diye anlatıyor. Medyanın görsel malzeme kullanmaya meraklı tarafından değil gerçeğin kendisi yani bir kadın devrimci olarak eşitlik ve özgürlük mücadelesinin tarafıydı. Şeyma isyan karşı devrime dönüşüp Mısır’da darbe olduğunda işçi sınıfı ve kadınlar için yeni mücadele alanları yaratmak için çalışmalarına devam ediyordu. 24 Ocak 2015’te Tahrir eylemlerinin yıldönümü için meydana gelen binlerce kişi arasındaydı Şeyma ve burada polisin açtığı ateş sonucu ağır yaralanarak yaşamını yitirdi.

Şeyma’nın katili ceza almadı, mirası kadınlara kaldı

Şeyma’nın ölümü yeni bir isyanın fitilini ateşledi ve binlerce kadın, “Katil devlet”, “Askeri rejime hayır”, “Korkakların rejimi Şeyma’yı katletti” sloganlarıyla alanlara çıktı. İskenderiye’de toprağa verildi ve cenaze töreninde en ön saflarda yine kadınlar vardı. Kadınlar kızıl-mor bayrakları ve yüzlerindeki puşileriyle “Şeyma’nın katillerini korumayın” dedi. Oluşan yoğun baskılar nedeniyle O’nu vuran polis tutuklandı ancak Türkiye’den de yakından tanık olduğumuz davalarda olduğu gibi “Biz vurmadık, aşırı  zayıflıktan öldü” gibi devlet savunması ile suçlular aklanmaya çalışıldı. Yoğun baskılar nedeniyle katile 15 yıl hapis cezası verildi ancak bu ceza daha sonra iptal edildi.

Şeyma El Sabbah, Nefertiti, Kleopatra, Hypatia ve Huda gibi büyük annelerinden aldığı mirası taşıyan kadın kültürünün tarihi bir mirasını bayrak edindi ve yaşamını yitirdikten sonra ülkesinde kadınlar bu mirası sürdürmeye devam ediyor.


Tarihten Kadın Portreleri’nde yer alan diğer yazılara buradan ulaşabilirsiniz.

Previous post
Mutsuzluğun öyküsü - ARİF ALTAN
Next post
İstanbul Newroz Tertip Komitesi'nden yeni açıklama: 21 Mart'ta 3 bölgede kitlesel kutlanacak