Ana SayfaManşetAtaerkil cins kırımına karşı mücadele eden bir kadın: Pandita

Ataerkil cins kırımına karşı mücadele eden bir kadın: Pandita

HABER MERKEZİ – İnançların erkeğe yorumlanmış halinin Hindistan’daki tezahürü olan ‘Sati geleneği’ne ömrünü adayan Pandita Ramabai’nin hikayesinin ülke tarihinde ayrı bir yeri var. Pandita, yıllarca bu ataerkil cins kırımı olan geleneğe karşı mücadele etti ve kişisel etkilenmeleri nedeniyle bu ritüele tepki için lince maruz kalmak pahasına din değiştirdi. Ayrıca Pandita, doğal yaşam ve kadın eğitim konusunda bir ekol oluşturdu.


TARİHTEN KADIN PORTRELERİ


Hindistan ataerkilliğin tüm yüzlerinin kast sisteminin, dinlerin, mezheplerin ve sömürgeciliğin yansımalarının çıplak hali ve buna karşı kadın mücadelesinin en derinden yaşandığı ülkelerden biri.

Hintli bir feminist aktivist, “Dinler, mezhepler ve sömürgeciler gelene kadar biz köylerimizde zaten komün olarak örgütleniyorduk ve yaşamı kadın eksenli yürütüyorduk. Tarihi bellek anlatımlarımızda buna sık rastlanır. Ancak ne zaman erkekler tüm sistem biçimleriyle geldiler, ondan sonra önce kadınlar ardından ise tüm toplum esir alındı, kırıma uğradı” diyor.

Kökleri derin olan Hindistan’daki kadın mücadelesi ve buna karşı ataerkinin saldırgan yüzü arasındaki savaş yüzyıllardır devam ediyor. Hindistan’da kadın tarihin #IndianWomenInHistory aldı kampanya ile toparlayan ve ortak bellek oluşturan ‘Feminism In India’ sitesine göz atmak, merak edenler için görülmesi gereken bir mecra. Yaşamın her alanında devrimler yaratan kadınlardan biri de Hindistan’da eğitim ve bağımsızlık için savaş veren Pandita Ramabai.

Din değiştirdiği için kendi kastından dışlanan ve tarihte görünmez kılınmaya çalışılan Pandita, aslında yakın dönem ülkesinde birçok ilki başaran kadınlardandı. Hindistan’da doğal yaşam ve kadın eğitim konusunda bir ekol oluşturdu ve eğitimde temel aldığı konu ‘kadın bağımsızlığı’ oldu. Ancak onun hayatını adadığı ‘Sati geleneği’ydi yani dul kadınların eşleri öldüğünde diri diri yakılması geleneği. Mitolojik bir öyküden yola çıkarak, dinsel bir ritüele dönüşen bu cins kırımı hakkında Yasemin İnceoğlu, “Sati, Hinduizm’de dulun ölen kocası ile beraber yakılması ritüeli olarak tanımlanıyor” diyor ve şöyle devam ediyor:

Sati uygulamasını; dini inanç, sosyal adaletsizlik, cinsiyet ayrımcılığı, Hinduizm’de kadın-erkek ilişkisi vs. gibi unsurlarla gerekçelendirmeye çalışıp “normalleştirmek” ikiyüzlülükten başka bir şey değil, nedeni ne olursa olsun bu “barbar”, “insanlık dışı” uygulamanın yalnızca “kadına yönelik şiddet” ile açıklanmasının da hafif kalacağını düşünüyorum.

Ataerkil cins kırımına karşı mücadele

Pandita, yıllarca bu ataerkil cins kırımı olan geleneğe karşı mücadele etti ve kişisel etkilenmeleri nedeniyle bu ritüele tepki için lince maruz kalmak pahasına din değiştirdi. Pandita, “Dul kadınlar için yaşam olmalı ve bağımsız olmalı” fikriyle hala Hindistan’da bazı kastlarda süren bu geleneğe karşı mücadelesini ömrünün sonuna kadar sürdürdü.

23 Nisan 1858’te Maharashtra’daki Ganamal ormanında Lakshmibai’ye, sosyal reformcu olan ve kızları eğitmekle ilgilenen Anant Shastri adında yüksek bir kast olan Hindu Brahmin’de doğdu. Ailesi kasttan dışlanmış biriydi ve bu nedenle ormanda bir ev inşa edip burada yaşamışlardı. Pandita’da böylesi doğal bir ortamda dışlanmış üst sınıfa mensup bir ailede dünyaya geldi. İlk eğitimini ailesinden alan Pandita, kutsal mekanlara sürekli yolculuğa çıkan, kutsal hikayeleri anlatarak ve Hindu dininin emrettiği katılıkları uygulayarak hayatta kalmayı başaran bir ailede büyüdü.

Pandita’nın ailesi kıtlık nedeniyle 1877’de öldü. Ailesinden aldığı mirası sürdürdü ve Hindistan’ın dört bir yanında yolculuğuna devam etti ve 1878’de Kalküta’ya gitti. Pandita o zamana kadar Sanskritçe sözlüğü üzerinde kusursuz bir hakimiyete sahip olmuştu. Sanskritçe metinlerde olağanüstü bilgisi, akademisyenleri şaşkına çevirdi ve sırasıyla ‘Bilge kişi’ ve ‘öğrenme/bilgeliğin tanrıçası anlamına gelen Pandita ve Sarasvati’nin en yüksek ünvanlarıyla ödüllendirildi.

Kalküta’da evlendi ve bir kızı burada doğdu. Pandita erken yaştan itibaren kadınların bağımsızlığına inanmaya başladı ve bunun için eğitimin önemine işaret etti. Kalküta ve Bengal’de kadınlara eğitim vermeye başladı. 20 yaşına gelmeden önce bir eğitimci olarak biliniyordu. Eşinin ölümünde sonra Pune’a geldiğinde kadınlar için Arya Mahila Samaj’ı kurdu. Bu, onun eğitim fikrinin ne derece kapsayıcı olduğunu gösteriyordu. Toplumun gerçek ilerlemesi için ‘’özgüven’’ fikrine inandı.

1882’de İngiliz sömürgeciliğine bağlı Hindistan hükümeti, Hindistan’da eğitim görmek üzere bir komisyon (Avcı Eğitim Komisyonu) atadı ve komisyon, öğretmenlerin işlerinde eğitim alması gerektiğini ve daha fazla kadın atanacağını öne sürmek için okullar tarafından da kanıt oldu. Ayrıca, tıbbi alandaki kadınların bazı tedavilerin yapılması için diğer kadınların varlığını gerektiren daha fazla kadın olmasını da istedi. Sömürgenin ‘iyi kadın’ tezinin aksine Hindistan’da kadınlar bu dönemde zaten toplum içinde eğitimlerini sürdürüyorlardı, sömürgeciliğin amacı asimilasyonu hızlandırmaktan ibaretti.

‘Kadın bağımsızlığı’ ana fikrini savunan Pandita ülkenin birçok yerinde gezerek eğitimler verdi, konuşmalar yaptı. Yaptığı konuşmaların birinde ‘sesiniz gelmiyor’ diyen bir erkek izleyiciye, “Bu tuhaf değil, vatandaşlarım; sesim küçücük, çünkü bir kadına sesini kuvvetlendirme şansı vermediniz hiç…” cevabını verdi.

Kırılma noktası

Pandita, 1883’te arkadaşı Anandibai Bhagat ile birlikte İngiltere’ye gitti ve en yakın arkadaşı ‘kızkardeşim’ dediği Anandibai burada intihar etti. Hayatında kırılma noktası olan bu olay derinden etkiledi çünkü 25 yaşına geldiğinde ailesi, kardeşleri, eşi ve son olarak en yakın arkadaşını kaybetmişti. İngitere’den sonra Amerika, Kanada dahil birçok ülkeyi gezen Pandita, 1889’da tekrar Hindistan’a döndü ve Sharada Sadan isimli kadın eğitim merkezini açtı. Burası Hindistan’daki Brahmin kadınlarını, özellikle de dullar ve evli olmayan kızlar için konut okulu olan resmi ve düzenli okul eğitimi ve mesleki eğitim veren ilk kuruluştu.

Kıtlığın vurduğu ülkede kadınlar için destekleyeci eğitimlere devam eden Pandita’nın belki de en büyük mücadelesi ülkedeki kadınlar için önemli bir ataerkil kadın kırım politikası olan ‘Sati geleneği’ne (Kadınların eşleri öldüğünde onlarla birlikte yakılması) karşı verdiği mücadeleydi. “Dul kadın bağımsız olmalı” fikriyle eşleri ölen kadınlar üzerine yoğun çalışmalar yürüttü ve bu kadınlar için sosyal, psikoloji ve toplum lincine karşı özsavunma çalışmalarında bulundu. Pandita’nın kurduğu Sharada Sadan’da kadınlar endüstriyel eğitim, baskı, marangozluk, terzilik, duvarcılık, ahşap kesim, dokuma ve dikiş gibi tarım ve bahçeciliğe yönelik eğitimler görüyorlardı.

Hayatının büyük bir bölümünü kadınlara adayan Pandita’nın kadınlar açısından en büyük kırılma noktası ise kendi dinini bırakarak başka bir dine geçmesiyle başladı. İçine doğdu inancın ‘Sati geleneği’ ile kadınları yakmasına tepki olarak Hıristiyanlığa geçen Pandita, ülkesindeki birçok kadın öncü tarafından “Köklerinde uzaklaştığı ve hayatı boyunca verdiği mücadeleye ters düştüğü” için eleştirildi.

Pandita’nın bu dönüşüm hakkında feminist yazar, aktivist Meera Kosambi şöyle diyor:

Kendi içinde geldiği kast yapısı ve toplumsal ataerkiye karşı bir tepki olarak yapmış olabilir ancak özünde oryantalist bir dönüşüm ve eleştiri konusudur. Ancak bu bizim Pandita’yı tarihten silmemizi gerektirmez, yaptıkları başardıkları O bizim tarihimizin bir parçası olarak kalacak. Bu noktada çok acımazı olmamamız gerekir…

Resmi tarihten dışlandı

Pandita’nın dönüşümü, sosyal bağlamı ve geleneksel bir üst kast Hindu toplumunda büyük bir cesaretti ve sonuçlarıda ağır oldu, çok bedel ödemek zorunda kaldı. Pandita ‘Neden din değiştirdiği?’ konusunda ilk söyleminin ardından hiç konuşmadı, lince maruz kaldı resmi tarihten dışlandı. Pandita’nın tavrı ise inançlar arası rekabette kendisi dışında hep kullanıldı ve Brahmin cemaati için bir ‘hain’, Hıristiyanlar için ise misyoner bir ‘propganda aracı’na dönüştürüldü.

‘Sati geleneği’ne karşı mücadelesini her zaman sürdürün ve ‘dul kadınların yaşam hakkı ve bağımsızlığı’ için mücadelesini 1964 yılında öldüğü güne kadar sürdürdü.

Pandita Ramabai’nin hayatıyla ilgili birçok kitap ve akademik eser, doğudan batıya yazar ve akademisyenler tarafından çalışıldı. Bunların bazı önde gelenleri ise Meera Kosambi ve Uma Chakravarti’nin eserleri. Ülkesindeki hatta tüm dünyadaki kadınların mücadelesinde önemli katkıları olan Pandita, Hindistan’ın önde gelen kadın liderlerinden biri olmaya devam ediyor.


Kaynak
https://feminisminindia.com/2017/03/28/pandita-ramabai-essay
https://networks.h-net.org/node/22055/discussions/63950/two-memorials-dr-meera-kosambi
http://bianet.org/biamag/kadin/155251-sati-rituel-mi-barbarca-bir-uygulama-mi