Ana SayfaÖzelAfrin’de yeraltından notlar | ÖZEL

Afrin’de yeraltından notlar | ÖZEL

“Taayyülü zor bir ikilemdir, savaşın kıyısında duran için savaşın içinden geçen insanın normalleşen ruh halini anlamak.”

[Fransız atasözü]


Haber: Fatma Koçak


Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) grupları ile Afrin’e yönelik operasyonu bir ayı geride bıraktı.

Suriye krizi ile birlikte Ortadoğu’da değişen denklemler kendi içinde siyasi arenada çok tartışılıp konuşulurken, tüm bu ‘siyasi analizler’ içinde en az konuşulan ya da konuşulmaya değer görülen şey ise yerinden edilen insanlar oldu.

Suriye’deki iç savaş boyunca milyonlarca insan yerinden oldu. Bu insanlar savaştan kaçıp güvenli alanlara sığındı. Burada eklemek gerekir ki Rojava bu insanlar için bir ‘sığınak’ oldu. Bu nedenle yüz binlerce insan hala süren savaş süresince Kuzey Suriye içindeki kentlerde oluşturulan güvenli alanlara geldi.

20 Ocak’tan bu yana Türkiye ve ÖSO gruplarının hedefindeki Afrin de bu güvenli alanların başında geliyor. Bugünlerde özellikle gazetecilik açısından deyim yerindeyse bir turnusol işlevi gören Afrin’e buradan bakmak zaruri.

Her ne kadar ilk gün 72 uçakla başlayan bombardıman ile “Orada siviller yok, siviller kaçıyor” sözleri tedavüle sokulsa da gerçekte olup biten bunu yansıtmıyor.

Altı çizilmesi gereken gerçek şu: Afrin’de halk uçaklara, tanklara, havanlara rağmen yerini terk etmedi, etmiyor.

Afrin Kantonu Sağlık Meclisi’nin son verilerine göre 30 günde 172 sivil yaşamını yitirdi, en az 464 kişi ise yaralı ve hastanelerde tedavi görüyor. Afrin’e yönelik saldırıya tanıklık edenler, kayıp sayısının bu kadar az olmasını halkın olası saldırılara karşı aldığı tedbirlere bağlıyor.

Yeraltı şehrine dönüşen bir kent: Cinderes

Afrin’in Cinderes ilçesi de bu tespiti doğrulayan yerlerden biri. Afrin’in en büyük ilçelerinde biri olan kentin 60’a yakın köyü ile birlikte 70 binden fazla nüfusu var.

Türkiye’nin sınır boyunca en çok havan ve top atışına tuttuğu yerlerden biri Cinderes. Öyle ki kentte rastgele yürümeye kalktığınızda her an bir yerden gelecek olan bir havan topunun parçası ile yaşamınızı yitirebilirsiniz.

Kentte yaşayan Ezime Şexo’nun ağzından bu duruma karşın şu sözler dökülüyor: “Bu zulümdür binlerce insanın yaşadığı bir yere günün herhangi bir saatinde rastgele havan atmak, katliam yapmaktır.”

Atılan havanların kimin kafasına düşeceğini bilmeden yürüdüğünüz sokaklar ‘bu kent boşaltılmış’ dedirtiyor, ta ki yer altından insan seslerini duyana kadar.

Geçtiğimiz günlerde Cindereslilerle dayanışmak için kente 200 araçlık konvoyla Afrin merkezden gelen insanları karşılamak için yeraltından sloganların yükseldiği insan kalabalığını gördüğünüzde anlıyorsunuz, savaşın ve savaş içinden yaşamını sürdürmenin yollarını aramanın burada bir yaşam biçimi haline geldiğini.

Sonrası gelenler dönüyor ve Cinderesliler yeniden yer üstünde her an gelebilecek havanlara karşı yeraltına çekiliyor. Yer üstünde sadece kentteki askeri güçler var. Sokaklar boşalıyor, yer yer havan topuyla yıkılmış konutların yanından geçerken biraz güneşlenmek için kapı önüne çıkmış yaşlı bir kadın sesleniyor: “Buyurun, bir çayımızı için.”

Yerin altında biriken öfke ve moral

İndiğimiz yer Kürtçe ‘qabo’ anlamına gelen sığınak. Sadece bir sığınakta yüze yakın insan kalıyor. Yerlere serilmiş battaneyi ve halılar, üzerinde oyun oynayan çocuklar. Grup grup oturmuş sohbet ediliyor bir köşede, diğer köşede yemek hazırlanıyor, gençler erzak taşıyor. Yeraltında ayrı bir dünya kurulmuş. Kentteki mahalle komünleri sığınıklarda da düzeni sağlıyor.

Xebat Mahallesi’ndeki komünün yönetiminde yer alan Zeyneb Alko, Türkiye’nin saldırılarıyla birlikte eğitimin durduğu Afrin’de okulları da yaşam alanlarına çevirdiklerini belirtiyor ve her sığınakta ortalama 60 ile 100 kişinin bir arada kaldığını dile getiriyor.

Yeraltına çekilen Cinderesliler “gün içinden sokaklarda dolaşamaz hale geldiklerini, Türk ordusunun rastgele attığı havanlarla adeta kenti boşaltmaya çalıştığını ve buna karşı kenti terk etmeyerek direndiklerini” söylüyor.  Öfke ve moralin hakim olduğu sığınaklarda gazeteci olduğumuzu söylediğimizde herkesin söyleyecek sözü var.

“Biz Halep’te savaştan kaçtık buraya geldik, şimdi burada üstümüze bomba yağdırıyorlar, hiçbir yere gitmeyeceğim” diyen Zeynep Maves, hasta olan anne ve babasını ve çocuklarını işaret ederek, “Biz savaş içinde yaşamaya alışkınız” diyor.

Zahide Alo da aslen Cinderesli. Suriye iç savaşından önce Halep’e göç etmiş. Saldırılar nedeniyle evi yıkılan ve eşini kaybeden Zahide göçerek yeniden Cinderes’e gelmiş ve savaş içinde yaşamanın ne olduğunu çok iyi biliyor. 3 çocuğunun olduğunu ve eşinin Halep’te yaşamını yitirdiğini anlatan Zahide’nin, “Ne yapmayı düşünüyorsunuz?” diye sorduğumuzda verdiği cevap, “Onu biz değil bize saldıranlara her gün evimizi barkımızı hedef alanlara söyleyin, burası bizim topağımız, burada öleceğiz, çıkmıyoruz” oluyor.

Bir sığınaktan çıkıp bir başkasına gittiğimizde bizi karşılayan Meziye Hesen ise oğlunun YPG’de savaştığını ve geçtiğimiz hafta yaşamını yitirdiğini anlatıyor. “Burada yaşayanda savaşanda biziz, bizim çocuklarımız. Dışardan gelen hiçbir gücü kabul etmeyeceğiz” diyen Meziyet tepkisini şöyle dile getiriyor:

“Bu savaş er ya da geç bitecek, biz yaşamımıza geri döneceğiz, bunun için ne kadar bedel gerekiyorsa ödemeye hazırız. Görüyorsunuz sokaklarımızda adım atamıyoruz, ama onların istediği gitmemiz. Bir yere de gitmiyoruz. Onlara bu dert olsun. Dünyanın hangi köşesinde binlerce insanın yaşadığı bir şehre her gün uzaktan bomba yağdırmak var. Bu hangi insanlığa sığar, bunlar işgalcidir, işgalcilere de biz geçit vermeyiz.”

Cinderes’teki dünya belki şöyle özetlenebilir: İnsanlar savaşa rağmen yaşamak ve toprağından kopmamakta ısrarlı. Yer üstü hayalete çevrilmiş bir kentte yer altından yansıyan ise insan gülüşü ve öfkesi.


Afrin’in içinden: Yaşam nasıl devam ediyor, kenttekiler ne diyor?

Kamplardaki göçmenler anlatıyor: Afrin güvenli bir liman, bizden ne istiyorlar?


PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Netanyahu İHA parçası gösterip Tahran’a yüklendi, İran ‘çizgi film gibi bir sirk’ dedi
Sonraki Haber
SADAT'ın kurucusu: Silahlı bir unsur eğitmiyoruz