Ana SayfaManşetAyhan Bilgen: MİT TIR’ları davası bir ‘casusluk’ davası ise Suriye’de girilen ilişkilerin de itirafıdır

Ayhan Bilgen: MİT TIR’ları davası bir ‘casusluk’ davası ise Suriye’de girilen ilişkilerin de itirafıdır

ANKARA – Silivri Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, gündemdeki gelişmelere ilişkin Gazete Karınca’ya açıklamalarda bulundu. Bilgen, avukatları aracılığı ile yaptığı açıklamada ‘MİT TIR’ları Davası’na değinerek, davanın bir casusluk davası olarak görülmesinin Suriye’de girilen ilişkilerin itirafı anlamına geldiğini belirtti.


Haber: Altan Sancar


Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, Gazete Karınca’ya yazdığı mektup ile gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

HDP’ye yönelik baskı ve operasyonlara değinen Bilgen, HDP’nin ‘muhalefeti tecrit’ siyasetine erken itiraz etmenin sonuçlarını yaşadığına dikkat çekti.

16 Nisan referandumunun OHAL mağduru kesimlerin itirazlarını sistematik hale getirebilmesi adına umut verici bir sonuç ortaya koyduğunu vurgulayan Bilgen, toplumsal muhalefetin geniş ve kararlı bir dil kurmasının gerekli olduğunu belirtti.

“MİT TIR’ları davasını ‘casusluk davası’ olarak görmek, Suriye’de girilen ilişkilerin itirafıdır”

Katar ekseninde yaşanan Körfez Krizi ve Türkiye’ye yansımalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan HDP’li Bilgen, ‘terör tanımının muğlaklığına’ dikkati çekti.

CHP’li Enis Berberoğlu’nun MİT TIR’ları davasından ötürü tutuklandığını belirten Bilgen, “MİT TIR’ları davası bir casusluk davası olarak görüldüğünde aslında, Suriye’de girilen ilişkilerin de itirafına dönüşür” dedi.

Bilgen değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

Terör tanımının muğlaklığı, küresel siyasette de ulusal ölçekte de önemli bir sorundur. Katar’a yönelik suçlamalarda ‘terör’ ile ilişkilendirilen yapılar göstermektedir ki bu konuda ilkesel bir tutarlılık yoktur. Aksine muğlaklık her türlü pazarlık ve ilişki için fırsat sunmaktadır. AB tarafından uzun süreden beri ısrar edilmesine rağmen, Türkiye’nin bu konuda ayak sürümesi de psikolojik harp operasyonlarına devam edebilmek içindir.

HDP’li milletvekilleri, belediye başkanları ile gazeteciler, sivil toplum örgütleri ve nihayet gazetecilik üzerinden CHP’li bir milletvekiline yönelik tutum bu bakış açısının bir sonucudur. Gazeteciye yönelik tahammülsüzlüğü bir futbolcunun uçaktaki saldırısına indirgeyenler, gazetecilerin boğazını sıkmakla, onları müebbet hapisle yargılama arasındaki bağı kurmak istemiyorlar.

Katar geriliminin bir şeyi daha öğretmiş olması gerekir. Ortadoğu’da ‘etten önce çömleğe düşme’ telaşı kaçınılmaz gözüken seyri engellemeye yetmeyecektir. MİT TIR’ları davası bir casusluk davası olarak görüldüğünde aslında, Suriye’de girilen ilişkilerin de itirafına dönüşür. ABD’de tutuklu olan Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla ve Rezza Sarraf davaları da bir süre sonra aynı fotoğrafın parçalarına dönüşecektir.

“16 Nisan referandumu umut verici bir sonuç ortaya koymuştur”

15 Temmuz’un ardından ilan edilen OHAL’in tercih olmanın ötesinde kalıcı bir yönetim tarzı olduğuna dikkat çeken Bilgen, ortaya çıkan yeni iktidar blokunun doğru okunmasının alternatif bir muhalefet üretmenin ilk şartı olduğunu belirtti.

16 Nisan’da gerçekleştirilen anayasa referandumunun umut verici sonuçları olduğunu da söyleyen Bilgen, sözlerini şöyle sürdürdü:

15 Temmuz sonrasında tescillenen yeni ittifaka dayalı statükonun ülkeyi sürükleyeceği maceracı iç ve dış politika sürdürülebilir değildir. OHAL bu nedenle bir tercih olmanın ötesinde geri dönüşü olmayan bir kalıcı yönetim tarzıdır. Bu açıdan yeni iktidar blokunu, ideolojik ve çıkar ilişkileri ekseninde doğru okumak alternatif bir muhalefet üretmenin de ilk şartıdır.

15 Temmuz ile doğrudan ilişkisi olmayan tüm OHAL mağduru kesimlerin ‘demokrasi’ ortak paydasında itirazlarını sistematik hale getirebilmesi ve bunun güçlü, dönüştürücü bir toplumsal özne halinde örgütleyebilmesi için 16 Nisan referandumu umut verici bir sonuç ortaya koymuştur. Farklı kesimlerin özgürlük ve adalet algısının güçlenmesi, ne yazık ki ödenen ağır bedeller ile söz konusu olmaktadır. Geçmişin ön yargılarından kurtulmak, bugüne doğru yerden müdahaleyi ve yarınları daha sağlıklı inşa etmeyi sağlar.

OHAL krizinin, daha tehlikeli bir savaşa evrilmeden toplum yararına, radikal demokrasi lehine bir sürece evrilmesinin iki önemli şartı vardır. Birinci iktidar bloku ve onun ittifak -iç/dış- ilişkilerinde kırılma doğuracak çelişkilerin artmasıdır. İkinci ise toplumsal muhalefetin geniş ama kararlı, tutarlı bir siyaset dilini kurabilmesidir.

HDP’ye yönelik baskılara da değinen Ayhan Bilgen, HDP’nin tek tipleştirme yolu ile bir yaşamın söz konusu olamayacağını ortaya koyduğunu belirtti.

HDP’nin yürütülen tekçi politikalara itiraz etmesinin sonuçlarını yaşadığını belirten Bilgen, şunları kaydetti:

HDP, farklılıkları kriminalize ederek çatıştırma ve muhalefeti tecrit siyasetine erken itiraz etmenin sonuçlarını yaşamaktadır. Tek tipleştirme yoluyla birlikte yaşamın söz konusu olamayacağını, çoğunlukçu değil çoğulcu bir paradigmaya ihtiyaç olduğunu ortaya koymuştur. Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu güne yaşananlar bu arayışın toplumda da karşılığı olduğunu göstermektedir.