Ana Sayfa1 Film 1 YönetmenYönetmen Michael Dudok de Wit ile “Kırmızı Kaplumbağa” üzerine

Yönetmen Michael Dudok de Wit ile “Kırmızı Kaplumbağa” üzerine

HABER MERKEZİ – Yönetmen Michael Dudok de Wit, bir erkeğin ıssız bir adanın kıyısına vurmasıyla başlayan “Kırmızı Kaplumbağa” filmi ile yaşamın çeşitli evreleri üzerinden doğayı ve insanı birçok yönüyle beyaz perdeye yansıtarak harika bir görsel senfoni sunar. Doğaya karşı derin bir hayranlık beslediğini belirten Dudok de Wit, dünya üzerindeki her bir insanın doğayla duygusal ve sezgisel bir ilişki kurduğunu söylüyor ve filmi için “Sessiz ve örtük bir şekilde izleyicinin doğanın güzelliğine duyduğu tutkunun farkına varmasına yardım etmeli” diyor.


Çeviri – Derleme: Tolga Er


Kısa filmleriyle Oscar, BAFTA ve Cesar Ödülleri’ne layık görülen Hollandalı animasyoncu, yönetmen ve grafik tasarımcı Michael Dudok de Wit’in dokuz yıl emek vererek ortaya çıkardığı ilk uzun metraj filmidir Kırmızı Kaplumbağa.

Dünyaca ünlü animasyon şirketi Studio Ghibli ortaklığıyla gerçekleştirilen film, imgeleri, düşüncesi ve duygusal hikaye anlatıcılığıyla bizleri ‘insan’ yapanın da etkileyici bir incelemesidir bir bakıma.

Alışılmadık bir şekilde diyaloğun yer almadığı film, alegori aracılığıyla işlenir ve izleyiciye karakterin duygusal yolculuğuna ilişkin geçtiği evrelerden kareler sunar.

Yönetmenin Kırmızı Kaplumbağa filmi, bir erkeğin ıssız bir adanın kıyısına vurmasıyla başlar.

Erkek, adadan ayrılmakta kararlıdır, hatta kaçmak için sal bile inşa eder kendine. Ancak gizemli bir güç salını yıkar ve yeniden kıyıya vurur. Yılmadan devam eder sal inşa etmeye, ancak en sonunda adadan kaçmasını engelleyen gücün devasa bir kırmızı kaplumbağa olduğunu keşfeder.

Kaplumbağa kıyıya ulaştığında ise bilmeden yaşamının gidişatını çarpıcı şekilde değiştirecek bir karar alır.

Karakterin adadaki hayatının her bir unsurundaki sembolizm hakkında birçok yorumda bulunabilir. Ancak filmin ilgi çekici yönü, simgesel unsurların bir araya gelerek karakterle izleyici arasında kurduğu bağdır.

Dudok de Wit’in Kırmızı Kaplumbağa‘sı, yaşamın çeşitli evrelerinden geçen karakterin gözünden doğayı ve insanı birçok yönüyle beyaz perdeye yansıtarak harika bir görsel senfoni sunar.

Aşağıda okuyacağınız söyleşide ise yönetmen Michael Dudok de Wit, filmlerinde konu edindiği “özlem”in kendisi için ne ifade ettiğini anlatıyor ve kendi gözlem ve deneyimleri üzerinden insan ve doğa ilişkisini yorumluyor.

Yönetmen Michael Dudok de Wit

Oyuncular hakkında biraz bilgi verir misiniz?

Filmimiz animasyon filmi ve üç türde oyuncumuz vardı: İnsan sesleri çıkaran oyuncular, animasyonculara ilham vermek için belli hareketlerde bulunan oyuncular ve tabii ki animasyoncular ve yardımcı animasyoncular. Her bir animasyoncu ve yardımcı çizimlerinde, oyunculuklarında ve zamanlamalarında kişisel tarzlarını koruyarak yeteneklerini filmin görsel estetiğine uyarladı. Avrupa genelinden, özellikle de Fransa’dan gelen bağımsız sanatçılardı. Bu film onlar için zorlu bir işti, çünkü animasyon oldukça abartısız ve nispeten gerçekçiydi. Ancak gerçekten de yetenekliydiler.

“Kırmızı Kaplumbağa”, teması itibarıyla doğaya derin bir saygı barındırıyor denilebilir. Özellikle de insanların resme nasıl dahil edildiği ve kendi doğamızın onunla nasıl etkileşim halinde bulunduğu konusunda. Peki bu türde temaları işlemek için niye çokça mecazi bir hikaye tercih ettiniz?

Hikayeyi yazmaya başladığımda uzun metraj bir filmin tamamı için tek bir tabiatı keşfetme fikri beni cezbetti. Bu durumda bu, ada ve okyanus oldu. Doğada yalnız kalındığında ne olacağının belirsizliği ve detaylar ile karakterlerin keşfi beni cezbetti. Ancak bu yeterli değildi, daha derin bir doğada beni tatmin edecek bir şey istedim. O yüzden de kendime temel duygu veya temel hissin ne olduğunu sordum ve cevap hemen ortaya çıktı.

Ve demin söylediğiniz üzere bu benim doğaya karşı duyduğum derin saygıydı. “Hayranlık” kelimesini seviyorum, doğaya karşı duyduğum hayranlık. Çünkü doğa devasa. Ben bir biyolog veya ormanda yürümeyi seven ve karşılaştığı canlılar hakkında konuşan biri anlamında söylemiyorum bunu, bu daha çok doğayla benim duygusal ve sezgisel bir ilişkim. Ben hepimizin, hatta kentlerde yaşayan ve parkta bile yürümeyi tercih etmeyenlerin buna sahip olduğuna inanıyorum. Bu, tenimizde hissettiğimiz sıcaklık ve saçımızdaki esinti hakkında. Güneş ışığı ve yarattığı gölge, dışarıdaki ışıkların değişimi hakkında. Bu, her şekliyle doğa ve bütünüyle hisler hakkında. Ben bunun gerçekten tatmin edici olacağını düşündüm. Bir mesaj olarak değil, çünkü temelde bir mesaj yok, sadece ifade etmeyi istediğim doğanın derin güzelliği var. Ve insanlar bu filmi kesinlikle kırsala yapılan bir gezi olarak görmemeli. İdeal olarak sessiz ve örtük bir şekilde izleyicinin doğanın güzelliğine duyduğu tutkunun farkına varmasına yardım etmeli. Neredeyse “yaşamın güzelliği” diyebilirim, ancak yaşam o kadar geniş ve bir bakıma o kadar soyut ki yalnızca “yaşam” demek boş geliyor. Ben böyle hissediyorum, ancak “doğa” demeyi tercih ediyorum.

Filmlerinizde yansıtılan “hüsranlı bir özlem” var. Bu kısa filmlerinizde öyleydi, “Kırmızı Kaplumbağa”da da öyle.

Evet. Baba ve Kızı belirsiz bir şekilde özlem hakkındaydı ve beni harekete geçiren o oldu. Gerçekten bunu ifade etmek istedim ve bu başlangıç noktasıydı. Bu, Kırmızı Kaplumbağa‘da temalardan bir tanesi, ana tema değil ama evet, eve özlem duyuyor.

Özlem duymayı düşündüğümde uzun dönemli düşünüyorum, bir sonraki gün ne yapmak istediğinizi değil, arzuyu veya nostaljiyi. Geleceğin veya geçmişin derinliklerindeki bir özelliğe özlem duyarsınız. Bu benim farkında olduğum bir şey. Hayatta istediğiniz her şeye sahip olabilirsiniz, ancak başka bir şey vardır. Ben buna kendi deneyimlerimde çok güzel, çok iyi ve çok gerçekçi bir şekilde rastlıyorum.

Aynı zamanda her ne kadar ispat edemesem de diğer insanların deneyimlerinde bilinç olmasa bile bilinçaltında bu böyle olabilir. Ve onlar bunu idealizme, mükemmel eşi bulmaya, işte terfiye veya diğer şeylere yoruyor. Kırmızı Kaplumbağa‘da birkaç duyguya sahiptim ve bunlardan biri doğa için duyduğum derin hayranlıktı. Yalnızca hoş hayvanlar ve güzel manzaralar için değil, gri gökyüzü ve yağmur için de. Ölüm ve gelişme. Doğada yürürken onu keşfetmek istedim. Beni heyecanlandıran bu oldu. Ancak bu aynı zamanda insan doğasını da kapsıyor. İnsana karşı duyduğum saygıyı gerçekten keşfetmek istedim.


Kırmızı Kaplumbağa (2016)

Yönetmen: Michael Dudok de Wit

Oyuncular: Emmanuel Garijo, Tom Hudson, Baptiste Goy, Axel Devillers, Barbara Beretta

Tür: Animasyon, fantezi

Puanlamalar: IMDB: 7.5, Metascore: 86, Rotten Tomatoes: 84


Bu yazıda Cinema Axis ve Screen Anarchy’deki yazılardan yararlanılmış, Ryland Aldrich ve Derek Jacobs’ın yönetmen Michael Dudok de Wit ile gerçekleştirdiği röportajların bir bölümü Türkçeleştirilmiştir.

PAYLAŞ:
    WhatsApp'da Paylaş!   Telegram'da Paylaş!     Yazdır   E-Posta Gönder

Önceki Haber
Çok sesli bir yayın, coşkulu bir karmaşa: Komplike Dergi
Sonraki Haber
Paris Komünü'nden özgürlüğe kanat çırpış: Louise Michel