Ana SayfaManşet‘Neden bu haberleri yaptın ulan’: Bir gazetecilik ‘yargılaması’, 11 aylık ayrılık ve tutukluluk

‘Neden bu haberleri yaptın ulan’: Bir gazetecilik ‘yargılaması’, 11 aylık ayrılık ve tutukluluk

HABER MERKEZİ – Bir gazeteci zaman zaman bir haber görevi gereği çocuğu, eşi ve evinden kısa sürelerle ayrı kalabilir. Tabi bu her zaman böyle olmaz. Eğer olay yeri Türkiye ise bu durum farklı şekillerde de yaşanıyor. Bir sabah evinizi kar maskeli polisler basıp, sizi ailenizin gözleri önünde saatlerce “Neden bu haberleri yaptın ulan” tehditleri eşliğinde darp edip sonra ne kadar süre sonra evinize döneceğinizi bilmeden alıp götürebiliyor örneğin. İşte böyle bir uygulamayla gözaltına alınıp tutuklanan gazeteci Ömer Çelik, 11 aylık tutukluluğun ardından 24 Ekim’de ilk kez mahkemeye çıkacak. Çelik’in eşi Tülay Yer Çelik ise “Ömer gerçekler için direnen bir gazeteci. Bu zulme karşı birlikte direnip mücadele ediyoruz. Bu da bize bunu yaşatmaya çalışanlara en iyi cevap” diyor.


Haber: Çağdaş Kaplan


Redhack’in yayınladığı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a ait mailleri haberleştirdikleri gerekçesiyle 25 Aralık 2016 tarihinde evleri basılarak gözaltına alınan, 24 günlük gözaltı süresinin ardından ise tutuklanan gazeteciler Ömer Çelik, Tunca Öğreten ve Mahir Kanaat, 11 aylık tutukluluğun ardından 24 Ekim’de ilk duruşmaya çıkacak.

Davada Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) Haber Müdürü Ömer Çelik “örgüt propagandası”, Diken eski haber editörü Tunca Öğreten ve BirGün Gazetesi Muhasebe Sorumlusu Mahir Kanaat ise “örgüt üyeliği” iddiasıyla suçlanıyor.

Gazetecilere aynı zamanda “Bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme” suçlaması yöneltiliyor.

Davada tutuklanan gazetecilerden Ömer Çelik 11 aydır hem eşinden hem gözaltında alındığında henüz 35 günlük olan bebeği Mahir Baran’dan hem de işinden ayrı.

Çelik’in eşi Tülay Yer Çelik ile gözaltından 11 aylık tutukluluk sürecine dek yaşananları konuştuk.

Çelik’in hafızasında eşi Ömer Çelik’in gözaltına alındığı gün, hala dün gibi taze. Çünkü evin içinde yaşananlar kolay unutulacak türden değil.

“Kapıyı birkaç dakika geç açsak bizi tarayacaklardı”

25 Aralık sabaha karşı saat 04.00 sıralarında Diyarbakır’daki evlerinin kapısının çalındığını ve polisin kapının arkasından bağırdığını söyleyen Çelik, kapıyı açmak için birkaç dakika izin istediğinde ise “Kapıyı kırarız tehdidi” tehdidi ile karşılaştığını, henüz eşi odasından çıkmadan kapıyı açmak zorunda kaldığını anlatıyor.

Kapıyı açtıklarında ise kendisinin, eşinin  ve eşinin annesinin kafasına uzun namlulu silahlar dayandığını anlatan Tülay Çelik, “Eğer o kapıyı o an açmasak kapıyı kırıp bizi tarayacaklardı büyük ihtimalle. Sonra da içeride terörist vardı diyeceklerdi. İçeride 35 günlük bebeğim vardı” diyor.

Balkonda kar üzerinde işkence

Ardından polis tarafından salona alınıp yere yatırıldığını, yaklaşık 2 saat süre boyunca polis tarafından “Neden yazıyorsunuz lan böyle şeyleri, senin haddine mi!” şeklinde tehditlerle darp edildiğini aktarıyor.

İşkencenin bununla sınırlı kalmadığını da belirten Tülay Yer Çelik, eşinin ardından balkona çıkartıldığını ve balkondaki karın üzerine yatırılarak darp edilmeye devam edildiğini söylüyor.

“Neden oğlunu gazeteci yaptın?”

Kendisi ve annesinin duruma tepki göstermesi üzerine kafalarına tekrar silah dayandığını belirten Çelik, bir polisin Ömer Çelik’in annesine “Neden oğlunu gazeteci yaptın?” diye bağırdığını belirtiyor.

Bu sırada bebeğinin ağlaması üzerine bebek odasına geçtiğini anlatan Çelik, kendisi odaya geçer geçmez polisin kendisini bu odaya kapattığını ve çıkmasına izin vermediğini söylüyor.

Evde işkencenin yaklaşık 4 saat sürdüğünü belirten Çelik, bu işkence nedeniyle tutanakları imzalamayı da kabul etmediklerini ifade ediyor.

Eşi ve bebeğiyle ilk görüş 1 ay sonra

Eşi ile Silivri Cezaevi’nde ilk açık görüşü bir ay sonra yapabildiklerini belirten Tülay Çelik, o günü şöyle anlatıyor:

Aslında avukatlarla haber göndermiştik ama onun aklında ‘acaba size de şiddet uygulandı mı?’ sorusu vardı. İlk kez bebeğine 1 ay sonra sarılabildi. Ömer için onu orada görmek çok zor bir durumdu. Zaten bebeğimizin bezine kadar açtılar içeri biberonunu bile almadılar. Biz de görüşmeyi bu sebeple kısa tutmak zorunda kaldık.

Çıplak arama dayatması

Cezaevi görüşlerinin de bir işkenceye dönüştüğünü, görüş öncesi kendilerine çıplak arama dayatıldığını belirten Çelik, şunları söylüyor:

Görüş öncesi insan haklarına ve onuruna aykırı bir şekilde adeta  çıplak aramadan geçiriliyoruz. Tepki gösterdiğimizde ise görüşmeyi yapamayacağımızı söylüyorlar. Ve bu işlemleri de askeri nizamda emirler vererek yapmaya çalışıyorlar.

10 yıllık meslek hayatının 3 yılını cezaevinde geçirdi

Ömer Çelik 10 yıllık meslek hayatının yaklaşık 3 yılını cezaevinde geçirmiş bir gazeteci. Çelik 2011 yılında da ‘KCK Basın davası’ kapsamında haberleri gerekçe gösterilerek 2 yıla yakın tutuklu kaldı.

Tülay Yer Çelik o dönem de sevgilisinin cezaevi ziyaretçisi. Çelik hem o dönem hem bugünü ise şöyle anlatıyor:

Aslında Ömer’in bu kadar hedef seçilmesinin nedeni gerçeklerde ısrar eden bir Kürt gazeteci olması. Ömer gerçekler için direnen bir gazeteci.

2011 yılında da hak ihlallerini yazdığı için şimdi de Cizre’de Sur’da yaşananları, yolsuzlukları yazdığı için hedefte.  O yüzden artık cezaevi bizim hayatımızda bir sürpriz değil.

Tabi ki cezaevinde olması durumunu normalleştirmiyoruz. Ama birlikte mücadele ve direniş gösteriyoruz.

‘Hak ettiğimiz için yaşamıyoruz, haklı olduğumuz için direniyoruz’

Bize o dönem de bugün de şunu söylüyordu. ‘Bu bir süreç ve  bu sürece karşı göstereceğimiz direniş en büyük cevap olacak’.

Şimdi bir bebeğimiz de var ve hep birlikte mücadele ediyoruz.

Bunları hak ettiğimiz için yaşamıyoruz ama haklı olduğumuz için direniyoruz.

“Yaşatılanlara karşı itirazımız olmalı”

Duruşmaya duyarlılık çağrısı da yapan Tülay Yer Çelik, şu mesajı veriyor:

Ben o gün bebeğimle birlikte orada olacağım. Bu dava herkesin sahiplenmesi gerektiği bir dava çünkü gazetecilik davası. Kimse artık ‘Benim başıma bir şey gelmez’ demesin. İnsanların hayatları bir anda altüst edilebiliyor. O yüzden bu yaşatılanlara karşı itirazımız olmalı. Ve herkes bu davaya duyarlı olmalı.