Ana SayfaKültür-SanatDiyarbakır’da farklı fikirlerin nefes aldığı bir sanat alanı: Amed Şehir Tiyatrosu

Diyarbakır’da farklı fikirlerin nefes aldığı bir sanat alanı: Amed Şehir Tiyatrosu

HABER MERKEZİ – Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bünyesinde faaliyet yürüten şehir tiyatrosu oyuncuları, kayyum tarafından işten çıkartılınca kendi alternatif tiyatro sahnelerini oluşturdular. Geçen senenin Şubat ayında kurulan alternatif Amed Şehir Tiyatrosu’ndan Yavuz Akkuzu ile Diyarbakır’da özel tiyatroyu ve 300 kişilik sahneden 80 kişilik alternatif sahneye geçen Amed Şehir Tiyatrosu’nu konuştuk.


Röportaj:  Neğşirvan Güner


Diyarbakır’da 1990’ların karanlık dönemlerinde perdelerini açan Şanoya Bajêr ya Amedê (Amed Şehir Tiyatrosu) 30 yılı geride bıraktı. O dönemde sadece Türkçe oyunların oynandığı tiyatroda, 2003 yılı itibariyle Kürtçe-Türkçe oyunlar yer bulmaya başladı.

2009 yılında ise sadece Kürtçe oyunlar yapmaya başlayan şehir tiyatrosu oyuncuları, belediyeye kayyum atanmasıyla birlikte sözleşmeleri iptal edilince kendi alternatif sahnelerini kurdular.

Şehir tiyatrosu oyuncularından Yavuz Akkuzu kayyumlara ve Türkiye’deki baskılara dikkat çekerek, “Biz yok olduk, bittik edebiyatı yapmaya gerek yok. Sanatçı kendine her zaman alternatif bir alan oluşturmak zorunda, bizde bırakmadık sonuç olarak burayı kurduk” diyor.

Akkuzu özgür ve bağımsız bir tiyatro olarak ayakta durmanın zor ve güzel taraflarını Gazete Karınca’ya anlattı.

“Burası Diyarbakır’da farklı fikirlerin var olduğu bir yer”

Belediye’ye kayyum atandıktan sonra sizin de sözleşmeleriniz iptal edildi. O süreçten sonra Diyarbakır’da tiyatro nasıl devam ediyor?

Şehir tiyatrosunun yaklaşık 30 yıla dayanan bir geçmişi var. 1990’ların başında açıldı ve o zamanlar sadece Türkçe oyunlar oynuyorduk. 2003’e kadar bu böyle devam etti, 2003’ten sonra bir Türkçe bir Kürtçe oyunlar oynamaya başladık. 2009’dan sonra ise sadece Kürtçe bir repertuar oluşturduk. Tabi bu da 2016’nın Kasım ayına kadar devam etti. Kasım’dan sonra kayyum gelince yaklaşık bir ay sonra arkadaşlarımızın sözleşmelerini feshetti. Ondan hemen sonra bizde 2017’nin Şubat ayında burayı kurduk. Bir yer kiraladık. Özel tiyatro olarak oyunlarımızı oynamaya devam ediyoruz.

Türkiye’deki birçok tiyatro ekonomik açıdan zorlanıyor zaten bizde öyle -ki Diyarbakır’da özel tiyatro kültürü yok, özel tiyatro da yoktu. Çünkü biz şehir tiyatrosundayken ücretsiz oynuyorduk yada çok cüzi bir fiyata 2-3 liraya oyun bileti satıyorduk. Hatta çoğu zaman öğrenciler gelip paramız yok dediğinde ücretsiz oynuyorduk. O zamanlar durum öyleyken şimdi 10-15 liraya bilet satıyoruz. Dışarıdan tur oyunu getirdiğimizde daha da pahalı oluyor, insanlar da alışkın değil. Ekonomik açıdan da iyi durumda değiller bu bizi de zorluyor açıkçası. Bizim açımızdan da zor oluyor en nihayetinde temel ihtiyaçlarımızı bile gidermekte zorlanıyoruz. Ama daha özgür daha rahat repertuar oluşturmak, daha rahat proje oluşturmak açısından çok daha iyi.

Şehir tiyatrosuna bağlıyken mesela belediyeye bağlıyken, oyun yaparken ihalesi, teknik prosedürü ve benzeri bir sürü problemle karşılaşıyorduk. Politik bir çatışmamız yoktu ama teknik olarak birçok sorunla karşılaşıyorduk. Şimdi hemen buradaki arkadaşlarla toplanıp, bir takım kararları daha özgür, verebiliyoruz.

Burasının şöyle bir avantajı var ve iddia ediyorum. Diyarbakır’da nefes alabilecek farklı fikirlerin var olduğu tek yer olduğunu söyleyebilirim rahatlıkla tiyatro açısından. Yok değil, Devlet Tiyatrosu var ama eğer onlar gibi düşünmüyorsanız orada size sahne vermiyorlar. Diyarbakır Belediyesi’ne bağlı tiyatro ve kongre salonu da buna dahil.

Ama burası herkese açık, başka tiyatro gruplarına da, ayrıca sergi alanımız da var. Ressamlara, heykeltıraşlara, fotoğrafçılara kısaca sanatını burada göstermek isteyen herkese açık. 80 kişinin toplanabileceği, nefes alabileceği, rahatça tartışabileceği bir sanat alanı oluşturduk. Maalesef Diyarbakır’da kafeler dışında böyle bir alan yok.

Tüm bu zorluklara rağmen neden hala tiyatroda ısrar ediyorsunuz?

Biz bu işinin profesyoneli olduk artık yılardır bu işi yapıyoruz çünkü işimiz tiyatro bizim. Mimarlık fakültesi mezunuyum, okurken tiyatroya başladım ve bir daha da bırakmadım, işim tiyatro oldu. Tiyatro dışında başka bir iş yapmayı da düşünmüyorum. Mimarlık yapmıyorum tiyatro yapıyorum. Onun için de ısrarla işimiz olan tiyatroyu yapmaya devam ediyoruz.

Kayyumlara ve Türkiye’deki baskılara karşı da biz yok olduk, bittik edebiyatına gerek yok artık. Onlar 90’lardaki siyasi söylemlerde kaldı. Bir cevap oluşturma, bir pratik alanı oluşturma, söylemin dışında bir şeyler yapma bize düşen şey bu. Çünkü bir sanatçı bir bilim insanı da artık ‘Biz ne yapacağız ne edeceğiz’ diyemez. Sanat yaratıcı bir alan, alternatifimizi oluşturmak zorundayız. Bu en basitiydi ve bizde onun için bir kaç ay içinde burayı kurduk.

“Burasıda iktidarın baskısına bir cevap, bir pratik alan”

Burada kurduğunuz Amed Şehir Tiyatrosuna ilgi nasıl peki?

Diyarbakır seyircisini seviyorum açıkçası çünkü iyi oyun olduğunda geliyor, iyi oyun olmadığında da gelmiyor. Eleştirel bir seviye oluşmuş, çünkü sahiplenme duygusu sanatçıları yanıltabilir. Acaba sanat eseri iyi mi gibi yanlış bir izlenime götürebilir. Mesela yaptığımız bir takım işler olmadı ve seyirci gelmedi.

Çok basit aslında, kuru kuruya bir destekleme ya da sahiplenmenin değeri yok artık burada. İyi bir iş yaptığınızda seyirci bunun değerini veriyor. “Qırıx” oyunu oynuyor, neredeyse 50 seans oldu ve halen devam ediyoruz. “WÊ Hesab Nâye Dayin” diye bir oyun oynadık mesela 40 seansa yakın oldu ve halen ona da devam ediyoruz. Onun için iyi oyun olunca sahiplenmede oluyor bu anlamda. Bizim için de değerli olan bu zaten çünkü oradan eleştiri çıkıyor.

Turneye çıkıyor musunuz ?

Evet, çıkıyoruz. Van, Batman, İstanbul, İzmir, Ankara’ya gittik. Eylül – Ekim aylarında yurtdışına; Almanya, Fransa, Belçika ve Hollanda’ya gittik. Geçtiğimiz Ocak ayında yine bir arkadaşımızın stand up gösteri vardı mesela, Danimarka ve İsveç’e gittiler. Yurtdışı ve batı illeri turnelerimiz de devam ediyor. O konuda bir sıkıntı yaşamıyoruz.

Bizim şehir tiyatrosundan kalma bir kültürümüz var. Sürekli İstanbul, İzmir ve Ankara’ya festivallere gittiğimiz için oradan kalma bir seyirci kitlemiz var, onlar da sürekli takip ediyor bizi. Ama artık oralarda sahne bulmak zor. Maalesef bazı CHP belediyeleri artık bize sahne vermiyor. Ve bu, sadece işimiz Kürtçe olduğu için. Çünkü biz sadece Kürtçe oyun yapıyoruz, “Qırıx” oyunu dışında Türkçe oyunumuz yok. “Qırıx” oyunu da özel bir şey olduğu için Türkçe. Kürtçe oyun olunca korkuyorlar. Mesela İstanbul’da birkaç belediyeye başvurumuz oldu, kabul edilmedi.

“Özgür eserler yaratmak için kurumlardan destek almıyoruz”

Herhangi bir kurumdan maddi destek alıyor musunuz?

Hiçbir kurumdan şimdiye kadar bir destek almadık. Bilet satışlarıyla yolumuza devam ediyoruz. Zaten devlet kurumlarına başvuru yapmıyoruz. Çünkü oralara başvurunca sansüre uğruyorsunuz. O yüzden onlarla ilişkilenmek istemiyoruz, daha özgür eserler yaratabilmek için.

Qırıx oyunundan bir sahne

En çok beğenilen oyunlarınız hangileri?

Dario Fo’nun “WÊ Hesab Nâye Dayi” (Ödenmeyecek Ödemiyoruz) oyunu. Oynarken İtalyan karakteri buralara uyarlıyoruz biraz. İzlediğinde ‘a bu Dario Fo oyunu’ diyorsun ama, kendimizden bir şeyler katarak oynadığımız için bir ilişki kuruyoruz oyunlarla, bu da izleyicinin ilgisini çekiyor.

“Qırıx” oyunu zaten bizim hikayemiz, o da oldukça ilgi gördü. Politik olarak da bir takım söylemleri olan o çelişkisini çıkaran bir oyun tarzı olduğu için. Kırık, kabadayı küfreden, kötü davranan, bıçakla alkole, uyuşturucuyla ilişkileri olan tiplerdir. Ama 90’lardan sonra politikleşmeye başladı, politik alanla iç içe geçti ve o çelişkisi güzeldir, insanidir. “Qırıx” oynanmaya başlayınca seyirci sevdi ve ilgi gösterdi.

Özcan Ateş’in stand up gösterisi var, o da kendi hikayesini anlatıyor. Ailesini, kendisini, Türkçe tiyatro yaparken yaşadığı çelişkilerini anlatıyor. O da çok beğenildi.

Bu sene tiyatro festivali olacak Diyarbakır’da…

Geçen yıl Mayıs’ta oldu, bu yıl da Mayıs ayında festival var burada. Van’dan iki Kürtçe oyun geldi, İstanbul’dan bir Kürtçe oyun, bir dans ve 3 Türkçe oyun geldi, İran’dan iki Kürtçe oyun geldi, Batman ve İzmir’den birer sokak tiyatrosu geldi… Avrupa’dan oyun getirmek zor çünkü Türkiye tehlikeli ülkeler arasında ve konsolosluklar izin vermiyor. Onun dışında kendi oyunlarımız var. Bu sene de buna yakın bir şey olacak festival.