Ana SayfaGüncel‘Açlık grevi bitti ama kötü koşullar hala devam ediyor’

‘Açlık grevi bitti ama kötü koşullar hala devam ediyor’

HABER MERKEZİ – İHD, TİHV, ÖHP ve ÇHD, 64’üncü gününde sonlandırılan açlık grevlerine ilişkin ortak açıklama yaptı. İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan açlık grevlerinin son ermesine rağmen cezaevlerinde kötü koşulların devam ettiğine dikkat çekti.

İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), 64 gün süren süresiz dönüşümsüz açlık grevlerinin sonlandırılmasının ardından cezaevlerindeki hak ihlallerine dikkat çekmek için ortak açıklama yaptı.

İHD genel merkez binasında yapılan açıklamaya, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, THİV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı ve ÇHD avukatı Murat Yıldız katıldı.

Ortak açıklamayı yapan İHD Eş Genel Başkanı Türkdoğan, dün itibarıyla açlık grevlerinin sona erdiğini hatırlatarak, süresiz dönüşümsüz açlık grevine neden olan koşulların cezaevlerinde devam ettiğini belirtti.

Açlık grevcilerinin taleplerinin “hapishanelerdeki baskıların son bulması, gözaltı ve tutuklama operasyonlarının son verilmesi ve PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması” olduğunun altını çizen Türkdoğan, şunları söyledi:

Biz bu talepler konusunda hemfikirdik. Hapishaneler söz konusu olduğunda hepimizin çok duyarlı olması gerekiyor. Türkiye’de herkes çok rahatlıkla terörle suçlanabiliyor. Bu nedenle Türkiye’deki herkesin bir gün hapishaneye uğrama ihtimali olduğunu biliyoruz.

‘Açlık grevleri bitti ama kötü koşullar devam ediyor’

Açlık grevlerine karşı iktidarın vurdumduymaz bir tavır takındığını kaydeden Türkdoğan, “Süresiz dönüşümsüz açlık grevleri bitebilir ama kötü koşullar hala devam ediyor” dedi.

Kendi tahminlerince Türkiye cezaevlerinde 210 bin civarında mahpus olduğunu söyleyen İHD Eş Genel Başkanı, “Bu doluluğun kendisi bile başlı başına bir ihlal. İnsanlar uyumak için sıra bekliyor. 8 kişilik odalarda 22 kişi kalıyor” diye konuştu.

‘İşkence ve kötü muamele yaygınlaşarak sürüyor’

OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleriyle birçok hak da kısıtlamaya gidildiğinin, bazı uygulamaların da cezaevi yönetimi tarafından olumsuz bir şekilde uygulandığını vurgulayan Türkdoğan, keyfi muamelelerin ve tecrit uygulamalarının devam ettiğini söyledi.

Cezaevlerinde işkence ve kötü muamelenin yaygınlaşarak devam ettiğini dile getiren Öztürk, “Böylesi bir süreçte hapishanelerde denetimin olmaması düşünülemez. Birçok mahpus sağlık hakkına erişemiyor. Kelepçeli muayene ve ringde işkence ve çıplak arama uygulamaları dayatılıyor. Bunlar insan onuruna aykırı durumlardır” şeklinde konuştu.

‘Katı, diyaloga kapalı tutumu kınıyoruz’

Milletvekillerin Adalet Bakanlığı ile görüştüğünü ancak bakanlık tarafından geri dönüş yapılmadığını söyleyen Öztürk, “Bu katı, diyaloga kapalı tutumu kınıyoruz. Daha öncede bu ülkede açlık grevleri ile ilgili pratikler yaşandı. Ama şu an ki gibi hiçbir zaman katı tutumla yaklaşılmadı” dedi.

Açlık grevini sonlandıran tutuklularda kalıcı hasarın kalmaması için tıbbı bakımlarının yapılması gerektiğine dikkat çeken Öztürk, bu konuda duyarlılık çağrısı yaptı.

‘Uygulamaların esası tecride dayanmaktadır’

Daha sonra THİV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı söz aldı. Cezaevlerinde tutukluların başlattığı açlık grevlerinin tecrit uygulamalarıyla bağlantılı olduğunu söyleyen Bakkalcı da şöyle konuştu:

Bir insanın maddi manevi kendini üretebilmesi için günde en az 8 saat hücre dışında diğer insanlarla beraber geçirmesi gerekiyor. Ama Türkiye’de bırakın 8 saat hücre dışına çıkmayı tecrit meselesi bir uygulama olarak devam ediyor. Tecrit sadece İmralı meselesi değildir. Bugün Türkiye’de ki uygulamaların esası tecride dayanmaktadır. Bunun hepimiz doğal olarak peşindeyiz.

Cezaevlerinde açlık grevlerinin bitmesiyle birlikte tutuklularda uzun süreli açlığa dayalı bazı sağlık sorunlarının baş gösterdiğini vurgulayan Bakkalcı, şunları söyledi:

Tutsakların yeniden beslenme sürecine dikkat etmesi gerekiyor. Hekimlere, avukatlara iletildi bu konuda bilgilendirme. Cezaevindeki insanların ikinci bir hekime başvurması haktır bir lütuf değildir. Bu tedavi sürecinde böyle bir talep olursa bu hakkı engelleyenler suç işlemiş olur. Bu süreçte cezaevi ile özel hiçbir ilişkinin yaşanmasına izin verilmedi. Bağımsız heyetlerin önü kapatıldı. Bu dönem her şey müzakereye kapatıldı. Şimdi bağımsız heyetler giremiyor cezaevlerine. Buradan bir kez daha sesleniyoruz; bizim varlık sebebimiz bu alanda çalışmak.