Ana SayfaÇeviriNükleer savaş yeniden düşünülebilir oldu – Paul Mason

Nükleer savaş yeniden düşünülebilir oldu – Paul Mason

Trump Kuzey Kore’ye karşı güç gösterisi yaparken, dünyanın nükleer savaş başlıklarının çoğunun, şimdi bunları kullanmaya hazır adamların ellerinde olduğunu düşünmek telaşlandırıcı.


Çeviri: Yakov Petroviç / DÜNYADAN ÇEVİRİ


Geçen hafta Donald Trump (ABD Başkanı) süper silahı MOAB’yi yani “tüm bombaların anasını” kullandı. 10 ton ağırlığında yüksek nitelikli patlayıcıdan oluşan bu bombayla iddiaya göre 94 IŞİD’li öldürülmüş. Rus medyası hemen kendi termobarik bombalarının – “tüm bombaların babası” – dört kat daha güçlü olduğunu hatırlattı: Kremlin’in sözcüsü Russia Today, haberi “Çocuklar, babanızla tanışın” şeklinde verdi. Ama bunlar nükleer silahlarla kıyaslandığında çocuk oyuncağı kalır. Daily Mail’in – “Dünya nefesini tuttu” – manşetine uyanan nesle nükleer silahların neler yaptığını hatırlatmak gerekebilir.

Hiroşima’ya atılan bomba 15 kilotondu; 200 yarda (183 metre) içindeki her şeyi yok etti ve 2 km yakınındaki herkesi yaktı. Bir Trident füzesinin taşıdığı savaş başlığının 455 kilotonluk patlayıcı güce sahip olduğu söyleniyor. Bir tanesini Bristol’e atarsanız alev topu 1 km çapında olur; Portishead’den Keynesham’a kadar herkeste üçüncü derece yanıklar oluşur ve Bristol Kanalından Wash’a kadar olan hatta her şey radyasyona maruz kalır. Bu senaryoda 169.000 insan anında ölür ve 180.000 kişinin acilen tedaviye ihtiyacı olur. Tüm İngiltere devlet sağlık hizmetlerinde sadece 101.000 yatak olduğunu düşününce hayatta kalanlar için kıyamet sahneleri hayal edebilirsiniz.

Ama bir Trident füzesi böyle sekiz savaş başlığı taşıyabilir ve askeri planlamacılar bunları bir hedefin etrafına belirli bir şekilde bırakarak 2. Dünya Savaşı sırasında Müttefik kuvvetler konvansiyonel bombardımanının Hamburg ve Tokyo’da yarattığına benzer bir alev fırtınası yaratabilirler.

Sizi panikletmek istemiyorum ama şu anda dünyanın nükleer savaş başlıklarının çoğunluğu bunları kullanma fikrinin makul gelmeye başladığı adamların ellerinde.

Kim Jong-un için bu makul bir seçenek; Vladimir Putin için o kadar düşünebilir ki, her büyük Rus savaş tatbikatı bir “nükleer hafifletme” aşaması ile son buluyor: yani bir tane at ve barış teklif et. Geçen sene 22 Aralık’ta Trump ve Putin neredeyse eş zamanlı olarak nükleer silah depolarını genişleteceklerini ve teknolojiyi güncelleyeceklerini açıkladılar.

Şu anda bir ABD uçak gemisi vurucu gücü Kim’in haydut rejimine gözdağı vermek için Kuzey Kore’ye doğru ilerliyor. Mar-a-Lago’da Trump ve Xi Jinping arasında ne tür bir gizli diplomasi gerçekleştiğini bilmiyoruz ama ABD Çin’in Kuzey Korelileri dizginleyeceğine güveniyor gibi.

Bildiğimiz şey Trump’ın 80’lerden beri nükleer silahlara takıntılı olduğu. Askeri uzmanlardan tavsiye almayı reddediyor ve nükleer silahların askeri bir süper silah değil siyasi caydırıcı güç olduğu şeklindeki ana NATO konseptini anlamamış görünüyor.

Sınırsız güce sahip adamlar arasında aniden baş gösteren bu nükleer savaştan bahsetme manyaklığı haberlerin ana gündemi ve demokratik ve barışsever siyasetçilerin bir numaralı endişesi olmalı.

ABD kablolu haber kanallarındaki videolar 10 gün içinde seyir füzelerinden sığınak vuran bombaların pornosuna dönüştü. ABD’li bir haber sunucusu füze fırlatılışı için “güzel” kelimesini kullandı.

Amerikalı haber sunucularının Katrina Kasırgası sonrası New Orleans’a geldiklerindeki botokslu yüzlerini hep hatırlayacağım. Sanki bir rüyadan uyanmış gibiydiler ve en iyileri felakete doğru nasıl uyurgezer bir şekilde ilerlediklerini fark etmişlerdi.

Katrina bir kasırganın kırılgan, yoksulluk çeken ve sosyal olarak parçalı bir şehri vurduğunda neler olacağını gösteriyor. New Orleans’da birkaç gün içinde medeniyet dağıldı. Aşırı kilolu gövdelerini fedakârca ve zorlu çalışma gerektiren işlere taşımaları istenen polisler hemen orada istifa ettiler. Modern linçler oldu. Merkezi hükümet ve birleşik askeri komuta çöktü. Oradaki deneyimim gelişmiş bir dünya şehrinde bu tür kitlesel ölümlere neden olduğunuzda asıl sorunun kitlesel radyasyon hastalığı değil sosyal kaos olacağına beni ikna etti.

Trump’ın askeri söylemini yükseltmesinin arkasında korkunç derecede basit bir neden var: iki hafta önce ekibi içinde ülkenin soyutlanması gerektiğini savunanlar generaller tarafından yenilgiye uğratıldı; nasıl gideceğini görmek için biraz savaş denediler ve iyi gitti.

Şanslı olabiliriz. Çin liderliği Kim rejiminin ABD donanmasına karşı bir tür provokasyon sergilemesini engellemek için Kuzey Kore’ye ciddi baskı yapmaya hazır gibi. Ama şanssız da olabiliriz: taşıyıcı füzeleri henüz o kadar gelişmiş olmasa da Kuzey Kore’nin nükleer silahı var.

Nükleer savaşın neden olacağı yıkımın boyutunu düşününce bu olasılığı zihinlerimizden silmek ve büyük risk hesaplanamaz olduğu için küçük riskler üzerine endişelenmek insan doğasında olan bir şeydir. Ama 50’li yıllardan 2000’lere kadar –nükleer güç sayılan tüm ülkelerde– çok taraflılığın değerini anlayan askeri-sınai kompleks politikacılarımız vardı. Yüksek siyaset dünyanın dört bir yanında duygu odaklı, tek yönlü, kalabalıkları memnun etmeyi esas alan bir hale bürünüyor ve yönetici elitleri temsil eden teknokratların değil dengesiz aile gruplarının veya mafyalarının kontrolüne giriyor.

Savaş kışkırtıcıları için gerçek çok taraflılık ciddi bir sıkıntıdır; dünyadaki diktatörlerin birçoğunun STK’leri kayıt olmaya zorlamasının, onlara gelen yabancı fonları kesmesinin ve uluslararası gözlemecilerin varlığını kınamasının veya çalışmalarını sabote etmesinin nedeni budur.

Theresa May Paskalya’da faydalı bir mesaj göndermek isteseydi bu mesaj şu olabilirdi: “Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi anlaşmalarıyla uyumlu olarak nükleer silahlarımızı ilk kullanan asla biz olmayacağız, Kuzey Kore’nin bu anlaşmaya uymasını sağlamak için diplomatik ve ekonomik baskıya bağlı kalacağız ve nükleer yayılmanın önlenmesi ve silahsızlanmayı güçlendirmek için kendi bağımsız diplomatik gücümüzü kullanacağız.”

Nükleer silaha sahip sorumlu bir güç bunu yapardı. Trump askeri gerginlikle ve nükleer yeniden silahlanmayla oynarken İngiltere’nin sessiz kalması suçtur.


Kaynak: Guardian