Ana SayfaGüncelTutuklularla yüz yüze görüşüldü: İHD’den cezaevlerindeki hak ihlalleri raporu

Tutuklularla yüz yüze görüşüldü: İHD’den cezaevlerindeki hak ihlalleri raporu

HABER MERKEZİ – İHD, “Mahpusların Diliyle Türkiye Hapishanelerinde Hak İhlalleri Raporu”nu açıkladı. 54 cezaevinde 238 tutukluyla yapılan yüz yüze görüşmeler sonucunda tespit edilen ihlallere yer verilen raporda, OHAL’le birlikte uygulamaların 12 Eylül’ü andırdığı belirtildi. İHD Hapishaneler Komisyonu üyelerinden avukat Zeynep Ceren Boztoprak, cezaevlerine ilişkin “‘İyileştirme’ mantığı tamamen terk edilmelidir” önerisinde bulundu.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu, “Mahpusların Diliyle Türkiye Hapishanelerinde Hak İhlalleri Raporu”nu açıkladı.

Rapor, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, İHD Hapishaneler Komisyonu üyelerinden Zeynep Ceren Boztoprak ve Rıdvan Konak’ın katıldığı basın toplantısı ile duyuruldu.

Türkiye’deki 54 cezaevinde 238 tutukluyla yüz yüze görüşülerek yaklaşık bir yılda hazırlanan raporda, cezaevlerindeki tutukluların yaşadığı hak ihlallerine değinildi.

Raporda, 24 avukatın yaptığı görüşmelere yer verilirken, ayrım yapılmaksızın hazırlanan formdaki sorular bütün tutuklulara sorulduğu belirtildi.

Avukat Zeynep Ceren Boztoprak, cezaevlerindeki ihlallere ilişkin şu bilgileri verdi:

Hapishanelerdeki koşullar ve hapishane yönetimi uygulamaları ile infaz mevzuatı birlikte değerlendirildiğinde göze çarpan temel hak ihlalinin işkence ve kötü muamele olduğu görülmektedir. Siyasi iktidarların değişmesi, tarihin değişmesi işkence ve kötü muamele suçunun işlenmesinden vazgeçilmesine neden olmamaktadır.

Hapishanelerdeki kapasite aşımına da yol açan fazla tutuklu/hükümlü sayısı, sınırlı olan avukat görüş odaları açısından da sorun teşkil etmektedir.

‘Uygulamalar 12 Eylül günlerini andırıyor’

Olağanüstü Hal (OHAL) ilanından sonra cezaevlerinde 12 Eylül’ün askeri kapatma mekanlarını andıran bir dönüşümün meydana geldiğini söyleyen Boztoprak, “Askeri disiplinle sayım yapabilmek için şiddete başvurulduğu birçok görüşmede dile getirilmiştir. Yine 12 Eylül günlerini andıran bir diğer uygulama da şiddet eşliğinde rastgele ve keyfi aramaların yapılmasıdır. Bu aramalarda tutuklu ya da hükümlünün şahsı da eşyaları da zarar görmektedir” diye konuştu.

Boztoprak, şöyle devam etti:

OHAL uygulamasının 12 Eylül’ü andıran bir diğer yanı da hem içeride tutulanların kendi aralarındaki iletişimin engellenme çabası hem de görüşlerin keyfi kısıtlanmasıdır. Çıplak arama bir rutin halini almıştır; üstelik birçok yerde çıplak aramanın aileden ziyaretçilere uygulanmak istenmesi de söz konusudur. O kadar ki ‘Eziyet çekmesinler diye ailelerin gelmesini istemiyoruz’ ifadesiyle defalarca karşılaşmış bulunmaktayız.

‘Kürtçe konuştukları için disiplin cezası alan, şiddete maruz kalan kişiler var’

Cezaevlerinde Kürtçe diline yönelik yönelimlerin de yoğun yaşandığını kaydeden Boztoprak, şunları söyledi:

Hapishanelere Kürtçe kitap alınmamaktadır. Kendi aralarında Kürtçe konuştukları için disiplin cezası alan, şiddete maruz kalan kişiler vardır. Bir anlatımda, Kürtçe konuşan birinin, ‘infaz memuruna hakaret etti’ bahanesiyle hücre cezası aldığı dile getirilmiştir. Hiç Türkçe bilmeyen bir kişinin sayım sırasında arkadaşlarıyla Kürtçe konuşması, ‘Burası Türkiye, Türkçe konuşacaksın’ denilerek tehdit edilmesine yol açmıştır. Tehdit, OHAL sonrası çok yoğunlaşmış durumdadır. Fiziki işkence, ‘süngerli oda’ adı altında kurumsallaşmış gibi görünmektedir.

‘Adli ve siyasi tutuklular aynı yerlerde tutuluyor’

Boztoprak, tutuklu ve hükümlülere yönelik baskıların arttığına dikkat çekerek, keyfi uygulamaların geldiği boyutu göstermek için kadın koğuşlarına erkek infaz koruma memurlarının girmesini örnek verdi.

Bazı cezaevlerinde adli ve siyasi tutukluların aynı yerlerde tutulduğunu kaydeden Boztoprak, “Özellikle Kürt tutuklu ve hükümlüler için bu durum ciddi bir tehlike arz etmektedir. Bazı yerlerde IŞİD ve ‘Fethullah Gülen Yapılanması’ davalarının mahpusları, PKK davalarının mahpusları ile birlikte tutulmaktadır” dedi.

‘Sağlık arayışı işkenceye dönüştürüldü’

Boztoprak ayrıca, sağlığa erişim hakkının OHAL sonrası ciddi biçimde kısıtlandığını belirterek, “Sağlık sevkleri nedensiz geciktirilmekte, sağlık arayışı bir işkenceye dönüştürülmektedir” dedi.

Avukat Boztoprak, neredeyse bütün cezaevlerinde suya erişim sorununun da yaşandığını kaydederek, kameranın yaygınlaştığını ve toplu fotoğrafların yasaklandığını belirtti.

“‘İyileştirme’ mantığı tamamen terk edilmelidir”

Boztoprak, son olarak cezaevlerine ilişkin şu öneride bulundu:

‘İyileştirme’ mantığı tamamen terk edilmelidir. ‘İyileştirme’den söz etmek, cezaevinde tutulanın ‘kötü’ olduğunu, ‘hasta’ olduğunu kabul ederek yola çıkmak demektir. Kötü ve hasta birine ‘iyileştirme’ uygulanması, konu sanki tıbbi bir meseleymiş gibi ele alınması demektir. Böylece ceza sistemi, bireysel ve sosyal sağlık kavramına yaslanmış olmaktadır. Bu faşizan bir zihniyettir. Zira kişinin bir fiilini suç olarak düzenleyip ceza sistemini onun üzerine oturtmak başka bir şey, kişinin kendisini, bizatihi varlığını bir sorun, bir suç, bir hastalık olarak görüp ceza sistemini onun üstüne oturtmak başka bir şeydir. Türkiye’deki sistem ikincisidir. Kökten değişmelidir. Bir şey ‘iyileştirilecek’se, infaz sisteminin kendisi, tüm ceza sistemiyle birlikte, iyileştirilmelidir.


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Bakan açıkladı: Deniz Kuvvetleri'ne satılan konservelerde at eti tespit edildi
Sonraki Haber
Esenyurt Belediyesi'nin yeni başkanı belli oldu