Ana SayfaPolitikaYüksekdağ ve Otlu’dan kadınlara mesaj

Yüksekdağ ve Otlu’dan kadınlara mesaj

HABER MERKEZİ – Vekilliği düşürülen Figen Yüksekdağ ile ESP Genel Başkanı Çiçek Otlu, Sosyalist Kadın Meclisleri’nin kongresine birer mesaj gönderdi. Yüksekdağ, kadın direnişçiliği ile erkek egemenliği arasında bir devrim-karşı devrim mücadelesi yaşandığını vurgularken; Otlu ise “Her türlü erkek ittifaklarına karşı kadın ittifakını derhal kurmalıyız” dedi.

Milletvekilliği düşürülen Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Sosyalist Kadın Meclisleri’nin (SKM), “Barış, yaşam, özgürlük için örgütleniyoruz” sloganıyla Aksaray’da düzenlediği 4. Genel Kongresi’ne bir mesaj gönderdi.

Mesajında “21. yüzyılın kadın devrim yüzyılı olduğu gerçeği her an yaşam ve mücadele alanlarında doğrulanıyor” diyen Yüksekdağ, kadın direnişçiliği ile erkek egemenliği arasında bir devrim-karşı devrim mücadelesi yaşandığını vurguladı.

Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden kongreye mesaj gönderen Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanı Çiçek Otlu da “Ölüme karşı yaşamı, köleliğe karşı özgürlüğü seçmeliyiz. Her türlü erkek ittifaklarına karşı kadın ittifakını derhal kurmalıyız” dedi.

Clara Zetkin’in “Her istek kendisine yol bulur” sözlerini hatırlatan Otlu, “Bizim bir düşümüz varsa bu düşe gidecek bir yol da vardır” mesajını verdi.

Yüksekdağ ve Otlu’nun mesajlarının tamamını aşağıda okuyabilirsiniz.

Figen Yüksekdağ: Bir devrim-karşı devrim mücadelesi yaşanıyor

“Sevgili yoldaşlar, hepinize yürekten sevgi ve özlemle merhaba! Öncelikle divanı ve tüm katılımcıları saygıyla selamlıyor, kongremizin verimli tartışmalara, başarılı sonuçlara vesile olmasını diliyorum.

Şu an en çok istediğim şey yanınızda, aranızda olmak. Ama ne yazık ki, mecburi görev yerimden katılmak durumundayım kongreye. Mekânsal olarak yanınızda olamasam da ruhsal ve düşünsel olarak oradayım yine. Sizlerin de bugün salonda olamayan bütün kadın yoldaşlarınızı yanınızda hissederek çoğaldığınızı biliyorum.

Geride bıraktığımız zaman, kadınların büyük özgürlük zamanı oldu. Her büyük özgürlük zamanında olduğu gibi büyük bedellerin, kayıpların, zorlukların, kavgaların ağırlığıyla donandık. Kabuğun çatlaması, yeni yaşamın ve yeni kadının tarihinin kucağına doğması sancısız değil elbette. Bizi biz yapan, bizi özgür yapan, nice zulümler, zindanlar, güçlükler, ölümler arasındaki direncimizdir. Yeniden olmanın direnişi bizim özgürlüğümüzdür.

Bugün Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında, Rojava ve Mezopotamya devrim topraklarında kadınlar tarihsel bir yeniden oluş ve doğuş mücadelesi veriyor. Mekanlar, kentler, ülkeler, aidiyetler farklı olsa da eskisi gibi yönetilmek, eskisi gibi yaşamak istemiyor. Evde, işyerinde, sokakta, kadının kapatılmasına, aşağılanmaya, şiddete, tacize, tecavüze karşı yaygın ve derin bir uyanış, direniş kesintisizce ilerliyor. Siyasette mücadele meydanlarında, faşizme, gericiliğe her türden eril saldırganlığa karşı savaşım siperlerinde kadın iradesi tüm canlılığı ve görkemiyle büyüyor. Kadın devrimi her yerde! Doğrudan veya dolaylı etkileriyle bütün toplumsal yapının varoluşsal temel ve sütunlarını sarsıyor. Devrimci durumun bu gücü sarsıcı ve yıkıcı olduğu kadar, yeniden kurma içerik ve enerjisini de taşıyor. 21. yüzyılın kadın devrim yüzyılı olduğu gerçeği her an yaşam ve mücadele alanlarında doğrulanıyor. Tarihin bu kesitinde, ezilenle ezen arasındaki köklü çelişki ve mücadelenin devrimci tarafını, cins, yaşam ve insan hakları çiğnenen kadınlar oluşturur.

Bedeni, benliği, emeği, temel bütün yaşam kaynakları bu kadar açık saldırı ve tahakküm altında olan, dahası toplumun en az yarısını oluşturmasına rağmen kendini savunma ve kolektif bir güvenceye kavuşma imkanı olmayan başka bir kesim yoktur. Her siyasi-sosyal kriz, savaş döneminde kadınlar ve çocuklar zulüm, kırım ve tecavüz saldırılarının hedefi olur. Bugün Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu genelinde yaşanan tam da budur. İşte böylesi koşullarda kadınların devrim hareketi bir zorunluluk olarak tarih sahnesine çıktı. Kadın direnişçiliği ile erkek egemenliği arasında bir devrim-karşı devrim mücadelesi yaşandı/yaşanıyor. Ezilen sınıflarla egemen sınıflar arasındaki toplumsal devrim-karşı devrim mücadelesinin en köklü çarpışma ve hesaplaşması kadın devrimi sahasında yaşanıyor. Özgürlüğe, kurtuluşa yürüyen kadınların kadın devrimi, sömürücü, faşist sistem karşısında mücadele veren ezilen sınıfların kurtuluşunun da lokomotifi olacaktır.

Kadın devrimi görüş açısı ve mücadelesinin yeniden kazanıldığı, bin yılların statükosunun sarsıldığı bu zamanlarda, SKM gibi kadın örgütleri zamanın ruhunu donanma ve hakim kılmanın gücüdür, iradesidir. Kadınların sadece bugününü değil, geçmiş birikimlerini taşıyarak geleceğini kazanma iddiasıdır. Örgütlülüğünde 8. yıla ulaşan Sosyalist Kadın Meclisleri, kadın devriminin ürünü olduğu kadar, kendisidir ve geleceğidir. Kadın aklı ve iradesiyle cins bilinciyle başlayan ve süren yürüyüşümüz, şimdi yeni adımlar, yeni atılımlarla ilerleyecek şüphesiz.

Geride bıraktığımız zorlu süreç boyunca SKM, partinin ve tüm örgütlü mücadeledeki gelişimin yarısı olma, siyasetin merkezine yürüme ve orada nitelikli yer tutma konusunda ayırt edici bir başarı kazandı. Bu kolektif kadın niteliğinin bir parçası olmak hepimiz için gurur verici elbette. Ama bununla yetinme lüksümüz olmadığı gibi geliştirme ve aşma zorunluluğumuz var. Bunun yolunun da kadın insanlığın bağrında, yaşam ve mücadele alanlarının tam merkezinde olmaktan geçtiğini biliyoruz. Tarih ve toplumsal gelişim hızının bu kadar arttığı, kadınların varlığının bu kadar amansızca kuşatıldığı bir dönemde, kitlenin ve güncel akışın organik-dinamik parçası olmayan misyon ve iddialar gerçek başarıya ulaşamaz. Başta kadın hapishanesi evlerde olmak üzere işyerlerinde, üretim alanlarında, okullarda ve şiddete, cinayetlere karşı umarsızca adalet aranan adliyelerde, varlığımız canlı ve etkili olmazsa, misyonumuz darlaşır ya da söz kalıplarına dönüşür.

Elbette mücadelemizin, özü ve ideolojik-politik amacına ilişkin her çaba ve çalışma değerlidir; ama bugünün de yarının da çok daha fazla çaba ve çalışma istediği ortada. Önümüzdeki dönem karar ve planlanmasının bu nedenle kadın kitle çalışması ve örgütlenmesi üzerine kurulması gerekiyor. Bugün kadınların tek tek öldürülerek kitlesel katliama uğramasının, bedeninin alçakça saldırı altında olmasının, ruhunun ve kimliğinin kadın düşmanı, gerici ideolojik bombardımana tutulmasının en önemli nedenlerinden biri yaygın bir örgütsüzlük yaşıyor olmasıdır. Kadın örgütlenmeleri, çok yönlü saldırılar karşısında tekil ve dağınık olarak kendini gösteren kadın uyanışının ihtiyaçlarını karşılayamıyor.

Coğrafyanın bir ucunda kadınlar, Rojava’da, Afrin’de olduğu gibi yeni bir düzen kurup, onu topla, tüfekle, emekle, siyasetle savunacak kadar örgütlüyken başka bir ucunda dört duvar arasında yaşama hakkını dahi koruyamıyor. Bu çelişkiyi gidermek, yarığı kapatmak güncel ve tarihsel olarak bizlerin, SKM gibi örgütlenmelerin görevidir. Kongremizin bu göreve odaklanmak ve başarı için tayin edici adımlar atmakta gerekli iradeyi sergileyeceğine inanıyorum. Örgütlü kadın, özgürlük hareketini geliştirme, dayanışma ve cins aidiyeti duyarlılığının ötesinde yeni bir düzey yaratmak mümkün. SKM; birleşik kadın hareketiyle ortaklaşarak ve bağımsız özgün faaliyetlerinin çıtasını yükselterek bu düzeyin çokta uzakta olmadığını görebilir.

Zor ama bir o kadar da devrim dinamikleriyle dolu bir dönemde sadece inanç ve cesaretiyle yürüyenler kazanabilir. Zorlukların, bedellerin, eril kapitalist, faşist iktidarın, inanç ve cesareti gölgelemesine izin vermeden yürüyeceğiz yine. Neler kazandığımızı, nereden nereye geldiğimizi ve büyük bir kolektifin, büyük bir davanın, parlak bir bilincin parçası olduğumuzu hiçbir şart altında unutmayacağız. Aklımızı kadın devrimiyle, ruhumuzu ve yüreğimizi derin kadın yoldaşlığıyla parlatacağız. Devrimimizin kutup yıldızları gibi yolumuzu aydınlatan ölümsüz sosyalist kadınların anısı ve değerlerine sımsıkı sarılacağız. Ve Afrin’de yaşam ve özgürlük için ölüme zılgıtlarla giden Kürt kadınlarının sesi kulaklarımızda olacak. 8 Mart’tan Newroz’a, 1 Mayıs’a, faşizm ve OHAL rejimine karşı direniş alanlarına, kadınların, LGBTİ’lerin yaşam yürüyüşlerine kadar her yerde inadına isyan, inadına özgürlük sesleri yankılanacak. Bizler de hapishanelerden sesinize ses, direncinize direnç olacağız. Kongreden yeni ufuklara, hedeflere açılan yollarda asla yalnız yürümeyeceksiniz.

Yeniden dirençle, sevgiyle, güvenle ve özlemle selamlıyorum hepinizi. Görüşmek, kucaklaşmak üzere.”

Çiçek Otlu: Özgürlüğe, kadın devrimine gidecek yolu bulmalıyız

“Sincan Kadın Kapalı Cezaevinden kongreye mesaj gönderen ESP Genel Başkanı Çiçek Otlu da şunları kaydetti: “Hepinizi umutla, sevgiyle, hasretle selamlıyorum. Sokakları, meydanları doldurmak istercesine, düşlerimizi dört duvar arasından rüzgara bırakırcasına geldiniz… Hoş geldiniz! Bir isyanımız var! AKP / MHP faşist erkek egemen cephesine, OHAL yasaklarına, zulme, sömürüye, savaşa… Kadının yok sayılmasına, tacize, tecavüze, çocuk istismarına, Ensar vakfına, mahkemelerde erkeğe tanınan iyi hal indirimine… İkinci cins görülmeye, iyi bir eş, iyi bir anne dayatılmasına, bu uğurda öldürülmeye… Üç çocuk doğurmaya, ‘milli anne, milli kadın’ olmaya… Bedenimizin, emeğimizin, kimliğimizin, dilimizin esir alınmasına, sömürülmesine, yok edilmesine… Kadın düşmanlığına, erkek egemen zihniyetin törelerine, yasalarına…

İsyandayız! Sokaktayız! Direniyoruz! Sevgili kadınlar / Bir düşümüz var! Baharın çiçekli bahçelerini ellerimizle inşa etmiş siz kadınlar korosu kadın marşımızı söylüyor. Kürtçe, Arapça, Türkçe, Ermenice, Lazca, Çerkezce, Süryanice… Gökkuşağı renginde kurmuşuz kadın ülkemizi… LGBTİ ve halklarının özgürce dans ettiği, Lilith’ten bu yana kaybettiğimiz dünyanın sahibiyiz. Kadın egemenliğinin güzelliğinde yeniden biçimlendiriyoruz barışı. Devletin, siyasetin, ekonominin, sanatın, ekolojinin merkezindeyiz. Rosa’nın, Mirabell kardeşlerin, Beritan’ın, Zilanların, Yeliz’in, Sarya’nın, Avesta’nın, Kutsiye’nin, İvan’ın sofrasındayız. Kahkahalarımız karışıyor kuş seslerine.

Düşümüzü gerçek kılmak için kadın iradesini, gücünü birleştirmeliyiz. Ölüme karşı yaşamı, köleliğe karşı özgürlüğü seçmeliyiz. Her türlü erkek ittifaklarına karşı kadın ittifakını derhal kurmalıyız. Afrin’li, Rojava’lı, Kobane’li, Rojhılat’lı kadınların özgürlük halayında yerimizi almalıyız. 8 Mart’tan Newroz’a taşıdığımız özgürlük ateşini tüm kadınların yüreğinde tutuşturup düşümüze ortak etmeliyiz. Clara Zetkin; ‘Her istek kendisine yol bulur’ diyor. Bizim bir düşümüz varsa bu düşe gidecek bir yol da vardır. Özgürlüğe, kadın devrimine gidecek yolu bulmalıyız. Ne zaman? Hemen şimdi! Öyleyse hepimize kolay gelsin. Yeni seçilecek yönetime başarılar diliyorum. Hepinizi yeniden sevgiyle, özlemle selamlıyorum.”

Previous post
Katalan lider Carles Puigdemont, Almanya'da gözaltına alındı
Next post
Erdoğan: 6 sıfırı attık, 1 milyonluk tuvalet 1 liraya düştü