Ana SayfaKitapKolektif karşı koyma biçimleri ve müşterek mekan – Stavros Stavrides

Kolektif karşı koyma biçimleri ve müşterek mekan – Stavros Stavrides

HABER MERKEZİ – Stavros Stavrides’in “Müşterek Mekân: Müşterekler Olarak Şehir” isimli çalışması Cenk Saraçoğlu’nun çevirisi ile Sel Yayıncılık’tan çıktı. Kitap, neoliberal saldırıların dünya çapında artmasıyla birlikte ortaya çıkan yeni direniş ve kolektif karşı koyma biçimlerine, giderek artan işgal ve müşterekleşme hareketlerine, Türkiye’de de Gezi isyanıyla yaşanan müşterekleşme deneyimlerine, bu yeni hareketlerle ortaya çıkan yeni mekân politikalarına odaklanıyor. Kentsel müşterekleşme hareketleri içinde aktivist olarak da rol alan yazar Stavros Stavrides’in mekânı bir meta, çitlenmiş bir yer ya da devletin idaresindeki bir alan olarak değil, başka bir dünyaya ilişkin potansiyeller ve ipuçları barındıran müşterekler olarak ele aldığı kitabın Giriş kısmından seçilmiş pasajları paylaşıyoruz.


Stavros Stavrides

Çeviri: Cenk Saraçoğlu


Günümüzün kentleşmiş dünyası,  en başta kârın iktisadi yaratımı etrafında örgütlenmiş çıkarlar tarafından yönetilen bir dünyadır. Kentsel çevreler, günümüzün şehirleri ve özellikle de metropoller; karşımıza bankalar, şirketler, devlet teşekkülleri, sanayi kompleksleri veya ticari müesseseler şeklinde çıkan hâkim konumdaki örgütlü çıkarların biçimlenmesinde önemli birer faktör haline gelmişlerdir. Aynı zamanda, bu örgütlü çıkarlar arasındaki hiyerarşik ilişkilerin değişken geometrisi kentin mekân-zamansal dönüşümlerine hükmederek metropolün gündelik yaşamına gölgesini düşürür.

Öyleyse, günümüz şehirleri, kentsel dünyalarda gerçekleşen her etkinlikten kâr etmeye odaklı egemen bir güç ilişkileri düzeninin kanalları ve araçlarından ibaret hale mi gelmiştir? Yaşanan şey, bugünkü neoliberal veya hatta post-neoliberal aşamasındaki talancı kapitalizmin şehirleri sömürmesi  ve şehrin yaşamının bu süreci yansıtması mıdır sadece?

Hedeflenen şey, bugünün şehirlerinde güncel tahakküm biçimlerinin ötesine geçebilen oluşum halindeki direniş ve yaratıcı alternatif imkânlarını araştırmaktır. Görece yeni bir terim olarak müşterekleşmenin böyle bir hedefin gerçekleşmesinde rol alıp almayacağı da incelenmesi gereken bir konu: Günümüzün şehir sakinleri mevcut kentsel düzen içinde ya da ona karşıt bir şekilde kendi şehirlerini sahiplenecek, yeni paylaşım mekânları ya  da işbirliğine  dayalı yaşama  pratikleri  yaratacak  ve  hatta  yeniden  icat  edecek  fırsatları keşfediyor mu? Müşterekleşme  pratikleri  içinde  veya  bu  pratikler sayesinde bugün bir kent medeniyeti imkânının anlamları, getirileri ve değerleri sorgulanıyor mu? Bugün dünyanın pek çok yerinde insanlar yolsuzluğa batmış hükümetlere, adaletsiz politikalara ve gündelik hayattaki sömürüye karşı sadece ihtiyaçlarını talep ederek değil aynı zamanda bizzat kendileri ortak bir yaşamı örgütleyerek savaşıyor mu?

(…)Kamusal ve özel mekânlardan ayrı mekânlar olarak anladığımız “müşterek mekânlar” bugünün metropolünde halk kullanımına açık alanlar olarak ortaya çıksa da bu mekânların kullanımına dair kurallar ve biçimler hâkim bir otoriteye bağımlı değil veya onun tarafından kontrol  edilmiyor. Belirli kent mekânlarının müşterek mekânlar olarak yaratılması, paylaşılacak mal ve hizmetleri tanımlayan ve üreten müşterekleşme pratikleri sayesinde gerçekleşiyor.

(…)Kamusal ve özel mekânlardan ayrı mekânlar olarak anladığımız “müşterek mekânlar” bugünün metropolünde halk kullanımına açık alanlar olarak ortaya çıksa da bu mekânların kullanımına dair kurallar ve biçimler hâkim bir otoriteye bağımlı değil veya onun tarafından kontrol edilmiyor.  Belirli kent mekânlarının müşterek mekânlar olarak yaratılması, paylaşılacak mal ve hizmetleri tanımlayan ve üreten müşterekleşme pratikleri sayesinde gerçekleşiyor. Müşterekleşme pratikleri insanlar arasında yeni ilişkiler üretiyor. Paylaşma biçimlerinin örgütlenmesini ve ortak yaşamın vücuda gelmesini mümkün kılan yaratıcı karşılaşmaları ve müzakereleri teşvik ediyor.  O halde, müşterekleşme pratikleri sadece malları üretmekle ve dağıtmakla sınırlı kalmıyor; en temelde yeni toplumsal yaşam biçimleri,  müşterekte-yaşama  biçimleri yaratıyor. İşte bu yüzden, müşterekleşme pratikleri (müşterekte-yaşamanın olası  biçimlerine işaret etmesi açısından) tasarımsal, (müşterekleşme süreçlerine katılanların paylaştığı değerlere dikkat çekmesi açısından) dışavurumcu ve (egemen  toplumsallık  modellerinin dayattığı sınırları aşan toplumsal ilişkileri kısmen kurması bakımından) ilham verici olabilir.

Müşterek  mekân,  müşterekleşme  pratikleri  tarafından  üretilen mekânsal ilişkiler toplamıdır. Bu ilişkilerin iki ayrı yol doğrultusunda örgütlendiğinden bahsedilebilir. Bunlar paylaşılan mekânı kesin sınırlar içinde net bir şekilde tanımlayan ve özel bir müşterekçi topluluğuna tekabül eden kapalı bir sistem olarak örgütlenebilir ya da oluşum halindeki ve daima açık müşterekçi topluluklarının iletişim kurduğu ve mal ile fikir değiş tokuşunda bulunduğu açık geçiş ağları biçimini alabilir(…)