Ana SayfaGüncel‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’nde dördüncü gün

‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’nde dördüncü gün

HABER MERKEZİ – HDP’nin ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’ dördüncü gününe girerken, sabaha kadar parkta nöbet tutan vekiller ve partililerin güvenliğini Sol Açık taraftar grubu sağladı. Bugünkü açıklamayı yapan HDP’li Hişyar Özsoy ise Türkiye’nin dış politikadaki konumuna ve ülkedeki ‘güvenlikçi’ politikalara dikkat çekerek, “Erdoğan dünyada yalnızlaştıkça içeride baskıyı arttırıyor” dedi. İHD, ÖDP, HDK temsilcileri ile Suruç Aileleri İnisiyatifi, ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’ndeki HDP’lilere ziyarette bulundu.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Yoğurtçu Parkı’ndaki ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’ dördüncü gününde.

Nöbetteki vekiller sabahın ilk ışıkları ile uyanırken, çevre temizliğinin ardından park içinde kısa yürüyüş yaptı.

Gece boyunca güvenliği Sol Açık sağladı

Dün gece Kadıköy’de bulunan Şükrü Saraçoğlu stadında oynanan Fenerbahçe-Sturm Graz maçı nedeniyle nöbete yönelik olası provokasyonlara karşı Fenerbahçe’nin Sol Açık taraftar grubu sabaha kadar parkın güvenliğini sağladı.

HDP Kadıköy İlçe Eşbaşkanı Ercan Demir, dün gün boyu Sol Açık taraftar grubuyla irtibat halinde parkın güvenliğini sağladıklarını belirtirken, “Özverinin tek bir sebebi var o da demokratik siyasete olan inancımız, halkların özgürlüğe kavuşacağı olan günlerin yakın olması” diye konuştu.


Şule İdil Dere’nin annesi Yoğurtçu’da: O gün buraya bir bariyer konsaydı kızım yaşıyor olacaktı


HDP’li Özsoy: Erdoğan, iktidarını devam ettirmek için içeride yoğun bir tecrit politikası uyguluyor

Parkta bugünkü açıklamayı ise nöbetteki vekillerden HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy yaptı.

Erdoğan ve AKP Hükümetinin Türkiye’yi giderek yalnızlaştıran politikalar uyguladığını söyleyen Özsoy, “Dünyada tecrit olmuş bir Erdoğan, iktidarını devam ettirmek için içeride yoğun bir tecrit politikası uyguluyor” diye konuştu.

HDP’li Özsoy’un nöbetin dördüncü gününde dış politika ağırlıklı açıklamasından satır başları şu şekilde:

Erdoğan, kendisini dünyada iyice yalnızlaştırmış durumda. Erdoğan’a yönelik tecrit politikası giderek yaygınlaşıyor. Sadece Erdoğan’a yönelik olsaydı mesele değildi. Ancak bir ülkenin cumhurbaşkanı ve faturasını geniş halk kesimleri ödemek zorunda kalıyor.

Türkiye içte Erdoğan tarafından sürekli bir çatışma siyasetine maruz bırakılıyor. Dışarıda da bunu sürdürüyor. Ülkedeki bütün toplumsal kesimlere zarar veren bu siyasetten bir an önce vazgeçmelidir.

Dünyada tecrit olmuş bir Erdoğan, iktidarını devam ettirmek için içeride yoğun bir tecrit politikası uyguluyor. Bu parkta etrafımız birkaç bariyerle çevrili. Erdoğan dışarıda yalnızlaştıkça, sıkıştıkça demokratik güçleri tecrit altına alarak iktidarını sürdürmeye çalışıyor. Ama hiçbir iktidar zulümle baskıyla ayakta kalamaz. Güçlü iktidarlar görünmez iktidarlardır. Çünkü halkın rızasını almışlardır.

Büyük bir korkuyla bu tecridi bütün topluma uygulamaya çalışan bir Erdoğan ve hükümet söz konusu. Tabi başaramayacaklar ama bir an önce bu mantıksız halden çıkarsa tahribat azalır. Erdoğan’ın imajı ve bu anlamsız uygulamaları yüzünden Türkiye’nin kredibiletesi azalmış durumda. Erdoğan esip gürledikçe, işçisinden esnafına herkes sıkıntısı yaşıyor.

Yakın zamanda Erdoğan Demirtaş’a ‘terörist’ demişti. Ama bizim dışarıda gözlemlediğimiz şu: Erdoğan dünyada terörizme destek veren bir lider olarak biliniyor. Bütün dünya MİT TIR’larını biliyor, Rojava’da girilen ilişkileri biliyor, sırf Kürt karşıtlığı nedeniyle Suriye’de girdiği batağa herkes işaret ediyor. Daha iki gün önce McGurk, Türkiye’nin El Nusra liderlerinin sınır geçişine izin vermekle suçluyor.

ABD ile Erdoğan’ın uzun zamandır Rojava anlaşmazlığı söz konusu. Erdoğan’ın tüm kaygısı Kürtler Ortadoğu’da hak sahibi olmasın. Başka bir politikası yok. Defalarca “ya biz ya onlar” dedi. Hep altında kaldı. Bir an aklını başına alıp Kürtlerle daha dostane ilişkilenmenin zemini yok mu diye düşüneceğine ABD ile ilişkilerini allak bullak etti.

Avrupa ile derin bir kriz söz konusu. Türkiye izleme sürecine alındı. Bu şu demek: Avrupa gözünde Türkiye bir demokrasi ve hukuk devleti değil. Türkiye’ye verilen fonların durdurulması, gümrük birliğinin modernleşmesinin demokrasi kriterlerine bağlanması, OHAL’in kaldırıması gibi bir dizi talepler var. Tabi Avrupa Türkiye’nin yaptıklarına uzun bir süre göz yumdu. Hala net bir tavrı söz konusu değil. Daha 2 gün önce AİHM net bir karar almadı. Durum o kadar açıkken, raporlar ortadayken. Bir de Türkiye’nin Almanya firması Siemens ile yaptığı bir anlaşma söz konusu. Rüşvet verdiler aslında Almanya’ya.

Erdoğan’ın Avrupa ile sürekli çatışma hali bıkkınlık yaratmış durumda. Artık Avrupa’da kimse Erdoğan’ın sesini duymak, yüzünü görmek istemiyor. Hükümet bu kafayla giderse 25 Eylül’de Almanya seçiminden sonra çok ciddi yaptırımlar gelebilir. Faturasını herkes ödeyecek. Umuyoruz Erdoğan bir an önce aklını başına alır. Aksi takdirde kendisiyle birlikte bütün toplumu zor durumda bırakacak.

‘Rusya ile ilişkileri düzelttik’ diye algı pompalanıyor. Öyle değil. Rusya Türkiye’yi avucuna almış. Afrin operasyonu gündemdeydi, sınıra yığınak yapıldı. Ama ABD ÖSO’dan desteğini çekti. El Nusra, Türkiye’nin desteklediği Ahrar-uş Şam’ı İdlib’den çıkardı. Şu an Erdoğan Rusya’ya yalvararak Afrin konusunda zemin istiyor. Rusya hala domates bile almıyor. Ama yandaş medyada “dostum Putin, dostum Putin.” Tam bir propaganda makinesi ile karşı karşıyayız.

Öyle trajik ki; Türkiye aynı anda, birbirleriyle rakip olan hem İran’la hem Suudi Arabistan’la sıkıntı yaşıyor. Ortadoğu’da tek dostu Katar Emiri.

Dünyayla bütün ilişkilerini olumsuza dönüştüren Erdoğan, Kürtlerle ilişkilerini dönüştürmeyi düşünmüyor. Kürtlerle ilişkilerini iyiye evriltseydi, ne Rusya’yla ne Almanya’yla ne ABD’yle durum böyle olmazdı.

Hal böyleyken, bu hükümet Türkiye’de yaşayan 80 milyon insanın sıkıntılarını nasıl çözecek?

2002’de Erdoğan hükümetinin arkasında çok geniş bir koalisyon vardı. AB’nin, ABD’nin tam desteğini almıştı. TR’de liberallerin demokratların desteğini almıştı. Şimdi bu kesimlerin hiçbiri yok. Erdoğan birlikte yola çıktığı insanları da bir köşeye bıraktı. Daha önce kendisine küfür eden insanları yanına aldı. Tuhaf bir durum. Daha önce Türkiye’nin AB’ye girişi konusunda net destek veren gruplar şu an onu en sert şekilde eleştiren gruplar. Sonuçlara bakınca imajın nasıl bozulduğunu görüyorsunuz. Avrupa Parlamentosundaki oylama sonuçları da bunu gösteriyor. Etrafında doğu Avrupa’dan birkaç ülke ve İngiliz muhafazakarları dışında kimse kalmamış.

Erdoğan’ın yanlış politikaları ülkeyi tecride zorluyor. Ülke tecrit altına girdikçe o da içeride herkese yönelik katı bir baskı ve tecrit politikası uyuluyor. Türkiye’deki tecrit ortadan kalkarsa dünyada da tecrit olmaktan kurtulur. Biz Erdoğan’ın bu tavrını teşhir etmeye devam edeceğiz.

HDP’nin Türkiye’yi şikayet etiğini söylüyorlar. Türkiye’yi Avrupa Birliği izleme sürecine aldıran HDP değil, Recep Tayyip Erdoğan’dır. Türkiye’yi bu kadar yalnızlaştıran Erdoğan’dır. HDP her platformda evrensel hakları savunmaktan geri durmayacaktır. Bu yalıtılmışlık, bu kuşatılmışlık, bu stratejik sefalet ve rezalet içinde olan dış politika tüm halklarımıza fatura olacaktır.

İHD ve ÖDP’den nöbete ziyaret

HDP’nin Yoğurtçu Parkı’ndaki ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne ziyaretler aralıksız devam ediyor.

Nöbetin 4’üncü gününde ilk olarak İnsan Hakları Derneği (İHD) heyeti, HDP’lileri ziyaret etti.

Ziyarette konuşan insan hakları savunucusu avukat Eren Keskin, “Böylesini ilk yaşıyoruz. Toplum olarak kıstırılmış durumdayız. Tüm kıstırıldıklarımızdan alnımızın akıyla çıkmasını bildik. Cesaret önemlidir. ‘Beyaz Toroslar dönemi bitti’ deniliyor ama Ağar’ın ‘Çocuğum’ dediği Süleyman Soylu dönemini yaşıyoruz” dedi.

İHD heyetinin ardından Özgürlük Dayanışma Partisi (ÖDP) nöbettekileri ziyaret etti.

Ziyaretin ardından açıklama yapan ÖDP MYK üyesi Hayri Kozanoğlu, bütün kesimlerin bir arada olması gerektiğini dile getirerek, “Direnmek haktır” dedi. HDP’nin eylemini çok anlamlı bulduklarını söyleyen Kozanoğlu, ‘Adalet ve Vicdan Nöbeti’ni desteklemeye devam edeceklerini belirtti.

HDK: Nöbet eylemleri geliştirilmeli

ÖDP’nin ardından ise Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Yoğurtçu Parkı’nda devam eden nöbeti ziyaret etti. Nöbetteki HDP’li vekiller tarafından karşılanan HDK Eşsözcüleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Onur Hamzaoğlu nöbete dair açıklamada bulundu.

Türkiye’nin içerisinden geçtiği süreç açısından ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin çok önemli bir yer tuttuğunu dile getiren Koçyiğit, “AKP iktidarı Türkiye’yi derinleşen bir krizin içerisine sokuyor. Türkiye halkları koyu bir faşizmin içerisine itiliyor. Bu eylem vicdanlara çağrı yapan bir eylemdir. Bu direnişin yanında yer almak, faşizme, baskıya karşı durmak anlamına geliyor” dedi.

Koçyiğit, direnişi büyütme ve direnişin sesine ses katma çağrısı yaptı. HDK Eşsözcüsü Onur Hamzaoğlu ise, “Katliamlarla yaratılmak istenen korkunun direniş karşısında duramayacağını gördük. Türkiye halklarını kapsayan direnişler ve nöbet eylemleri geliştirilmeli” dedi.

Suruç Aileleri de nöbette

Suruç Aileleri İnisiyatifi de 4’üncü gününde Yoğurtçı Parkı’nda devam eden ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni ziyaret etti.

Aileler adına konuşan Suruç katliamında yaşamını yitiren Vatan Budak’ın babası Murat Budak, şöyle konuştu:

Rehin tutulan eş genel başkanları, belediye başkanları, yöneticiler, Suruç gazileri, Nuriye ve Semih ile tüm özgürlük tutsaklarını selamlıyoruz. Bizler Kürdistan’da ve Türkiye’nin her yerinde katliamlara uğramamıza rağmen burada olduğu gibi bu ülkeye barış ve adalet getirmek için mücadeleye devam edeceğiz. Bizler 24 aydır adalet mücadelesi veriyoruz. Adalet kazanana kadar mücadelemize devam edeceğiz.

CHP’li Salıcı’dan destek ziyareti

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı da nöbet eylemine destek ziyaretinde bulundu. HDP’li vekillerle kısa bir görüşme yapan Salıcı, ardından “demokrasi kürsüsünde” söz alarak Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne ilişkin görüşlerini aktardı.

Parktaki polis ablukasını eleştiren Salıcı şunları söyledi:

Bu ülkede adalet ve vicdan olsaydı Yoğurtçu Parkı’nda kimse beklemezdi. Bu ülkede adalet olsaydı kimse Ankara’dan İstanbul’a yürümezdi. Bu ülkede bir kişinin, bir sınıfın belirli bir toplumun, kesimin çok çok ötesinde insanlar bir araya geliyor. Bu ülkede adalet var mıdır? sorusunun cevabı yok. Bu şunu gösteriyor; siyasi iktidar özgüven eksikliği içerisinde. Demokrasi için, adalet için, bir araya gelmeye ve bütün insanlar için demokrasi, özgürlük, adalet gibi bir tek kişiye, zümreye kısıtlanmayacak talepleri istemeye devam edeceğiz.

Ayrıca DİSK, KESK, TMMOB ve TTB Kadıköy Boğa’dan Yoğurtçu Parkı’na bir yürüyüş gerçekleştirmesi bekleniyor.




Önceki Haber
Paraguay'da yerliler kendi partilerini kuruyor
Sonraki Haber
‘Süreci bitiren’ Ceylanpınar cinayetleri davası: Savcı yok, mütalaa için üçüncü kez süre