Ana SayfaÇalışma YaşamıİHRAÇ EDİLENLERİN ‘HAYIR’I | “İtirazımızı ve sesimizi yükseltmenin en doğru yolu ‘Hayır’”

İHRAÇ EDİLENLERİN ‘HAYIR’I | “İtirazımızı ve sesimizi yükseltmenin en doğru yolu ‘Hayır’”

HABER MERKEZİ – OHAL’le birlikte çıkartılan KHK’lerle ihraç edilen emekçiler ‘Hayır’ nedenlerini Gazete Karınca’ya anlattı. Referandumun aynı zamanda yaşatılan haksızlıklara karşı itirazlarını yükseltmek için ve gidişata dur deme şansı yarattığını belirten KHK mağduru emekçiler, “Bizler için ‘Evet’in mantıklı bir açıklaması yok, demokrasi ve umutlu bir gelecek için ‘Hayır’ diyeceğiz” dedi.


Haber: ALTAN SANCAR


Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile muhalif kimlikleri ve sendikal faaliyetlerinden dolayı ihraç edilen akademisyenler, kamu emekçileri, sanatçılar 16 Nisan’da düzenlenecek ‘başkanlığı’ da içeren anayasa değişikliği referandumunda tavırlarının ne olacağını Gazete Karınca’ya anlatmaya devam ediyor.

Gazete Karınca’ya konuşan KHK mağduru emekçilerden Diyadin Gök, Muhammed Zekeriya Özdil, Sinan Ok ve Fahrettin Karaaslan, referandumun yaşadıkları haksızlıklara karşı itirazı yükseltme şansı da yarattığını belirterek sandıkta ‘Hayır’ diyeceklerini söyledi.

“Yeni ihraçlara karşı ‘Hayır’”

İŞKUR Genel Müdürlüğü’ndeki işinden 6 Ocak’ta ihraç edilen Diyadin Gök ‘Hayır’ını şöyle anlatıyor:

Evli ve 2 yaşında bir çocuk sahibi iken işsiz bırakıldım ve büyük sıkıntılar ile karşı karşıya kaldım. İhraç edildikten sonra kendimi büyük bir boşluğa düşmüş gibi hissettim. Kurulu düzenimi yürütmek için elimde hiçbir imkan kalmadı. İhraçtan sonrası kendimizi anlatacak bir makam dahi bulamadık ve böylece kendimizi çaresiz hissetmemiz istendi. Ancak şimdi önümüze bir referandum var ve kararım elbette ki “Hayır” olacak. Toplumun, ihraç edilen emekçilerin içerisinde bulunduğu koşullar gayet açık ve yaşadıklarımızın devam etmemesi adına, yeni ihraçların olmaması, ölümlerin yaşanmaması için, demokrasi ve umutlu bir gelecek için “Hayır” diyeceğim.

“Demokrasi için ‘Hayır’ diyeceğim”

Sosyal Güvenlik Kurumu’ndaki işinden önce açığa alınan ardından da ihraç edilen kamu emekçilerinden Muhammed Zekeriya Özdil de Diyadin Gök’le aynı görüşte. Referandumun önlerine gidişata dur deme şansını çıkarttığını belirten Özdil, ‘Hayır’ gerekçelerini şu ifadelerle anlatıyor:

Yıllardır harcadığımız emek bir gecede hiçe sayıldı. Ancak dürüst olmak gerekirse, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na yönelik saldırıların ve baskıların artmasından dolayı bizler ihraç edilmeyi bekliyorduk ve bizleri şaşırtmadılar. İhraç edilmemin ardından gerek arkadaş çevremizden gerekse de ailemizden büyük bir dayanışma gördük. Fakat ister istemez içine düştüğümüz gelecek kaygısı ve maddi yetersizlikler bizlere sıkıntılar yaşattı. Referandum süreci bizleri de heyecanlandırdı çünkü gidişata dur deme şansını elde etmiş olduk. Tam da bu nedenle “Hayır” diyeceğiz, çünkü demokratikleşmek istiyoruz, tek adam rejimini kabul etmiyoruz ve yaşam alanımıza müdahale eden devlet aygıtının daha fazla otoriterleşmesini istemiyoruz. Türkiye’de yargı bağımsızlığı zaten tartışmalıyken, yeni anayasa ile yargıdaki atamaların tamamen tek elden gerçekleştirilesini asla kabul etmediğimiz için ‘Hayır’ diyeceğiz. Anayasayı anlatırken ‘TBMM denetimi olacak’ yalanına inanmıyoruz, çünkü TBMM de Cumhurbaşkanı’nın kontrolünde olacak ve bu denetimde ortadan kalkacak, bu nedenle ‘Hayır’ diyoruz.

“Ülkenin felakete sürüklenmesine ‘Hayır’ diyorum”

KHK ile ihraç edilen binlerce kamu emekçisinden biri de İŞKUR Genel Müdürlüğü’nde istihdam uzmanı olarak çalışırken meslekten ihraç edilen Sinan Ok.

Ok, ihracından bağımsız bir şekilde referandumda ‘Hayır’ diyeceğini söylüyor ve nedenini ise şöyle anlatıyor:

İhraç edildiğim tarihten sonra kendi eğitimime uygun onlarca iş başvurusu yapmama rağmen, ihraç edildiğimin de bilinmesi nedeni ile iş bulamıyorum. Yüksek lisan ve doktora bitirmeme, yabancı dil bilmeme ve bilişim yeterliliğine sahip olmama rağmen, ihraç edildiğimi öğrenen hiçbir kurum beni işe almaya yanaşmıyor, çünkü kendilerinin de başının belaya gireceğini düşünüyor ve korkuyor. Evliyim ve biri ilkokula giden biri de ben ihraç edildiğimde bir aylık olan iki çocuğum var, eşim ise çalışmaya devam ediyor. İhraç edilmemin ardından bireysel anlamda bir zorluk yaşamasam da esas sorun uğradığımız haksızlık ve bu haksızlık karşısında başvuracak bir yerimizin olmaması. Ben ihraç edilseydim de edilmeseydim de referandumda karşıma gelecek değişiklik teklifine ‘Hayır’ diyecektim. Referandum bizlerden de büyük toplumsal bir mesele. Ülkeyi her an felakete sürükleyebilecek tek bir adamın inisiyatifine bırakmamak için, ‘Hayır’ demeye de devam edeceğim. Türkiye’de şu anda yürürlükte olan sistemden şikayetçi olan biri olarak belirtmek isterim ki daha kötüsüne ‘Evet’ demenin hiçbir mantıklı açıklaması olamaz. Anayasada bir değişiklik gerekiyor ama daha kötüye götürecek bir değişiklik olacak ise buna ‘Hayır’ demekten başka bir seçeneğimiz yok. Herkesi de Recep ayını ‘Hayır’lı atlatmak için referandumda ‘Hayır’ oyu kullanmaya çağırıyorum.

“İtirazı yükseltmenin en doğru yolu Hayır’”

İhraçların en fazla vurduğu kesimlerden biri de Eğitim Sen üyesi öğretmenler oldu. 29 Ekim 2016’da görevinden ihraç edilen Ankara Eğitim Sen 1 Nolu Şube yöneticisi öğretmen Fahrettin Karaaslan ise muhalif kimliklerinden dolayı ihraç edildiklerini ama özgür bir gelecek için mücadele etmeye devam edeceklerini bu sebeple de ‘Hayır’ diyeceklerini söylüyor. Karaaslan şunları söylüyor:

İhraç edilmiş olmanın üzerimizde yarattığı ekonomik, psikolojik ve sosyolojik birçok etkisi dolu ve bunlar bizleri olumsuz anlamda etkiledi. Ancak ihraç bir travma yaratmadı çünkü var olan olaylara yaklaşımlarımız ülkenin içinde bulunduğu konjonktür nedeni ile ihraç edilmemizi kaçınılmaz hale getirdi. Sürdürülen savaş politikalarına ve insan haklarına yönelik ihlallere karşı sesimizi yükseltmemiz nedeni ile meslekten ihraç edilmemiz bizler açısından şaşırtıcı değildi ve tam da bu nedenle büyük bir tahribat yaratmadığını belirtebilirim.

Ancak, haksızlığa uğramanın yarattığı tepkimizi de göstermekten çekinmiyoruz. Bu bağlamda önümüze getirilen ve oylamaya sunulan anayasa değişikliğine ‘Evet’ dememiz kesinlikle mümkün değil. 16 Nisan’da ‘Hayır’ın çıkması halinde birden bire bir değişiklik beklemiyoruz, çünkü fiili olarak devam eden ‘milli’ bir başkanlık sistemi ile yönetiliyoruz. Kısa sürede bir değişiklik ihtimali görmesem de 7 Haziran’da büyük bir darbe yiyen AKP’nin, 16 Nisan’da ikinci bir yenilgi alması 7 Haziran sonrası ortaya çıkan umudu yeniden diriltir ve güzel günleri yaklaştırır. Bizler de tam da bu nedenle ‘Hayır’diyoruz ve demeye de devam edeceğiz.

Referandumda itirazlarımızı ve sesimizi yükseltmek için ‘Hayır’ demenin en doğru yol olduğunu biliyoruz. Mücadelemizi 16 Nisan’da hayır demek ile sınırlandırmayacağız ve bizlere yönelen saldırılara karşı topyekün direnmeye ve direnişi örgütlemeye devam edeceğiz.


  İHRAÇ EDİLENLERİN 'HAYIR'I | Sevilay Çelenk: Hafızayla, hikayeyle direneceğiz, 'Hayır' diyeceğiz