Ana SayfaGüncelYüksekdağ ve Demirtaş’ın avukatları: Mahkeme var ama hukuk yok

Yüksekdağ ve Demirtaş’ın avukatları: Mahkeme var ama hukuk yok

HABER MERKEZİ – HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile parti üyeliği ve milletvekilliği düşürülen Figen Yüksekdağ’ın avukatları Gülseren Yoleri ve Ercan Kanar, Yüksekdağ ve Demirtaş’ın yargılanmalarına ilişkin detaylı bilgiler verdi. Avukatlar dava süreçlerine değindikleri açıklamalarda savunma hakkı kullandırılmaksızın ceza verildiğini ve duruşma tarihlerinin aylar sonra belirlendiğini belirtti. Avukat Kanar, “6 milyon insanın ifade özgürlüğü zincirlenmiştir aylardır” diyerek yaşananlara tepki gösterdi.

Tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve parti üyeliği düşürülen Figen Yüksekdağ’ın avukatları, siyasetçilerin yargılanma süreçleri ve haklarında verilen cezalara ilişkin bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıya çok sayıda hukuk kurumu temsilcisi de katıldı.

Toplantıda konuşan Avukat Gülseren Yoleri ve Avukat Ercan Kanar, Yüksekdağ ve Demirtaş’ın duruşmalarına ilişkin detaylı bilgiler vererek haklarında verilen cezaların yasalara dayanarak açıklanamayacağına işaret etti.

Gülseren Yoleri, verilen cezaların hukuk ile açıklanmasına imkan olmadığı belirterek şunları kaydetti:

Mahkeme var ama hukuk yok, cezalar veriliyor ama yasalara dayanarak bunları açıklayabilmenin imkanı yok. 6 milyonun haklarını temsil eden milletvekillerinin anayasanın verdiği hiçbir hakkı kullanmasına izin verilmiyor. Bu tür davalarda savunma yapan avukatların bu nedenle zorluk yaşadığını düşünüyorum, ben de aynı zorluğu yaşıyorum.

‘Yüksekdağ’ın yaptığı her konuşma davalarla cezalandırılıyor’

Örneğin Figen Yüksekdağ’ın yargılandığı tüm davalarda söz konusu olan bütün konular milletvekili faaliyetleridir. Yaptıkları her türlü düşünce açıklaması ve ileri sürdükleri her türlü öneri bu davalarla cezalandırılıyor. Onlarla beraber onların temsil ettikleri 6 milyon da cezalandırılıyor. Onlar aynı zamanda 6 milyonun sesi.

Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürülmesine neden olan Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nden başlayarak hukuksuzluğun örüldüğü söylenebilir. Bu davada aslında ceza verilmesi mümkün olmayan bir olay nedeniyle, 10 aylık bir ceza olmasına rağmen, Anayasa’ya, Meclis’in teamüllerine aykırı olarak milletvekilliğinin düşürülmesi için bu ceza kullanıldı. Yüksekdağ’a cezayı veren bu heyetin tamamı FETÖ suçlamasıyla açığa alındı, tutuklananlar oldu, görevlerinden uzaklaştırıldılar.

Figen Yüksekdağ açısından çok sayıda ilde sürmekte olan dava var. Açılan yeni soruşturmalar da var. Bu soruşturmaların da davaya dönüşeceğini biliyoruz. Yüksekdağ hakkında TCK’nın 11 ayrı maddesinden dava açıldığını görüyoruz. Bu suçlamaların tamamı düşünce ve ifade özgürlüğünün korunmasına yönelik sınırlama içeren maddeler.

Yüksekdağ hakkında ağırlaştırılmış müebbet isteniyor

Tutuklu olduğu davada, Yüksekdağ hakkında 83 yıllık hapis cezası isteniyor. Diğer davaları da düşünürsek bunu ez az ikiye katlayan hapis cezasından söz etmek mümkün. Aynı zamanda Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen bir davada hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Tüm bu davalara gösterilen gerekçeler ise Yüksekdağ’ın yaptığı konuşmalardan başka bir şey değil.

Yüksekdağ’ın tutuklu olduğu davanın duruşması 4 Temmuz’da

Tutuklu olduğu dosyanın duruşması 4 Temmuz’da. 8 ayrı fezlekenin birleşmesiyle oluşmuş bir dosya. Ankara’daki duruşmanın bu hukuksuzluğu teşhir etmek açısından önemli bir tartışma alanı olmasını sağlamak gerekiyor.

‘Savunma hakkı kullandırılmaksızın cezalar veriliyor’

Bugüne kadar görülen davalarda gözlemlediğimiz ise, hızla bizim talep ettiğimiz deliller dahi toplanmaksızın, savunma hakkı kullandırılmaksızın ceza verilmesi. O kadar bariz usule aykırılıklar var ki. Örneğin, Adana’da verilen cezada kendisinin yüz yüze görüşmesi dilekçesine rağmen, avukatların delillerin toplanması taleplerine rağmen, bütün bunlarla ilgili karar vermeksizin, avukatı oyalayarak savcıya mütalaa okutuluyor. Verilen aradan sonra da hemen karar açıklanıyor. Bütün hukuk kurallarının ortadan kaldırıldığı bir yargılama süreci işleniyor. Bütün duruşmalarda da aynı yöntemler kullanılıyor.

Anayasanın 83. maddesi, vekillerin yaptığı konuşmalardan dolayı kürsü sorumsuzluğunu düzenliyor ve bir milletvekili, milletvekilliği bittikten sonra dahi konuşmalarından dolayı yargılanamaz diyor. Figen Yüksekdağ’a, milletvekili olduktan sonra hakkında açılan dosyalardan, ayrı ayrı 1 yıl, 1 yıl 6 ay, para cezasına çevrilen 11 ay ve yine 1 yıl olmak üzere 4 dosyadan ceza verildi. Bu cezaların birbirini takip edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Parti üyeliğinin ve milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin de AİHM ve AYM başvuruları var. Maalesef AİHM ve AYM bu davaların görüşülmesini geciktirerek hukuksuzluğa zemin hazırlıyor.

Yüksekdağ şahsında aynı zamanda kadınların siyasetteki temsili, halkların dayanışması ve barış umudu cezalandırılmaktadır.

Ercan Kanar: Yargı artık yürütmenin kılıcına dönüştü

Avukat Ercan Kanar ise yasama zorunluluğunun dokunulmaz bir hak olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti:

Yargı artık yürütmenin kılıcına dönüşmüştür. Yargı faaliyeti hukuk faaliyeti olmaktan çıkmış idari birim faaliyeti haline getirilmiştir. Bugün gelinen nokta yürekler acısıdır. Hiçbir zaman gerçek anlamda bağımsız ve tarafsız bir yargı söz konusu olmamıştır. Son değişiklikler ile birlikte hem yargıtay hem danıştay hem de alt yargı birimleri şeklen bile bağımsızlıklarını yitirmişlerdir. Cumhurbaşkanı önünde iliksiz cübbelerin, ilikleri kapatılmaya çalışılmıştır.

‘Yasama sorumsuzluğu mutlak bir haktır’

Yasama sorumsuzluğu yasama dokunulmazlığından çok daha farklıdır. Yasama sorumsuzluğu mutlak, dokunulmaz, sürekli bir haktır. Kamu düzenine ilişkindir. Vekillik bittikten sonra bile devam eden bir haktır. Venedik Komisyonu kriterlerine göre de yasama sorumsuzluğunun mekanla sınırlandırılması mümkün değildir. Yani Meclis içinde söylenmiş sözlerin, Meclis dışında tekrar edilmesi suç kabul edilemeyeceği gibi, milletvekillerinin Meclis içinde söylemiş olmasa bile başka bir yerde söylediği söz yargılama konusu edilemez. Bu konuda Venedik Komisyonu adına da çok sayıda rapor hazırlandı ve AKP Hükümeti’ne iletildi.

Tutuklanan milletvekilleri yüzlerce kilometre ötedeki zindanlara tıkıldılar. Neden; sözde yargılamaları halk denetiminden kaçırmak için, SEGBİS’le savunma yapmaya zorlamak için.

‘Demirtaş, tavrını önceden belli etmiş olan bir mahkemede yargılanacak’

Sayın Demirtaş’ın tutukluluğunun üzerinden 7,5 ay geçtikten sonra duruşma günü belirlendi. Daha tensip kararı bile verilmeden eylemli bir dosyayla birleştirmek amacıyla, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazı yazdı davaların birleştirilmesi için. Bu ne demek oluyordu; hukuken ihsas-ı rey demek oluyordu. Mahkeme daha duruşma tarihini bile açıklamadan fikrini belli etmiştir. Biz Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nin daha yargılama başlamadan tavrını belli etmesi nedeniyle redd-i hakim talebinde bulunduk ancak reddedildi.

Yargılamalarda hukuk kurallarının işlemeyeceğini biliyoruz ama elimizden geldiği kadar bu davalardaki hukuksuzluğu teşhir edeceğiz, dünya kamuoyuna duyuracağız.

Demirtaş hakkında 96 fezleke hazırlandı. Tamamı konuşmalardan ibaret siyasi faaliyetleridir. 31 fezleke tutuklu olduğu dosyadan birleştirildi.

Anayasa Mahkemesi’nin bir anlamda İnsan Hakları Mahkemesi anlamına gelen statüsü vardır ama maalesef Anayasa Mahkemesi yürütmeye bağlı karar verme alışkanlığından bir türlü kurtulamamıştır. Bu AKP döneminde daha da koyulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi’ne sesleniyorum. Hangi makamdan korkuyorsunuz. Balbay kararınız var, size hatırlatıyorum. Gayet haklı, hukuka uygun şekilde dediniz ki “Milletvekilinin yeri Parlamento’dur, cezaevinde kalarak halkı temsil görevi yerine getirilmez” dediniz. “Milletvekilliğine tanınan bu imtiyaz kişisel bir imtiyaz değildir halkın iradesini korumak için bu hak tanınmıştır” dediniz ve “cezaevinde kalırsa halkın iradesi tutuklanır” saptaması yaptınız.

‘6 milyonun ifade özgürlüğü zincirlenmiştir’

6 milyon insanın ifade özgürlüğü zincirlenmiştir aylardır. Hatta sadece 6 milyonun değil Anayasa’nın 80. maddesine göre bir vekil tüm toplumun milletvekilidir. Eğer milletvekili cezaevinde tutuluyorsa halkın siyasal tercih hakkı, düşünce özgürlüğü ayaklar altına alınmış demektir. Eğer kararı hukuka uygun şekilde belirtmezseniz hukuk tarihinde siyah sayfalarda unutulmayacak şekilde yerinizi alacaksınız.