Ana SayfaÇalışma YaşamıSOKAK AKADEMİSİ | Gülmen ve Özakça’nın tutulduğu Sincan Cezaevi önünde ‘Hapishane ve Bilim’

SOKAK AKADEMİSİ | Gülmen ve Özakça’nın tutulduğu Sincan Cezaevi önünde ‘Hapishane ve Bilim’

HABER MERKEZİ – KHK ile ihraç edilen akademisyen Ahmet Kerim Gültekin, ‘Sokak Akademisi’nin 13’üncü dersinde ‘Hapishane ve Bilim’ başlıklı dersin sunumunu gerçekleştirdi. Bu haftaki ders açlık grevi eylemlerinin 81’inci gününde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutuklu bulunduğu Sincan Cezaevi önünde yapıldı. Gültekin, “Nuriye ve Semih’in bedenleri buraya sürüklendi ama burayı da bir direniş alanına dönüştürdüler” dedi.

‘Sokak Akademisi’, Munzur Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen Ahmet Kerim Gültekin’in verdiği dersle devam etti.

Akademinin on üçüncü dersi ise, ihraç edildikleri işlerine geri dönmek için 81 gündür açlık grevinde olan ve 23 Mayıs’ta tutuklanan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın tutulduğu Sincan Cezaevi önünde işlendi.

İhraç edilen Gültekin’in sunumuyla “Hapishane ve Bilim” başlıklı ders cezaevi önünde olmasına rağmen ilgi gördü. Etkinliğe farklı kesimlerden birçok kişi katıldı.

‘Cezaevleri sınıfsal çatışmaların yaşandığı yerlerin başındadır’

dihaber’de yer alan habere göre insanların, sınıfların var ettiği ideolojik çerçevedeki düşünce ve ilişki biçimleriyle yaşamaya çalıştığını ifade eden Gültekin, hapishane ve bilim denilen kavramların da tarihsel ve sınıflı bağlamda açığa çıktığını belirtti.

Devlet aygıtını ellerinden bulunduran sınıfların her zaman zor ve iknaya başvurduklarını ifade eden Gültekin, şöyle devam etti:

Sınıflı bir toplum her zaman eşitsizlik, hoşnutsuzluk ve çalkantılar oluşturur ve insanların büyük çoğunluğu bunların mağdurudur. Dolayısıyla bu büyük çoğunluğun bir şekliyle bu hayata, bu yaşam tarzına ikna edilmesi gerekir. İkna edilmeyi reddettikleri yerde bu sefer zor yolu ile ikna süreci devam ettirilir. Türkiye’de hapishaneler ile bilimsel bilginin üretildiği yerler olan üniversiteler çok çıplak olarak bu süreçlerin nasıl hayata geçirildiğinin örnekleri ile doludur. Cezaevleri sınıfsal çatışmaların en çıplak hali ile yaşandığı yerlerin başındadır. Yılmaz Güney’in Duvar filminde de bu çok açık ortadadır.

Üniversitelerin sınıf mücadelelerinin biraz daha inceltildiği yerler olduğuna dikkat çeken Gültekin, “Üniversiteler burjuvazinin feodalizmden devraldığı ve kendi iktidarını tesis ederken kendi söylemini ürettiği alandır. Dolayısıyla hem hapishanelerde hem de üniversitelerde bu mücadelenin çıplaklığı ile çok çarpıcı bir şekilde karşımıza çıkıyor” değerlendirmesinde bulundu.

‘Ben de bu hapishanede tutsaktım’

İktidarın bilgi üzerinde tahakküm kurmasının örneklerini Behice Boran, İsmail Beşikçi, 1402’likler ve Pınar Selek üzerinden örneklendiren Gültekin, şöyle devam etti:

En önemlisi son bir yıldır yaşadığımız eskisinden daha büyük daha kapsamlı ve derin süreç olan Barış İçin Akademisyenler’in süreci aklımıza geliyor. Örneğin Türkiye’de bugün bazı konuları çalışmak kesinlikle yasaktır. Örneğin çok ciddi bir toplumsal sorun olan Suriyeli mültecilerin çalışılması yasaktır. Türkiye’de milyonlarca sığınmacı var ve bu her insanı bir şekilde etkileyen sorundur. Ya da Kürt meselesi ile ilgili çalışmaları bu ve ya şu ölçüde çalışabilirsiniz fakat yayınlayamazsınız, burada ciddi bir engelleme ile karşı karşıya kalırsınız. 2012-2013 yıllarında ben de bu hapishanede tutsaktım. Bilgiyi toplumsal emekten hareketle ören, toplumsal faydayı gözeten ve çalışırken aynı zamanda bir şeyleri değiştirmek perspektifinden doktoramı çalışıyordum. Katıldığım paneller, yazdığım yazılar ve örgütlediğimiz toplantılar ‘Terör örgütü üyeliği’ hatta yöneticiliği iddiasına kanıt gösterildi ve ben de tutuklandım.

‘Gülmen ve Özakça burayı da bir direniş alanına dönüştürdü’

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın çoktan kazandığını ifade eden Gültekin, son olarak şunları söyledi:

Mesele sadece iki insanın oturma eylemi yapması veya açlık grevi yapması ve bunun bir şekilde kamuoyu gündemine oturması meselesi değil, burada çok büyük bir haksızlık ve adaletsizlik var. Bugünün Türkiye’sinde milyonlarca insanı doğrudan etkileyen bir haksızlık. Nuriye ve Semih’in bedenleri buraya sürüklendi ama burayı da bir direniş alanına dönüştürdüler. Ve bütün insanların umutları, özlemleri oldular. Bu zaten kazanılmış bir mücadele ve bize de bu mücadeleyi yaşamın her alanında harlamak kalıyor.

‘Sokak Akademisi’

‘Sokak Akademisi’, Olağanüstü hal (OHAL) Kanun Hükmünde Kararnameleri ile meslekten ihraç edilen, açığa alınan ya da hakkında soruşturma başlatılan akademisyenlerin başlattığı ve eğitim alanlarının sadece binalarla sınırlı olmadığını göstermek amacı taşıyan bir etkinlik.