Ana SayfaÖzelİddianamede ‘yok yok’: Röportajlardan sosyal medya paylaşımlarına her şey ‘suç delili’

İddianamede ‘yok yok’: Röportajlardan sosyal medya paylaşımlarına her şey ‘suç delili’

HABER MERKEZİ – 89 gündür açlık grevinde olan tutuklu eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ile hala Yüksel’de eyleme devam eden Acun Karadağ hakkında hazırlanan iddianamede ‘İşimizi geri istiyoruz’ diyen eylemcilerin basına verdikleri demeç ve röportajlardan sosyal medya paylaşımlarına her şey ‘suç delili’ olarak dosyaya girerken, eğitimcilerin yaptıkları eylemler ile basın açıklamalarının “DHKP/C tarafından düzenlendiği” iddia ediliyor. Ayrıca Gülmen, Özakça ve Karadağ’ın polis tarafından dinlendiği ve fiziki takibe alındığı da dosyada yer alan bilgiler arasında bulunuyor.


Haber: ALTAN SANCAR


Kanun Hükmünde Kararnameler ile mesleklerinden ihraç edilmelerinin ardından Yüksel Caddesi’nde oturma eylemi düzenleyen ve eylemlerinin sonuçsuz kalması üzerine başladıkları açık grevinin 75. gününde tutuklanan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ile hala Yüksel’de eyleme devam eden Acun Karadağ hakkında hazırlanan iddianame, avukat Selçuk Kozağaçlı tarafından basın mensupları ile paylaşıldı.

Basına dağıtılan dosyada, Gülmen, Özakça ve Karadağ tarafından düzenlenen ‘İşimizi geri istiyoruz’ eylemi ve basın açıklamalarının ‘DHKP/C tarafından düzenlendiği’ iddia edilirken, eylemcilerin polis tarafından dinlendiği ve fiziki takibe alındığı da dosyada yer alan bilgiler arasında bulunuyor.

‘Sosyal medya paylaşımları delil sayılıyor’

Kozağaçlı tarafından basın ile paylaşılan iddianamede, Nuriye Gülmen’in sosyal medya hesabından  ‘Berkin Elvan ölümsüzdür’ dövizi taşıyan bir kadının fotoğrafını paylaşmasının delil olarak iddianameye girdiği dikkat çekiyor.

Yine Gülmen’in Rojava’da IŞİD’e karşı savaşırken hayatını kaybeden Eylem Ataş’ın fotoğrafını paylaşması ve Gülmen’in avukatlarından Barkın Timtik’in tutuklanmasına tepki göstermesi de iddianameye giren deliller arasında bulunuyor.

Öğretmen Acun Karadağ’ın sosyal medya paylaşımlarına da yer verilen dosyada, Karadağ’ın 19 Şubat tarihinde Twitter hesabından yaptığı ve Koruköy’de devam eden ablukaya gösterdiği tepki paylaşımının ‘kışkırtıcı’ olarak nitelendirildiği ve savcılık tarafından dosya kapsamında delil sayıldığı dikkat çekiyor.

Kanun Hükmünde Kararname ile mesleğinden ihraç edilen Semih Özakça’nın da sosyal medya paylaşımlarına yer verilen dosyada, Özakça’nın şiir okuduğu videonun savcılık tarafından delil olarak değerlendirildiği ve dosya kapsamına alındığı görülüyor.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın 11 Ocak tarihinde polisler tarafından darp edilerek gözaltına alınmalarının ardından kendilerine darp raporu vermeyen doktora tepki göstermelerinin ‘hedef gösterme’ olarak adlandırıldığı iddianamede, fotoğrafları sosyal medyada paylaşılan darp görüntüleri ise ‘sözde’ olarak adlandırılıyor.

Gazeteciler ve On Ekim Derneği de dosyada

Nuriye Gülmen’nin telefon dinlemelerinin de yer aldığı dosyada, Gülmen’in basın mensupları ile yaptığı görüşmeler de ‘delil’ olarak iddianameye girmiş.

Gülmen’in çeşitli tarihlerde basın mensupları ile yaptığı görüşmeler ile eylemleri hakkında verdiği bilgiler, gazetecilerin telefon numaraları ile birlikte dosya kapsamında yer alırken, gazetecilere verilen randevuların da savcılık tarafından delil olarak nitelendirildiği görülüyor.

Öğretmen Acun Karadağ’ın telefon görüşmelerinin de yer aldığı dosyada, dihaber muhabirleri ile yaptığı görüşmelere de yer verilerek, gözaltına alınıp alınmadığını soran muhabire ‘ağzıma ve gözüme gaz sıkıldığı için hastaneye kaldırıldım’ dediği sözler de dikkat çeken ayrıntılar arasında.

Semih Özakça’nın da basın mensupları ile yaptığı görüşmelerin kayıtlarına yer verilen dosyada, Özakça’nın annesinden gelen bir kısa mesajın da delil olarak dosyada yer aldığı görülüyor.

Semih Özakça’nın basın açıklaması yapmak üzere anfi talep ettiği ve anfinin Ankara Katliamı’nda hayatını kaybedenlerin aileleri ve yaralılar tarafından kurulan On Ekim Derneği’nde bulunduğunun belirtildiği konuşması da iddianamede yer alan deliller arasında bulunuyor.

‘Eylem DHKP/C’deki ayrılıkları engellemeyi amaçlıyor’

Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve Acun Karadağ hakkında hazırlanan iddianamede, savcılık ‘İşimi geri istiyorum’ sloganı ile düzenlenen eylemlerin ‘başarılı operasyonlar nedeni ile DHKP/C’de yaşanabilecek ayrılıkları engelleme’ amacıyla yapıldığını öne sürüyor ve kamu emekçileri hakkında ‘örgüt üyeliği’ ve ‘örgüt propagandası’ suçlamalarından ceza talep ediyor.

‘Dosyanın tek bir sayfasını kamuoyundan gizlemeyeceğiz’

Konu hakkında Mülkiyeliler Birliği’ndeki toplantıda konuşan ve ‘Dosyanın tek bir sayfasını kamuoyundan gizlemeyeceğiz’ diyen Kozağaçlı ise şunları kaydetti:

Dosyanın kamuoyu önünde konuşulmasından özel bir fayda beklemiyoruz. Hükümet madem ki dosyayı ulusal kanalalr aracılığı ile konuşmayı tercih ediyor, bizler de dosya içeriğine dayanarak durumu hakkında bilgi vermek istiyoruz. Dosyada göze çarpan birden fazla hukuki mesele var. Bunlardan en önemlisi, Gülmen, Özakça ve Karadağ hakkında başlatılan ve birleştirilen üç davanın varlığı. Bir diğer önemli husus ise, Ankara polisinin sokakta işkence yapıyor oluşu. Üçüncü konu ise Ankara kent merkezinin bariyerler ile kapatılması konusudur. Yine önemli bir diğer mesele ise açlık grevinde bulunanlara yaklaşım konusudur.

Hazırlanan tüm tutanaklara eylemin DHKP/C  tarafından düzenlendiği yazılmış, ancak delil bulunmuyor. Tutanaklarda 41 kere eylemi DHKP/C yaptı dediğinizde eylemi yapan DHKP/C olmuyor. Eylemi yapanlara baktığımızda ise eylemi yapanların Gülmen, Özakça ve Karadağ’ın yaptığını görüyoruz.

Ayrıca Kozağaçlı, Gülmen ve Özakça’nın tutuklu bulunduğu dosya ile daha önce açılan soruşturma dosyasının birleştirilerek Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşma tarihi verildiğini belirtti.

Duruşma tarihi olarak 31 Ekim tarihinin verilmesinin tutukluların bulunduğu bir dosya için kabul edilemez olduğunu belirten Kozağaçlı, tutuklamaya ilişkin itirazlara henüz bir yanıt alamadıklarını da söyledi.

Previous post
KÖRFEZ'de KRİZ | 8 ülke Katar’la diplomatik ilişkileri kesti
Next post
KÖRFEZ'de DİPLOMATİK KRİZ | 'Türkiye iki arada bir derede'