Ana SayfaÇeviriMikroagresyon her yerde: Nedir, nasıl başa çıkılır?

Mikroagresyon her yerde: Nedir, nasıl başa çıkılır?

“Saçına dokunabilir miyim?”

“Bu çok gay.”

“Biraz kilo versen güzel olurdun.”


Rebecca A. Clay

Çeviri: Ezgi Kayış


Mikroagresyonlar, baskın olmayan bir grup hakkında olumsuz bir mesajın, kasıtlı veya kasıtsız olarak iletildiği kısa ifadeler veya hareketlerdir ve çoğu insan mikroagresyonlarla her gün karşılaşır. 2015’te Educational Researcher‘da yayınlanan bir çalışmaya göre psikolog Carola Suárez-Orozco ve ekibi, 60 devlet üniversitesinde bulunan sınıfların neredeyse 3’te 1’inde mikroagresyon gözlemledi. Bunların çoğu da okutmanlar tarafından yapılıyordu.

Çok kültürlü danışmanlık ve ırkçılık çalışan, psikoloji ve eğitim profesörü Derald Wing Sue’ya göre “Kimse etnik kökenlere¹, toplumsal cinsiyetlere ve cinsel yönelimlere dair yanlılıklara bağışık değil. Herkes, ötekileştirilmiş grup üyeleri de dahil, yanlılıklar ve önyargılar besler ve herkes başkalarına karşı ayrımcı ve incitici eylemlerde bulunabilir.”

Indiana Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacı olan psikolog Dorainne J. Levy ise “Mikroagresyonlar çoğunlukla göze kolay çarpmadığı için, ayrımcılığın daha aşikar şekillerine kıyasla bunlardan silkelenmek daha zor olabiliyor” diye belirtiyor.

Levy’ye göre “Mikroagresyona maruz kalmanızın nedeni etnik kökeniniz mi yoksa diğer kişinin keyifsiz olması veya kötü bir gün geçirmesi gibi ilgisiz bir şey mi, emin olamıyorsunuz. Bu belirsizlik rahatsız edici.”

Üstelik ne olduğunu anlamaya çalışmak “bilişsel kaynaklarınızı da tüketebiliyor”. 2016’da American Psychologist’te yayınlanan bir yazın derlemesine göre, Levy ve diğer yazarlar, stres hormonlarında ve uyku bozukluklarında artışa sebep olan etnik köken temelli stres uyaranlarının, beyaz ve azınlık öğrenciler arasındaki başarı farkını da arttırabileceğini buldular.

Mikroagresyonların her an her yerde olması ve verdiği zarar düşünüldüğünde, siz bunları durdurmaya nasıl yardımcı olabilirsiniz? Hedef, tanık ya da fail olmanız fark etmeksizin buyrun size mikroagresyonlarla nasıl yüzleşeceğiniz üzerine tavsiyeler:

Hedefseniz

Bağlamı göz önünde bulundurun. Mikroagresyonlar konusunda atölyeler düzenleyen psikoloji doçenti Nicole Buchanan’a göre, “Mikroagresyonda bulunan kişi, bir ilişki yürütmeyi umursamadığınız biri ise ve eğer güvenli görünüyorsa, nasıl uygun bulursanız kendisine öyle cevap verin. Ancak mikroagresyonu yapan kişi size yakın biri ise, fazlaca açık sözlü olarak köprüleri yıkmak istemezsiniz. İlk konuştuğunuz konuyu kısa tutun ve daha sonra konuşmak üzere sözleşin; böylece diğer kişiye olan biteni yeniden düşünmesi için zaman vermiş olursunuz. Bu gibi yüzleşmeler can sıkıcı olabildiği için söylemek istediklerinizi planlayın ve arkadaşlarınızla alıştırma yapın.”

Psikoloji doçenti Kevin Nadal “Mikroagresyonu yapanı değil, mikroagresyonu eleştirdiğinizden emin olun” diyerek şunu öneriyor: “Birini ırkçı veya homofobik olmakla suçlamak yerine, kullandıkları ifadelerin veya davranışlarının size kendinizi nasıl hissettirdiğini açıklayın.”

Psikoloji doçenti Mengchun Chiang şu eklemeyi yapıyor:

Tabi ki cevap vermemeyi de seçebilirsiniz. Kızdığında düşmanca hareketlerde bulunabilecek insanlarla ya da size misilleme yapabilecek bir üstünüz ile yüzleşmek istemeyebilirsiniz. Alabileceğiniz tepkilere dair kaygılarınıza rağmen yüzleşmeyi seçerseniz, bu yüzleşmeyi belgeleyin ve tanıklarınız olsun.

Kendinizle ilgilenin. Levy mikroagresyonların şok edici olabileceğini ve size hiçbir yere ait olmadığınızı hissettirebileceğini belirtiyor ve şunları öneriyor: “Sizinle aynı grubun üyeleriyle konuşarak bu hislerle mücadele edin. Sosyal desteğin büyük bir parçası, deneyimlerinizin geçerli olduğunun hissettirilmesidir. Ayrıca grubunuza dair olumlu bir aidiyet² hissi geliştirmeniz önemlidir. Kendinizi rol modellerin, kitapların ve diğer kaynakların etkisine açık bırakın. Bir de, sağlıklı uyku alışkanlığı geliştirmek ve farkındalık meditasyonu gibi diğer öz-bakım stratejilerini denemek de önemlidir.”

Fırsat gibi görünen mikroagresyonlara kanmayın. Belirli bir grup kampüste, işte veya herhangi bir yerde yeterince temsil edilmediğinde, iyi niyetli otoriteler panellerde konuşmaları, komitelerde hizmette bulunmaları ya da gruplarının diğer üyelerine akıl hocalığı yapmaları için hep aynı grup üyelerine dönebilirler ancak böylelikle azınlık olmakla ilgili tüm işleri, azınlık olan öğrenciler ya da çalışanlara yüklemiş olurlar. Psikolojik danışmanlık bölümünde doktora yapan Chesleigh Keene’e göre, “Bu fırsatlar başta iyi hissettirebilir ama insan tüm bu yük altında kolayca bunalabilir. Etnik azınlık öğrenciler diğer öğrencilere göre, para, danışmanlık ve diğer kaynaklara daha az sahipler ama buna rağmen onlardan daha fazla sorumluluk almaları istenebiliyor.”

“Bu gibi mikroagresyonları durdurmaya yardım etmek için, konumu gereği gücü elinde bulunduranlar öğrencilerinin ve çalışanlarının çeşitliliğini öğrenme ve etnik kimlikleri dışında haklarında başka şeyler de öğrenme sorumluluğunu üzerlerine almalıdırlar” diye tavsiye ediyor Keene ve şöyle devam ediyor:

Yöneticiler ve fakülteler, yeterince temsil edilmeyen öğrencilerin ve çalışanların kişisel uğraşlarını, hobilerini ve tabi ki mesleki gidişatlarını konuşmaya daha fazla zaman ayırarak, daha saygılı ve kapsayıcı bir çevre teşvik edebilirler.

Öğrencilerin ve kariyerinin başındaki uzmanların ‘Hayır’ demeye alışması da önemli. Özellikle kariyerini inşa etmekte olan kişiler için fırsatları reddetmek korkutucu olabilse de Keene, bu kişilerin kendilerine teklif edilen görevlerin programlarına ya da o anki önceliklerine uymadığını açıklayarak, sunulan fırsat için teşekkür etmelerini öneriyor. Keene bu teşekküre ayrıca, belirli konulara odaklı ilerideki fırsatlara katılım göstermekten mutluluk duyacaklarını ekleyebileceklerini de söylüyor. Bu, kişinin araştırmaları ve mesleki ilgileriyle uyuşan olası teklifleri garantiye almasına yardımcı, olumlu bir geri çevirmedir.

Tanıksanız

Müttefik olun. Nadal, “Mikroagresyonlardan doğrudan etkilenen insanlara göre, müttefiklerin sesinin bazen daha güçlü duyulabileceğini bilmeniz gerçekten önemli” diyor ve ekliyor:

Mikroagresyonların hedefi olanlar şikayet ettiğinde, mikroagresyonu yapan, hedef kişiyi yanlı veya aşırı hassas olarak görüp ciddiye almayabilir.

Kendi adınıza konuşun. Nadal, mikroagresyona uğrayan kişi adına konuşmaya çalışmanın da bir mikroagresyon olabileceğini belirterek şunu öneriyor:

Bana sorarsanız kimse kimsenin adına konuşmaya çalışmamalı, özellikle tarih boyunca ötekileştirilmiş kişiler adına. Birinin sizin adınıza konuşması sizi insandışılaştırılmış hissettirebilir. ‘Onun duygularını incittin’ demek yerine ‘Ben bu sebeple incinmiş veya üzgün hissediyorum’ diyin.³

Mikroagresyonu yapansanız

Cambridge Sağlık Birliği/Harvard Tıp Okulu’nda psikolog olan Vincenzo G. Teran’a göre “Bazen en iyi niyetlilerimiz bile farkında olmayarak mikroagresyonda bulunabiliyor.”

Teran, mikroagresyonda bulunmamızın kötü insanlar olduğumuzun göstergesi olmadığını belirterek “Daha çok, toplumumuzdaki baskın görüşün Avrupa merkezci, eril ve heteroseksüel olduğunun göstergesidir” diyor.

Sue’ya göre “Hatta ötekileştirilmiş grupların bazı üyeleri, başka ötekileştirilmiş grup üyelerini incitebilir. Çünkü renkli insanlar¹¹ iktidar ve ayrıcalık sahibi olmadıkları için, başkalarına karşı hakaretleri ve onları geçersiz kılmaya çalışmaları teknik olarak mikroagresyon değil örtük yanlılığın dışavurumları olarak görülüyor. Yine de, bireysel düzeyde, aynı derecede zarar vericiler. Örneğin, Afrikan-Amerikan bir lezbiyen, özel gereksinimli bireylere karşı ortak mikroagresyonlara yenik düşebilir. İnsanlar çoğunlukla, özel gereksinimli bireylerin yaşamlarının her alanında özel gereksinime ihtiyaç duyduğunu zannederler; bu da kör bir insanla konuşurken bir de sağırmış gibi yüksek sesle konuşmaya çalışmak gibi örneklere neden olur.”

Biri sizi mikroagresyonda bulunmakla suçlarsa ne yapmalısınız?

Savunmaya geçmemeye çalışın. Hisleriniz, düşünceleriniz ve davranışlarınızın iyi bir değerlendirmesini yapın. Irkçı görünmekten mi korkuyorsunuz, yüzleşilmek mi sizi kızdırdı ya da durumu küçümsemeye mi çalışıyorsunuz anlamaya çalışın. Teran şunu öneriyor: “Karşınızdaki kişinin bu bilgiyi paylaşarak risk aldığını aklınızda tutmaya çalışın.”

Karşınızdaki kişinin incindiğini kabul edin ve özür dileyin. “Mikroagresyonların nereden kaynaklandığına ve gelecekte benzer hatalardan nasıl kaçınabileceğinize ilişkin derinlemesine düşünün. Sonra kendi ayrıcalık ve önyargılarınıza dair anlayışınızı geliştirerek sorumluluk alın” diye öneriyor Teran.

Buchanan, ne olursa olsun, “ben kötü bir şey yapmadım” diyerek kendimizi kandırmamamızı belirtip şunu ekliyor:

Mikroagresyonlar binlerce kesik gibidir, birini öldürebilir. Size küçük gibi görünen tüm bu olaylar zamanla birikir ve sanki biri sizi bıçaklamış gibi kan içinde kalırsınız.


¹Ç.N.: Kendi aldığım Kültürel Antropoloji derslerimde de öğrendiğim ve başka akademisyenlerin de belirttiği üzere “Antropolojik ve genetik bulgular artık bizlerin bahsettiği anlamda ‘ırk’ın olmadığına, bunun bir sosyal kurgu olduğuna kanaat getirdi.” Bu sebeple asıl metinde ‘ırk (race)’ ifadesi geçtiği halde, ben ve Canan çeviride “etnik köken” ifadesini kullanmaya karar verdik. Ancak ırk olmadığı halde ırkçılık olabiliyor, çünkü sosyal kurgu üzerinden hala kişiler ayrımcılığa maruz bırakılabiliyor. Bu sebeple çeviride ırk ifadesini görmezken ırkçılık ifadesini görebileceksiniz.

²Ç.N.: Metindeki önerilere ek olarak, benzer meselelerden muzdarip, benzer ayrımcılıklara uğrayan insanlar olarak örgütlenelim, ayrımcılık deneyimlerimizi birbirimizle paylaşalım, ayrımcılığa karşı yeni mücadele yöntemlerini aramızda tartışalım ve öz ve grup savunmalarımızı güçlendirelim diyoruz.

³Ç.N.: Bu öneriye ek olarak, öznelliğin silinmemesi adına, özellikle de aynı sebeplerle ayrımcılığa uğramayacak bir kişiyse, müttefik olacak kişinin, ilk adımın ayrımcılığa/mikroagresyona uğrayan kişiden gelmesini beklemesi gerektiğini düşünüyoruz.

¹¹Ç.N.: “People of color” ifadesini beyaz olmak norm olmadığı için “beyaz olmayanlar” ya da “farklı deri rengindeki insanlar” diye çevirmiyorum.


Kaynak: https://ezgiepifani.wordpress.com/2017/12/01/simdi-gercekten-bunu-mu-dedin/

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
İstanbul'da lodos: İDO ve BUDO seferleri iptal edildi
Sonraki Haber
'Şaşalı bir düşüş' değil cüretkar bir meydan okuyuş: Cahide Sonku