Ana Sayfa1 Film 1 YönetmenYönetmen Enyedi ile gerçekliğin rüyada var olduğu ‘Beden ve Ruh’ üzerine

Yönetmen Enyedi ile gerçekliğin rüyada var olduğu ‘Beden ve Ruh’ üzerine

HABER MERKEZİ – Yönetmen Ildikó Enyedi imzalı ‘Beden ve Ruh’ filmi, Budapeşte’de bir mezbahada çalışan iki insanın düşlerde geyik olarak buluştuğu masalsı hikayesini konu ediniyor. Ruh ve bedenin birbirinden ayrı olmadığını belirten Enyedi, “Rüyalarımızda doğrudan aklımızın gizli katmanlarına uzanıyoruz. Burası aynı zamanda çok kişisel olan ile evrensel olanın buluştuğu yer” diyor.


Çeviri-Derleme: Tolga Er


Ildikó Enyedi’nin Beden ve Ruh filmi, erkek ve dişi bir geyiğin kar kaplı ağaçların arasında gezinmesiyle başlıyor. Erkek geyik, akıldan çıkmayan bir yakınlıkla kafasını dişi geyiğin boynuna yaslıyor. Bu pastoral görüntüler ineklerin Macaristan’daki bir mezbahaya sürüklendiği kasvetli görüntülere dönüşürken, yönetmen Enyedi inekler ile geyiklerin her birinin yansıttığı empati ve zekayı vurgulayarak, hayvanları birbiriyle ilişkilendiriyor.

İnekler ile filmin insan karakterleriyle arasında da bir bağ var. Mezbahanın metal çitleri inekleri hapsederken, şirketin panellerle ayrılan insan hakları departmanının görüntüsü kafesleri andırıyor. İneklerin durumu çok daha kötü olmasına rağmen insan tutsakçıları tarafından kapana kısılma duygusunu hem insan hem de inek hissediyor. Büyüleyici bir ormanda nispeten özgür olan geyikler ise insan kararsızlığı ve hasretiyle engellenmiş görünüyor.

Yönetmen Enyedi’nin on sekiz yıl aranın ardından çektiği ilk film olan Beden ve Ruh tuhaf Endre ve Mária karakterlerinin bir aşk hikayesi aynı zamanda. Mezbahada iki yabancı olarak çalışan Endre ve Mária, aynı rüyayı paylaştıklarının farkına varıyor, düşündükleri kadar yalnız olmadığını anlıyor.

Aşağıda okuyacağınız söyleşide ise Ildikó Enyedi, Berlin’den Altın Ayı ödülüyle dönen filmindeki beden ve ruh kavramlarına değinerek, dünyadaki her bir kişiyi birbirine bağlayan ortak bilinçsizlik kavramından bahsediyor.

Ildikó Enyedi

Filminizin ismini neden ‘Beden ve Ruh’ koydunuz?

Filmde birçok şeyde olduğu gibi bu da içgüdüseldi. İsmi değiştirmeyi düşündüm, ancak filmin tam anlamıyla konusu hakkında olduğu için değiştirmedim.

Biz bir beden ve bir ruha sahip değiliz; bizim kendimizi adlandırdığımız üçüncü bir şey. İkisinin bir birleşimi. Bir şekilde beden ve ruhun birleşimi olduğumuzu göstermek istedim. Sadece bedene ilişkin olan şeyleri, ruhu vurgulayarak göstermek benim için oldukça önemliydi. Örneğin; inek vurulmadan önce ineğin yüzünü boylu boyunca göstermek, ancak vurulma anının kendisini göstermemek.

Film bir rüyayla başlıyor, ancak bizleri çabucak ölümün gizemiyle yüzleştiriyorsunuz. Bu ölüm kurgusal bir ölüm değil, var olan bir mezbahada çekilmiş belgeselden bir görüntü.

Mezbahalar var ve orada çalışan insanlar bulunuyor. Oldukça normal bir iş yeri, ancak görüntüsü gösterildiğinde dehşete kapılınıyor. Mezbahaların var olmasını, ancak gösterilmemesini istiyoruz. Bu var olmasını istediğimiz, ancak görmemeye ve hakkında düşünmemeye karar verdiğimiz çok çok uzun bir listeden sadece küçük bir örnek. Bu bizim kararımız. Bir kültür seçili körlük gibi bir şeyin üzerine kuruluysa, bu bizi nörotik yapar. Çünkü hayatımızda mevcut değilizdir.

Bir hayvan sadece tatlı veya sevimli değildir. Geyik veya boğa gibi bir hayvan her zaman an için var olur, beden ve ruhunun tümüyle hayatla yüzleşir. Ancak biz hayvanlar gibi tamamıyla mevcut değiliz.

Filmi izlediğimde beni etkileyen üç nokta oldu: Ortak rüyanın motifi, güzel bir şekilde çizilmiş, hikayenin benzersiz iki kahramanı ve merkezi mekan olarak mezbaha seçimi. Acaba bu unsurlara ve mezbahayı işleyiş seçiminize ilişkin yorumunuz ne? Kan ve bağırsak dolu bir mekandan kaçınarak, katı bir metodolojiyi takip eden çok temiz, modern bir yer sunuyorsunuz.

Ortak rüya fikri oldukça bilinmez bir şekilde aklıma geldi. Kesin olan bir şey var ki; o da “Jungvari” bir film yapma niyeti olmaksızın, onun hepimizi birbirine bağlayan ortak bilinçsizlik yaklaşımının benim için çok anlamlı olması. Rüyalarımızda doğrudan aklımızın gizli katmanlarına uzanıyoruz. Burası aynı zamanda çok kişisel olan ile evrensel olanın buluştuğu yer. Her bir kişinin en önemli kişisel anlarının tüm insanlık tarafından paylaşılan deneyimlerin (çocuğunuzun doğumu, aşk, kendinizin veya sevdiklerinizin ölümü) aynısı olduğunun farkına vardığımda nasıl şaşıp kaldığımı hatırlıyorum. Bu bizim büyük egomuzu daha mütevazı yapmaya yardımcı olabilir.

Mezbaha ise öldürülmeyi bekleyen büyükbaş hayvanın ölümünü gözlerden uzak tutmak için duvarın bulunduğu, çok düzgün, iyi düzenlenmiş, etkin çalışan ve AB’ye uyumlu bir işyeri. Çocuğumu doğurmam ile ölmekte olan babama veda etmek zorunda kalmam çok farklı değildi. İyi düzenlenmiş hayatımız, gerçekten başımızdan geçenleri kabul etmememizin suskun dehşetiyle dolu. Yaşamımızın önemli anlamlarını yaşamak yerine düzgün, etkin bir şekilde, ustalıkla halletmek istiyoruz.


Beden ve Ruh (Teströl es Lelekröl | On Body and Soul)

Yönetmen ve Senarist: Ildikó Enyedi

Görüntü Yönetmeni: Máté Herbai

Oyuncular: Alexandra Borbély, Géza Morcsányi, Réka Tenki, Zoltán Schneider, Ervin Nagy, Itala Békés, Éva Bata, Pál Mácsai

Tür: Drama, Romantik

Puanlama: IMDB: 7.7, Metascore: 77, Tomatometer: 91


Bu yazıda Slant Magazine, Screen Anarchy ve ASC Magazine’deki röportaj ve yazılardan yararlanılmıştır.
Previous post
Burn-out sendromu ve sendikalar - Kıvanç Eliaçık
Next post
Salih Müslim için Çekya'da açılan iade davası düştü