Ana SayfaManşet‘Sur’da dayanışmacı bir sosyal yaşam ağı var, yıkımla bu hedef alınıyor’

‘Sur’da dayanışmacı bir sosyal yaşam ağı var, yıkımla bu hedef alınıyor’

HABER MERKEZİ – Diyarbakır’ın Sur ilçesine bağlı Alipaşa ve Lalabey mahallelerinde yaşanan yıkımla ilgili yürüttükleri saha çalışmalarını ve elde edilen sonuçları Gazete Karınca’ya anlatan SAMER Yönetim Kurulu Üyesi Yüksel Genç, Sur sakinlerinin yaşananları zorunlu göç olarak değerlendirdiklerini ve bu durumun 90’lı yılların ruh halini de canlandırdığını belirtti.


Haber: Altan Sancar


Diyarbakır’ın Sur ilçesine bağlı Alipaşa ve Lalabey mahallelerinde yıkım ve yıkıma karşı mücadele devam ederken, kentte saha çalışmaları yürüten Siyasal ve Sosyal Araştırma Merkezi’nden (SAMER) Yüksel Genç ile konuştuk.

İlçede elde ettikleri verileri değerlendiren SAMER Yönetim Kurulu Üyesi Yüksel Genç, Sur’da yaşayanların mevcut uygulamayı ‘devletin Kürt sorununa yaklaşım biçimi ile ilgili’ gördüğüne dikkat çekti.

Yıkım kararı olan mahallelerde yaşayanların açlık sınırının altında yaşamlarını sürdürdüğüne de vurgu yapan Genç, oluşturulan dayanışmacı sosyal ağın bozulması ile Sur sakinlerinin yoksulluğu ve yoksunluğu derinden hissedeceklerini belirtti.

  SAMER'den Sur raporu: Politik ve etnik demografi değiştirilmek istenmekte, hafızasızlaştırma amaçlanmakta

Sur’da yaşananlar devletin Kürt sorununa yaklaşım biçimi ile ilgili

Fotoğraf: Bianet

Kentsel dönüşüm ve acele kamulaştırma gibi uygulamalarda işin muhatabı olanların yaklaşımlarının göz ardı edildiğini belirten Genç, kentteki saha çalışmaları neticesinde elde ettikleri verileri ve izlenimlerini şöyle aktardı:

Raporumuzun sivil toplum örgütleri ve karar alıcılar açısından ciddiyetle incelenmesi gereken yanları olduğunu düşünüyoruz.

Sur’da bir buçuk ayı aşkın süren yüz yüze görüşmeler ve daha önce yapılmış saha çalışmaları üzerinden teyitlerini oluşturduğumuz bir çalışmadan meydana geliyor raporumuz.

Çalışmada mümkün Alipaşa ve Lalabey mahallelerinde yaşayanların görüşlerini, olayı algılama biçimlerini ve yaşananlara yaklaşımlarını analiz etmeye ve sunmaya çalıştık.

Genelde bu tarz kentsel dönüşüm ve acele kamulaştırma uygulamalarında işin muhattabı olan sakinlerin yaklaşımları çok fazla göz önünde bulundurulmuyor.

Sur gibi Kürt sorununun göbeğinde yer edinmiş bir yerde yaşanması da ele alınması gereken önemli bir husus. Sur’da çalışmamızı yürütürken, tipik bir kentsel dönüşüm uygulamasına şahit olmadık aslında. Sur’da yaşayanların da maruz kaldıkları uygulamayı basit ve tipik kentsel dönüşüm uygulaması olarak okumadıklarını da gözlemledik.

Alipaşa ve Lalabey sakinleri, kentsel dönüşüm, acele kamulaştırma ve riskli alan ilanı gibi uygulamaların, devletin Kürt sorununa yaklaşım biçimi ile ilgili bulunuyor. Yaşayanlar ‘Ne yapılmak isteniyor?’ sorusuna yanıt arıyorlar ve belli yanıtlar veriyorlar.

Sur’da yaşayanların ‘Ne yapılmak isteniyor?’ sorusuna verdikleri yanıtlardan biri Sur’da politik ve etnik kimliğe dayalı demografinin değiştirilmek istendiğine dayanıyor.

Yıkım mahallelerinde yaşayanların %80’i aşkın kesimi kendilerini geçmişte HDP’ye oy vermiş insanlar olarak tanımlıyorlar. Saha çalışmasına katılanların %93’lük bir kesimi kendilerini Kürt olarak tanımlıyor ve %85’i aşkın kesim ise gündelik hayatında Kürtçe konuşuyor. Dolayısıyla Sur’dan bahsederken, bir kimliğin kendini yaşattığı sahadan bahsediyoruz ve mahalle sakinleri bunun hedef olduğunu düşünüyor.

Hedef, Sur’da oluşan dayanışmacı sosyal yaşam ağı

Yüksel Genç, kaygı yaratan olgulardan birinin ise Sur’un tarihi bir alan olması ve yaşayanların gündelik hayatlarını o tarihi doku ile özdeşleştirmiş olması olduğunu söyledi.

Genç, Sur’da yaşayanların, ortaya çıkardıkları dayanışmacı sosyal yaşam ağının hedef alındığını düşündükleri bilgisini paylaştı.

Genç’e göre yaşananlar ilçede 90’lı yılların ruh halini canlandırmış durumda:

Sur’da bu tarihi yapı içinde devam eden hayat aynı zamanda dayanışmacı bir yapı arz ediyor. Sur sakinleri, tarihi dokunun değiştirilmesi ile Kürt halkının hem tarihinden hem de dayanışmacı sosyal ağdan koparılarak ve geleneksel kültürden sıyrılarak hafızasızlaştırıldıklarını düşünüyorlar. Sur’da yaşayanlar, doğal olarak ortaya çıkardığı dayanışmacı sosyal yaşam ağının hedef olduğuna inanıyorlar, çünkü ilgili mahallelerin büyük bir kısmının açlık sınırının altında hane gelirine sahip olan sakinlerden oluştuğu çalışmamızla bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Böylesi bir yoksulluğun olduğu yerde yaşayan bu insanlar, yoksulluğu hissettirmeyecek bir yaşam ağı kurmuş durumdalar ve buradan göç ettirilmelerinin yoksunlaşma anlamına geldiğini belirtiyorlar. Yıkımın yaşandığı mahallelerde yaşayanlar sıklıkla sosyal ağın hedeflendiğini dile getiriyorlar.

Sur sakinlere kendilerine dayatılanı bir tür zorunlu göç ve yerinden etme olarak tanımlıyorlar. Tıpkı 90’lı yıllardaki yerinden etme ve zorunlu göç uygulamasının devamı olarak algılıyorlar. Her iki mahallede yaşayanların büyük bir kısmı, 90’lı yıllarda yaşadıkları yerleri savaş nedeni ile terketmek zorunda kalan insanlar. Şimdi de 90’ların devamı olarak zorunlu göçe tabi olduklarına inanıyorlar ve bu devamlılık hali 90’lı yılların ruh halini de canlandırmış durumda.

Geçtiğimiz zamanlarda evlerini terkedenler, mahalle içinde başka bir eve geçerken, mahalleyi terkedenler ise Sur’da başka bir mahalleye gidiyordu. Çünkü içinde yaşadıkları sosyal ağın ve yurtsever Kürt olarak tanımlanan demografinin varolduğu alanın dışına çıkmak istemiyorlardı. Bugün de gözlemlediğimiz ve çalışmalardan ortaya çıkan sonuç şu ki insanlar mahallelerini ve evlerini terketmek istemiyorlar.

Sur’daki yıkım ve yıkıma karşı mücadele

Diyarbakır’ın Sur ilçesi Alipaşa ve Lalebey mahallelerinde, “kentsel dönüşüm” adı altında 23 Mayıs’ta yıkım başlatıldı.

Başlatılan yıkım ile birlikte yıkım kararı alınan evlerin boşaltılmasına dönük baskılar da başladı; evlerin suları ve elektrikleri kesildi.

Ancak baskılara rağmen mahalleliler evlerini terk etmemekte kararlı.

Öyle ki Ramazan ayında ilçedekiler ile dayanışmak için her akşam ‘Yeryüzü Sofrası’ kuruluyor.

Son olarak Sur’un Yıkımına Hayır Platformu bileşenleri 50 kurumun imzasıyla, yıkıma karşı UNESCO’ya acil çağrı mektubu gönderdi.

“Dünyanın neresinde tarihi mekânlar iş makineleriyle yıkılmıştır?” diye sorulan mektupta, yıkımın acil bir şekilde durdurulması için UNESCO’ya ‘harekete geçme’ çağrısı yapıldı.

Mektupta talepler ise şöyle sıralandı:

  • Alipaşa ve Lalebey mahallelerindeki tarihsel ve kültürel dokunun korunması ve yıkımın acil bir şekilde durdurulması için UNESCO’dan harekete geçmesini,
  • UNESCO’dan, yıkımın durdurulması için Türkiye hükümetine acil koduyla çağrı yapmasını,
  • Uzmanlardan oluşan bir heyetin Sur içindeki yıkımı yerinde incelemek ve gözlemlemek üzere en kısa sürede Türkiye’ye gelmesini,
  • UNESCO, Türkiye’yi, UNESCO’nun Kültürel ve Doğal Mirasın Ulusal ve Uluslararası Korunması Belgesi, Venedik Tüzüğü, Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi ve Somut Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi gibi tüm uluslararası sözleşmelere uymaya davet etmesini talep ediyoruz.