Ana SayfaGüncelMeclis’te ‘zorla göç’ün tarihini anlatan HDP’li Uca: Sur’da zorunlu iskân politikası uygulanıyor

Meclis’te ‘zorla göç’ün tarihini anlatan HDP’li Uca: Sur’da zorunlu iskân politikası uygulanıyor

HABER MERKEZİ – Sur’un Lalebey ve Alipaşa mahallelerinde süren yıkıma ilişkin bugün TBMM Genel Kurulu’nda konuşan HDP Milletvekili Feleknas Uca, ilçedeki yıkımın ‘zorla göç’ uygulamasının bir parçası olduğunu belirterek “Bugün Sur’da gerçekleşen yıkım, gerek Şark Islahat Planı ile gerek İskân Kanunu ile gerekse de 1990’larda çıkarılan yasalarla yapılmak istenin aynısıdır” dedi. Kürt meselesinde çözümün bu olmadığını vurgulayan Uca, “Bu tekrardan çıkmanın tek yolu barıştır; müzakerelere dönmektir” diye konuştu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Feleknas Uca, Sur’un Lalebey ve Alipaşa mahallelerinde süren yıkıma ilişkin bugün Meclis Genel Kurulu’nda konuştu.

İki mahalleye 23 Mayıs günü iş makinaları ve polis eşliğinde girildiğini ve yıkımın başlatıldığını hatırlatan Uca, mahallelilerin Ramazan ayında elektriksiz ve susuz bırakıldıklarını söyledi.

Yıkımın ‘zorla göç’ uygulamasının bir parçası olduğunu ifade eden Uca, “Kürtlerin demografik yapısıyla oynanması Osmanlı döneminde başlamış, farklı biçimlerle hala devam etmektedir” diye konuştu.

Uca, ‘zorla yerinden etme’ ve ‘iskan politikasına’ dair şunları söyledi:

Daha 1916’da İttihat ve Terakki yüz binlerce Kürdü göç ettirerek Türklerin yoğun yaşadığı bölgelere sevk etmiştir. Kürtlerin batı illerine dağıtılması talimatını bizzat Talat Paşa vermiştir. Amacın Kürtlerin asimilasyonunu gerçekleştirilmek olduğunu belgelerde açık şekilde dile getirilmiştir.

Şeyh Sait İsyanından sonra, 1925’te, Şark Islahat Planı çıkarılmıştır. Planda “Bütün memlekette Türk nüfusunu hâkim kılmak farzdır.” ifadesi yer almıştır. “Kürtlerin Anadolu’nun batısına göç ettirilip; Kürt kentlerine Türk nüfusun iskân edilmesi ve Kürtçenin yasaklanması” açık şekilde ifade edilmiştir.

Yine bildiğiniz gibi, 1934’te İskân Kanunu çıkarılmıştır. İskân Kanunu’na göre Türkiye üç bölgeye ayrılmıştır. Türk kültürünün yoğunlaşması istenilen bölge Doğu ve Güneydoğu yani Kürdistan’dır. Türklüğe asimile edileceklerin sevk ve iskân edileceği bölge, İç ve Batı’dır. Ayrıca, Kanunu’yla yerleşime yasaklanan bölgelerin başında Dersim gelmiştir.

1990’lar boyunca da Kürt kentlerinin demografik yapısı tamamen değiştirilmiştir. 1990 yılının Aralık ayında Kanun Hükmünde Kararname çıkarıldı; Hakkâri, Şırnak ve Diyarbakır başta olmak üzere onlarca Kürt kentinden binlerce köy ve mezra, bu yasaya dayandırılarak boşaltıldı. Bu dönem Hizbul-kontra çetelerin merkezi olan Silvan ve Lice yıkıma ve göçe maruz kalan yerlerin başında gelmektedir. Bu yıllarda Kürt kentlerinde yaklaşık 4 bin köy boşaltılarak yakılmıştır.

Bugün Sur’da gerçekleşen yıkım, gerek Şark Islahat Planı ile gerek İskân Kanunu ile gerekse de 1990’larda çıkarılan yasalarla yapılmak istenin aynısıdır. Çünkü zorunlu iskân politikası, asimilasyon ve askeri tedbirler eşzamanlı olarak Sur’da uygulanmaktadır.

Hakikat şudur ki, AKP hükümeti gözünü Sur’a dikmiş; dönüştürmeye adeta yemin etmiştir. Sur’da,  zorla yeni bir kent-yeni bir yaşam ve asimile olmuş kentli bir persona inşasına soyunmuştur. Devletin tarih boyunca sistematik bir politika şeklinde süregelen, zorunlu iskân politikalarıyla, AKP de Kürtlerin evlerine-toprağına el koymaya devam ediyor.

“Çözüm iskân politikaları değil, müzakerelere dönmektir”

“Ne İttihat ve Terakki’nin iskân politikaları, ne Cumhuriyet’in Şark ve Islahat Planı, ne köy yakmalar ne de bugün AKP’nin yürüttüğü iskân politikaları Kürt meselesini çözer” diyerek sözlerine devam eden HDP’li Uca,  konuşmasını şöyle sürdürdü:

Cumhuriyet kurulduğundan beri, Kürt iradesinin, ne merkezde demokratik temsiliyetine, ne de Kürtlerin yerelde kendi yönetim mekanizmalarının inşasına tahammül edilmiştir. Öyle olmasaydı, bugün 11 HDP vekili rehin alınmış olmaz, onlarca belediyeye kayyum atanıp, eş başkanlar tutuklanmazdı.

Meclis’teki konuşmasında, AKP’nin Kürt sorununu “askeri tedbirler, iskân politikaları ve Türkleştirme” politikalarıyla çözmeye çalıştığını ifade eden Uca, Kürt meselesinde çözümün bu olmadığını vurgulayarak şunları söyledi:

Bu tekrardan çıkmanın tek yolu barıştır; müzakerelere dönmektir. Öncelikle, devlet, Kürtlerin kendi topraklarında dilleri ve kültürleriyle yaşaması önünde engel olmaktan vazgeçmelidir. Kürtlerin kendi kendilerini yönetme arzularına saygı duymalıdır. Kürtlerin iradesini temsil eden rehin alınmış seçilmişlerin biran önce bırakılması gerekmektedir.  Ayrıca ülkemizde barışın tesisi için en önemli aktör olan Sayın Öcalan’ın koşullarının yeniden düzeltilerek, üzerindeki tecridin kaldırılması; barış sürecine katkı sağlaması için gerekli imkânların yaratılması elzemdir.

Uca konuşmasını “Ülkemizde barışın en kısa zamanda tesis edilmesi umuduyla” sözleriyle sonlandırdı.