Ana SayfaGüncelViranşehir’de Ezidi mezarlığına saldırı: ‘Ölülerimize karşı bunu yapanlar da IŞİD zihniyetindedir’

Viranşehir’de Ezidi mezarlığına saldırı: ‘Ölülerimize karşı bunu yapanlar da IŞİD zihniyetindedir’

HABER MERKEZİ – Viranşehir’de Ezidilere ait köy mezarlığına saldırıyla ilgili açıklama yapan Ezidi Kültür Vakfı, “İŞİD nasıl ki mezarlara ve türbelere saldırarak insanlık dışı karakterini ortaya koyuyorsa, ölülerimize karşı bunu yapanlar da zihniyetlerini ortaya koymuşlardır” dedi.

Urfa’nın Viranşehir ilçesine bağlı Zewra Köyü’nde Ezidilere ait mezarlar referandum gecesi kimliği belirsiz kişi veya kişilerce tahrip edilmişti.

Ezidi Kültür Vakfı’nın konuya ilişkin açıklamasında “İŞİD nasıl ki mezarlara ve türbelere saldırarak insanlık dışı karakterini ortaya koyuyorsa, ölülerimize karşı bunu yapanlar da zihniyetlerini ortaya koymuşlardır” denildi.

Mezarlığa yapılan saldırının insanlığın evrensel ahlaki değerlerini yerle bir ettiği belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

Kavimler kapısı olarak kabul gören coğrafyamızın kadim inançlarından olan cemaatimizin en muteber değerlerinin başında gelen mezarlar bu alçak saldırı sonucunda ne yazık ki büyük zarar görmüştür. Bu saldırıyı cemaatimize karşı bir kök kazıma harekatı olarak görüyor ve kaygılarımızda haklı olduğumuzu düşünüyoruz.

Çünkü Ezdi inancını, kimliğini, varlığını, kültürünü hatırlatacak tek bir mezar bile bu zihniyet sahipleri için bir tehlike olarak görülmektedir. Hakkın huzuruna yürümüş olan canlarımızın kabirlerine saldırma cüretinde bulunanlar salt Ezidi cemaatinin değerlerine saygısızlık yapmamışlar, aynı zamanda bölge insanının temel değerlerine de hürmetsizlik etmişlerdir.

Anadolu kültüründe ölülerin kabirlerine hürmetsizlik olmadığı gibi tahrip de yoktur. Ölülerden intikam almak geri ve galiz bir duygudur. Bin yıllardır birlikte yaşayan halklar birbirlerinin ölülerine hakaret etmemiş ve mezarlarına dokunmamışlardır. Bu, evrensel bir ahlak ve değerdir. Mezarlarımıza karşı yapılan bu son saldırı insanlığın evrensel ahlaki değerlerini yerle bir etmiştir. Ayrıca İslam’ın vicdan ve ahlaki değerlerini kabul etmiş olanların mezarlara bu düzeyde saygısızlık yapmaları mümkün değildir.

Bu kin, nefret ve yıkım özellikle son yıllarda İŞİD’ın selefi karakteriyle tekrar ortaya çıkmıştır. İŞİD nasıl ki mezarlara ve türbelere saldırarak insanlık dışı karakterini ortaya koyuyorsa, ölülerimize karşı bunu yapanlar da zihniyetlerini ortaya koymuşlardır. Mezarlara yapılan bu düşmanlığın, geri kalanlara duyulan nefretin dışavurumu olduğunu ama bunun aynı zamanda yapanların da çöküşü olduğunu biliyoruz. İnançlar ve Halklar arasına nefret tohumları saçmaya çalışan bu güruh aslında insanlık suçu işliyor ve toplumsal bir bölünmenin kışkırtıcılığını ‘derin yapılar’ adına yapıyorlar. Daha önce cemaatimize kendi toprağında özgürce yaşama hakkı ve imkanı tanımayan ve kendi kutsal topraklarını terk etmek zorunda bırakan zihniyetin bu utanç verici olayın arkasında olacağından şüphemiz yoktur.

Lakin en kutsal değerlerimize saldıracak kadar gözü dönmüş bu iflah olmaz hürmetsizlerin, yıllardır kendi dışındakini ötekileştiren ve yaşam hakkı tanımayan sistemden beslendiğini gayet iyi biliyoruz. Tarihin en galiz hileleriyle elde ettikleri sözde “muzaffer resmî geçitlerini” kutsallarımıza saldırarak kutlamak istemişlerdir. Doğrudan ya da dolaylı olsun referandumun ilk icraatı bize ait mezarlıkların tahrip edilmesi olmuştur. Salt bu hakikat bile Ezdi cemaatini bekleyen tehlikenin tekinsiz boyutunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bu olayın izdüşümü, diğer halk ve inançlara karşı da tehlike sinyalinin ilk işaretini oluşturmuştur.

Açıklamada hükümete ise şu çağrılarda bulunuldu:

Ezidi Kültür Vakfı olarak bu vahşi ve insanlık dışı saldırıyı yapanları ve arkalarındaki gücü nefretle kınıyor, bu olayın peşini bırakmayacağımızı belirtiyoruz.

Değerlerimiz ve kutsalımız olan mezarlarımızın tahrip edilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez. Hükümet görevini yapmalı ve suçluların bulunması için hukuk normlarına göre soruşturma başlatmalıdır.

17 Nisan tarihinde meydana gelen mezar tahripleri başta olmak üzere hükümet, sorumluluğu olan her türlü olayı aydınlatmalı ve hukuki çerçevede gereğini yapmalıdır.

Bunun yanı sıra Devlet, inançsal, etnik baskı, zulüm ve katliamlardan dolayı kendi halklarından özür dilemelidir. Sürgün, zorunlu göç politikalarına maruz bırakılan halklarımızın kendi köylerine, yaşam alanlarına dönüşlerinin yolu açılmalı, el konulmuş olan mal varlıkları süratle iade edilmelidir.

Halklarımızı ötekileştiren, aşağılayan ve hedef gösteren dil, üslup ve yaklaşım, başta eğitim-öğretim ve medya olmak üzere yaşamın tüm alanlarından temizlenmeli, bu kapsamdaki tekçi politikalar “nefret suçu” olarak nitelendirilmelidir.