Ana SayfaGüncelDemirtaş ‘Seher’i anlattı: Kitabı kadınlara ithaf ettim ama mesaj erkeklere

Demirtaş ‘Seher’i anlattı: Kitabı kadınlara ithaf ettim ama mesaj erkeklere

HABER MERKEZİ – Cezaevinde kaleme aldığı “Seher” adlı öykü kitabını anlatan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Kitabı kadınlara ithaf ettim ama mesaj erkeklere” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nde kaleme aldığı 12 öyküden oluşan “Seher” adlı kitabı basıldığı 16 Eylül’den 3 gün sonra tükenmiş, kitabı basan Dipnot Yayınevi 18 Eylül’de de kitabın ikinci baskısını gerçekleştirmişti.

Demirtaş, kamuoyu tarafından yoğun ilgi ile karşılanan kitapla ilgili Evrensel’den Çağrı Sarı’ya konuştu.

Demirtaş röportajda Çağrı Sarı’nın “Neredeyse bir yıldır cezaevindesiniz, HDP’lilere dönük baskı-operasyon sürüyor. Dava gününüz bile belli değil. Her an tutuklama, saldırı ile karşılaşıyorsunuz. Siyasi olarak siz, kendiniz bu kadar sorun yaşıyorken, neden kadına dair bir öykü kitabı?” sorusunu şöyle yanıtladı:

Her şeyden önce “kadın sorunu” başlı başına siyasi ve ideolojik bir sorundur zaten. HDP dahil bütün siyasal, toplumsal, sınıfsal kesimlere yönelik saldırı kadına yönelik saldırıdan ayrı, bağımsız tutulamaz. Baskının, sömürünün, egemenliğin, hiyerarşinin kendini her an yeniden ürettiği yer kadın bedeni ve kadın kimliğidir. Kadın şahsında saldırıya uğrayan şey sadece kadına ait değerler değil, insanlığa ait bütün evrensel değerlerdir. Devletin, sermayenin, militarizmin, ırkçılığın yol açtığı bütün şiddet, sömürü ve tahribatın merkezinde kadın vardır. Bu başlı başına en ciddi siyasal sorundur. Erkek egemen zihniyetin kendini ilk var ettiği “coğrafya” kadın bedenidir. Aslında doğru adlandırma “erkek sorunudur.” Bizler bu ciddi sorunla cesurca yüzleşmeden ne demokrasi ne özgürlük ne de eşitlik konularında mesafe katedemeyiz. Buradan baktığımızda, aslında benim yaptığım şey “fantastik kadın öyküleri” yazmak değil, siyasi anlamda bir “kadın özgürlüğü” mücadelesidir. Ne benim ne de diğer muhaliflerin yargılanmasından ayrı ve uzak bir konu değildir bu mesele.

“Kitabı kadınlara ithaf ettim, ama mesajlar erkekleredir” diyen Demirtaş kitabı yazarken kullandığı dile ilişkin ise şunları söyledi:

“Erkek” olmam “kadın” meselesinde yazarken daha dikkatli olmamı gerektirdi

Tabii ki cinsiyet kimliğim itibariyle “erkek” olmam “kadın” meselesinde yazarken, konuşurken çok daha fazla dikkatli olmamı gerektirir. Çünkü kadın özgürlüğünü yazayım derken, erkek olarak bir “lütufta” bulunuyormuş gibi ciddi bir hataya da düşebilirsiniz. Kadın kimliğine yönelik saldırının en temel faili erkektir. Buradaki erkek anlayış bazen koca, bazen abi, sevgili, nişanlı, baba olarak ortaya çıkarken, bazen de devlet, patron, müdür olarak ya da eş başkan olarak ortaya çıkabilir. Çoğu yerde de bir kaçı birden aynı anda ortaya çıkar ve kendi egemenliğini, gücünü, hiyerarşik üstünlüğünü korumak, güçlendirmek için her türlü zorbalığı yapmaktan çekinmez.

Kadınların ‘mazlumluğuna’ değil erkeklerin ‘zalimliğine’ dikkat çekmek istedim

Kitapta ben kadınların “mazlumluğuna” değil “erkeklerin zalimliğine” dikkat çekmek istedim. Kadına acınacak bir figür olarak değil, erkeğe acınması gereken bir bakış açısını ortaya koymaya çalıştım. Kitabı kadınlara ithaf ettim, ama mesajlar erkekleredir. Kadınların bu öykülerden çıkaracakları fazla bir ders yoktur, haddime de değildir. Ben sadece kadın özgürlük mücadelesini yürüten cesur kadınlarla dayanışma ortaya koymak ve erkek zihniyetinin kendisiyle yüzleşmesi için bir katkı sunmaya çalıştım. Çünkü bu yüzleşmeyi hakkıyla yapmayan hiçbir erkeğin özgür bir insan olma ihtimali yoktur. Bu açıdan baktığımızda bu kitabın esas muhatabı erkektir.

‘Fantastik değil hakikidir Seher’

Demirtaş, Çağrı Sarı’nın “Kitaptaki öyküler bildik, tanıdık. Bunlar gerçek olaylar mı, kurgu mu, esinlendiğiniz olaylar mı? Örneğin kitabın isim öyküsü Seher… Ne kadar tanıdık bir kadın. Gerçek gibi. Nedir bunu yazdıran size?” sorusunu işe şöyle yanıtladı:

Öykülerin çoğu tamamen kurgudur. Ancak “İçimizdeki Erkek”, “Annemle Hesaplaşmalar” ve Bahir’in hikayesini anlattığım “Cezaevi Mektup Okuma Komisyonuna Mektup”ta anlattıklarımın çoğu gerçektir. Ben çok uzun yıllar İHD’de insan hakları mücadelesinin içinde oldum. 12 yıldır da aktif siyasetteyim ve milletvekiliyim. İzmir ve Ankara’da iki üniversitede öğrencilik yıllarım oldu. Bütün bu deneyimler bende gözleme ve tanıklığa dayalı çok fazla birikim oluşturdu. Birçok defa, saldırıların bizzat mağduru da oldum. O nedenle toplumun birçok değişik kesimiyle ilişkilerim, diyaloglarım, yaşanmışlıklarım var. Bütün bu birikimleri edebiyat aracılığıyla üretime dönüştürmenin iyi olabileceğini düşündüm. “Seher” de yüzde yüz kurgudur, ama binlerce Seher’in varlığından haberdarız tabii ki. Bu nedenle fantastik değil hakikidir Seher.

Röportajın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.




Önceki Haber
Almanya'da seçim günü
Sonraki Haber
Trump'a 'serseri' diyen Lebron James: Beyaz Saray'ı ziyaret etmek sen oraya gelene kadar bir onurdu