Ana SayfaBilim ve TeknolojiDepresyondaki robotların ruh sağlığı hakkında öğretebilecekleri – Zachary Mainen

Depresyondaki robotların ruh sağlığı hakkında öğretebilecekleri – Zachary Mainen

Depresyondaki bir bilgisayar fikri absürt görünebilir, ancak yapay zeka ve insan beyni hayati bir özelliği paylaşıyor.


Zachary Mainen*

Çeviri: Sengül Kılınç


Depresyon, benzersiz bir insansal acı çekme biçimi gibi görünüyor, fakat bununla ilgili şaşırtıcı yeni düşünme biçimleri yapay zeka alanından gelmektedir. Dünya genelinde 350 milyondan fazla insan depresyonda ve rakamlar tırmanıyor. Günümüz yapay zeka neslinin başarısı, beynin çalışmalarına çok şey borçlu. Acaba yapay zeka iyiliğe karşılık verip, ruhsal bozukluklara ışık tutabilir mi?

Kompütasyonel sinirbilimin esas fikri, benzer sorunların herhangi bir akıllı özneye (insan ya da yapay) yönelebileceği ve benzer çözüm arayışlarını gerektirdiğidir. Herhangi bir formdaki zekânın, bir dünya modelinin inşa edilmesine bağlı olduğu düşünülür; bu, sahibinin hedefleri gerçekleştirebilmesi için tahminler yürütmesine, plan yapmasına ve harekete geçmesine olanak sağlayan, şeylerin nasıl işlediğine dair bir haritadır.

Öğrenmede doğru esneklik derecesini belirlemek, akıllı bir sistem için ciddi bir sorun. Bir kişinin dünya modeli yılların deneyimi üzerine yavaş yavaş inşa edilir. Ama yine de bazen her şey bir günden diğerine değişir- sözgelimi yabancı bir ülkeye taşınırsanız. Bu durum olağandan çok daha fazla esneklik gerektirir. Yapay zekada, bir modelin ne kadar esnek olduğunu -ne kadar hızlı değiştiğini- kontrol eden evrensel parametre “öğrenme oranı” olarak adlandırılır.

Zorluklara uyum sağlamadaki başarısızlık, insanların depresyona girmesinin ana nedenlerinden biri olabilir. Söz gelimi, ağır bir yaradan dolayı sakatlanan bir kimsenin kendini birdenbire yeni bir biçimde görmeyi öğrenmesi gerekir. Bunu yapan bir kişi tekâmül edebilirken, başarısız olan bir kişi depresyona girebilir.

Depresyondaki bir yapay zeka fikri garip görünebilir, ancak makineler de benzer sorunlarla karşı karşıya kalabilir. Donanım arızası olan bir robot düşünün. Belki de bilgiyi kavramanın yeni bir yolunu öğrenmesi gerekir. Öğrenme oranı yeterince yüksek değilse, algoritmalarını değiştirmek için gereken esneklikten yoksun kalabilir. Ağır hasar görürse, yeni hedefler benimsemeye bile gerek duyabilir. Eğer adapte olamazsa pes edebilir ve denemeyi bırakabilir.

“Depresyondaki” bir yapay zeka, öğrenme oranını arttıran bir süpervizor tarafından kolayca onarılabilir. Fakat bir yapay zekanın ışık yılları uzakta başka bir güneş sistemine gönderildiğini hayal edin. Kendi öğrenme oranını kendisinin ayarlaması gerekecektir ve işler ters gidebilir.

Çözümün, esnekliği yüksek tutmak olabileceği düşünülebilir. Ancak çok fazla esnekliğin bir maliyeti vardır. Öğrenme oranı çok büyükse, bir kişi önceden öğrenilenleri sürekli olarak unutur ve bilgiyi asla biriktiremez. Eğer hedefler çok esnek ise, bir yapay zeka kılavuzsuzdur, her yeni karşılaşmayla dikkati dağılır.

Kompütasyonel psikiyatristler tarafından bir yapay zekanın temel küresel değişkenlerinin insan beynindeki eşdeğerinin, serotonin ve dopamin sistemlerini de içeren birkaç “nörodüzenleyici” olduğu düşünülmektedir. Bu yüksek ayrıcalıklı hücre gruplarından yalnızca birkaç tane var ve özel kimyasal mesajlarını neredeyse tüm beyne yayarlar.

Benim laboratuvarım ve diğer laboratuvarlarda yapılan bir dizi çalışma, beynin öğrenme hızını belirleme şeklinin serotonin sistemini içerdiğini göstermektedir. Bir fareye laboratuvarda belirli kurallara göre bir görev öğretir ve sonra aniden onları değiştirirsek, serotonin nöronları güçlü tepki verir. Bir şaşkınlık sinyali veriyor gibi görünürler: “Aman! Modeli değiştirme zamanı.” Sonra, serotonin beynin aşağı bölgelerinde serbest bırakıldığında, özellikle modası geçmiş bir modelin devresini yeniden çalıştırmak için plastisitenin** veya kendini yeniden yapılandırmanın arttığı laboratuvarda görülebilir.

Antidepresanlar tipik olarak beyinde serotonin varlığını arttıran seçici serotonin geri alım inhibitörleridir (SSRI). Antidepresanlar naif bir biçimde “mutluluk hapları” olarak tasvir edilmektedir, ancak bu araştırma aslında beyin plastisitesini arttırarak çalıştıklarını göstermekte. Eğer doğruysa, depresyondan çıkış esneklikle başlıyor.

Eğer bu fikirler doğru yoldaysa, depresyona yatkınlık sürekli değişen çevreye uyum sağlama yeteneğinin bedellerinden biridir. Bugünün yapay zekaları öğrenen makinelerdir, ancak özerkliği olmayan, oldukça uzmanlaşmış makineler. Daha esnek “genel yapay zeka”ya doğru adımlar attıkça, sadece depresyonun değil, aynı zamanda şizofreni gibi durumların anlaşılması için daha fazla ders çıkararak işlerin nasıl yanlış gidebileceği hakkında daha fazla şey öğrenmeyi bekleyebiliriz.

Bir insan için depresyonda olmak sadece öğrenme ile ilgili bir problem yaşamak değil, derin bir acı çekişi de deneyimlemektir. İşte bu yüzden, tüm her şeyin ötesinde, ilgimize layık bir durumdur. Bir makine için depresyona benzeyen şey acı içermeyebilir. Ancak bu, insan beyninin nasıl bozulabileceği hakkında makinelerden öğrenemeyeceğimiz anlamına gelmez.


* Zachary Mainen, araştırması beynin karar alma mekanizmalarına odaklanan bir sinirbilimcidir.

** Plastisite: Beynin bağlantılarını düzenleme ya da yeni bağlantılar kurma yetisi


Kaynak: The Guardian