Ana SayfaGüncelRadikal solun açmazları – Immanuel Wallerstein

Radikal solun açmazları – Immanuel Wallerstein

Şu anda sonu gelmiş olan kapitalist bir sistemin geçiş döneminin ortasındayız ve henüz yeni bir sistem seçilmedi. Radikal solun bugünkü çabaları orta vadede sistemin yerine geçecek olan konusundaki tercihi etkiler. Taktiksel tartışma esas itibariyle kısa vadedeki tartışma hakkında. Kısa vadede yaptıklarımız, çok az olarak hayata geçmiş bile olsa, orta vadeyi etkiler.


Immanuel Wallerstein

Çeviren: Serhat Bozova


Geride bıraktığımız yüzyıl boyunca tüm Avrupa coğrafyası olarak adlandırdığım bölgede (Kuzey Amerika; batı, kuzey ve doğu Avrupa, Asya ve Avustralya) temel seçim tercihi iki merkez parti yani birbirine rakip olan merkez sağ ve merkez sol arasında olmuştur. Daha sol ve daha sağ başka partiler de oldu fakat bu partiler temel olarak marjinal konumda oldular.

Son on yıllık dönemde ise, bu sözde ekstrem partiler güç kazanıyordu. Birçok ülkede hem radikal sol hem radikal sağ, sağlam bir güç olarak ortaya çıktı. Merkez partilerin yerini almaya veya onların yönetimi devralmaya ihtiyaçları vardı.

Radikal sola ilişkin ilk etkileyici başarı Yunan radikal solu Syriza’nın merkez sol partisi Pasok’un -ki o parti ortadan gerçekten tamamen kayboldu- yerini alma becerisiydi. Syriza, Yunanistan’da iktidara geldi. O günlerde yorumcular bu durumu “Pasoklaşma” şeklinde açıklıyordu.

Syriza iktidara geldi ama vaat ettiği programı uygulayamayacak durumdaydı. Bu nedenle, Syriza birçok kişi için büyük bir hayal kırıklığı oldu. En mutsuz grup hatanın seçimle iktidara gelme çabası olduğunu öne sürdü. Bu kişiler iktidarın sokaklarda kazanılması gerektiğini ve ancak ondan sonra anlamlı olacağını söyledi.

Radikal sola ilişkin başka örnekler de var. İngiltere’de radikal sol lideri, Jeremy Corbyn, temel olarak partide ilk defa oy kullanan yeni üyelerin desteğini alarak İngiliz İşçi Partisi’nin lideri oldu. ABD’de Bernie Sanders Merkezin adayı, Hillary Clinton’a karşı yarıştı ve şaşırtıcı şekilde güçlü bir destek aldı. Fransa’da, radikal sol partinin adayı Jean-Luc Melenchon da şaşırtıcı derece iyi bir sonuç elde etti ve ana akım sol parti Sosyalistlerden fazla oy aldı.

Bugün tüm bu ülkelerde radikal sol aktivistler arasında geleceğe ilişkin taktiklerle ilgili iç tartışmalar yürüyor. Seçimle olan iktidarın peşinden mi gitmeliler yoksa kontrolü ele geçirmeyi sokaklarda mı aramalılar? Buradaki açmaz ise, her ikisi de işe yaramıyor. Devlet gücüne erişirlerse iktidarda kalmak için programlardan çok sayıda “taviz vermeleri” gerektiğini fark ediyorlar. İktidarı sokaklarda ararlarsa devlet gücü olmaksızın istedikleri değişimi gerçekleştiremeyeceklerini ve devlet gücünü elinde bulunduran devlet kurumları tarafından kontrol edilebilir durumda olabileceklerin fark ediyorlar.

Peki, bu nedenlerle bugün radikal sol bir program takip etmek ümitsizlik mi? Kesinlikle değil! Şu anda sonu gelmiş olan kapitalist bir sistemin geçiş döneminin ortasındayız ve henüz yeni bir sistem seçilmedi. Radikal solun bugünkü çabaları orta vadede sistemin yerine geçecek olan konusundaki tercihi etkiler. Taktiksel tartışma esas itibariyle kısa vadedeki tartışma hakkında. Kısa vadede yaptıklarımız, çok az olarak hayata geçmiş bile olsa, orta vadeyi etkiler.

Kısa vadede muhtemelen en iyi taktik-her ne kadar ikisi de fayda sağlamasa da-bu konudaki iki taktiği de yani hem seçim hem de sokak yollarını kullanmaktır. Kısa vadeyi orta vade için alıştırma alanı olarak düşünelim. Zaman konusundaki meseleyi fark ettiğimiz bu işe yarayacak ve böylece cesaretimizin kırılması yerine kısa vadede elde edilen kazanımlardan dolayı cesaretleneceğiz. Bunu yapabilir miyiz? Evet yapabiliriz. Fakat yapacak mıyız? Göreceğiz.


Kaynak: Özgürlükçü Demokrasi