Ana SayfaGüncelBüyükada Davası: ‘Bu iddianame suçtur, hayatın olağan akışına aykırıdır’

Büyükada Davası: ‘Bu iddianame suçtur, hayatın olağan akışına aykırıdır’

HABER MERKEZİ – Hak savunucularının yargılandığı Büyükada Davası’nın ikinci duruşmasına SEGBİS’le katılan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç, “Evrensel suç ve cezanın şahsiliği karşısında bu iddianame suçtur” dedi. Mahkemede Nejat Taştan ve Şeyhmus Özbekli’nin savunmalarının ardından savcı mütalaasını verirken; Kılıç’ın tutukluluğunun devamını istedi. Mahkeme heyeti de Taner Kılıç’ın tutukluğuna devam kararı vererek, duruşmayı 31 Ocak 2018’e ertelendi.

İstanbul Büyükada’da gözaltına alındıktan sonra tutuklanan insan hakları savunucularının yargılandığı davanın ikinci duruşması İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Tutuklandıktan 113 gün sonra görülen ilk duruşmada serbest bırakılan Günal Kurşun, İlknur Üstün, İdil Eser, Nalan Erkem, Özlem Dalkıran ve Veli Acu ile Şeyhmus Özbekli ve Nejat Taştan duruşmaya katıldı.

Peter Steudtner ve Ali Garawi 26 Ekim’de Türkiye’den ayrılmıştı.

Taner Kılıç’ın savunması

Duruşmada ilk olarak 9 Haziran 2017 tarihinden bu yana İzmir Şakran Cezaevi’nde tutuklu bulunan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı avukat Taner Kılıç, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) savunma yaptı.

Kılıç, sivil toplum örgütleri içerisinde bu tarz toplantıların sık sık gerçekleştiğini ve toplantının bir yıl öncesinden organize edildiğini söyledi.

“Bir toplantının ilan edilmemesi onu yasadışı yapmaz, Dernekler Kanunu buna izin vermektedir” diyen Kılıç, yaptıkları toplantıya ilişkin bilgi verdi, iddianamede aleyhindeki iddiaların belge ve raporlarla çürütüldüğünü belirterek şunları söyledi:

2017 Büyükada Toplantısı olarak geçen toplantımıza her dernekten bir kişi katıldı. Bu eğitim toplantısı, stresle baş etme ve veri güvenliği konularını kapsıyordu. Uluslararası Af Örgütü adına ben gidemediğim için İdil Eser’in gittiği bilgisi doğru değildir.

İddianamede belirtilen İdil Eser’le ilişkilenmem, derneğin yöneticisi olarak, bir zorunluluktur. Bundan doğal bir şey olmaz. Günal Kurşun’la iletişimim de bu şekildedir.

İddianamede yer alan Af Örgütü’ne başvuran kişiye bir geri dönüşümüz olmadı. Hakkımda hazırlanan iddianameden biri ByLock kullanmak diğeri de Bank Asya’daki hesabım. ByLock hiç kullanmadım. Bank Asya hesabıma hiç para yatırmadım.

Evrensel suç ve cezanın şahsiliği karşısında bu iddianame suçtur. Hakkımda hazırlanan iddianamede silahlı suç örgütüne üyelik suçlaması yöneltiliyor ancak bu kriterleri nasıl karşıladığım, ne yaptığım veya yapmadığım belirtilmiyor. Sadece iki husus dile getirilmiş: ByLock kullanmam ve Bank Asya’ya para yatırmak. Bunların doğru olmadığı dosyadaki raporlarla ve belgelerle ortaya çıkmıştır. ByLock’un telefonuma hiçbir zaman yüklenmediği, kurulup silinmediği raporlara tespit edilmiştir. Bank Asya’ya para yatırdığım iddiası da doğru değildir, Bank Asya’ya para yatırmadım, 2014’te paramın tamamını çekerek hesabımı kapattım.

Kız kardeşimin eşinin bir dönem Zaman gazetesinde çalıştığını söylemiş olmam suç unsuru olarak kullanılmıştır. 27 yıl önce evlenen kız kardeşime, bu kişiyle evlenmemesini, 26 yıl sonra örgüt üyesi çıkabileceğini mi söylememem bekleniyordu? Henüz yargılanmamış ve masumiyet karinesinden yararlanması gereken bir kişi olarak benim aleyhime delil olarak kullanılması doğru değildir.

8 kişinin kalması gereken koğuşta 24 kişiyle, adli suçlularla kalıyorum ve mağduriyetime son verilmesini istiyorum.

Nejat Taştan’ın savunması

Kılıç’ın ardından tutuksuz hak savunucusu Nejat Taştan savunma yaptı:

İnsan hakları mücadelesi verdiği için yargılanan ve bedel ödeyen ilk değiliz, son da olmayacağız. Hak savunucuları ayrım gözetmeksizin herkesin hakları için çalışır. Elinizdeki iddianame hak savunucularını bu döneme özgü biçimde baskı altına almanın aracı olarak görülüyor. Savcılık, bir kişiyi suçlamak için hakkında soruşturma açılmış biriyle ilişkisi olmasını yeterli görmüştür.

Savcılık toplantının neden kamuoyuna açık yapılmadığını soruyor. Savcı, ‘hayatın olağan akışına uygun olmayan’ ifadesini çok kullandığı iddianamede, hak savunucularını birbiriyle hiç ilişkisi olmayan üç örgüte üye olmakla suçlayabilmiştir. Veri güvenliği konuşacağımız bir toplantının kamuoyuna açık olması, bir çalışma toplantısı dışına çıkılması bence hayatın olağan akışına aykırı bir durumdur. Mağdurlarla ilgili çalışma yapan tüm hak örgütleri verilerinin güvenliğini sağlamak zorundadır.

Avukatıma gönderdiğin para bile iddianamede suç unsuru olarak değerlendirilmiş. Gönderdiğim veya aldığım paraların hiçbirinin gizli ya da örgütsel bir amacı yoktur. İddianamedeki suçlamaları reddediyorum ve beraatimi istiyorum

Şeyhmus Özbekli’nin savunması

Taştan’ın ardından hak savunucusu Şeyhmus Özbekli savunma yaptı:

Bu toplantının kimseye haber verilmeden yapıldığı söyleniyor. Ben Diyarbakır Barosu’nda stajyer olduğum için, oradan izin aldım. Instagram’dan adada bisiklet sürüdüğüme dair mesaj paylaşmıştım. Arkadaşlarıma bu konuda mesajlar attım. Bunları kendi lehime delil olarak sunuyorum.

İddianamede ‘ikinci Gezi ayaklanması yapacağımızdan’ bahsediliyor. Ben Gezi Parkı nerede, bunu bile bilmiyorum.

Ben mesleğe yeni başlamış bir avukatım. Tek amacım insan hakları mücadelesi vermek, aynı burada sanık sandalyesinde oturan diğer arkadaşlar gibi. Uluslararası sözleşmelere girmek istemiyorum, zaten biliyorsunuzdur. Hukuka dair beklentilerim hala aynı.

İlk serbest bırakıldığımda, savcının itirazı üzerine adliyeye gelip teslim oldum. İfadeden sonra haftada iki gün kontrolle serbest bırakıldım.

Yaşadığımız bu hak ihlallerinin bir an önce son bulmasını diliyorum ve beraatımı talep ediyorum.

Bilirkişi: Kılıç’ın telefonuna ByLock yüklenmemiş

Verilen aranın ardından bilişim uzmanı Koray Peksayar’ın bilirkişi olarak dinlenmesine geçti.

Kılıç’ın 27.11.2014’te ByLock sistemine IP bağlantısı yaptığı yönündeki iddiaya değinen Peksayar, “Araştırma telefona hiçbir şekilde ByLock’un kurulmadığını ortaya çıkarıyor” dedi.

Ayrıca bir MİT raporundaki bilgiye göre bu tarihte Ortadoğu’dan ByLock sayfasına erişimin durdurulduğunu söylerken şöyle konuştu:

Söz konusu telefondan 27.11.2014’te VPN kullanılmadığı takdirde buna giriş yapılması mümkün değil. Dökümlü kayıttaki IP adresi de ona ait değil. IP dökümünde tuhaflıklar söz konusu çünkü bir gün içinde sadece bir kez bağlantı kurulması mümkün değil. Program çalıştırıldığı takdirde ortalama 36 saniyede bir internete bağlanıyor.

Avrupa Polis Birliği’nin (EUROPOL), bunların tespit edilmesi için kullanılan CGNAT programında hata oranının yüzde 80 ve üzerinde olabileceği yönünde uyarısı var ve bu hataları önlemek için operatörlerle çalıştıklarına dair ‘Bir suçluyla aynı IP adresini kullanıyor olabilirsiniz’ başlıklı bir rapor var. Avrupa Polis Birliği, yanlış kişilere suç yöneltilmesi nedeniyle Estonya hükümetine bu programın kullanımını sonlandırmasını tavsiye ediyor.

Taner Kılıç’ın tutukluğuna devam kararı

Peksayar’ın ardından iddia makamı verdiği mütalaasında Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurul Başkanı Taner Kılıç’ın tutukluluk halinin devamını ve tanıkların dinlenilmesini istedi.

Verilen aranın ardından mahkeme heyeti açıkladığı ara kararında, Kılıç’ın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyetini gerekçe göstererek tutukluluk halinin devamına karar verdi.

Öte yandan hak savunucularının yurtdışı yasağı kaldırıldı. Avukatların telefon ve Bank Asya hesaplarının bilirkişi tarafınca incelenmesi talebi ise reddedildi.

Duruşma, 31 Ocak 2018 tarihine ertelendi.

Ne olmuştu?

İstanbul Büyükada’da, 10 insan hakları savunucusu,  “İnsan hakları savunucularının korunması dijital güvenliği” konulu atölye çalışması için bir otelde buluşmuştu.

5 Temmuz’da otele düzenlenen operasyonla hak savunucuları gözaltına alınmıştı.

18 Temmuz’da ise hak savunucuları İdil Eser (Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü), Özlem Dalkıran (Yurttaşlık Derneği), Günal Kurşun (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Veli Acu (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Ali Garawi (İsveç vatandaşı insan hakları eğitimcisi), Peter Steudtner (Almanya vatandaşı insan hakları eğitimcisi) “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek”, “örgüte üye olmak” iddialarıyla tutuklanmıştı.

Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan İlknur Üstün (Kadın Koalisyonu) ve Nalan Erkem (Yurttaşlık Derneği) ise savcının itirazı üzerine 23 Temmuz’da tutuklanmıştı.

25 Temmuz’da Nejat Taştan ve Şeyhmus Özbekli haftada iki gün adli kontrol şartıyla ve yurtdışına çıkma yasağıyla serbest bırakılmıştı.

Hazırlanan iddianameye, Haziran 2017’den beri tutuklu bulunan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı avukat Taner Kılıç da “şüpheli” olarak eklenmişti.

Cumhuriyet savcısı Can Tuncay’ın hazırladığı iddianamede hak savunucularının üye oldukları iddia edilen örgütler, “FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C” olarak sıralanmıştı.

Hak savunucuları, 25 Ekim 2017’de ilk kez hakim karşısına çıkmıştı.

İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi, Günal Kurşun, İlknur Üstün, İdil Eser, Nalan Erkem, Peter Steudtner, Özlem Dalkıran, Ali Garawi ve Veli Acu’nun tahliyesine karar vermişti.

Ayrıca Özlem Dalkıran ve Veli Acu hakkında yurtdışına çıkış yasağı koymuştu.

Tutuksuz sanıklar Şeyhmus Özbekli ve Nejat Taştan hakkında 25 Temmuz 2017’de verilen adli kontrol kararı ise kaldırılmıştı.

Mahkeme dosyaya sonradan “şüpheli” olarak eklenen Taner Kılıç hakkında “terörizmin finansmanı ve casusluk” iddiasıyla tutuklu bulunduğu, İzmir 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dosyanın Büyükada davasıyla birleştirilmesine de karar vermişti.


Bu haber MA ve bianet’ten derlenmiştir.

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Sarraf’la görüşen avukat: Savcılıkla işbirliği yaptığı kesinleşti, duruşmada olmayacak
Sonraki Haber
Cizre'de 8 yaşındaki bir çocuğa zırhlı araç çarptı