Ana SayfaDünyaZapatistalar: Salyangozun uzun yürüyüşü

Zapatistalar: Salyangozun uzun yürüyüşü


SONER TORLAK / Komünizmin Güncelliği


Komitede bütün öğlen vakti tartıştık durduk.

TESLİMİYET kelimesinin yerli dillerindeki karşılığını aradık ve bulamadık.

Ne Tzotzil ne de Tzeltal dilinde karşılığı yok.

Tojolabal’da ya da Chol’da böyle bir kelimenin olduğunu hatırlayan da.

Gerçek dilde teslimiyet diye bir şey yok.

Subcomandante Marcos[1]

 

Giriş

1 Ocak 1994 tarihinde Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu (EZLN) silahlı isyan başlatarak Meksika’nın San Cristobal de Las Casas eyaletine bağlı belediyeleri işgal edip özerklik ilan edildiğinde, dünyada sol/sosyalist hareketler büyük ölçüde bastırılmış, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Küba dışındaki bütün sosyalist devlet örgütlenmeleri çökmüş ve nihayet kapitalizm, ABD’li ekonomist Francis Fukuyama’nın 1992 yılında “tarihin sonu”[2]tezini ortaya koymasına yol açacak ölçüde zaferini ilan etmişti. Silahlı mücadele, devrim ve komünizm fikirlerinin öldüğünün duyurulmasından ve bunun küresel ölçekte propaganda edilerek itibar görmesinin sağlanmasından sadece iki yıl sonra, Lacandon ormanlarından silahlarıyla çıkan silahlı bir devrimciler ordusu, Meksika topraklarının Maya halkının yoğun olarak yaşadığı Chiapas bölgesinin önemli bir kısmını ele geçirecek ve özerklik ilan edecekti.

Zapatistalar, Meksika ordusunun derhal başlattığı saldırıları püskürttüler ve ardından kendi dünyalarını inşa etmeye başladılar. Bu inşa faaliyeti sırasında geliştirdikleri etik-politik felsefe ise yerel, küresel, kadim ve çağdaş pek çok değerin, inanışın, kültürün ve deneyimin kendine has bir karışımıydı. Silahlı mücadeleyi güçlü bir felsefe ve sembolizmle birleştiren Zapatistalar, küresel ölçekte işleyen toplumsal mücadelelere kendi yerelliklerinden doğru ve insanlık tarihinin evrensel kazanımlarını ıskalamayan bir retorik geliştirecekti.

Zapatistaların özgünlüklerinden birisi, silahlı devrim tezinin içini yerlilerin yaşam ve direniş kültürlerinin unsurlarıyla yeniden doldurmaları ve hiyerarşik olmayan, yatay bir örgütlenme modeliyle hareket edilmesiydi. Zapatistalar bunu yaparken, isyanı başlattıkları bölgedeki Maya halkının yaşam pratiklerinden ve felsefesinden fazlasıyla etkileniyordu.

Zapatista hareketinin tarihsel kökleri

Maya kültürü

İspanyol sömürgecilerin bugün Amerika olarak bilinen kıtaya ayak basarak, burada koloniler kurmaya giriştiğinde, karşılarında farklı siyasal, toplumsal ve askeri örgütlenmelere sahip halklar bulacaklardı. Bu halklardan biri olan Mayalar, bugünkü devlet sınırlarıyla tarif edilirse, Meksika’nın güneyinden başlayarak Honduras, Guatemala ve El Salvador topraklarında dağınık halde yaşıyorlardı. Zapatistaların isyanı başlatacakları yer olan Chiapas, Mayaların devlet ve devlet-benzeri tarihsel örgütlenmelerinin de kadim merkezlerinden biriydi. “Chiapas eyaleti, bütün ülkeyi karakterize eden bu coğrafi ve kültürel çeşitliliğin örneklerinden biridir. Chiapas’ın hikayesi, Meksika ve Latin Amerika’daki pek çok halkın tarihinin de özeti gibidir: Şiddet kullanarak hükmeden insanların hikayesi ve direnmiş ve beş yüz yıl sonra bugün hala direnen, geleneklerinin büyük kısmını inatla sürdüren halkların tarihi.”[3]

Mayalar, İspanyol sömürgeciler kıtaya ayak basana kadar beş devlet kurmuşlardı. Bunlar; Campeche, Chiapas, Quintana Roo, Tabasco ve Yukatan devletleriydi. Devlet örgütlenmeleri dışında da Chiapas Mayaları, kendilerine has özerk yönetim modelleriyle yaşamış, matematik, astronomi ve mimaride ileri bir düzeye erişmişlerdi. Mayalar, kıta halkları arasında sömürgecilere en fazla kayıp verdiren ve en fazla direnen halk olarak öne çıkıyorlardı. İşgalcilerin bölgeye ilk kapsamlı saldırısı 1524’te gerçekleşti. Mayalar burada sömürgecilerin teknolojik olarak çok üstün ordularına dört yıl direndiyseler de, 1528 yılında şehir düştü. Şehrin düşüşünün ardından İspanyol sömürgeciler, Maya direnişçileri kademeli olarak bastırdılar ve hayatta kalan Mayalar dağlara kaçtı.[4]

Mayaların kurucuları olduğu devletler her ne kadar yönetici elitler ve bir tür oligarşi tarafından idare edilmişse de, Mayaların tarihini yalnızca devletler üzerinden okumak oldukça eksik ve yanıltıcı olacaktır. Maya halkının antik kent merkezleri dışında süren hayatta merkezsiz, üretimin ve tüketimin ortak örgütlendiği, insanı doğadan ayrı tutmayan ve nihayet iktidarın belirli bir kişide ya da zümrede birikmesine karşı kolektif katılımcı bir karar alma süreci işleten bir yaşam kültürü mevcuttu.

Bununla birlikte Mayalar kendilerine ait bir tarih felsefesine de sahiptiler. Buna göre tarih, belirli bir noktadan kalkarak başka belirli bir noktaya doğru durmaksızın ilerleyen bir işleyişe sahip değildi. Aynı şekilde tarih, sürekli başladığı yere varan ve tekrar başlayan biçimde bir döngüsellik de içermiyordu. Mayalar bu anlamda hem Batı merkezli çizgisel tarih algısından hem de Doğu merkezli döngüsel tarih algısından tamamen farklı bir tarih anlayışına sahiptiler. Mayalar tarihin sürekli dışa doğru uç veren ve genişleyen bir tür spiral harekete sahip olduğuna inanıyorlardı. Yaşanmış olanların tekrar yaşanamayacağı ancak yaşanacak olanların eski yaşanmışlıkların kökünden türediğinden hareket eden bu kavrayış biçimine göre, dünya birkaç kez yıkılıp yeniden kurulmuştur ancak bu yeniden kuruluşların hepsi kendinden önceki yıkımların üzerine gerçekleşmesi nedeniyle onların deneyim ve bilgisini içerir.

Yine Mayaların “evren” algısı da Batı ve Doğu’nun algısından farklıdır. Maddi ve manevi dünya arasında keskin bir ayrımın olmadığı bu felsefede, evrendeki her şey birbiriyle bağlantılı bir bütündür. Toprak, insan, hava, sevgi, saygı, ağaç; hem maddeler hem de kavramlar aynı evrenin birer unsurudur ve birine yapılan kötülük, evrene yapılmış demektir. Mayalar bu anlamda yaşamlarını sürdürmelerini sağlayan doğaya ait her şeye saygı duyarlar ve her birinin ruha, evrensel ruhun parçası olan bir ruha ait olduğunu düşünürler. Bu anlamda örneğin, bir insanın bir hayvana eziyet etmesi, bütün bir evrene karşı kötü niyetli bir girişim olacaktır.

Nihayet Mayaların “ekonomisi”ne ilişkin bir anekdota yer verelim: Maya çocuklarının oyuncaklarında tekerlekler mevcuttur, bu anlamda tekerleği icat etmişlerdir ve işlevlerinin de farkındadırlar. Ancak yük taşımak için bile olsa, tekerlekli arabalar yapmamışlardır. Bir Maya deyişi, “Bir kişinin arabayla taşıyacak kadar mısırı varsa, mutlaka hırsızdır” demektedir. Buradan hareketle, Mayaların teknolojik olarak yeterliliklerine karşın, gücün ve zenginliğin belirli ellerde toplanmasını önlemeye dönük bir yaşam felsefesine sahip olduklarından bahsedilebilecektir.[5] González Casanova’nın sözleriyle; “Mayalar işgale en fazla direnen halklar arasında ön plana çıktılar. Yucatan ve Guatemala’da 1703’e kadar boyunduruk altına alınamadılar, kısa zaman sonra da yeniden baş kaldırdırlar. Chiapas’ta 1712’de büyük bir isyana öncülük ettiler. Chilam Balam’ın dediği gibi “bunu gizli itiraz, öfkeyle yüklü itiraz, şiddetle yüklü itiraz, merhameti olmayan itiraz” izleyecekti. 1 Ocak 1994’te yeniden isyan edenler de işte yine bu insanlardı.”[6]

1910 Devrimi ve Emiliano Zapata

Emiliano Zapata

Mayaların 1524’te sömürgecilerin saldırılarına karşı başlayan direnişi, yüzyıllara yayılır ve son Maya devleti ancak 1901 yılında Meksika devletinin işgaliyle ortadan kaldırılabilmiştir. Ancak sömürgeci mirasın modern taşıyıcısı olan modern Meksika devleti, bu sefer 1910 yılında yirminci yüzyılın ilk halk devrimi olarak tarihe geçecek olan Zapata önderliğindeki köylü devrimine gebedir.

Meksika’da Porfirio Diaz’ın diktatörlüğüne karşı başkaldıran Emiliano Zapata liderliğindeki isyancı köylüler, toprak reformu talebiyle başlayan silahlı mücadele sonucunda 1911 yılı Mayıs ayında diktatörlüğü yıktılar. Yıkılan Diaz’ın yerine ılımlı bir liberal olan ve çok partili demokrasi ile serbest seçimleri savunan Fransisco I. Madero geçecekti. Modero’nun vaat ettiği toprak reformunu yeterli oranda gerçekleştirmemesi ve halkın devlet yönetimine katılma kanallarını hayata geçirmemesi sonucunda, aynı yılın sonunda Zapata bu sefer Modero hükümetine isyan bayrağını açacaktı. Meksika tarihinin en radikal toprak reformu planı olarak tarihe geçen “Plan de Ayala”yı ilan eden Zapata, pusuya düşürülerek öldürüldüğü 1919 yılına kadar köylülerin yaşadıkları topraklara sahip olmaları için silahlı mücadele yürütecekti.

Emiliano Zapata (Chiapas bölgesinde bulunan) Oaxaca kökenli bir anarşist olan Ricardo Flores Magon’un ve köylü ordusunun komutanlarından biri olan öğretmen Otilio Montano Sanchez’in anarşist/otonomist düşüncelerinden etkilendi. Bu anlamda Zapatacı (Zapatist) hareket, sadece silahlı devrim düşüncesi değil, “toprak ve özgürlük” kavramlarının ancak bir arada var olabileceğine dönük kavrayışı ve köylülerin kendi topraklarında özyönetim hakkına sahip olmasını da içeren felsefesiyle de EZLN’ye ilham kaynağı olacaktı. Kendilerine Zapatista demeleri ve Zapatistaların lideri Marcos’un kendisine “Kumandan yardımcısı / Subcomandante” unvanını uygun görmesi de bu nedenleydi; asıl kumandan Zapata’ydı.

Meksika 68’i

1968 yılı, bütün dünya için olduğu gibi Meksika tarihi açısından da kritik önemdedir. Latin Amerika kıtası ise 1959’da Küba’da gerçekleşen silahlı devrimin de yankılarıyla muazzam bir toplumsal hareketlilik arz ediyordu. “Meksika Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapacaktı ve temmuz ayında ülke tarihinin en önemli öğrenci hareketlerinden birisi zuhur etti. Ülkenin siyasi ve toplumsal koşulları ufak gibi görünen bir çatışmaya hızla ulusal boyutlar kazandırdı. Meksika –1910 Devrimi süresince olduğu gibi– yine dünyayı kat eden toplumsal huzursuzlukla birlikte yürüyordu. Gustavo Díaz Ordaz ile Luis Echeverría Álvarez –Meksika İçişleri Bakanı ile Başkatibi– öğrenci gösterilerinin bastırılması emrini verdi. 2 Ekim’de ordu ve paramiliter gruplar Tres Culturas, Tlatelolco ve Mexico City meydanlarındaki protestoculara saldırarak yüzlerce öğrencinin ölmesine, kaybedilmesine ve yaralanmasına sebep oldu.”[7] Öğrencilerin devlet terörüyle bu şekilde bastırılmasıyla,toplumsal muhalefetin bir kısmı sokaklardan çekilirken, diğer kısmı ise yasal muhalefet yollarının tükendiğine getirdikleri kanaatle silahlı mücadeleye yönelecekti.

Gerilla çekirdek

Bunun üzerine 6 Ağustos 1969’da Meksika’nın ilk kent gerillası örgütü FLN (Ulusal Kurtuluş Kuvvetleri) bir grup solcu öğrenci tarafından kurulacaktı. FLN’nin ilk gerilla kampı ise 1972 yılında “Emiliano Zapata Gerilla Çekirdeği (NGEZ)” adıyla gizli faaliyet yürütmeye başladı. FLN kısa sürede ülkenin dört bir yanında gizli hücreler kurmuştu. 14 Şubat 1974 tarihinde Meksika devleti, kontrgerilla birimleri eşliğinde FLN’nin San Miguel Nepantla bölgesindeki “Büyük Ev” olarak bilinen hücreye saldırdı. Operasyonda beş gerilla öldürüldü, 16 gerilla tutuklandı. devlet bu sefer FLN’nin kamplarına yönelecekti. “FLN’ye dönük soruşturma Chiapas, Ocosingo’ya doğru genişledi; “El Diamante” kampına saldırıldı ve NGEZ’in pek çok üyesi katledildi; Cesar Germán Yáñez dahil bazı gerillalar ise kaçmak zorunda kaldı. “Laura Castellanos’un yazdığına göre, gazete haberleri, 1974 yılı Nisan ayı ortasında Cesar Germán’ın başını çektiği hayatta kalan grubun ordu tarafından ormanda imha edildiğini yazacaktı. Cesar’ın kardeşi Fernando ise peşinde onu arayan bir tabur askerle ve başarı kazanamamış grubuyla Chiapas’a geçti.”[8]

1983 yılında Zapatistalar olarak adlandırılacak EZLN’yi kuracak olan ekip, işte bu devlet teröründen canını kurtararak Chiapas’a üslenen ekipti. FLN’den geri önce kalanlar, 1974-1983 yılları arasında sıkı bir örgütlenme faaliyetine giriştiler. FLN, 1977’de Huitiupán’da bir kamp ve bir yıl sonra da 1994 yılında Zapatista isyanının başlatılacağı San Cristóbal de las Casas’ta bir güvenli mekân kurdu.

FLN burada yaşayan yerlilerin yanı sıra yoksullar yararına faaliyet göstermeye çalışan köy papazlarıyla da ilişkiler kuracaktı. Öte yandan edinilen deneyimler ışığında, dar gerilla gruplarının devleti yenmede yetersiz olduğu, yapılması gerekenin aynen o yıllarda Nikaragua, El Salvador ve Guatemala’da yürütülen devrimci mücadelelerdeki gibi düzenli bir halk ordusu örgütlemek olduğu fikri, ELN içinde güç kazanıyordu. Böylece ELN, Maya yerlilerinin örgütlenmeye başlamasıyla artık “ELN-EZLN” olarak adlandırılmaya başlayacak ve “çokça örgütsel deneyime sahip grubun –sonradan Binbaşı Mario ya da Binbaşı Yolanda gibi komutanlar ortaya çıkartacak olan– politize bir yerli grubun yardımcı olması ve üniversitelerden yeni militanların kazanılmasıyla, 17 Kasım 1983’te Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun ilk kampı olan ‘Kene’  kurulacaktı.”

Ancak gerillalarla yerlilerin ortak örgütlenme süreci gerillaların dünya görüşünde de muazzam değişimlere yol açacaktı. İlk başta bölgede başıboş dolaşan gerillaları, kendi hayvanlarını çalmaya gelen hırsızlar ya da karanlıkta dolaşan lanetli yaratıklar olarak gören Mayalar, gerillalarla ilk temasın sağlanmasının ardından hızla benimseyeceklerdi. Subcomandante Marcos bu süreci şu şekilde anlatıyordu: ” Yeniden eğitim, kendimizi yeniden şekillendirme sürecinde gerçekten cefa çektik. Silahlarımızı elimizden almışlar gibiydi. Bizi, harcımızda bulunan –Marksizm, Leninizm, sosyalizm, kent kültürü, şiir, edebiyat–, bizden bir parça olan ve bizim bile sahip olduğumuzu bilmediğimiz şeylerden soymuşlar gibiydi. Bizi silahsızlandırdılar ve sonra, ama farklı bir yolla tekrar silahlandırdılar. Hayatta kalmanın yegane yolu da buydu.”[9]

Kurtuluş Teolojisi

1968 yılındaki toplumsal mücadeleler, Latin Amerika’da çok güçlü olan Katolik Kilisesi içinde de bir yarılma meydana getirmekteydi. Modernist ve reformcu olarak bilinen Papa 23. John’un yerine geçen Papa 6. Paul, Vatikan’a bağlı olan Latin Amerika Piskoposluk Konseyi’ne, kilise politikalarının kıtanın gerçeklerine uygun hale getirilmesi için gereken girişimlerde bulunulması emrini verdi. Latin Amerika’nın dört bir yanında görev yapan papazlar, bu çağrıdan hareketle, Ağustos-Eylül 1968 tarihlerinde Kolombiya’nın Medellin kentinde “2. Latin Amerika Piskoposları Genel Konferansı” adıyla bir dizi toplantı ve tartışmanın yürütüldüğü etkili bir etkinlik düzenlendiler.

Ancak konferanstan ortak imzayla çıkan sonuç belgesinde Vatikan’ın beklemediği türden oldukça radikal taleplerin dile getirilmesi, toplumsal duyarlılığa sahip politik kesimlerin de dikkatini çekecekti. Sonuç bildirgesinde, kilisenin yoksullara gereken her türlü yardımı vermesi, halkın inanç biçimlerine saygı duyması, yerlilere ve yoksullara dönük sömürü ve baskıları kınaması, halkların yoksulluktan kurtarılması için eylem planları yapması ve Avrupa-merkezli bakıştan vazgeçmesi çağrısında bulunuyorlardı. Vatikan’ın tepkisi ise sert oldu. Kıtadaki papazları komünistlerle ve gerillalarla işbirliği yapmakla suçlayan Vatikan, bu papazların Katolik Kilisesi’nin temsil edemeyeceğini açıkladı. Bu açıklama, papazların kilise hiyerarşisinden koparak, giderek yoksullarla ve ezilenlerle taban çalışmaları yapmaya yönelmeleriyle sonuçlandı. Böylece İspanyol sömürgeciliğinin başlarında Antonio de Montesinos, Domingo de Vico ve Bartolomé de las Casas gibi papazların kıtada gerçekleştirilen katliamlara karşı çıkmasıyla başlayan ve yüzyıllar içinde olgunlaşan “kurtuluş teolojisi” akımı, konferansın sonuç bildirgesiyle Vatikan ve kapitalizm için bir tehdit, toplumsal hareketler ve yerli halklar için ise etkili bir müttefik haline gelecekti.[10]

Zapatistaların hikayesi açısından daha kritik önemde olan ise 2. Latin Amerika Piskoposları Genel Konferansı’na da temsilcileriyle katılan Madun Eklesiyastik Toplulukları’ydı (İspanyolca kısaltmasıyla CEB). Meksika’da CEB esas olarak toplumun en fazla dışlanmış kesimleri arasında geniş kabul görecekti. Buradan hareketle, Miguel Concha şunları söylüyordu: “Meksika’daki CEB, sömürü, açlık, baskı ve sefaletle dolu sosyo-politik ve ekonomik gerçeklikten ıstırap çekenler arasında, en yoksul kırsal ve kentsel alanlarda kaynağını buldu; temel failleri ise, CEB Hareketi’ni –hayatlarını yoksullara öncelik vermeye adamış köy papazları, rahipler, dindar ve dindar olmayan insanlar ile beraber– genelde Latin Amerika’daki ve özelde Meksika’daki Katolik Kilisesi’nde bir umut tohumu olarak gören yerliler ve yoksul çiftçiler, işçiler, mevsimlik çalışanlar ve işsizlerdi”.[11]

Nihayet, EZLN’nin 1974-1983 yılları arasında yürüttüğü “sessiz kuvvetlerin birikimi” aşaması boyunca, çok sayıda militan, Madun Eklesiyastik Toplulukları ve San Cristóbal de las Casas Piskoposluğu ile çalışma yürütmüş yerlilerin arasında bulundu. “Bu yerlilerin eklemlenmesi planlanmıyordu ancak Samuel Ruíz Garcia’nın yerli topluluklarının siyasi çalışma yapması için ideal başlangıç formu haline gelen çalışma tarzının, daha sonra yeni-Zapatistalar eliyle geliştirilmesiyle bu eklemlenme sağlanacaktı. Böylece daha önce “yerli kilisesi”nin yardımcı papazı ya da İncil eğitmeni olan yerlilerin pek çoğu, EZLN saflarına katılmayı seçti.”[12]

EZLN Tarihi[13]

17 Kasım 1983-1 Ocak 1994: Kuruluştan isyana

Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun (EZLN) “sessiz kuvvetlerin birikimi” olarak adlandırdığı bu döneme ilişkin doğrudan tanıklıklar dışında çok az bilgi bulunmaktadır. EZLN’nin bu dönemde tamamen gizli bir örgütlenme stratejisi izlediği düşünüldüğünde bu durum normal karşılanabilir. 17 Kasım 1982 tarihinde Chiapas’ta ilk kampını kuran 6 kişilik (5 erkek 1 kadın, 3 yerli 3 gerilla) grup, ilk önce çevre köylere kendilerinin kim olduğunu anlatmak için birebir görüşmeler yapmaya başladılar. Görüştükleri kişiler genellikle daha önce yerli mücadelesinin içinde bulunmuş kişilerdi. Bu kişiler de gidip yaşadıkları köyde belirli kişiler belirleyerek EZLN’nin hikayesinin taşınmasına yardımcı oldular.

EZLN’nin ilk kampını Chiapas’ta kurarak örgütlenmeye buradan başlama kararı vermesi de stratejik bir tercihtir. Chiapas, Maya halkının çok yoğun oranda yaşadığı ve Maya yaşam kültüründe tarihsel olarak merkezi konum işgal eden bir bölgeydi. Bölgedeki yerlilerin kendi topraklarını savunma konusunda atalarından bu yana biriktirdikleri deneyimler, Chiapas’ta yerleşik Maya halkını EZLN’nin propagandasına da açık hale getiriyordu. Bölgenin en az bunlar kadar önemli olan bir diğer karakteristiği ise, Chiapas Piskoposu Samuel Ruiz’in 1959’dan bu yana bölgede yoksullardan yana bir kilise inşa etmekle meşgul olan, Kurtuluş Teolojisi hareketinin üçüncü nesil kurucularından olmasıydı. Ruiz, kilisenin sadece Hıristiyanlık propagandasıyla yerli halkların ruhani kurtuluşuyla meşgul olmasının ideolojik bir tercih olduğunu, yapılması gerekenin yoksulların hayat şartlarının da düzeltilmesi, kimliklerinin tanınması ve siyasal katılım mekanizmalarına dahil edilmesi olduğunu savunan özgürlükçü bir papazdı. Samuel Ruiz, İsyan gününe kadar EZLN’nin gizli örgütlenmesine, bölge yerlileriyle ilişkilerini geliştirmesine yardımcı olacaktı. Ruiz etik olarak silahlı ayaklanma fikrini benimsememesine rağmen yine de EZLN’nin davasının kutsallığına inanmıştı.[14]Böylece 1983-1994 yılları arasında EZLN, silahlı bir halk ordusu kuracak ve İsyan’ı başlatacak örgütlenmeyi gerçekleştirecekti.

1 Ocak 1994-1 Ocak 2006: İsyan’dan Öteki Kampanya’ya

1 Ocak 1994, hem Meksika hem de dünya açısından kritik bir tarihti. Amerika Birleşik Devletleri ile Meksika hükümetlerinin kısa zaman önce imzaladıkları Kuzey Amerika Serbest Ticaret Antlaşması (NAFTA) o günden itibaren yürürlüğe giriyordu. NAFTA, Meksika halkı açısından daha fazla özelleştirme, daha fazla yoksulluk ve daha fazla piyasalaştırma vaat ediyordu. EZLN, on yıla yakın süredir gizlice kurduğu 3000 kişilik silahlı halk ordusuyla Lacandon ormanlarından çıkarak Chiapas eyaletindeki Ocosingo, Las Margaritas, Huixtan, Oxchuc, Rancho Neuvo, Altamirano ve Chanal kentlerini ele geçirdiğinde, en fazla Meksika hükümeti şaşıracaktı. İsyancılar derhal bütün kamu kurumlarını ele geçirerek, yöneticileri bölgeden kovdular, San Cristobal de las Casas cezaevindeki mahkumların tamamı serbest bıraktılar, bölgedeki bütün karakolları ve ordu karargahlarını ateşe verdiler. Meksika ordusu bir gün sonra ancak savaşlarda görülebilecek bir askeri yığınakla saldırıya geçti, 150’den fazla kayıp veren Zapatistalar ilk aşamada geri çekildiler. Ancak savaş 12 gün sürecekti. Nihayet 12 gün sonra Meksika hükümeti bir ateşkes antlaşması teklif edecek, kurtuluş teologu papaz Samuel Ruiz’in arabuluculuğunda ateşkes görüşmeleri başlayacaktı. Ateşkes antlaşmasının imzalanmasıyla Zapatistalar bölgenin önemli bir kısmında özerklik ilan ettiler. Zapatistalar tarihin sahnesine çıkmışlardı.

Bunu izleyen yıllarda Meksika ordusu ateşkes antlaşmasına uymayarak sık sık bölgeye dönük askeri operasyonlar gerçekleştirdiyse de, EZLN bu girişimlerin tamamını püskürtecekti. Meksika hükümeti uluslararası planda EZLN’yi “ülkeyi bölen terörist ayrılıkçılar” olarak tanıtıp terörle mücadele bahanesiyle insan hakları ihlallerini meşrulaştırmaya çalışırken, Zapatistalar ise buna muazzam bir yurttaş seferberliği çağrısı ve oldukça görünür bir medya kampanyasıyla cevap verecekti. Böylece “Lacandon Ormanı’ndan Deklarasyon” başlığı altında süreci Zapatistalar açısından anlatan metinler dolaşıma girdi. Zapatistalar bu süreçte hem yeni bir hayat inşa edip hem topraklarını saldırılara karşı koruyorlar hem de taleplerini ve felsefelerini her fırsatta ve her mecrada açıklamakla meşgul oluyorlardı.

İsyan’dan önceki gece yayınlanan “Lacandon Ormanları’ndan Birinci Deklarasyon”da EZLN Meksika hükümetine savaş ilan ettiği tebliğ ediyor, yerli halkların haklarının verilmesini ve NAFTA’nın iptal edilmesini talep ediyordu. EZLN’nin yerli halkların haklarına dönük radikal talepleriyle gerçekleştirdikleri isyanın gününü, küresel kapitalizmin neo-liberal aşamasının en kritik antlaşmalarından birinin yürürlüğe giriş tarihi olarak seçmeleri ise Zapatistaları dünya çapında neo-liberalizme dönük en radikal ve yaratıcı başkaldırı olarak görmeye yol açacaktı.

Zapatistalar bundan sonraki Deklarasyonlarda barış görüşmelerindeki ilkelerinden Meksika halkının yoksul kesimlerinin gündelik taleplerine, yerli halkların doğa felsefesinden katılımcı bir halk yönetimine ilişkin kavramsallaştırmalara kadar pek çok konuda açıklamalarda bulundular. Zapatistaların metinlerinin kuramsal, felsefi ve kültürel açıdan içerdiği yaratıcılık ve doğrudanlık, dünya üzerindeki pek çok entelektüelin de kısa zamanda dikkatini onlara yöneltmelerine yol açacaktı. Bununla birlikte Zapatistalar, yayınladıkları metinlerde dünyanın dört bir yanında süregiden ezilenlerin mücadele pratiklerine de sürekli selam yollayarak ve bunları cesaretlendirerek yeni türden bir enternasyonalizmin de yolunu açıyordu.

EZLN’nin etkisi İsyan’ı izleyen ilk yıllarda büyük oranda arttı, savunduğu değerler dünyanın dört bir yanındaki toplumsal hareketler, dernekler, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarına ulaştı. Zapatistaların Meksika gençliği ve ABD’de yaşayan Meksikalı göçmenler arasında da hatırı sayılır bir etkisi ortaya çıkıyordu. Sivil toplum kuruluşlarının bir kısmı silahlı bir hareket olmaları nedeniyle Zapatistaları desteklemezken, silahtan ziyade söze, felsefeye, başka bir dünyanın mümkünlüğüne ve insan haklarına yaptığı vurgu, oldukça ilgiyle karşılanıyordu. Ancak 1997 yılında Chiapas dışındaki Zapatista destekçilerinin kurduğu Zapatista Ulusal Kurtuluş Cephesi girişimi önemli bir etkiye sahip olmayacaktı. Dan La Botz, bunun nedenini şu şekilde açıklıyordu: “Bu yıllarda Meksika’da yaşarken, Mexico City ve Tijuana’daki 1997’de kurulan ulusal örgüt Zapatista Ulusal Kurtuluş Cephesi mitinglerine katıldım. Bununla birlikte Zapatistler, yani çeşitli sol örgütler ve hareketlerin koalisyonu olacak gerçek bir cephe oluşturmaya ilgi göstermiyor gibiydiler. EZLN liderleri, çok sayıda toplumsal hareket, işçi sendikaları ve sol siyasal partinin bulunduğu bir ülkede koalisyon inşasının ver ve allarını zor buldular. EZLN’nin yarattıkları sözüm ona cepheye egemen olma ısrarı hiçbir zaman büyümemesi, popüler olamaması ve genel olarak Meksika toplumuna etki edememesi anlamına geldi.”[15]

EZLN’nin Meksika’da seçime giren partilerin ve sendikaların tamamına karşı gösterdiği güvensizlik ve hiçbir şekilde seçimlerde herhangi bir siyasi partiye angaje olmaması, örgütün pratiğinin büyük ölçüde Chiapas ile sınırlı kalmasına yol açıyordu. Zapatistalar bu dönemde henüz bir inşa döneminde olduklarından ve halen ordunun tacizleriyle uğraştıklarından, enerjisinin büyük kısmını da bu faaliyetlere harcıyordu. Öte yandan Chiapas’ta kurdukları özerk/otonom “salyangoz”lar, “iyi yönetim komiteleri”nde insanların kendi yaşamlarını ilgilendiren bütün kararları kolektif biçimde aldığı, kimsenin kimseyi temsil etmediği, Maya felsefesi çerçevesinde doğayla uyumlu bir dünya inşa ediliyordu.

2000 yılı seçimleri ise hem Meksika hem Zapatistalar açısından önemli bir değişime neden olacaktı. Ülkeyi 70 yıldır yöneten sağcı PRI seçimleri kaybetti ve başkanlığa ılımlı bir liberal olarak bilinen Vicente Fox geldi. EZLN seçimler öncesinde yayınladığı açıklamalarda kesinlikle hiçbir partiyi desteklemediğini, oy verme üzerinden işleyen bir yönetim biçimine tamamen karşı olduğunu duyurdu. Ancak kuşkusuz Fox’un gelmesi, Zapatistalara yönelen devlet şiddetinin büyük oranda azalması anlamına da geliyordu. EZLN, siyasal zemindeki bu kaymadan da güç alarak başkent Mexico City’ye barışçıl bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Zapatistalar Meksika Meclisi’nde konuşarak 1994 yılında yaptıkları ateşkes antlaşmasının hükümlerinin eksiksiz uygulanmasını talep eden bir konuşma yaptılar. Zapatistaların başkente gelmeleri belirli bir heyecan yarattıysa da meclisten antlaşmanın uygulanması yönünde bir irade çıkmayacaktı.

2000-2005 yılları arasında Meksika hükümetinin temel derdi artık Zapatistalar değildi. Ülkenin pek çok eyaletinde uyuşturucu kartellerinin yarattığı terör atmosferi, hükümetin dikkatini daha çok buraya yöneltmesine yol açıyordu. Uyuşturucu kartellerinin hükümet ve devlet içindeki pek çok kişiyle ortak çalışması, yer yer çatışmaların ve cinayetlerin devlet kadrolarına sıçramasına da yol açıyordu. Zapatistalar bu yılları yine propaganda faaliyetleri ve kendi “salyangoz”larını inşa etmekle geçirdiler. Zapatistalar ilkesel olarak devletten hiçbir şey istemiyorlardı, kendi aşırı sınırlı kaynaklarıyla kendi okullarını, sağlık ocaklarını, fırınlarını ve demokrasilerini inşa ediyorlardı.

28 Haziran 2005’te yayınlanan “Altıncı Deklarasyon”, Zapatistaların politikasında köklü bir değişimi işaret etmesi açısından önemliydi. Deklarasyonda, artık sadece Chiapas’ta yaşayan Maya halkının talepleri değil, Meksika’nın ve dünyanın bütün ezilenlerinin taleplerinin dillendirildiği görülüyordu. Deklarasyonda dünyayı değiştirmek üzere eyleme geçen bütün toplumsal hareketlere selam yollanıyor, Küba, Bolivya ve Ekvador hükümetlerine maddi-manevi her türlü yardımda bulunma çağrısında bulunuluyordu. Altıncı Deklarasyon’un en önemli duyurusu ise 2006 yılında yapılacak seçimlerde Zapatistaların yine hiçbir siyasi partiyi desteklemeyeceği ancak bunun yerine bütün Meksika’yı gezecek bir “Öteki Kampanya”yı başlatacağıydı.

1 Ocak 2006-2016: Öteki Kampanya’dan bugüne

Subcomandante Insurgente Marcos

Otra Campaña (Öteki kampanya), EZLN’nin 2006 yılında yapılacak başkanlık seçimlerine verdiği etik-politik bir yanıttı. EZLN, herhangi bir aday göstermeyeceğini ve solcu aday Andrés Manuel López Obrador da dahil olmak üzere hiçbir adayı desteklemeyeceğini, Meksika’da gerçek bir demokrasinin kurulması adına doğrudan halkı muhatap alacağını açıkladı. Zapatistalar “temsil”in her türüne karşıydılar, herkesin sadece kendini temsil ettiği bir yatay örgütlenme anlayışları gereği, her türden “oy verme” faaliyetine de. Subcomandante Marcos seçim öncesinde sol aday Obrador’a da sert eleştiriler yöneltiyor, “Obrador solu temsil etmiyor, Obrador’un yapmak istediği tıpkı Lula gibi büyük sermayenin, ABD dışişleri bakanlığının, Gringoların desteğini alan bir projedir”[16] ve “EZLN tüm politikacıların sınıf düşmanıdır”[17] sözlerini sarf ediyordu.

Ülkenin en güneyinden yola çıkan Öteki Kampanya, Meksika’nın bütün şehirlerini sırayla gezerek burada açık alan mitingleri ve yürüyüşler örgütledi. Her şehirde kalabalık kitleler tarafından karşılanan EZLN’ye ülkede parlamenter demokrasi ve seçimlere karşı olan pek çok sol toplumsal hareket ve parti de destek veriyordu. Öte yandan ise Meksika siyaseti en hararetli günlerini yaşıyordu. Sol adat Obrador’un mitingleri on binlerce kişinin katıldığı gövde gösterilerine dönüşüyor, Obrador sosyalist dozu yüksek bir popülist söylemle yoksullara ve işçilere dönük güçlü bir alternatif haline geliyordu. Tam bu sırada bir kriz patlayacaktı. İktidardaki PAN partisi ve başkan Vicente Fox’un seçim günü bir yolsuzluk yapmaya çalıştığının ortaya çıkması, milyonlarca Meksikalının sokağa çıkmasına yol açacaktı.[18]Kitleler kamu binalarını, hükümet bürolarını ve anayolları işgal ettiler. “Oy hakkı” temelinde başlayan kitlesel protestolara EZLN’yi Öteki Kampanya’da destekleyen sol hareketler ve partiler destek verirken, EZLN ise oy hakkının savunulması temelinde bir siyaseti ve protestolara katılmayı reddetti. Bu, EZLN açısından Meksika siyasetinin kritik bir zamanında kitleler nezdinde bir itibar kaybı anlamına da geliyordu.[19]

2006 Meksika açısından her anlamda çalkantılı bir yıl olacaktı. Seçimleri birkaç yüz oy farkla kaybettiği açıklanan sol aday Obrador, seçim sonuçlarını tanımayarak kendini devlet başkanı ilan edecek, yüz binlerce kişinin katıldığı mitinglerde “paralel hükümet” kurulduğu ve 20 Kasım’da göreve başlayacağı açıklanacaktı.[20] EZLN ise kitlelerin “oy hakkı” üzerinden gerçekleştirdiği isyana fiilen katılmayı reddederek, Meksika’daki siyasi krizde bir taraf olmaktan çıkacak ve Lacandon ormanlarına geri çekilecekti. Bununla birlikte seçim çatışmalarının Chiapas bölgesindeki Oaxaca’ya sıçraması EZLN’nin yeniden söz almasını zorunlu kıldı. 29 Ekim’de Meksika polisi kalabalık bir kuvvetle, sol siyasetin çok güçlü olduğu Oaxaca’daki halk meclisine saldırdı ve üç kişiyi öldürüp, yüzlerce kişiyi yaraladı. Obrador’un 20 Kasım’da faaliyetlerine başlayacağını ilan ettiği paralel hükümete destek veren Oaxaca halkının direnişine Zapatistalar da destek verdi, bütün anayollar, ara yollar ve gişeler işgal edildi. EZLN bir bildiri yayınlayarak “Biz, Zapatistalar, susmayacağız ve Oaxaca’daki kardeşlerimizin, kız kardeşlerimizin ve yoldaşlarımızın yardımına koşacağız (…) EZLN Altıncı Komite’nin aracılığı ile Öteki Kampanya’nın bütün örgütleri, grupları, kollektifleri ve bireyleriyle, 20 Kasım’da bütün ülkede genel grevi gerçekleştirmek üzere Meksika çapında ortak dayanışma eylemleri düzenlemek üzere bağlantı kurmaya başlamıştır” mesajını yayınladı.[21] Oaxaca’da 2007 yılı Ocak ayına kadar süren çatışmalarda Zapatistalar da vardı ancak ilkesel olarak silah kullanmıyorlardı. Nihayet Oaxaca’daki hareket bir tutuklama dalgasıyla geçici olarak bastırıldığında, EZLN yeniden Lacandon ormanlarına dönüyordu.

Başkent Mexico City’deki ve Oaxaca’daki halk isyanının bastırılması ve Obrador’un etkisini yitirmesi sonrasında, Meksika hükümeti bu sefer EZLN’ye dönük bir savaş hazırlığı sinyalleri vermeye başladı. EZLN buna bir bildiriyle karşılık vererek “EZLN bir ordudur. Kuşkusuz diğerlerinden çok farklı ama bir ordudur (…) oysa savaşın, tıpkı korku gibi, bir kokusu vardır ve biz topraklarımız üzerinde pis kokular almaya başladık” açıklamasında bulundu.[22]Hükümetin bu hazırlığı, büyük ölçüde, ülkede uyuşturucu kartellerinin tırmandırdığı şiddet ve yeni bir halk isyanıyla karşılaşmaktan duyulan korku nedeniyle hayata geçmeyecekti.

Zapatistalar, böylece, 2008-2016 yılları arasındaki süreyi, komünler inşa etmekle, milis kuvvetlerini güçlendirmekle; bir yandan da dünyadaki bütün toplumsal hareketlere dönük destek mesajları yayınlayarak, çok-uluslu etkinlikler düzenlemekle geçirdiler. Bu süreçte hem ülke hem de dünya gündemine ilişkin pek çok dayanışma mesajı yayınladılar, forumlara katıldılar ve deneyimlerini aktardılar. Bu dönemde gerçekleştirilen etkinliklerden en önemlisi “Zapatista Halkıyla Dünya Halklarının Karşılaşması” adını verdikleri bir dizi uluslararası forumdu.

Üçüncü Bölüm: Zapatistaların etik-politikası[23]

“Sözümüz silahımızdır”: Zapatistaların kavramları

Zapatistalar, fiilen gerçekleştirdikleri bir silahlı devrimden daha çok güçlü etik-politik retorikleriyle bilinmektedir. Aslen bir köylü ve yerli hareketi olmakla birlikte, internet ve iletişim teknolojilerini sadece örgütsel kararlarını ve düşüncelerini açıklamak için kullanmakla kalmamakta, komünal yaşamın işleyişinin asli bir unsuru haline getirmektedirler. Bu anlamda iletişim, geleneksel hiyerarşik, dikey örgütlenme tarzına karşı yatay örgütlenme tarzının merkezindedir. Temas etmek, karşılaşmak, söz söylemek ve dinlemek, Zapatistaların kavramsal dağarcığını anlamak açısından kritik önemdedir. Özellikle Subcomandante Marcos’un yazılarındaki ironi dikkat çekmektedir. Giderek Zapatistaların metinlerinde “ironinin kendisi bir siyasal stratejiye dönüşmüştür”.[24]

Zapatistaların ilk vurgusu yöneten-yöneten, temsil edilen-temsilci gibi ayrımların ortadan kaldırılması ve siyasal söz sözleme ve katılım kanallarının her anlamda ve herkese açık olmasıdır. “İtaat ederek yönetmek” kavramsallaştırması, geleneksel örgüt hiyerarşisini tersyüz etme amacını taşımaktadır. EZLN içinde liderlik konumları sürekli el değiştirir ve sürekli yöneticilik diye bir şey yoktur. Bu anlamda herkesin yöneten ve herkesin yönetilen olduğu bir ilişki biçimiyle bir iktidar boşluğu yaratılmış olur.

“Subcomandante” sıfatı da bu türden bir kavramdır. Komutan rütbesini, onu pratik olarak icra edemeyecek olan Emiliano Zapata’ya vermek ve diğer kişileri “komutan yardımcısı” olarak adlandırmak, aslında kimsenin belirli bir komutanın emrinde olmadığı ve herkesin aynı kolektivitenin hizmetinde olduğu anlamına gelmektedir.

Zapatistaların en popüler simgesi haline gelen “kar maskesi” ise öncelikle gerilla faaliyeti yürütmenin bir zorunluluğudur ancak Zapatistalar buradan güçlü bir simge yaratmayı başarmışlardır. Marcos buna ilişkin, Ignacio Ramonet ile gerçekleştirdiği bir söyleşide “Biliyorsunuz, yüzümüze maske geçirmeye karar verdik, çünkü daha önceleri kimse bizi görmüyordu. Yerliler ‘görünmez’ ve ‘yok’ durumdaydılar. Paradoksal bir biçimde, yüzümüze maske geçirdikten sonra bizi gördüler ve görünür hale geldik” sözlerini sarf edecekti. Burada yine Subcomandante Marcos’un gerçek kimliğine ilişkin tartışmalarda verdiği tarihi cevap hatırlanabilir: “Marcos, San Fransisco’da bir eşcinsel, Güney Afrika’da bir zenci, San Ysidro’da bir Chicano, İspanya’da bir anarşist, İsrail’de bir Filistinli, San Cristobal sokaklarında bir Maya yerlisi, Mexico City’nin Teneke Mahallesi Neza’da bir çete mensubu, folk müziğinin kalesi Ulusal Üniversite’de bir rocker, Almanya’da bir yahudi, savunma bakanlığı’nda bir uzlaştırıcı, soğuk savaş sonrası çağda bir komünist, ne galerisi, ne müşterisi olan bir sanatçı… Bosna’da bir barışçı, Meksika’nın herhangi bir kentinde bir ev kadını, grev yapmaya asla yeltenmeyen sendika CTM’de grevci, başkaları için kitap yazan bir gazeteci, gece saat 10’da metroda yalnız başına bir kadın, topraksız bir köylü, işsiz bir işçi, mutsuz bir öğrenci, serbest piyasacılar arasında bir muhalif, ne kitabı, ne okuyucusu olan bir yazar ve tabii Güneydoğu Meksika Dağlarında bir Zapatacı… Marcos, sömürülmüş, dışlanmış, ezilmiş ama karşı koyan ve ‘yeter’ diyen tüm azınlıklardır. O, artık sesini çıkarmaya hazırlanan ve tüm çoğunlukların susup dinleyeceği her azınlıktır. O, kendini anlatmanın bir yolunu arayan müsamaha gösterilmemiş her topluluktur. O, güçlülerin vicdanını ve gücünü rahatsız eden her şeydir.”

Bununla bağlantılı olarak Zapatistalar’ın “ayna” metaforu da EZLN’nin bir öncü değil, ezilenlerin mücadelesini yansıtan bir araçtan başka bir şey olmadığını açıklamak üzere kullanılmaktadır. Yine Marcos’un 2008 yılındaki bir açıklamasına bu metafora şu şekilde değinilir: “Biz bir aynayız. burada, görmek ve görülmek için, bizi görmeniz, kendinizi görmeniz ve ötekinin kendisini bizim görüntümüzde görmesi için biz buradayız. Buradayız ve biz bir aynayız. Gerçek değil, yalnızca bir yansıma. Işık değil, yalnızca yansıyan ışık. Yol değil, yalnızca birkaç adım. Rehber değil, bizi sabaha çıkaracak sayısız yollardan biri.[25]Yine “ayna” kavramına Raul Zibechi şu şekilde yaklaşmaktadır: “Topluluklar ikili aynalardır: İçinde kendimize bakabileceğimiz ve onları görebileceğimiz. Ancak kendimizi onları görürken görebileceğimiz ayna, biri ya da diğeri değil, ikisi birdendir. Bu geliş gidişte, aynı çatı altında, aynı koşullarda birlikte çalışmayı, uyumayı, aynı tuvaleti kullanmayı, aynı çamura basmayı ve aynı yağmurda ıslanmayı öğreniyoruz.”[26]

Zapatistalar, inşa ettikleri Komünlere Caracol (Salyangoz) adını vermektedir.Caracol/Salyangozlar, Meksika yerli kültüründe “kalbe ve bilgiye açılan yolu, kalbin ve aklın dünyayı sırtlanmasını” temsil eden bu kavram aynı zamanda Meksika yerlilerinin “hayat” anlamında kullandıkları ilk kelime olma özelliğini de taşımaktadır. Salyangozun kabuğunun sarmallığı, helezonik yapısı ise Zapatistaların eylemlilik biçimine işaret etmektedir: Dönen, genişleyen ve yayılan fakat asla fasit daireler şekline bürünüp kendi içine hapsolmayan, dâhili ya da harici sınırları olmayan ve sürekli evirilen bir eylemlilik biçimine.[27] Yine Subcomandante Marcos’un “Mücadele bir çember gibidir, her noktasından başlar ama asla bitmez” sözü bu eylemlilik biçimini yansıtmaktadır.[28]

“İtaat ederek yönetmek”:  Zapatistalarda temsil ve katılım

Sis ormanın yüzüne çektiği maske. O, zulme uğrayan çocuklarını böyle gizliyor. Sisten çıkıyor ve sise dönüyorlar. Chiapas yerlileri heybetli elbiseler giyiyor, süzülerek yol alıyor, susuyor ya da usul usul konuşuyorlar. Hizmetkarlığa mahkum bu prensler, ilk oldular ve artık sonlar. Topraklarından ve tarih kitaplarından dışarı atıldılar, siste ve sırda sığınak buldular. Oradan maskeleriyle çıktılar; kendilerini aşağılayan iktidarın maskesini indirmek için…

Eduardo Galeano, Tepetaklak: Tersine Dünya Okulu[29]

Zapatistalar, her biri 80 köyü bünyesinde toplayan 38 özerk belediye olarak örgütlenmişlerdir. Bu özerk belediyeler de birer koordinasyon merkezi olarak faaliyet gösteren “Salyangoz”lara bağlıdır. Burada “bağlılık” bizim kamu yönetimimizdeki gibi yasal olarak hiyerarşik bir ilişkiye denk düşmemektedir. Bütün bu sistemin en tepesinde ise “İyi Yönetim Konseyi” bulunmaktadır. Ancak hiyerarşik ilişkileri tersine çeviren ve tabandan işleyen bir katılımcı sistemde, aslında “İyi Yönetim Konseyi” tepede değil en alttadır. Kararlar bireylerden başlayarak en alttan doğru alınır, İyi Yönetim Konseyi sadece tavsiye kararı almaya ve taban düzeyinde çözülemeyen anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulmasına yetkilidir.[30] Bununla birlikte bu birimlerde sorumluluk üstlenmek demek “itaat ederek yönetmek” demektir. Sorumluluk üstlenenler karar almazlar, karar alınmasına herkes gibi katkıda bulunur ve kararları uygularlar. Ayrıca rotasyon sistemiyle herkes her görevde dönüşümlü biçimde sorumluluk üstlenmek zorundadır. Böylece gücün tek bir merkezde, kişide ya da bir grupta toplanmasının önüne geçilmektedir. Sorumluluk alacak kişiler, ilgili bölgedeki 12 yaşından büyük herkesin katıldığı forumlarda seçilirler. Yine bu seçilme, oylama yoluyla değil, kişiler üzerinde herkesin uzlaşması yoluyla gerçekleştirilir.

Zapatista komünlerinde herkes hem kendisi, hem ailesi hem de ait olduğu komünün ihtiyaçlarının karşılanması için çalışır. Bütün ekonomi kooperatifler üzerinden örgütlenmiştir. Kooperatiflerin ürünleri “Zapatista dükkanları”nda sergilenir, büyük ölçüde takas yoluyla bölüşülür. Zapatistalar ilkesel olarak merkezi ya da bölgesel hükümetlerden kesinlikle ödenek almamaktadırlar. Ancak dışarıdan gönüllülerin bireysel gönüllü desteklerini kabul etmektedirler. Kuşkusuz bu türden bir ödenek yokluğu, eğitim[31] ve sağlık gibi temel hizmetlerin örgütlenmesinde belirli zorluklar doğurmaktadır.[32]

Metin Yeğin’in Zapatistalar’a ilişkin şu sözleri komünlerin işleyişini çok güzel anlatmaktadır: “Zapatistalar Mayaların salyangozlarından yararlandı. Salyangoz-Caracoles, Maya efsanelerinde hayatı ifade eder. Kalbe, bilgiye ve akla açılan yolu anlatır. Aman dikkat burada kalp çok önemli. Onsuz bir bilgi ve akıl hiçbir şey. Salyangoz horizantaldir. Birbirini kesmez. Hiyerarşik olmayanı, yan yana olanları, anlatır. Zapatista örgütlenmesinin ve Zapatistaların iyi yönetimlerinin, belediyelerinin simgesidir. ‘İyi belediyeler’ (Caracoles y las Juntas de Buen Gobierno-JBG) egemenlerin yasalarıyla ve yerel yönetim seçimleriyle değil, 2003 yılında halkın uzun tartışmalarıyla kuruldu. Bu yüzden yöneticiler (!) para almaz ve her an geri çağırılabilirler. Temel ilke, herkesin kararlara katılması ve sorumluluğu üstlenmesidir. Üretim de, eğitim de, sağlık da salyangoz örgütlenmesiyle gerçekleşir.”[33]

Zapatistalarda “yönetim”, her türden hiyerarşi ve merkezileşmeyi sürekli engelleyen bir dizi pratik üzerinden işlemektedir. Hayatın her alanına ilişkin kararlarda komünlerdeki herkesin katılımı esastır. Kimse başkasına kendisini temsil etme yetkisi veremez, kimse bir başkası adına konuşamaz. Karar alma süreçleri herkesin üzerinde uzlaşmasına kadar sayısız toplantı, tartışma ve müzakereyle yürür. Bu anlamda modern hayatın “hız”ından çok daha yavaş bir karar alma süreci söz konusudur. Zapatistalara göre bu yavaşlık, yerli halkların yaşam felsefeleri çerçevesinde birbirleriyle ve doğayla kurdukları ilişkiye de uyumludur.

“Demokrasi! Özgürlük! Adalet!”: EZLN’nin siyaseti ve felsefesi

Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun (EZLN) kurucu kadrosu, Maocu-Guevaracı bir gerilla grubuydu. Bu grup, Latin Amerika tarihindeki gerilla mücadelesi deneyimlerinden hareketle, öncü gerilla birliklerinin sistemi sürekli yıpratarak, halka sistemin kırılganlığını göstermek, ardından belirli bir örgütlenme üzerinden silahlı mücadeleyi sürdürerek iktidarı ele geçirmeye odaklanıyordu. 1970’li yılların sonunda Meksika’daki gerilla gruplarının büyük ölçüde devlet tarafından imha edilmesi sonrasında ülkenin güneyindeki Lacandon Ormanları’na kaçan bu gerilla grubunun dünya görüşü, felsefesi ve devrimci mücadele stratejisi Maya halkının değerleri ve felsefesiyle melezlenecektir.

Bununla birlikte Zapatista felsefesi, Haiti Köle İsyanı, Rus Narodnikler, Meksikalı köylü isyanları, Leninizm, Troçkizm, Maoculuk, Küba Devrimi, Nikaragualı Sandinistler, Romantizm, Varoluşçuluk, Gramsci ve sayısız modern düşünür ve hareketten etkilenmiştir denebilir. EZLN’nin ayırt edici özelliği, bu modern düşünce ve deneyimleri, Maya yerli felsefesiyle harmanlayabilmiş olmalarından gelmektedir. Zapatistalar geleneksel devrimci stratejilerden yararlanmış olmakla birlikte, kendi zaman ve mekanlarına uygun yeni bir strateji geliştirmişlerdir.

Bu anlamda silahlı devrim, sadece devrimci sözü görünür ve yaygın kılmak adına alınan geçici bir karar gibi gözükmektedir. Subcomandante Marcos’un şu açıklaması da bunu teyit etmektedir: “Eğer ülke için bir neoliberal öneri varsa, bunu elemeye çalışmamalı, bununla yüzleşmeliyiz. Bir Troçkist öneri, bir Maocu öneri, bir anarşist öneri ya da Gueveracıların, Castrocuların, varoluşçuların veya düşünebileceğiniz herhangi bir ‘ist’in önerisi varsa bu elenmemeli. Şu anda olduğu gibi dar gruplar arasında tartışılmamalı. Ülkenin kalanı seyirci olmamalı. Tüm insanlar hangi öneriyi kabul edeceklerine karar vermeli, yani insanları düşüncenizin doğru olduğuna ikna etmeniz gerekli. Bu, devrim, devrimci sınıfın hangisi olduğu ve devrimci örgütün ne olduğu gibi kavramları radikal bir biçimde değiştirecek. Artık sorun diğer projelere karşı savaşmak değil fakat insanları ikna etmek olacak. Bu nedenle Zapatist devrim iktidarın ele geçirilmesini ve homojen ideolojik devrim kavramını önermiyor. Biz diyoruz ki, evet bu ülkenin nasıl olması gerektiğine ilişkin bizim de düşüncelerimiz var, fakat bunu konuşmadan önce eksik olan bir şeyler var. Hükümetin mantığını taklit edemeyiz. Onların ülkeye dair Federal Ordunun silahlarıyla dayattıkları bir vizyonları var. Biz bu mantığı tersine çevirip, şimdi de Zapatist vizyonun Zapatist ordunun silahlarıyla dayatılacağını söyleyemeyiz.”[34]

Öte yandan Zapatista siyaseti ve felsefesinden bahsetmek, Mayaların geleneksel karar alma, uygulama ve harekete geçme mekanizmalarının günümüz koşulları dahilinde doğrudan uygulanması da demektir. Mayaların “iktidarsızlık” vizyonu, yani gücün belirli merkez ya da merkezlerde birikmesinin önüne geçmek için sürekli yeni ilişki biçimleri icat etme gelenekleri, Zapatistaların politik faaliyetlerinde yansımasını bulmaktadır. Yine her bir bireyin evrenin parçası olduğundan hareketle, karar alma süreçlerinde çoğunluk esasının değil, herkesin tek tek onayının aranması da bu yansımalardan biridir. Her bir düşüncenin evrenin bir parçası olması ve bir düşüncenin bile yok sayılmasının evrene zarar vereceği bir felsefeden hareketle, Zapatistalar, en ufak bir karar için bile gerekirse aylar boyunca tartışabilmektedir. Yine bu nedenle Zapatistalar, Meksika’nın bayrağı, milli marşı ve ulusal sembolleri gibi bir şekilde halkın ortak duyusuna dahil olmuş simgeleri de sahiplenmekte ancak bunu milliyetçi bir yaklaşımla değil, halkın inandığı değerlerin başka biçimler ve içeriklerle donatılarak sahiplenilmesi olarak hayata geçirmektedir.

“Doğrudan demokrasi, rızanın örgütlenmesi ve sözcüğün sözlük anlamıyla yerlilik. EZLN pratiği, halkın kendisini ilgilendiren tüm sorunlarını tartışıp, çözümler üretebileceğine, söz ve karar hakkına inanan, dayatma ve kitlelerin manipülasyonuna değil rıza ve onayına dayanan, o topraklardan nasıl bir yeni dünya yeşerebileceğini hesaba katan ve geleneğin önemini kavrayan yerli bir anlayışın sonucu.”[35] Bu sözler, Zapatistaların yerel ile evrenseli, örgütlülük ile özgürlüğü ve geleneklere saygı ile güncelliği nasıl bir araya getirdiklerini anlamak açısından önemlidir.

Nihayet Zapatistaların siyaseti ve felsefesi, pek çok özgün tarihsel deneyimden, kadim felsefelerden ve modern siyasal düşünceden aynı anda beslenmekle birlikte bunları belirli bir zaman ve mekan dahilinde kendine has biçimde sürekli yeniden yorumlayarak ilerleyen bir nitelik arz etmektedir. Subcomandante Marcos’un “yürürken öğreniyoruz” dediği şey de buna denk düşmektedir. Son olarak Wallerstein’ın da dediği gibi: “Zapatista isyanı bir başarı mıydı? Bunun cevabı da, doğru mudur bilinmez, anlatılagelmiş bir hikayede saklı: Zhou En-Lai’a (Çin Halk Cumhuriyeti eski başbakanı (1898-1976) ‘Fransız Devrimi hakkında ne düşünüyorsunuz?’ diye sorarlar, o da ‘Bir şeyler söylemek için çok erken’ cevabını verir.”[36]



Kaynakça

Kitaplar;

Hardt, Michael / Negri, Antonio (2004) Çokluk, Çev. Barış Yıldırım, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1.Basım.

Khasnabish, Alex (2010) “Zapatistalar (Yerelden Küresele Ulaşan İsyan)”, çev. Nilgün Güngör, Abis Yayıncılık, Ankara, 1. Basım.

Marcos, Subcomandante (1996) “Ya Basta! Artık Yeter! İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos Zapatist Ulusal Kurtuluş Ordusu”, çev. Pınar Selek, Belge Yayınları, İstanbul, 1. Basım.

Ramirez, Gloria Munoz (2005) “Ateş ve Söz (20. ve 10. Yılında Ezln)”, çev. İlker özünlü, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1. Basım.

Romero, Raul (2014) “EZLN Tarihine Bir Bakış”, Monthly Review Türkçe, 35. Sayı, Ocak 2014.

Yeğin, Metin (2000) “Marcos’la On Gün”, Su Yayınları, İstanbul, 1. Basım.

Makaleler;

Arslan, Feza; “Yürekteki Rüzgâr: Zapata’nın Çocukları”; Mürekkep, 7. Sayı, Güz 1997.

Chomsky, Noam; “Zapatista Ayaklanması”, Birikim, 75. Sayı, Temmuz 1995.

Çağdaş, Eylem; “Kendi Tarihini Yazan Bir Halk: Zapatistalar”; 4 Nisan 2009; http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=2555.

Davies, Jessica; “Zapatista topluluklarının ‘otonom sağlık sistemi’: ‘Sağlığı planlayamazsınız, bir nehri de öyle’”, 29 Temmuz 2010;http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=3518.

Gökmen, Özgür; “Tarih Zapatistalar ile Sürüyor”, Birikim, 75. Sayı, Temmuz 1995.

La Botz, Dan; “Chiapas Ayaklanması’nın Yirminci Yılında Zapatistler, Siyasetleri ve Etkileri”, 7 Şubat 2014; http://www.toplumsol.org/chiapas-ayaklanmasinin-yirminci-yilinda-zapatistler-siyasetleri-ve-etkileri-dan-la-botz-baslangic/.

Wallerstein, Immanuel; “Zapatistalar Neyi Başarabildi?”, 10 Ocak 2008; http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=1493.

Zibechi, Raúl, “Özerk Zapatista eğitimi: Aşağıdan küçük okullar”, 17 Eylül 2013;http://www.sendika.org/2013/09/ozerk-zapatista-egitimi-asagidan-kucuk-okullar-raul-zibechi/.



[1] SCI Marcos (2002) “Rendirse no existe en lengua verdadera”. En Relatos del Viejo Antonio. México: Centro de Información y Análisis de Chiapas, s. 25-26 (“Giving up does not exist in the true language.” In Tales of Old Antonio.)’dan aktaran Raul Romero, Bkz. “EZLN tarihine bir bakış (2. Bölüm): Bin yıllık direniş”, http://www.sendika.org/2013/12/ezln-tarihine-bir-bakis-2-bolum-bin-yillik-direnis-raul-romero/.

[2] “Fukuyama’ya göre, “dünyada son birkaç yılda bir hükümet sistemi olarak liberal demokrasinin meşrûiyetine dair bir konsensus oluşmuştu,” ve bu hükümet sistemi “‘insanoğlunun ideolojik evriminin sonunu’ ve ‘hükümetin nihai biçimini teşkil edebilirdi’” (Fukuyama, 1992: xi). Sovyetler Birliği yıkılmış, komünizm iflas etmişti. 20. yüzyılın totaliter güçleri, ABD ve müttefiklerince mutlak bir mağlubiyete uğratılmışlardı. Dünyada yaşananlar, “Batı’nın zaferi”ne işaret ediyordu. Liberal demokrasiye meydan okuyabilecek hiçbir tatminkâr alternatif yoktu. İktisadî ve siyasal liberalizm birleşmiş, iktidara yerleşmişti. Ya da er geç yerleşecekti. Teslim olmalıydık. Yapılacak hiçbir şey kalmamıştı. Tarihin sonu gelmişti; kazanmışlardı (…) 1 Ocak 1994’te NAFTA’nın yürürlüğe girdiği gün Meksika’nın Chiapas eyaletinde Zapatistalar, hem tarihin sürdüğünü, hem de modernizmin hâlâ önemli olduğunu kanıtlar bir şekilde, kendi tarihlerini yazmaya muktedir olduklarını göstermek ve yaşadıkları dünyayı kendilerinin kılmak için ayaklandılar.” Bkz. Gökmen, Özgür; “Tarih Zapatistalar ile Sürüyor”, Birikim, 75. Sayı, Temmuz 1995.

[3] Bkz. Romero, Raul (2014) “EZLN Tarihine Bir Bakış”, Monthly Review Türkçe, 35. Sayı, Ocak 2014.

[4] Bkz. Romero, Raul (2014) “EZLN Tarihine Bir Bakış”, Monthly Review Türkçe, 35. Sayı, Ocak 2014.

[5] Bu değerlendirme Kudüs TV’nin Dünya Nöbeti programına konuk olan Metin yeğin tarafından yapılmıştır; Programın tamamı için Bkz. http://kudustv.com/latin-amerika-ve-zapatista-hareketi–1960.html.

[6] Bkz. Romero, Raul (2014) “EZLN Tarihine Bir Bakış”, Monthly Review Türkçe, 35. Sayı, Ocak 2014.

[7] Bkz. Bkz. Romero, Raul (2014) “EZLN Tarihine Bir Bakış”, Monthly Review Türkçe, 35. Sayı, Ocak 2014.

[8] Bkz. Romero, Raul (2014) “EZLN Tarihine Bir Bakış”, Monthly Review Türkçe, 35. Sayı, Ocak 2014.

[9] A.g.e.

[10] Filozof Enrique Dussel, kurtuluş teologlarının üç neslinden bahsetmektedir: İlki, sömürgeci dönem süresince İspanyol tahtına dönük bir eleştiriye girişen ve yerlilerin yanında saf tutan nesildir. Fray Antonio de Montesinos, Fray Domingo de Vico ve Fray Bartolomé de las Casas gibi belirli figürler ön plana çıkmıştır. İkinci nesil, José María Morelos y Pavón, Miguel Hidalgo y Costilla ve Fray Servando Teresa de Mier tarafından temsil edilmektedir; bu figürler Meksika’nın özgür ve bağımsız bir ulus olmasını sağlayan mücadelenin başını çekmiştir. Üçüncü nesil, 20. yüzyılın ikinci yarısında sahneye çıkmıştır ve Medellín Konferansı sonrasında sesleri duyulur hale gelmiştir. Bu nesilde öne çıkan figürlerden bazıları, Gustavo Gutiérrez (Peru), Leonardo Boff (Brezilya), Camilo Torres (Kolombiya), Ernesto Cardenal (Nikaragua), Jean-Bertrand Aristide (Haiti), Fernando Lugo (Paraguay), Oscar Arnulfo Romero (Salvador), Sergio Méndez Arceo ve Samuel Ruíz García’dır (Meksika). Bkz. Romero, Raul (2014) “EZLN Tarihine Bir Bakış”, Monthly Review Türkçe, 35. Sayı, Ocak 2014.

[11] Bkz. Romero, Raul (2014) “EZLN Tarihine Bir Bakış”, Monthly Review Türkçe, 35. Sayı, Ocak 2014.

[12] Bkz. Romero, Raul (2014) “EZLN Tarihine Bir Bakış”, Monthly Review Türkçe, 35. Sayı, Ocak 2014.

[13] “EZLN tarihi” bölümünün tarihsel olayları için doğrudan alıntı yapılanlar dışında şu kaynaklardan yararlanılmıştır: Khasnabish, Alex (2010) “Zapatistalar (Yerelden Küresele Ulaşan İsyan)”, çev. Nilgün Güngör, Abis Yayıncılık, Ankara, 1. Basım; Marcos, Subcomandante (1996) “Ya Basta! Artık Yeter! İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos Zapatist Ulusal Kurtuluş Ordusu”, çev. Pınar Selek, Belge Yayınları, İstanbul, 1. Basım; Ramirez, Gloria Munoz (2005) “Ateş ve Söz (20. ve 10. Yılında Ezln)”, çev. İlker özünlü, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1. Basım.

[14] Bkz. Dan La Botz (2014) Chiapas Ayaklanması’nın Yirminci Yılında Zapatistler, Siyasetleri ve Etkileri, 7 Şubat 2014; http://www.toplumsol.org/chiapas-ayaklanmasinin-yirminci-yilinda-zapatistler-siyasetleri-ve-etkileri-dan-la-botz-baslangic/.

[15] Bkz. Dan La Botz (2014) Chiapas Ayaklanması’nın Yirminci Yılında Zapatistler, Siyasetleri ve Etkileri, 7 Şubat 2014;http://www.toplumsol.org/chiapas-ayaklanmasinin-yirminci-yilinda-zapatistler-siyasetleri-ve-etkileri-dan-la-botz-baslangic/.

[16] Bkz. Marcos: “Lopez Obrador Solu Temsil Etmiyor” haberi, 12 Mayıs 2006;http://latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=557.

[17] Bkz. Marcos’tan merkez-sola: “Tüm politikacılar sınıfının düşmanıyız” haberi, 7 Temmuz 2006; http://latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=625.

[18] Meksika 2006 seçimlerine ilişkin daha fazla bilgi için Bkz. ” Meksika seçimlerinde hile açığa çıktı, belirsizlik sürüyor” haberi; 6 Temmuz 2006; http://latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=624; ve 6 Temmuz-17 Eylül 2006 arası haberler;http://latinbilgi.net/index.php?eylem=arsiv&ulke_no=114&tur=haber&sayfa=7.

[19] Bkz. Dan La Botz (2014) Chiapas Ayaklanması’nın Yirminci Yılında Zapatistler, Siyasetleri ve Etkileri, 7 Şubat 2014; http://www.toplumsol.org/chiapas-ayaklanmasinin-yirminci-yilinda-zapatistler-siyasetleri-ve-etkileri-dan-la-botz-baslangic/.

[20] Bkz. Meksika’da ikili iktidara doğru: Obrador paralel hükümeti kurdu haberi; 17 Eylül 2006; http://latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=721.

[21] Bildirinin tamamı için Bkz. Oaxaca’da binlerce kişilik protesto, Zapatistalardan destek, İstanbul’da eylem haberi; 1 Kasım 2006; http://latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=796.

[22] Bkz. Zapatistalar: “Hava savaş kokuyor” haberi; 23 Aralık 2007;http://latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=1467.

[23] “Zapatistaların Etik Politikası” bölümü için doğrudan alıntı yapılanlar dışında şu kaynaklardan yararlanılmıştır: Khasnabish, Alex (2010) “Zapatistalar (Yerelden Küresele Ulaşan İsyan)”, çev. Nilgün Güngör, Abis Yayıncılık, Ankara, 1. Basım; Marcos, Subcomandante (1996) “Ya Basta! Artık Yeter! İsyancı Komutan Yardımcısı Marcos Zapatist Ulusal Kurtuluş Ordusu”, çev. Pınar Selek, Belge Yayınları, İstanbul, 1. Basım; Ramirez, Gloria Munoz (2005) “Ateş ve Söz (20. ve 10. Yılında Ezln)”, çev. İlker özünlü, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1. Basım.

[24] Bkz. Hardt, Michael / Negri, Antonio (2004) Çokluk, Çev. Barış Yıldırım, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1.Basım, s. 102; Ayrıca Marcos’un yazılarının derlendiği bir kitap için Bkz. Subcomandante Marcos (2001) Sözümüz Silahımızdır, çev. Ebru erek, Aynur Aslani Bakış Yayınları, 2001.

[25] Bildirinin tam metni için Bkz. Subcomandante Marcos, “Toprağın rengi”, 11 Temmuz 2008, https://eksisozluk.com/subcomandante-marcos–663353?focusto=26814854.

[26] Bkz. Raúl Zibechi, “Özerk Zapatista eğitimi: Aşağıdan küçük okullar”, 17 Eylül 2013;http://www.sendika.org/2013/09/ozerk-zapatista-egitimi-asagidan-kucuk-okullar-raul-zibechi/.

[27] Bkz. Davies, Jessica, “Zapatista topluluklarının ‘otonom sağlık sistemi’: ‘Sağlığı planlayamazsınız, bir nehri de öyle’”, 29 Temmuz 2010; http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=3518.

[28] Bkz. Subcomandante Marcos, “Mücadele bir çember gibidir, her noktasından başlar ama asla bitmez”, 28 Mart 2008, Indymedia,http://istanbul.indymedia.org/tr/news/2008/03/235299.php.

[29] Bkz. Galeano, Eduardo, “Tepetaklak: Tersine Dünya Okulu”, çev. Bülent Kale, Çitlembik Yayınları, 2004, 1. Basım.

[30] Bkz. Çağdaş, Eylem, “Aşağıdan Yukarıya Demokrasi”, 28 Mart 2009, Bianet,http://www.bianet.org/biamag/dunya/113447-zapatistalar-salyangozun-asagidan-yukariya-demokrasi-yuruyusu

[31] Zapatista eğitim sistemine ilişkin kısa bir değerlendirme için Bkz. Raúl Zibechi, “Özerk Zapatista eğitimi: Aşağıdan küçük okullar”, 17 Eylül 2013;http://www.sendika.org/2013/09/ozerk-zapatista-egitimi-asagidan-kucuk-okullar-raul-zibechi/.

[32] Zapatista sağlık sistemine ilişkin titiz bir gözlem için Bkz. Davies, Jessica; “Zapatista topluluklarının ‘otonom sağlık sistemi’: ‘Sağlığı planlayamazsınız, bir nehri de öyle’”, 29 Temmuz 2010; http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=3518.

[33] Bkz. Yeğin, Metin, “Yaşasın referandum, salyangozlar, Zapatistalar, Özgür Komün ve özgür olan her şey”, 5 Ağustos 2010, Günlük Gazetesi.

[34] Bkz. Komutan Yardımcısı Marcos’la Söyleşi, subTEX Dergisi, sayı 2, Eylül 1994,  http://www.utexas.edu/students/subtex/.web/‘ten alıntılayan Gökmen, Özgür; “Tarih Zapatistalar ile Sürüyor”, Birikim, 75. Sayı, Temmuz 1995.

[35] Bkz. Gökmen, Özgür; “Tarih Zapatistalar ile Sürüyor”, Birikim, 75. Sayı, Temmuz 1995.

[36] Bkz. Wallerstein, Immanuel; “Zapatistalar Neyi Başarabildi?”, 10 Ocak 2008; http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=1493.




Önceki Haber
Bahar müjdelendi: Üçüncü cemre de düştü
Sonraki Haber
YAŞAM EYLEMİ | Eskisi gitsin, yenisi gelsin