Ana SayfaGüncelŞengal: Kürtlerin hazin tarihi ya da Kabil’in Habil’e hilesi

Şengal: Kürtlerin hazin tarihi ya da Kabil’in Habil’e hilesi


AZAD BARIŞ*


Ne söze hak ettiği anlamdan başka mana yüklemeye çalışmanın ne de kelimeyi dolandırmanın hiçbir anlamı yok Şengal düğümü söz konusu olunca. Çünkü düğümün esas sebep ve hazımsızlığının nedeni, Ezidilerin kendi toprakları üzerinde söz sahibi olmalarından başka bir şey değil. Hemen hemen 1000 yılı aşkın bir zamandır toprakları üzerinde hâkimiyet kurmuş muktedirlerin temel cibilliyetleri budur.

Ezidiler bugüne kadar hiçbir zaman kendi toprakları üzerinde ne bir hâkimiyet talebinde bulundular ne de sömürge güçlerin veya kendi soydaşları olan Müslüman Kürtlerin yer yer kurdukları hegemonyalara ortak olabildiler. Onun için Ezidiler “vatansız kavmin istenmeyen cemaati” olarak anılmaktadır.

Ezidilerin toplumsal tarihleri ve inançsal hafızaları çağları aşan bir ötekileşmenin hazin hikâyesi olduğu kadar fermanlarının da bizzat tarihidir. 3 Ağustos 2014 tarihinde IŞİD daha Ezidilerin köy ve kasabalarına saldırmadan önce, başta KDP olmak üzere orada bulunan bütün Peşmerge güçleri geri çekilmeye başlamış ve geri kalan kısmı da ferman günü tek bir mermi sıkmadan bölgeyi çetelere terk etmişti. Söz konusu bu tarihi hakikat hem tanıklıklar hem de basın ve Peşmerge kademe komutası tarafından eksiksiz bir şekilde ifade edilmiştir. Zira işlenen bu katliam suçuna bağlı olarak bazı sorumlulara karşı göstermelik hukuki soruşturmalar açıldığını bizzat Barzani’nin ağzından duymuştuk.

Buna bağlı olarak IŞİD’in Şengal’de işlediği katliam suçunun esas ortaklarının Barzani’ye bağlı Şengal’deki silahlı güçler olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla Barzani’nin sorumluluğunda olan bu güçlerin mesuliyetinde meydana gelmiş bir katliamdır Şengal fermanı.

Ezidilerin tarihsel hafızalarında 73. Ferman olarak yer alan bu katliamın yıkıcılığı vicdan sahibi dünyayı derin bir hayrete düşürmüş ve insanlık bu kötülük karşısında neredeyse çaresiz kalmıştı. Lakin bu acı hakikat Ezidilerin anavatanı ve kutsal toprakları olan Şengal’in yerle bir edilmesi, binlerce Ezidi’nin öldürülmesi, 7 bine yakın kadın ve çocuğun esir alınması ve 300 bini aşkın insanın yurtlarını terk etmesine yol açmıştı. Ancak tarih karşısında hakikatin kadim kadri için haklarını teslim etmek zorunda olduğumuz o yedi gerillanın kahramanlıklarını unutmamalıyız. Eğer onlar o gün orada olmasaydı, soykırım kıyamet büyüklüğüne ulaşabilirdi. Dolayısıyla o gün yaşananlar her ne kadar çağımızın iblisleri olarak adlandırılan IŞİD’İn vahşi çeteleri tarafında yapılmış da olsa, bu katliama yol veren ve sebep olan Şengal’deki Barzani ailesine bağlı Peşmerge kademe komutasından başkası değildir.

Bu acı hakikatin farkında olan Ezidiler, tarihlerinin talihsizliğinden ders çıkarmak üzere bir özsavunma fikriyle talihlerini ellerine almaya başladılar. Dolayısıyla bütün katliam ve soykırımlara rağmen başta Ezidi kadınları olmak üzere Şengal halkı temsilinde Ezidi halkı, 3 Ağustos 2014 sabahından başlayarak kendi tarihinden bir direniş miladı yazarak özsavunma birliğini kurmuştur.

Kadim halkların komşusu ve kutsal kelamın elçisi Tausi-Melek’in halkı 21. yüzyılın en barbar insanlık düşmanlarının karşısında, tarihlerinin en karanlık gününde bile direniş iradesini bütün dünyaya göstermiş ve hiçbir koşulda teslim alınamayacağını Şengal savunmasıyla sarih bir şekilde ortaya koymuştur.

Buna en çok sevinmesi gereken, kendi soydaşları olan Kürtler olmalıydı. Ama ne yazık ki siyasi rekabet ve yer yer dini bağnazlık nedeniyle Ezidilerin bu çıkışına sevinmek ve desteklemek yerine öfkelenenler ve karşı çıkanlar olduğunu bugün daha iyi görüyoruz.

İnsanları kurbanlık koyun gibi kesen, kadınlara tecavüz eden, çocuklara zorla din değiştirmeyi dayatan ve insanlığın kültür mirasını ateşe veren vahşi çetelere karşı kendi özsavunma birliklerini oluşturan Ezidilere arka çıkmak ve hatta destek beklenirken, buna karşı çıkmak iyi niyetin her şeklini aşan bir durumu ortaya koymuştur.

Söz konusu durumun dışavurumu Barzani ailesine bağlı paramiliter güçlerin son bir ay içinde Şengal’e yönelik organize saldırıları ve bu saldırıların sonucunda meydana gelen ölümler açık bir şekilde göstermiştir. Ezidiler hedef tahtasına konmuştur.

Zira KDP ile PKK arasındaki siyasi rekabet ve alan hâkimiyetinden ötürü ortaya çıkan gerginliğin zemini Şengal olmamalıydı ve olmamalıdır.

Şer ve savaşın her şekline karşı olan Ezidi inancı Kürtler arası olası bir kardeş kavgasını iman ve irfanla reddetmektedir. Dolayısıyla Ezidilerin esas beklentileri, Şengal düğümünün Kürt siyasi birliği içinde barışçıl ve kardeşçe çözülmesidir.

Bunun yanı sıra özsavunma fikri ve buna bağlı olarak bir Özerk-Şengal yapısının bütün taraflarca kayıtsız şartsız desteklenmesi beklenirken, orayı savaş alanına sürüklemek kabul edilebilir bir durum değildir. Söz konusu özerklik istenci Kürt siyasi birliği içinde otonom Ezdixan şeklinde düşünülmekte ve tümüyle Kürdistani bir fikriyatı baz almaktadır. Yani bu “Grand Kürdistan içinde Ezidi Vatikan’ı” gibi özerk bir yapı olarak düşünülmektedir.

Dolayısıyla Ezdilerin bütün taraflardan acil beklentisi askeri nüfus ve siyasi tahakküm yerine, haklı ve acil taleplerine kulak verilmesidir. Özellikle son soykırımın meydana geliş şekli ve Barzani kabilesinin sorumluluğu göz önünde bulundurularak yapılması gereken öncelikli şey, Ezidilerin birlik gayretlerine her koşulda destek sunulmasıdır. Oysa Barzani ve kabilesinin içinde bulunduğu durum, Ezidilerin beklentilerinin tersine bütün Kürtler için tarihin en galiz gafletine denk düşen bir tutumdur. Bu tutum Kabil’in Habil’e karşı başvurduğu hileyle birebir aynıdır. Çünkü kendi siyasi hegemonyasını kurmak için kardeş kavgasını bile mubah gören bir riyakârlıkla ilişki ağları kurmuş ve bunları sorumsuzca sürdürmekte ısrar etmektedir.

Bunun en bariz örneklerinden biriyse, Ezidilerin kadim kasabası olan Başika’yı müttefiklerine peşkeş çekerek işgalci askeri birlikleri kutsal topraklara yerleştirmesidir. Dolayısıyla kendi toplumunun en zayıf halkası olan Ezidilere reva gördüğü muamele, henüz taze yaralara tekrar tuz basmak olmuştur.

Şengal özgünlüğünde müttefikleriyle birlikte yaptıkları planların hayra alamet olmadığı, özellikle Şengal saldırısıyla beraber net bir şekilde anlaşılmaktadır. Peşmerge eliyle yapılan ve bütün Kürtlerin utancı olan Şengal’deki son ölümler ne yazık ki yeni katliamların da habercisidir.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, her fırsatta bütün Ezidileri katliam ve ölümle tehdit etmek başka bir fütursuzluktur. Tüm bunların yanı sıra IŞİD gibi vahşi ve insanlık düşmanı bir güruhu Kürtlerden ve dolayısıyla Ezidilerden daha medeni gören müttefikleri yanına alarak Ezidi yurduna saldıran, aynı zamanda muhayyel Kürdistan’ın hayalini kuran bütün Kürtlere de saldırmış sayılmaktadır.


* Ezidi, sosyolog