Ana SayfaManşetÖzgürlüğe kavgalarıyla kanat çırpan üç ‘Kelebek’: Mirabel kardeşler

Özgürlüğe kavgalarıyla kanat çırpan üç ‘Kelebek’: Mirabel kardeşler

HABER MERKEZİ – Mirabel kardeşlerin, Dominik’te başlattıkları kanat çırpışları dünyanın dört bir yanını sardı. İşkence ve cinsel saldırıya uğrayıp öldürüldükleri 25 Kasım günü, bugün tüm kadınların şiddete ‘baş eğmiyoruz’ dediği, alanlarda kız kardeşçe sarıldığı gün haline geldi. Diktatörlüğe ve ataerkil sisteme direnişin çarklarını kökünden sarsan bu üç kız kardeş, üç cesur “Kelebek” mücadelenin sihrini fısıldıyor hala.


Belki bize en yakın şey ölüm ancak bu beni korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz.

Demokrasi ve özgürlük için mücadele eden dolu dolu bir yaşam öyküsünün mimarı üç kız kardeş; Mirabel kardeşler.

Onların yolu ülkelerinin baskıcı iklimi ile şekillendi.

O yüzden üç kız kardeşin ülkesinin kaderini bilmeden onların mücadelesini anlamaya çalışmak bir hayli eksik kalır.

Yıl 1930’da Rafael Trujillo adlı diktatör, askeri darbe yaparak Mirabellerin memleketi olan Dominik Cumhuriyeti iktidarını ele geçirdi.

Dominik halkı, tam 31 yıl boyunca baskı ve zulüm altında yaşamak zorunda kaldı.

Trujillo, iktidarda olduğu süre boyunda 50 bin kişinin ölümüne neden oldu.

Karayiplerin bir köşesinde bulunan bu minik adayı yöneten Trujillo, öylesine narsistti ki kendisinden ‘şef’ diye bahsettiğini söylüyor kaynaklar.

Bununla da yetinmeyen diktatör, ülkedeki şehirlerin, dağların isimlerini, kendi adıyla değiştirdi.

Aşina gelen bir narsizm örneği…

Minerva’dan diktatöre ve rejime ‘tokat’

Trujillo’nun kabusu haline gelecek kardeşlerden Patria Mirabel, 27 Şubat 1924’te, Minerva 12 Mart 1926’da, Maria Mirabel de 15 Ekim 1935 yılında Salcedo şehrine bağlı Ojedengua köyünde dünyaya geldi.

Enrique isimli bir baba ve  Mercedes isimli bir anneden dünyaya gelen kardeşler, korunaklı bir çevrede yetişti.

Varlıklı bir ailede doğan kardeşler, bir dönem Katolik yatılı okulda öğrenim gördü.

İyi bir eğitim alan kardeşler genç yaşta politikleştiler.

Kardeşlerden aktif olarak siyasi çalışmalara başlayan ilk kişi, diktatörlük askerleri tarafından işkence edilip öldürülen amcasının hikayeleri ile büyüyen Minerva oldu.

Amerika kıtası tarihinin en kanlı dikatatörlerinden biri olarak tarihe geçen Trujillo, hukuk fakültesinde öğrenim gören Minerva ile varlıkları ailelerin katıldığı bir partide tanıştı.

Faşist rejimini cinsiyetçilikle destekleyen Trujillo, Minerva’yı cinsel anlamda birlikte olmak için zorladı. ‘Hayır’ yanıtını aldığındaysa siyasi olarak karşısında olan Minerva’ya karşı daha da acımasız bir savaşa girişti.

Trujillo’nun küstah ısrarına karşın Minerva, dikatatöre attığı tokatla cevabını onun hak ettiği biçimde yineledi.

Bu tokat aynı zamanda rejime de yönelikti.

Faşist diktatör buna karşılık önce Mirabel kardeşlerin babasını tutukladı ardından da annelerini kaçırdı.

İkisi de diktatörün zulmünden hasarlar alarak kurtuldu.

Trujillo, hukuk eğitimi alan Minerva’yı derslerden men etti. Böylece Minerva’nın eğitimi bir dönem zorunlu olarak sekteye uğradı.

Neyse ki Minerva bir süre sonra tekrar okula dönerek öğrenimini tamamladı. Ve bu dönemde tanıştığı okul arkadaşı Manolo Tavarez ile evlendi.

Ataerkil sisteme karşı mücadelenin 3 neferi

Mirabel kardeşler ilkin, Trujillo karşıtı bir yeraltı hareketi olan 14 Haziran Devrim Hareketi’nde örgütlendi.

Faşist rejime ve ataerkil sisteme karşı çıkan mücadelenin 3 neferi, daha sonra Clandestina adını verdikleri bir hareket oluşturdu.

Kadınların inancı ve azmi kısa sürede pek çok kişiyi bu hareketin etrafına topladı, binlerce kişi oldular.

Diktatörlüğe karşı özgürlüğü savunduklarını , amaçlarını, çalışmalarını halka dağıttıkları bildirilerle anlattılar.

Mirabel kız kardeşlerden birinin kod adının ‘Kelebek’ olmasından da esinlenerek; üç kız kardeş, gerek Dominik’te gerek dünyada “Kelebekler” adıyla efsaneleşerek anılmaya başladı.

Mirabel kardeşler, diktatörlüğe karşı yürüttükleri mücadelenin yanı sıra kadın olarak da var oluş mücadelesi verdiler.

Kelebek olup özgürlüğe kanat çırpan kardeşler, politik duruşlarının yanı sıra cinsiyet temelli baskı ve tacize maruz bırakıldı.

Özgürlük mücadelesinin yılmaz savaşçılarını ‘dize getiremeyen’ devlet ve onun kolluk güçleri, türlü işkence yöntemleri denedi.

Kendisine karşı en ufak bir sese dahi tahammül edemeyen diktatörün -ki bu sistem doğası gereği oldukça cinsiyetçiyken- hele bir de kendisine meydan okuyan kadınlara tahammül etmesi beklenemezdi.

Çünkü onlar hem kadın hem de özgürlük savaşçısıydılar.

İşkencelerden direngenlikle çıkan Minerva, mücadeleye bağlılığını şu sözlerle anlatıyordu:

Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı; kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü.

Maria ise kararlılıklarını ve yılmadan mücadele edeceklerini, “Belki bize en yakın şey ölüm ancak bu beni korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz” sözleri ile ortaya koymuştu.

Defalarca gözaltına alınıp işkenceye maruz bırakıldılar, tutuklandılar. Ancak devletin şiddeti onların özgürlük tutkusuna engel olamadı.

Mirabellerin tutuklu olduğu bir dönem Katolik Kilisesi de dahil toplumun pek çok kesimi bu duruma tepki gösterdi. Ve kardeşler serbest bırakıldı.

Tutuklama ve işkenceyle de yetinmeyen devlet, Mirabellere ait ev ve arsalara da el koydu.

Trujillo, Mirabel kardeşler için “Bu ülkede iki tehdit var: Kilise ve Mirabel Kardeşler” açıklamasını yaptı.  Açıkça hedef gösteren bu sözlerin ardından birkaç gün sonra ise üç kardeş gözaltına alındı.

Uğradıkları hiçbir baskıya boyun eğmeyen kadınları teslim alamayan diktatörlük yanlıları, hapishanede olan eşlerini ziyaretten dönen Mirabel kardeşlerin aracını 25 Kasım 1960 tarihinde durdurdu.

Kadınları arabalarından indiren Trujillo yanlıları -kimi kaynaklara göre hükümetin gizli polisleri-Mirabel kardeşlere önce tecavüz etti ardından da sopayla döverek öldürdü.

Ardından kadınları arabaya koyarak uçurumdan atanlar olayı kamuoyuna ‘kaza’ olarak yansıttı.

Öldürüldüklerinde Patria 36, ​​Minerva 34, Maria Teresa ise 24 yaşındaydı.

Geriye inanç dolu yürüyüşleri ve Patria’nın kararlı cümlesi kaldı:

Çocuklarımızın bu yolsuzluk ve zorbalık dolu rejimde büyümesine izin veremeyiz. Buna karşı savaşmalıyız ve ben her şeyimi vermeye hazırım, gerekirse de hayatımı!

Dediğini yaptı Partria, iki kardeşi ve yoldaşları ile birlikte. Hayatını verme uğruna sonunu getirdi bu zorba rejimin.

Onların öldürülüş şekli egemenlerin dillerine pelesenk olmuş ‘erkekliği’ ispat çabasının da yansıması aynı zamanda.

Mirabel kardeşler, hem özgürlük hem de kadın mücadelesinin bilhassa bulundukları coğrafyada önünü açtı.

Onların katledilmesi ile birlikte 25 Kasım, kadına yönelik şiddetle mücadelenin simgeleşen günü haline geldi.

Önce 1981’de Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda Mirabel kardeşlerin öldüğü gün olan 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul edildi.

25 Kasım, katledilişlerinden yaklaşık 40 yıl sonra; 1999 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından da “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” olarak belirlendi.

‘Halk üç güzel kadının korkak bir şekilde öldürülmesini affetmedi’

Bir tarihçi Kelebek’lerin ölümünün ülkede yarattığı etkiyi şu sözlerle anlattı:

 Üç güzel kadının bu kadar korkak bir şekilde öldürülmesi Dominikalılar üzerinde Trujillo’nun diğer suçlarının çoğundan daha etkili oldu … Çatışmalarına bir şeyler yaptı. Trujillo’yu bu suçtan asla affedemediler.

Bu cesur üç kelebeği öldürerek onlardan kurtulacağını sanan diktatör, aslında kendi sonunu hazırladığından habersizdi henüz. Lakin çok geçmeden halk coşkun bir sele dönüşerek ayaklandı.

Kelebeklerin öldürülmesi Dominik halkının diktatörlüğe karşı ayaklanmasının ateşini fitilledi.

Dominik Cumhuriyeti’nin adı katliamlarla anılan diktatörü Rafael Trujillo, 30 Mayıs 1961’de uğradığı bir suikast sonucu öldürüldü.

Üç kadının kurduğu Clandestine Hareketi, öldürülmelerinden bir yıl sonra diktatörlüğün sona ermesinde önemli rol oynadı.

Kozalarında özenle işledikleri özgürlük tutkusunu özümseyip kelebek olup uçtular ülkelerine. Önce ülkelerine sonra da dünyanın dört bir yanına.

Yıllar geçti, rejimler yıkıldı, rejimler inşa edildi, kadınlar savaştı, inandı, kadınlar öldürüldü, coğrafyalar değişti nitekim Mirabellerin zulme attığı tokadın sarsıntısı hala sürüyor.

Ve şimdi evrenin her bir yanından sayısız kadın ‘kelebek’ olup, diktatörlüklerin kapılarına dayanıyor.




Önceki Haber
Sığınmacılar için 'en ölümcül yer' Akdeniz
Sonraki Haber
2011'den bu yana: Suriye'deki savaşta 340 binden fazla insan öldü