Ana SayfaGüncelBu bir öfke yazısıdır

Bu bir öfke yazısıdır

Her “HAYIR” daha da yaklaştıracak hesabı. Hangi sonuç çıkarsa çıksın, “HAYIR” diyenler geleceğe taşıyacaklar sözlerini.


AKIN OLGUN


Bir hesabı olmalı yaşatılanların, yaşanılanların. Arkasından vurulup yere düşen çığlığın, kanayan o bedenin, bedenlerin. Sırtımıza inen o sopaların, aramızdan alınan sevdiklerimizin, dostların, arkadaşlarımızın… İçimize yerleşen tüm o ahların bir hesabı olmalı.

Hava çığlık dolu, hava acı dolu; hava içimizden alınanların sözlerini taşıyor. Yaşatılan tüm acıların adaleti sağlanmadan dinmeyecek içimizin kanayan sızısı. Kollarımız, sarılamadıklarımızın boşluğunu taşıdıkça dinmeyecek bu öfke. Duvarların arkasına tutsak edilen özlemler özgür kalmadıkça, hasretler buluşmadıkça iyileşmeyecek hiçbir acımız.

Her kapı çaldığında yüreği hoplayan çocuklara bıraktığınız o korkuların, yine “babamı mı götürecekler” diyen seslenişleri hiç gitmeyecek kulaklarımızdan.

Hayatlarımızdan, umutlarımızdan çalınan ne varsa geri almadıkça ve tende kalan kokusunda avuttuğumuz kimsesizlik son bulmadıkça çözülmeyecek yumruklarımız.

Yazan kalemine kavuşmadıkça, gerçek sahibine ulaşmadıkça, hakikat kendisini arayana kavuşmadıkça yumuşamayacak kalplerimiz.

Bir hesabı olmalı elbet yaşatılan tüm bu zulmün.

Taş gibi duracağız karşınızda. Zulmünüzle yonttuğunuz tüm umutlarımızı yeniden birleştireceğiz. Bilin ki gözlerimizin içindeki o ıslak öfke sizin eseriniz. Dimdik bakacağız yine gözlerinizin içine, cebimizde sapan, cebimizde bilyeler, gazoz kapakları, hayatlarını çaldıklarınızdan geriye kalan ne varsa biriktirmeye devam edeceğiz.

Çocuklarının uzuvlarını moloz yığınları arasında arayan anneleri bulacaksınız karışışınızda, oğluna mezar isteyen babanın sesi yakalayacak sizi, tecavüz ettiğiniz çocukların bakışları peşinizi bırakmayacak hiç, “vurmayın öldüm” diyen o ses yapışacak mutlaka iki yakanıza.

Bir hesabı olmalı elbet yaşatılan tüm bu zulmün.

Acılarımız için, zaman ilaç değil artık bu topraklarda. Her gelenin zulmünde yaşattığı tek duygudur çünkü acı ve bundandır avuntulara tokluğumuz.

Kendinizi ulaşılmaz sandığınız yerde kopar kıyamet elbet ve zulüm her defasında daha fazla kısaltır mesafeleri. Güç, kendini kendine hapsederek daraltır kapanını.

Öyle işte, “men dakka dukka” hep muhalifini sınamaz, alır kendisi için kullananın façasını ve o gün geldiğinde tetikçilerinizin namlusu başınız için yarışır. Gücün karşısında topuk selamı çakanlar, en önce topuklayanlar olur.

Bir zamanlar yukarıdan tiksintiyle baktıklarınızla aynı hizaya geleceğiniz o an uzak değil biliyoruz. Hislerimiz, tarihin tekerrür eden yaşanmışlıklarından tecrübeli.

“Adalet” diyeceksiniz, “vatan, bayrak” diyeceksiniz, ne kadar çok sevdiğinizden yavşayıp, her şeyi onlar için yaptık sıvışmalarına sarılıp, kendi yarattığınız zulmünüzden aman dileneceksiniz.

O günleri göreceğiz ve asla soğumayacak içimiz.

Vicdansızlıktan değil, “unutursak kalbimiz kurusun” diyen sözümüzden.

Her “HAYIR” daha da yaklaştıracak hesabı. Hangi sonuç çıkarsa çıksın, “HAYIR” diyenler geleceğe taşıyacaklar sözlerini.

Bileğini bükemediğiniz duygu bu işte.