Ana SayfaÇeviriBabam ‘Kızıl’ olmayı seçti – Fred Klonsky

Babam ‘Kızıl’ olmayı seçti – Fred Klonsky

HABER MERKEZİ – Robert Klonsky’nin 1930’ların Brooklyn’nden faşistlerle savaşmak için İspanya’ya, savaş sonrası Komünist Parti’nin melankolisine politik seyahati.


Fred Klonsky

Çeviri: Kontra Salvo


Babam Robert Klonsky, 1918’de, Brownsville’in Doğu New York’la Brooklyn’de buluştuğu Eastern Parkway’da bir evde dünyaya gelmiş. Rus göçmeni olan büyükbabam ve büyükannem, dindar birer Yahudi ve yoksullarmış.

Ailede hikâyeyi kimin anlattığına göre değişiyor ama büyükbabam haham veya sinagogda koro şefiymiş. Babamın dört kardeşi var. Erkeklerin hepsi büyükbabamın sinagogunda korodaymış. Babamın, bana, çocukken evde kayıtlarını dinlediğim Paul Robesonu andıran güzel, derin, zengin bir sesi vardı. Kardeşlerin her biri ayrı bir yöne gitmiş.

Örneğin Amcam Ben, babamın radikal yolunu takip etmemiş. Güzel sesi onu Pennsylvanya, Reading’de bir sinagogda koro şefi olmaya yönlendirmiş.

Brooklyn’deki pek çok yoksul, eğitimsiz (babam sekizinci sınıfı geçememiş) Yahudi gibi babam ve kardeşi Mac de komünist olmuşlar. Babam her zaman ya Kızıl ya da mahalledeki diğerleri gibi olacaklarını söylerdi. Yani proleter yazar Michael Gold’un “Parasız Yahudiler” diye tarif ettiği gibi: gangster olmak. Babam bir Kızıl olmayı tercih etmiş.

Şubat 1937’de, Hitler ve Mussolini tarafından desteklenen General Francisco Franco’nun liderliğindeki faşist isyana karşı İspanyol Cumhuriyeti’nin savunulması için yapılan uluslararası çağrıya yanıt veren babam, New York’u, Brownsville mahallesini ve ailesini terk etmiş.

Babam, Mac amcama ait pasaportla bir yük gemisine binerek Fransa’ya gitmiş. Pireneler’deki o çok bilinen yolu kullanarak Bilbao’ya geçmiş ve Uluslararası Tugaylar’a yazılmış. Oradan bize yolculuklarını ve çektiklerini yazmış.

14 Şubat 1937

Sevgili ev halkı,

Tüm gece yolculuk yaptıktan sonra İspanya sınırındaki varış yerine henüz geldim. Saat gündüz 11. Öğle yemeğimizi şimdi bitirdik. Posta çok yavaş bu nedenle çok bir şey beklemeyin. Mac’a devrimci selamlar.

Sevgilerimle,

Bob.

İspanya ve Pasifik’te faşizmle savaştıktan on beş yıl sonra ABD hükumeti tarafından babama dava açıldı. Devrimci değişim taraftarı olmayı bir suç olarak gören Smith Yasası’nı ihlal etmekle suçlandı. Amerika’daki onlarca komünist de aynı şekilde suçlandı.

Korku, kara liste, Amerika’ya Karşı Eylemler Komitesi, Kızıl Kanallar, ihbarlar ve cadı avları zamanıydı. Dünya Savaşı’nı takip eden Soğuk Savaş dönemiydi. ABD, Sovyetler Birliği ve sosyalist kampla süper güç olmak için çekişiyordu. Soğuk Savaş, Kore gibi yerlerde sıcak savaşa döndü. Küresel savaş, ülke içine liberaller, sosyalistler ve özellikle de Komünist Parti’ye karşı şiddetli politik saldırılar olarak yansıdı.

Ayn zamanda McCarthy dönemiydi. Ve hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde, pek çok başkalarının yanı sıra benim ailem için de geldiler.

4 Mart 1937

Sevgili Annem, Babam ve ailem,

Hissettiklerimin hepsini ifade etmek benim için çok güç. Sadece çok çalıştığımı söyleyebilirim. Yapacak çok şey var. Eileen’e onu beş dakika olsun kucaklamayı çok istediğimi ve amcasının bundan çok mutlu olacağını söyleyin. Anne ve Baba, eğer uzun süre mektup gelmezse endişelenmeyin. Bu sizi düşünmediğimi veya bir şeylerin yanlış gittiğini göstermez. Tamamen güvendeyim.

Mac’a, Mosih ve Danny’le bir hafta önce karşılaştığımı söyleyin. Bulunduğumuz yerden geçiyorlardı. Umarım Sylvia ve Dave, evliliğin tadını çıkartıyorlardır. Eve döndüğümde bir yeğenimin daha yolda olmasını bekliyorum ve umduğumdan daha yakın bir zamanda döneceğime inanıyorum. Herkese selamlar ve kendinize iyi bakın.

Sevgilerimle,

Bob

Helen Wainer de Komünist Parti’nin üyesiydi.

Annem Helen, babamı ilk gördüğü anın hikâyesini anlatmayı severdi. Çalışma hayatı boyunca sekreterlik işi yaptı. O zamanlar Abraham Lincoln Tugayı’nın New York bürosunda bu işi yapıyordu. Babamın kendini beğenmiş bir şekilde ve kasılarak içeri girişini gülerek anlatırdı. Neticede asker olmuştu ve artık İspanyol cephesinden yeni dönmüş bir kıdemliydi.

Babam ona asılmayı denemiş ama o kabul etmeyip es geçmiş. İspanya’dan dönenlere alışkın olduğu için bu anlamda babamda etkileyici bir yan bulmamış. Çok sonra onunla çıkmayı kabul etmiş.

Yıllar içinde babamın çok sayıda, kendisi gibi savaşa giden erkek ve az sayıda kadın gönüllü arkadaşıyla tanıştım. Tugay’ın kadın üyeleri genellikle cephede hemşire olarak, en az erkekler kadar tehlike altında çalışmışlardı. İspanya’da faşistlerle savaşmak için her şeylerini tehlikeye atan ve sonuçta McCarthyciler tarafından “prematüre antifaşistler” diye yaftalanan özel bir insan tipi vardı. Babamın pek çok yoldaşı da babam gibi havalıydı.

Ernest Hemingway’in Çanlar Kimin için Çalıyor kitabındaki Robert Jordan karakteri için örnek olduklarına dair iddialar duydum. Çocukluk arkadaşım Mike Goff’un babası Irv Goff, Hemingway’in seçtiği örnek olabilir. Irv Goff gerilla olarak tek başına düşman hatlarının arkasında savaşarak, Hemingway’in romanındaki Robert Jordan karakteri gibi köprüleri havaya uçurmuştu.

1937’de bir zaman

Sevgili Annem, Babam ve ailem,

Geçtiğimiz Cuma günü 19. doğum günümdü. Ne gururluydum! İspanyol çocuklar hariç buradaki en gençlerden biriyim. İnsan cephede savaşan 14-15 yaşındakileri görünce kendini yaşlı hissediyor. Ve bunun bir parçası olduğu için gurur duyuyor. Ülkeyi anlatmak için uygun sözcükleri gerçekten bulamıyorum. Ülkeyi zeytin ve portakal ağaçları kaplıyor. İspanya zengin kaynaklara sahip, özellikle tarım alanında.

Ama halk, yoksul İspanyol halkı. İnsan, bunca zaman işçilerin ve köylülerin cehalet ve baskı altında nasıl tutulduğunu merak ediyor. New York’taki en kötü kenar mahalle dahi buradaki çalışan insanların yaşadığı mahallelere göre cennet kalıyor.

Ama bütün bunların sonu yaklaşıyor. Toprakta ve fabrikada harcadıkları emeğin ve döktükleri terin onlara kendilerini yönetme ve emeklerinden kazanç elde etme hakkını verdiğini fark etmeye başladılar. Ve şimdi kahramanca savaşıyorlar ve gelecek nesiller özgür, mutlu ve zengin bir İspanya’da yaşasınlar diye hayatlarını ortaya koyuyorlar. Eve döndüğümde çok sayıda ilginç hikâye anlatacağım. Ama şimdilik beklemeleri gerekiyor.

Yazma konusunda pintilik yapmayın. Anlatılacak her şeyi bana yazın. Hepinizden haber almak için ölüyorum. Bana nasıl olduğunuzu anlatın, sağlığınız nasıl, özellikle Annem ve Babam iyiler mi? Yeğenlerimle ilgili uzun uzun yazın. Ve yeni bir tanesi yoldaysa bilmek isterim. Mac’a eve dönen yoldaşlarımla ilgili yazmasını söyleyin. Bensiz YCL nasıl gidiyor? Bay ve Bayan Glazer nasıllar? Yani her şeyi bilmek istiyorum.

Mac’a söyleyin. Sadece anımsatıyorum. Kardeşimiz Abe’in Hareketle tanıştırma zamanı geldi. Sizce de öyle değil mi? (Sence Abie?). Klonsky geleneğini devam ettirin. Döndüğümde onu hiç değilse bir seksiyon örgütçüsü olarak bulmayı umuyorum.

Selamlar,

Bob

Smith Yasası suçlamaları ortaya çıktığında babam yeraltına çekildi. Komünist Parti liderliğinin görüşüne göre parti liderlerine yönelik suçlamalar yaklaşan faşizmin göstergesiydi. İki yıl sonra babam, FBI tarafından Boston’da tutuklandı. O zaman New York’ta bulunan parti liderliği babam gibi olanlara yeraltına çekilme durumlarına son verme ve kendilerini ve partiyi mahkemelerde savunmak için ortaya çıkarmaları mesajını yolladı.

Tipik bir sıcak ve nemli Philadelphia yaz gecesinde, Babam, kuzey Philadelphia’daki evimize döndü.

En sevdiğim yaz yemeğinden kafamı kaldırdım, altı yaşındaydım ve iki yıldır babasızdım.

İronik olacak ama ben aynı zamanda Philadelphia’da en güvende olan çocuktum. Kardeşim ve ben her sabah FBI eşliğinde okula gidiyorduk. Babamın iletişim kurmayı denemesi ihtimaline karşı gözetleniyorduk.

Dava ilerledikçe Philadelphia’lı Kızıllar haberlerde daha çok yer buldu. Çoğu Afrikalı Amerikalı olan Strawberry Mansion’daki komşularımızın binada Kızılların yaşadığını öğrenmesi güç değildi. Yine de kaldırımda misket veya sokakta arabalardan kaçarken beyzbol oynamak için arkadaş bulmakta zorlanmadım.

Dokuz sanıktan Sherman Labovits, sonradan yazdığı Philedelphia’da Kızıl Olmak kitabında davayı detaylı bir şekilde anlattı.

Babam ve tanınmış şair ve Daily Worker editörü Walter Lowenfels de dâhil olmak üzere Philadelphialı sekiz yoldaşı, mahkûm edildi.

Nihayetinde Yüksek Mahkeme mahkûmiyetleri kaldırdı ama bu, babam ve diğer çoğu sanık federal hapishanede bir süre yatmadan önce olmadı.

Tarihsiz

Sevgili Annem, Babam ve ailem,

Hepimiz burada, hükumet güçlerinin, kısa bir sürede, nihayet ve tamamen, faşist güçleri oluşturan çeteleri ve paralı askerleri ezeceğinden eminiz. Ve bu, geçtiğimiz haftalarda kazanılan muhteşem zaferlerden sonra kesin gibi görünüyor, özellikle Amerikan gazetelerinde okuduğunuza emin olduğum Guadalajara cephesindeki kesin zaferden sonra.

Ve böylece, bildiğiniz gibi, birkaç ay içinde zaferi hep beraber kutlamak için eve döneceğim.

9 Mayıs 1937

Sevgili Annem, babam ve ailem,

İster inanın ister inanmayın ama unutmadım. Bugün Anneler Günü. Hatırladığım kadarıyla her Anneler Günü’nü kutlamadım. Sutter Caddesinde sütçü dükkânımızın olduğu zaman hariç çiçekler veya mendiller almadım veya kart göndermedim. O zaman da küçük, ipek dantelli mendili Sylvia’nın parasıyla almıştık. Yine o zamanlar ne anlama geldiğini anlayacak bir kafaya sahip değildim. Sert, duygusuz veya böyle şeylerin anlam ifade etmediği bir insan olduğumu düşünmeyin. Dürüstçe söylüyorum, sadece her zaman, yılda bir çiçeğin veya kartın, insanın annesine duyduğu sevgi ve saygılarını göstermesi için yüzeysel ve yanlış bir yol olduğunu düşündüm.Ve başka konularda yaptıkları gibi komünistler,Anneler Günü’nün de anlamını değiştirdiler. Bizler, bugünkü oğullar ve kızlar, Annelerin çocuklarını, savaşlar, ekonomik krizler vb. şeylerle aileyi dağıtmak ve yok etmek isteyenlerin olmadığı, daha iyi, mutlu bir dünyada yetiştirebilecekleri bir gelecek için elde ettiğimiz kazanımları bir araya getirebildiğimiz ve güçlendirebildiğimiz zaman başka bir gün olacak.

Bunları söylerken Anneler Günü için hediye alanların samimi olmadığını söylemiyorum. Hiç kuşkusuz sen, Sylvia veya Abie, Annemize hediye aldığınızda samimiydiniz ve ona içten gelen sevginizi ve saygınızı gösteriyordunuz. Daily Worker başyazısı gibi konuşmak istemiyorum. Anneler Günü’nü yılın tek bir gününde kutluyorsunuz ve sonra gericiliğin ve faşizmin güçlerinin binlerce defa karşı hamlede bulunmasına izin veriyorsunuz.

Tekrar düşünün, hepiniz, özellikle de sen Sylvia. Mutlu bir hayat için her hakka sahip olan sen. Sen, bu yazıdaki gibi Anneler Günü’nü bir barış günü olarak kutlayan insanlarla birliktesin. Bugün, tüm ülkede, Amerikan Kadınları (İlerici Kadınlar Konseyi, Barış ve Özgürlük için Uluslararası Kadınlar Birliği, AWF, vs.) tarafından örgütlenen kitlesel mitingler yapılıyor. Tekrar ediyorum. Düşün. Ve bana kalırsa hepimiz, İspanya’da bulunan bütün evlatlar, muhtemelen bugünden daha güvenli ve mutlu bir Anneler Günü’nün temellerini atıyoruz.

Selamlar,

Bob

Babam, Franco’nun 1939’daki son zaferinden önce İspanya’dan döndü. 1944’te bu defa Pasifik’te savaş meydanındaydı. Okinawa Savaşında tank savaşçısı olarak bulundu ve savaş sonrasında ABD’nin Kore işgali sırasında ordudaydı.

ABD Ordusu’nun Yıldızlar ve Çizgiler gazetesi için yazılar yazdı ama ABD işgal güçlerinin geri dönmesini savunduğu ve örgütlediği için bu görevinden alındı.

1956’da bir gün Babam eve geldi ve salonda asılı bulunan Stalin resmini indirdi. Nikita Kruşçev’in Josef Stalin’i suçladığı “gizli” konuşmasının ardından da partiden ayrıldı.

Sonuçta on yıldır Komünist Parti’nin liderliğini yaptığı Philadelphia’dan ayrılıp Los Angeles’a gittik. Altmışlı yıllarda Babam, Komünist Parti’ye yeniden katıldı ve bu defa kendini Sovyetler Birliği’ni savunmaya daha da adadı.

Partiye yeniden katılanlar veya hiç terk etmeyenler gibi Babam için de otuz yıldan fazladır uğruna savaştığı inançtan vazgeçmek çok zordu. Altmışlar, hepimizi olduğu gibi onu da Güney Sivil Haklar Hareketi, öğrenci hareketinin yükselişi ve Vietnam savaşına karşı kitlesel protestolar sayesinde etkilemişti.

KP’nin ve Solun bütün iç kavgalarına karışsa da Sovyetler Birliği’ndeki sosyalizmin, hatalarını görmesine rağmen, dünyanın geleceğine model olduğu görüşüne tutundu. Bu bir değişmez olarak kaldı. Dini bir inanışa, inanç meselesine dönüştü.

Babam 2002’de öldü. Sovyetler Birliği’nin çöküşünü görecek kadar uzun yaşadı. Ailem, babamın küllerini İspanya’da, Barcelona açıklarında denize döktü.

10 Haziran 1937

Jarama Cephesi

Sevgili Mac,

“Danny Haskell” şubesi! Vay canına Mac! Kulağa güzel geliyor. Ve dinle Mac. Sarah’ın bu konuya bulaşmasına izin verme ama eve döndüğümde beni, şubenizdeki etkileyici genç güzellerin bazılarıyla “tanıştıracağını” umuyorum. Onlara bana yazmalarını sormaya ne dersin? Fotoğraflarıyla birlikte.

Mac, Abe’le ilgili yavaş ol. Harekete katılması okulunu olumsuz etkilerse hareketin onsuz devam etmesi gerekecek. Beni anla Mac, onu benden fazla YCL’de görmek isteyen kimse olamaz. Ama okul hayatına son vermek bizimkilere çok gelecektir ve tanrı aşkına Mac, bir süredir çok çekiyorlar. O çocuğun okulu dereceyle bitirmesi lazım!

Hey Mac, Anne ve Babamın bilmemesi gereken bir şey söylemek istiyorum, aramızda kalmalı. Kesinlikle. Umuyorum bunu okuduğun zaman yine öyle endişeli ve telaşlı mektuplardan birini yazmaya kalkmazsın. Subay Eğitim Okulu’ndaki kursu bitirdikten sonra cepheye geri gönderildiğimde çavuş yapılmıştım ve teğmenlik için önüm açıktı. Sonra sorunlar başladı. Böbrek hastalığına yakalandım ve bu yüzden geceleri sekiz on defa tuvalete gidiyordum. Hemen ardından bronşit ve karın ağrısı veya ısı krampları geldi. Zayıflayan sağlığım yüzünden, dayanıklılık ve enerji isteyen görevimden alınmamı istedim. Okulda da gördüğüm Tabur Gözlemcisi yardımcısı görevinde kaydırıldım. Ama bu bile fazla geldi ve doktor rapor verdi. Hattı terk etmek istemediğim için bana uygun olabilecek bir iş var mı diye sordum. Böylece bana Tabur Kültür Yönetmeni görevini verdiler. Fiziksel olarak zorlu değil. İlginç

Birkaç gün içinde Taburumuz birkaç haftalığına cepheden izinli olacak. Dinleneceğiz, sertleşeceğiz ve örgütümüzü güçlendireceğiz ve sonra bir kere daha aktif görev için cepheye döneceğiz.

Sıkı durun ve Lincoln Taburu’ndan emin olun.

Yoldaşın ve kardeşin,

Bob


Kaynak: Jocobin