Gogol’ün Palto’sunda, aynanın karşısında
Sevilesi ‘palto’sunda hep saklandığımız Gogol, “Yüzünüz çarpıksa aynaya kızmayın” der. Ama nasıl kızmayalım, sadece yüzümüz değil, tüm hayat, hatta kainat çarpık! Ve ayna hazretleri durmadan kılcal damarlarına dek gösteriyor. Ve başlıyor çirkin burunlar geçidi. Kerameti kendinden menkul çekiç, dolma, domuz, köpeksi, uzun patlak burunlar. Kirli sularında cirit atan kurbağa ve solucanlarla bön gözler. Ne balığın ne tavuk, hatta tilkinin bile beğenmeyeceği dudaklar…
Sırada yürekler olsun: bataklıklarının vırakladığı, amaçsızlığın metan gazından andan ana çürüyen kanlı canlı yürekler… Farelerin saz çalıp, hamamböceklerinin cirit attığı “yüksek” yürekler, kedi kusmuğunun bile teşrif etmek istemediği yürekler…
Kafalar: kapkaranlık, küflenmiş, köhne, fikirsiz, eylemsiz, okumasız, sanatsız, ben müptelası ama benliksiz kafalar! Şairin, “Senin kafanın içi yıldızlı karanlıklar kadar güzeldir” demek yerine “Senin kafanın içi yıldızlara ve varoluşa hakarettir, saldırıdır” diyeceği kafalar. Güzelim aydınlık erkek ve kadın kafalarının katili, giyotini iğrenç, fare ve tırtıl dolu kafalar. Özcesi bu “şahane” kafalara ait olan yüzler nasıl çarpık olmasın ey paltosunda saf kala kala üşüdüğümüz, çalındığımız, öldüğümüz ama uslanmadığımız üstad Gogol!
An itibariyle durup yüzümüze, kendimizle tanışıp yeni bir hayata başlamak için bakalım bakalım. İşte önce “kimsin” sorusu, sonra mavi gemilerle yelken açan anlam yüklü sorular. Zincirsiz, el-pençe divansız bir duruş ve durmadan akıp giden bir ırmağa meyyal bir oluş hali. Belki ayna bizi çok sever artık. Yüzümüz, dolunay ışığı, leylak zarafeti ve menekşe kokusuyla çarpık değildir artık. Ayna mutlu, yüzler mutlu, hayat paslanmayı çoktan aşmış “tatlı huzurla dolu” bir macera artık belki de. Ve bu güzel belkilere hürmeten, Baba Tahirê Uryan’dan muhteşem bir dörtlük:
Delal herdû çavên min qesra te ne
nav dû çaven min cihê piyên te ne
Ditirsim kut y xafil gav bavêji
û bi mijangên min biêşin piyên te
Çevirinin doğasındaki kaybı da (lost in translation) unutmayarak güzel Kürtçeden Türkçeye çevirelim:
Ey güzel, gözlerim senin sarayındır
iki gözümün arası ayaklarına mesken
Korkarım dalgın adımlar atarsın da
kirpiklerim incitir ayaklarını
Bundan güzel “saray” bundan öte şiir, bundan öte aşk var mıdır?
Ay gibi Üryan Baba Tahir’e en üryan sevgilerimizi yollamayı da unutmadık elbet.