Ana SayfaDünya‘Ya dans ederim ya ölürüm’: IŞİD’den kurtulan Filistinli dansçının öyküsü

‘Ya dans ederim ya ölürüm’: IŞİD’den kurtulan Filistinli dansçının öyküsü

HABER MERKEZİ – Palmira’da da dans eden Filistinli balet Ahmed Joudeh “Ya dans ederim ya ölürüm” diyor. IŞİD zulmünden kurtulan Ahmed Joudeh’in Amsterdam’a uzanan öyküsünü The Guardian merceğe aldı.


Çeviri Haber: Kültür Servisi


Bundan altı ay önce, balet Ahmed Joudeh savaş bölgesi Şam’da yetim çocuklara dans dersleri veriyordu. Şimdi ise Hollanda Ulusal Balesi’ndeki ilk temsiline çıktı ve aynı zamanda Amsterdam’daki bale akademisinde eğitim alıyor. Joudeh “Gerçekten Amsterdam’da olduğuma inanmak tam bir ayımı aldı, hâlâ şansıma inanamıyorum” diyor.

Savaşın onun ve ailesinin çevresinde şiddetlendiği yıllar boyunca, Suriye’de yaşayan vatansız bir Filistinli olan Joudeh, öğretmenlik yaparak iki yakasını bir araya getirmeye çalıştı ve IŞİD tarafından tehdit edildi. Üç yıllık zorunlu askerlik hizmeti için kendisine celp geldiğinde 26 yaşındaki dansçı çocukluğundan beri içinde büyüyen hayalin sonununa geldiğine inanmaya başladı.

Ancak yaşamı Hollanda televizyonundan bir gazetecinin 2016 Ağustos’unda kendi hakkında yaptığı belgeselden sonra radikal bir biçimde değişti. Kameranın önündeki Joudeh, çocukluğunun geçtiği, bir zamanlar Yarmouk isimli bir Filistinli mülteci kampı olan yerin enkazında dans etti. Joudeh o anları “Beş akrabamın öldürüldüğü yerde, onların ruhlarıyla birlikte dans ettim” sözleriyle anlattı.

Palmira’da dans etti

Guardian’daki habere göre, kısa bir süre sonra, birkaç ay önce IŞİD tarafından toplu infazların yapıldığı, antik Roma kenti Palmira’da dans ederken filme çekildi.

Palmira’da dans etmek benim IŞİD’e karşı kendi usulümle verdiğim savaştı. Onlara kendi tarzımla şunu dememdi: İnsanları öldürebilirsiniz ama beni dans etmekten alıkoyamazsınız. Tehlikeli bir işti, orada bir saatten fazla kalamazdık ve hava güneşin altında 50 dereceydi. Ama yine de bunu yaptım çünkü bir daha şansımın olmadığını biliyordum. Ve haklıydım. IŞİD şimdi antik tiyatroyu imha etti. Haberi duyduğumda iki gün ağladım.

Belgesel Hollanda televizyonunda yayımlandığında Hollanda Ulusal Balesi sanat direktörü Ted Brandsen’in dikkatini çekti ve hemen Joudeh’in Hollanda’ya gelerek dans edip eğitim alması için Barış için Dans isimli bir fon başlatmaya karar verdi.

Branden “beni çok etkiledi” diye anlatıyor:

Her şeye karşın dans etmeye yönelik katıksız iradesinden etkilendim. Belgeselin sonunda askerlik hizmeti için çağrılacağını söylüyordu, bir şeyler yapmak zorunda olduğumu biliyordum. Bir pazartesi sabahı ofise geldim ve mali direktörümüze şöyle dedim: Suriyeli bir dansçıya Amsterdam’a gelmesi için yardım edeceğiz. O da hemen ‘harika bir fikir!’ dedi.

‘Ya dans ederim ya ölürüm’

Joudeh bir dansçı olarak sadece Suriye’deki savaşla mücadele etmedi, hayallerini gerçekleştirmek için zor, mahrem bir savaş daha vermek zorunda kaldı.

Babam dans etmemi yasaklamıştı. Bizim kültürümüzde balet olmak geçinmek için yapmayı seçeceğiniz en kötü iş. Bunun ailemiz için utanç kaynağı olduğunu söyledi ve İngilizce ya da tıp okumamı istedi. Ama hayır dedim, bu benim hayatım. Gizlice dans derslerine gittim. Öğrendiğinde beni ahşap bastonla dövdü. Eskiden beni çok sert döverdi. Bir keresinde bacaklarıma öyle zarar verdi ki günlerce dans edemedim. Ama asla vazgeçmedim. Şöyle dedim ona: Ya dans ederim ya ölürüm.

IŞİD’den ölüm tehditleri almaya başlandığında boynuna bir dövme yaptırarak, tam da bu kelimeleri yazdırdı.

Dans etmekten asla vazgeçmedim. Dans etmenin bana verdiği his için bütün yaşamım boyunca savaşmaya hazırdım. Özgürlük gibi hissettiriyor. Filistinli bir mülteci olmak, bir kampta doğmak bana kendimi diğer insanlardan aşağıda hissettirdi hep. Ama dans ettiğimde bir kral gibi hissederim.

17 yaşındayken babası onu evden attı ve annesini de onu desteklediği için boşadı. Joudeh yine de Şam’daki Enna Dans Tiyatrosu ve Darama Sanatları Yüksek Enstitüsü’ndeki eğitimine devam etti. Mezun olması dört yerine yedi yıl aldı.

Annemi, erkek ve kız kardeşlerimi desteklemem gerekiyordu. Hem çalışıp hem okumak o zamanlar mümkün değildi. Dolayısıyla bir yıl dansçı ve öğretmen olarak çalışmam, diğer yıl okula gitmem gerekti.

Yetimlere ders verdi

Görkemli günleri, Lübnan’da gerçekleşen “Benimle Dans Eder Misin?” yarışmasının Arap versiyonuna davet edildiği 2014 yılında geldi.

Yarı finale kadar gelmeyi başardım. Ama sonra, Filistinli olarak bir milletim olmadığı için kazanamayacağım söylendi. Zor bir darbeydi. Ancak bir seyircim olmuştu ve kalplerine girmiştim, yani bir anlamda zaten kazanmıştım. Sonrasında Suriye’deki Opera Evi’ndeki dans festivallerinde bir dizi koreografi yapmam teklif edildi ki harikaydı.

Belgeselin yapıldığı dönemde Joudeh’in başlıca geçim kaynağı dans öğretmenliğiydi. Boş zamanlarında savaş yetimlerine ve Down sendromlu çocuklara ücretsiz eğitim veriyordu.

Ve sonra Amsterdam’a gelmem için davet edildiğimde, öyle şaşırdım ki! Anneme dedim ki: gitmiyorum, seni bırakamam. Ama o bana şöyle dedi: öyle ya da böyle beni bırakacaksın. Ya orduya gideceksin ya da Amsterdam’a. Hayalinin peşinden gitmen senin için daha iyi.

Şimdi Hollanda Ulusal Balesi ile birlikte “Coppélia”da ufak bir rolde dans ediyor ve yakında bir Hollanda opera topluluğu yapımında dans edecek. Brandsen’in sağladığı fon ise bale eğitimini ve geçimini karşılıyor.

Brandsen “Daha fazla Suriyeli sanatçıya yardım edebilmek için daha fazla fon bulmayı umuyoruz” diyor.

Suriye’de yaşananları gördüğünüzde güçsüz hissediyorsunuz. Şimdiye kadar yalnızca bir dansçı için bile olsa, bir şeyler yapabilmek öyle güzel ki.

‘Babamla ilk kez sarıldık’

Joudeh yakın bir zaman önce şimdi Almanya’daki bir sığınmacı merkezinde yaşayan babasını ziyaret etti. Baba ve oğul birbirlerini 11 yıldır görmemişti.

Bana yaptıklarından ötürü babamdan nefret etmiştim. Ama batıdayken, nefretin olmadığı yeni bir hayata başlamak istedim. Babamla yeniden yüz yüze gelmek kolay değildi. Dürüst olmak gerekirse, o bana babammış gibi gelmiyor.

Babasına bir ud hediye etti.

Babam eskiden bir müzisyendi, yani bunu yaparak şunu söylemiş oldum: beni sanatımdan uzak tutmaya çalıştın ama şimdi ben seninkini sana veriyorum. Hayatımda ilk kez sarıldık. Babam sürekli ağlıyordu. Şimdi benimle gurur duyduğunu, yaptıkları için üzgün olduğunu söyledi.

Söylediğine göre Joudeh şimdi tüm enerjisini eğitimine veriyor.

Bana verilen şansı hak ettiğimi göstermek istiyorum. Sorumluluk çok büyük. Elimden gelenin en iyisinden de fazlasını yapıyorum. Hastalanmaya, gezmeye, eğlenmeye vakit yok. Danstan başka şeye vakit yok. Çünkü Suriye’deki ailem ve öğrencilerimin tek umudu benim. Bana güveniyorlar. Şöyle diyorlar: Duyduğumuz tek iyi haberler senin haberlerin.


The Guardian’da yer alan bu portre Kültür Servisi tarafından Türkçeleştirildi.