Ana SayfaYazarlarElend AydınKör bıçak – Elend Aydın

Kör bıçak – Elend Aydın


Elend Aydın


Ne zaman böyle kör bir bıçakla parmağımı kessem, aklıma Annemin o masal kahramanı gelir: İşte orada, göremeyeceğim kadar yakında ve uzaktadır ve uykuya yenik düşmek için parmağını kesip yaralayarak içine tuz doldurmaktadır (Bu masalı senden yine dinleyeceğim Anne!) ve  tabi ki uyuyamamaktadır ya da uyku onu teslim alamamaktadır. Ama ben “o” değilim, kesik parmağıma (üstelik kör bıçakla) biraz kızgınım. Çünkü her bıçak yarası bir zafiyetin; dikkatsizlik, yüzeysellik ve tedbirsizliğin göstergesidir, küçük ya da büyük olsun… Bu yüzden sevmem bıçak yaralarını, ama masal kahramanlarımız sever, ve sevmekte haklıdırlar. Öte yandan, masallar çocukları uyutmak, büyükleri ise uyandırmak içindir diyen rivayetler var. Öyleyse çocukluğun bir azizliğiyle daha karşı karşıyayız: “büyümeseydin uyanık olmak, tetikte kalmak zorunda kalmazdın!” diyen bir azizlik…!

Peki uyanık mıyız? Verilebilecek binlerce cevap var ama birisi “galiba”dır. “Galiba”, “kesinlikle”nin tepesinde demoklesin kılıcı… “Galiba iyiyiz, galiba dikkatliyiz, galiba kimse bizi sömürmüyor/sömüremez!…” Galiba’ya kızmayın, onu kaldırdığınızda geriye kof bir: “iyiyiz, dikkatliyiz, kimse bizi sömürmüyor/sömüremez” kalır ki bunun doğru olmadığının en açık göstergelerinden biri huzursuzluğumuz ya da küçük veya büyük bıçak yaralarıdır.

Peki anneler neden çocuklarını böyle yaralı ve uykusuz masallarla uyutmak ister? Nasıl olsa hayat kör bıçaklarla seni tuz dolduracağın yaralara hazırlar demek için mi? Veya varoluş kör bıçakla yara, uyuklamayla uykusuzluk arasında kurulmuş bir kafestir demek için mi? Belki. Bunu Anneme de soracağım günün birinde.

Demin parmağım resmen feryat-figan ağlayarak kanadı. Yeni bir dikkatsizliğin mahcubiyetiyle, bedenin öz-savunması olan bu dokunaklı duruma yağmurlu gözlerle baktım ki, sabahtan beri, yağmur oluğunun sinir bozucu sesine (çünkü betonlara dökülerek çirkin bir sese dönüşüyor) karşı açmış olduğum savaşı da kaybettim. Ama kaybetmek bulmaktan gelir, bulurum bir çaresini, yel değirmenlerine karşı savaş açmaya benzese de bu savaş, durmayacağım.

Sapasağlam ve mutlu parmaklarla okumanızı dilediğim bu yazının yolu kör bıçaklarla kesilse de; sürü uykusu haram bize, uyanığız, hem de kör bıçaklı yaralara kalmadan. Zira dört dilde de biliriz: “Jiyanek din pêkan e” (Kürtçe), “Es posible otro vida” (İspanyolca), “Another world/life is posible” (İngilizce), “Başka bir dünya/hayat mümkün”.

Bu sözün Fidel yoldaşa ait olduğu söylense de öncesi de vardır bence. İnsan, insanlaşma macerasının başlangıcından beri “başka bir dünyanın-hayatın mümkün” olduğunu anlamış ve o anlamanın/anlamın peşine düşerek günümüze kadar gelmiştir. Keza başka ben’ler, biz’ler de başka bir Kürdistan ve Türkiye de mümkün… Üstelik güzel ay Haziran’ın 24’ü de yaklaşıyor ve birilerinin bize bağıra çağıra “gün birlik günüdür” falan demesine gerek yok, anlam ve öneminin farkındayız her şeyin. Galiba değil, kesinlikle!

Parmağım sızlayarak “unutma, dikkatsizliğinle beni yaraladın!” diyor. Aklıma “seni unutursam ey Kudüs/sağ elim hünerini unutsun!” diyen uzun İbrani söylencesi düşüyor. Hiçbir şeyi unutmadık. O Asenalar, buğlar, tuğlar, reisler, mollalar, kontralar bilse iyi olur. Bu yüzden hiçbir sis ve maske saklayamaz gerçeği, keskin bakışlarımızdan. Ve eğer bir kez daha hileyle sonuçları değiştirme fırsatı verirsek, ellerimiz tüm hünerlerini unutsun, kör bıçaklar yok etsin varlığımızı.

Uykunun da uyanıklığın da en güzeline!