Ana SayfaManşetYazın dünyasında feminist bir ‘adalet feryadı’: Hayganuş Mark

Yazın dünyasında feminist bir ‘adalet feryadı’: Hayganuş Mark

HABER MERKEZİ – Kendisini ilk aktif feminist Ermeni kadın olarak tanımlayan Hayganuş Mark, Osmanlı’daki kadın hareketinin en cüretkar isimlerinden biri oldu. ‘Kadınlık bayrağı’ altında çıkardığı ve dönemin en uzun soluklu kadın dergisi olan Hay Gin’in mimarı Hayganuş, hem 1915’in acısı ve zorluğuna da göğüs gerdi, hem de yaşamı boyunca kelimelerini ‘bir adalet feryadı’ olarak tanımladığı feminizm mücadelesi ile harmanladı.

Hayatın dengesiz dalgalanmaları, toplumsal mekanizmaların haksız ve baskıcı uygulamaları beni çok erken bir yaşta uyandırdı. Bir kadın olarak yüklendiğim sorumlulukların altında ezilirken, bunun karşılığında bana verilen haklar yok denecek kadar azdı. Feminizmin bir adalet feryadı olduğuna iyiden iyiye inanmıştım. Hakları istemek çocukluk olacaktı, onları kendi ellerimle almalıydım. Temel ilkem bu oldu. İşte bir gün ruhumda hissettiğim müthiş uyanış.

Hayganuş Mark hem bir kadın hem de Ermeni bir kadın olarak verdiği mücadele ile geçti dünyadan.

Feminizmi bir ‘adalet feryadı’ olarak gören Hayganuş, 1885 yılında İstanbul Beyoğlu’nda dünyaya geldi.

İstanbullu bir anne ile Vanlı bir babanın kızı olan Hayganuş, Fransız rahibeler okulu ve Esayan Okulu’nda eğitim gördü.

Hayganuş, eğitim hayatı süresince aldığı özel derslerle Ermenicesini de geliştirdi.

1900 yılında Yedikule’deki Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi yetimhanesinde yardımcı öğretmenliğe başladı ve 4 yıl burada çalıştı.

Edebiyat ile de yolu yine öğrencilik döneminde kesişti.

1903 yılında Masis gazetesi tarafından düzenlenen bir şiir yarışmasında üçüncülük ödülü aldı.

Hayganuş’un tam olarak edebi hayatı ise 19 yaşında Ermenice olarak kaleme aldığı Gakhorranı (Salıncak) adlı yazısının Manzume-i Efkâr dergisinde yayımlanmasıyla başladı.

İlkin Ermeni cemaati, “Yaz ve mutlu ol” sözünü kendisine şiar edinen Hayganuş’un yazılarının bir kadın tarafından yazılabileceğine inanılmadı. Çünkü dili böylesine kullanma becerisi ve fikirlerin akıcılığı ancak bir erkeğe ait olabilirdi. Hayganuş ise kalemi ve inadıyla bunu düşünenleri fena (!) halde yanılttı.

‘Hayır bu kalem, bu etkilendiğiniz fikir bir kadının’ dercesine bir yol açtı kendisine yazın dünyasında.

1905’te Hayganuş’a, Dzağig (Çiçek) dergisini, bir kadın dergisi konseptine dönüştürmesi ve yönetmesi teklif edildi. Teklifi kabul eden Hayganuş, iki yıl bu derginin editörlüğünü üstlendi.

Dergi bu dönemde “Yalnız kadınlar tarafından ve kadınlar için” sloganını benimsedi ancak kadro yetersizliğinden erkek yazarlar da çalıştı.

Lakin küçük bir farkla.

Erkek yazarlar dergide kadın isimleri kullanarak yazdılar.

Hayganuş bu dergiyi kadınların sesini duyurmak için etkili bir araç olarak kullandı.

Hem Hayganuş hem de çevresindekiler onu, ‘ilk Ermeni aktif feminist kadın’ olarak nitelendirdi.

Zordu çünkü. Bilhassa tekçiliğin empoze edildiği bu topraklarda hem kadın hem Ermeni olarak verdiği mücadele zordu. Ve tam da bu nedenle de bir o kadar kıymetli.Sadece erkekler arasında değil kadın hemcinsleri arasında da.

Dergi, Hayganuş’un İzmir’e gitmeye karar vermesi ile birlikte yayın hayatına son verdi.

Vahan Toşigyan ile evlenen Hayganuş 1907 – 1909 yılları arasında İzmir’de eşi ile birlikte Arsaluys (Şafak) ve Artzakank (Yankı) gazetelerini yayımladı ve bu gazetelerde kadın sayfaları yaptı.

1909 yılında eşiyle birlikte İstanbul’a dönen Hayganuş, Meşrutiyet’in ilanından sonra yeniden açılmış olan Milletperver Ermeni Kadınlar Cemiyeti, Ermeni Kadınlar Cemiyeti, Ermeni Kadınlar Birliği ve Galata Fukaraperverler Komitesi gibi çeşitli dayanışma kurumlarında ve kadın derneklerin faaliyet yürüttü.

Bu dönem ayrıca taşrada Ermeni okulları açarak kız çocuklarının okuması için de çabalayan Hayganuş, Nigoğosyan Okulu’nda da Ermenice dersi verdi.

24 Nisan 1915’te İstanbul’daki Ermeni aydınlarının birçoğu tutuklanarak Çankırı ve Ayaş’a gönderildi.
Ermeni Soykırımı’nın büyük bir felakete yol açması ile birlikte Hayganuş sevdiği insanların pek çoğunu bu dönemde kaybetti.

Eşi de dahil olmak üzere pek çok dostu ise tutuklandı.

Hayganuş çok sıkıntılı bir süreçten geçti.

Sessizlik bozuldu, milat başladı: Hay Gin

Bu karanlık atmosfer ile birlikte – birçok Ermeni aydını gibi- edebi hayatına ara veren Hayganuş, sessizliğini Hay Gin (Ermeni Kadın) dergisi ile bozdu.

Kadınların tüm sorunlarının dile getirildiği bu dergi 15 günde bir yayımlanıyordu.

Dergi 14 yıl boyunca yayın hayatına devam ederek Osmanlı kadın hareketinin en uzun soluklu kadın dergisi oldu.

Bazı siyasi partiler derginin kendi yayın kolu olarak çıkmasını teklif ettilerse de Hayganuş bu teklifi “Ermeni Kadın dergisi bir bayrak altında yaşayacaksa bu sadece “kadınlık bayrağı olabilir” diyerek reddetti.

Hay Gin’de feminizmin tarihi, kadın hareketinin amaçları ve yönü, Avrupa ve Amerika’daki kadın hareketiyle ilgili yazılar yayımlandı.

Yıllarca aralıksız olarak yayımlanarak kadınların hayatlarına önü aydınlık dolu bir pencere açan dergi, yalnızca bir ‘dergi’ olmadı.

Zamanla kadınların karşılaştığı zorluklardan sonra çalacakları bir kapı haline de geldi.

Bir nevi kadınların serbest kürsüsü olan dergi ‘kadın bayrağı’ altında buluşan, eşitlikte ısrarcı kadınların durağı olmuştu.

Hay Gin aynı zamanda Ermeni Cemaati’nin idari komisyonlarına kadınların alınması için de mücadele etti.

Dergi aynı zamanda dönemin Ermeni kadın yazarların yazılarının yayımlamasına olanak sağladığı için de kıymetli bir yere sahipti.

Hayganuş’tan kız kardeşlerine: Cesur ol, iyi ol, köleleşme!

Ermeni Kadın‘da yayımladığı yazılarından birinde Hayganuş kız kardeşlerine şöyle sesleniyordu:

Gurur Duy!
Yalan Söyleme!
Dilenme!
Çalış!
Dedikodu yapma!
Köleleşme!
Cesur ol, iyi ol!
Özenme!
Konuş!
Kadın ol!
İdealin olsun!
Uyuma!
Kendine saygı duy!
Yukarı bak!
Çirkinleşme!

Hayganuş’un hayatında tabiri caizse bir tılsım gibi parıldayan Hay Gin, 1933 yılında hükümetin baskısı nedeniyle  kapatılmak zorunda bırakıldı.

Hayganuş derginin kapanmasından duyduğu üzüntüyü, “Kızımı kaybetmiş gibiyim” sözleri ile dile getirdi.
Yaşadığı üzüntünün etkisiyle 1936 yılına dek yazın hayatına ara veren Hayganuş, editörlüğünü eşinin yaptığı Nor Lur (Yeni Haber) gazetesinde bir kadın köşesi hazırlamaya başladı.

Türk Kadınlar Birliği’nden Ermeni kadınlara davet yok

Dönemin kadın hakları savunucularından Nezihe Muhiddin, Kadınlar Halk Fırkası’nın kurulmasının engellenmesi üzerine mücadelesine Türk Kadınlar Birliği (TKB) adlı bir dernek kurarak devam etti.

Mücadelesi ses getiren Muhiddin’in elinden hileli bir şekilde alınan dernek bir dayanışma derneğine haline getirildi.

1935 yılında İstanbul’da bulunan Uluslararası Feminist Kadınlar Birliği Genel Sekreteri İsviçreli Ann Stiss, Hayganus’u Türk Kadınlar Birliği’ne katılmaya davet etti.

Hayganuş ise bu teklifin Birlik’ten gelmesi gerektiğini söyledi. Bunun üzerine Ann, kendisinin Birlik adına davet ettiğini ifade etti.

Ve Hayganuş bu kez daveti kabul etti.

Ertesi gün tüm gazeteler, Türk Kadınlar Birliği’nin Hay Gin’in editörünü üyeliğe davet ettiğini yazdı.

Ancak bir gazete Türk Kadınlar Birliği’nin başkanıyla konuştu ve onun beyanı doğrultusunda asıl Hayganuş’un Birliğe başvurduğunu yazdı.

Hayganuş bunu Ermeni kadınlara yönelik bir tavır olarak değerlendirdi ve durum karşısında çok üzüldü.

Birlik ise olayın hemen akabinde yaşamın somut gerçekliğine abes olarak ‘kadınlara tüm hakları verilmiştir’ denilerek kapandı.

Derler ki Hayganuş unutulmuştu…

Yazarın edebî faaliyetlerinin ellinci yıldönümü 1954 yılında bir törenle kutlandı ve bu amaçla Hayganuş Mark: Giyankın u Kordzı (Hayganuş Mark: Hayatı ve Eserleri) adlı bir kitap yayımlandı.

Hayganuş yıldönümü kutlmasında

Hayganuş 1966’da İstanbul’daki Yedikule Ermeni Hastanesi’nde hayatını kaybederek Şişli Mezarlığı’na defnedildi.

Kaynaklar der ki; ‘Hayganuş öldüğünde yapayalnız ve unutulmuştu’.

Hani ancak aramızdan ayrıldıktan sonra onlarla tanışabildiğimiz nice kadın gibi.

Geçip gitti mi peki Hayganuş, hiç dokunmadan hayatlara?

Mümkünü var mı bunun?

Evlerine ve mutfaklarına sıkıştırılan dönemin kadınlarının onu unuttuğuna ihtimal vermek güç.

Bak hala dilimizdesin, varsın daktilo yerini bilgisayarın tuşlarına bıraksın.

Sesin, sözün hala kulaklarda: ‘Hakları istemek çocukluk olacaktı, onları kendi ellerimle almalıydım’

Bu topraklardan ve hala bu zamanda bir kadın olarak mücadele vermenin ne denli zor olduğunu bilen bizler için var olan işaret fişeği Hayganuş.


Kaynak: Hüseyin Aykol- Aykırı Kadınlar

 


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
'Suruç aydınlatılsa, sonrakiler olmazdı': Katliamın 13 Kasım'daki 3. duruşmasına çağrı
Sonraki Haber
Nihan Kaya'dan kırılmışlığın eseri